Cumhuriyet’in kurulduğu ilk yıl Mustafa Kemal Atatürk, 11 öğrenci seçmiş ve eğitim almaları için Avrupa’ya gitmelerini sağlamıştı. Cumhuriyet’in birinci yıldönümü 29 Ekim 1924 itibarıyla Maarif Vekaleti’nin açtığı bir sınavla bu sefer 22 öğrenci seçilerek Avrupa’ya gönderildi. Bu, aydınlık bir nesil yetiştirmek isteyen Cumhuriyet devrimlerinden yalnızca biriydi…
“Onlar ki toprakta karınca, suda balık,
havada kuş kadar çokturlar”
"Kurtuluş Savaşı Destanı", Nazım Hikmet
Bugün 101. yılını kutladığımız Cumhuriyet’i kendi dilimizden anlatmaya kalksak her birimizin dilinden ayrı kelimeler dökülür muhtemelen. Başka başka cümlelerle fakat ortak bir kıvanç duygusuyla anlatırız hislerimizi. Bir kadın yurttaş anlatacak olsa, Cumhuriyet’le beraber elde ettiği kadın hakları aklına ilk gelen kazanımlardan olurken bir Anadolu kasabasından yurtdışına eğitim almaya giden öğrenci başka hislerle tarif edecek Cumhuriyet’i.
Nâzım Hikmet “Kurtuluş Savaşı Destanı”nda, “Onlar ki toprakta karınca / suda balık / havada kuş kadar / çoktular” diye yazar. Nasıl ki bugün Cumhuriyet’e olan hislerimizi tarif ederken “toprakta karınca, suda balık ve havada kuş” kadar çoğalıyorsa cümlelerimiz, inşa edilirken Cumhuriyet, Nazım’ın da yazdığı gibi toprakta karınca, suda balık ve havada kuş kadar çoktu Cumhuriyet için mücadele edenlerin sayısı. Bu yüzler arasında, Mustafa Kemal Atatürk’ün eğitim için yurtdışına gönderdiği genç öğrenciler de vardı.
“Sizi birer kıvılcım olarak gönderiyorum. Gür alevler halinde dönmelisiniz.”
Cumhuriyet’in ilanından sonra Balkan Harbi, Birinci Dünya Savaşı’yla bitap düşmüş Anadolu “halkını kalkındırmak için peşi sıra devrimler yapılıyordu. Bunlardan biri de, yeni devletin geleceğini inşa etmek için irfan sahibi Cumhuriyet gençleri yetiştirmekti. Maarif Vekaleti’nin 29 Ekim 1924’te açtığı bir sınavla seçilen 22 öğrenci eğitim almak üzere Avrupa’ya gönderildi. Aydınlık bir nesil inşa etmek için Avrupa’ya giden bu öğrencilere Atatürk şöyle bir telgraf yazacaktı: “Sizi birer kıvılcım olarak gönderiyorum. Gür alevler halinde dönmelisiniz.” İşte, bugün 100. yılını kutladığımız Cumhuriyet’in aydınlık yüzleri arasında birer kıvılcım olarak gidip alev olarak dönen bu öğrenciler de vardı.
İlk elektrik mühendisi Haşim Şensoy, ilk endüstri mühendisi Adnan Erkmenol, ilk beden eğitimi öğretmenlerinden Cevdet Arun, ilk kimya mühendislerinden Adnan Şener, devlet bursuyla Avrupa’ya giden öğrenciler arasındaydı. İlerleyen yıllarda da Avrupa’ya öğrenciler gitmeye devam etti. 1927’de 42 öğrenci yurtdışına gönderildi, 1929’a gelindiğinde ise yurtdışında toplam 170 öğrenci eğitim görüyordu. Yazar Sabahattin Ali de 1928 yılında Almanya’ya giden öğrenciler arasındaydı.
Yurtdışına Gönderilen Bazı Öğrenciler
Jale İnan
Türkiye’nin ilk kadın arkeoloğu olan Jale İnan, 1934’te Aleksander von Humboldt Vakfı’nın bursu ile arkeoloji okumak üzere Almanya’ya gitti. Bir yıl sonra ise Türk Cumhuriyeti devlet bursu kazanarak 1935-1943 yılları arasında klasik arkeoloji bilim dalında lisans ve doktora eğitimi aldı. 1943 yılında yurda dönen İnan, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Eski Çağ Kürsüsü’ne asistan olarak atandı. İnan, özellikle Perge ve Side antik kentlerinde yaptığı kazılar ve araştırmalarla tanınıyor. Türk Tarih Kurumu’nda görev alan İnan’ın arkeolojik çalışmaları, Türk arkeolojisinin gelişimi için oldukça önemli bir yerde durmakta. Kendisi ayrıca genç kızların eğitimine ve arkeoloji alanında da çalışmalarına da destek vermiştir.
Sadi Irmak
Doktor ve Cumhuriyet’in 17. Başbakanı olan Sadi Irmak, 1923 yılında İstanbul Üniversitesi’nde öğrenciyken Devlet Bursu için başvurmuş ve 150 kişi arasından seçilen 11 kişiden birisi olarak Berlin Üniversitesi’ne tıp ve biyoloji öğrenimi görmek üzere gitmiştir. 1929 yılında tıp doktoru olarak mezun olan Irmak, yurda dönünce Ankara Hükümet Tabipliği ve Gazi Terbiye Enstitüsü biyoloji öğretmenliği görevlerinde çalıştı. 1940’ta fizyoloji profesörü olan Irmak, 1943’te ise aktif siyaset yaşamına atıldı.
Vildan Aşir Savaşır
Sporcu Vildan Aşir Savaşır, Galatasaray Lisesi’nin bitirdikten sonra 1925’te devlet tarafından İsveç Stockholm’deki Kraliyet Yüksek Beden Eğitimi Enstitüsü’ne gönderilen üç öğrenciden biriydi. Savaşır yurda döndükten sonra 1935-1939 yılları arasında Atletizm Federasyonu başkanlığı, 1946-1950 yılları arasında ise Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü görevlerinde bulundu.
Ekrem Akurgal
1931’de İstanbul Erkek Lisesi’ni bitirdikten sonra devlet sınavını kazanarak Almanya’da arkeoloji eğitimi alan Akurgal, Türkiye’ye döndüğü yaptığı çalışmalarla Ege’de birçok antik kenti ortaya çıkardı. “Hocaların hocası” olarak anılan Akurgal, 1957’de Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde ordinaryüs profesör oldu. Uzun süre Bayraklı-Eski İzmir kazıları yürüten Akurgal’ın Eski Yunan, Hitit ve eski Anadolu uygarlıkları üzerine yayımlanmış pek çok eseri bulunmakta.
Oktay Aslanapa
Türkiye’nin ilk sanat tarihçilerinden Oktay Aslanapa, devlet bursuyla Türk ve İslam Sanat eğitimi almak üzere Almanya’ya gönderildi. Marburg/Lahn Üniversitesi’nde bir yıl çalıştıktan sonra İkinci Dünya Savaşı başladıktan sonra yurda döndü. 1943’ün ekim ayında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde yeni kurulan Sanat Tarihi bölümüne asistan olarak atandı. Yaşamı boyunca Türk sanatı ile ilgili araştırmalar yapan Aslanapa, Diyarbakır, İznik, Kalehisar, Konya, Van, Yenişehir ve Bursa’da Türk sanatı ile ilgili kazılar da yaparak sanat tarihine katkıda bulundu.