Nobel Edebiyat Ödülü’nün sahibi Güney Koreli yazar Han Kang oldu.
Alfred Nobel’in vasiyeti üzerine 1901’den bu yana dağıtılan; ekonomi, fizik, barış, kimya, tıp ve edebiyat olmak üzere toplam 6 dalda verilen Nobel Ödülleri, bu sene de sahiplerini bulmaya devam ediyor. 7 Ekim’de İsveç’te Tıp Ödülü’nü açıklayan Nobel Komitesi, 10 Ekim 14.00 sularında Edebiyat Ödülü’nü açıkladı.
Yazın ve yayıncılık dünyasının en prestijli ödülü olan Nobel Edebiyat Ödülü’nün 2024 yılındaki sahibi Güney Koreli Han Kang oldu. Gelin birlikte 2024 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Han Kang’ı ve kitaplarını yakından inceleyelim.
Han Kang’ın Türkçeye Çevrilmiş Eserleri
Han Kang kimdir?
1970 yılında Güney Kore’nin Gwangju kentinde doğan Han Kang, edebiyata ve kitaplara hiç de uzak büyümüyor. Babası ünlü romancı Han Seung-won sayesinde yazmaya çok küçük yaşlarda heves eden Kang, bu hevesini daha ileri bir noktaya götürüyor ve Güney Kore’nin başarılı üniversiteleri arasında bulunan Yonsei Üniversitesi’nde Kore Edebiyatı okuyor. Boynuz kulağı geçiyor ve başlarda şiirle haşır neşir olan yazar daha sonrasında birçok ödüle layık görülecek olan kitaplarıyla bugünlere geliyor. Sadece Kore edebiyatın değil tüm dünya edebiyatında önemli noktalara parmak basan Kang, farklı bakış açısıyla okuru edebi doyuma ulaştıran yazarlar arasında.
Nobel Edebiyat Ödülü’ne aday olan ve kazanan ilk Koreli yazar olmasıyla da öne çıkan Kang’ın aslında bu ödülü alması çok da şaşırtıcı değil. Nobel’e gelinceye kadar birçok ödüle layık görülmüş oldukça başarılı bir yazar kendisi. 2007 yılında yazdığı ve İngilizceye de ilk kez 2015 yılında çevrilen Vejetaryen romanı 2016 yılında Booker Ödülü’nü almış. 2018 yılında Beyaz Kitap romanıyla yine Booker Finalistleri arasında olan yazar, edebiyat çevrelerince dikkatleri çekmeye çoktan başarmıştı. 2021 yılında yayınlanan Veda Etmiyorum romanıyla Fransa’da düzenlenen ve en önemli edebiyat ödüllerinden biri olan Prix Médicis ve Prix Femina ödüllerini de almaya hak kazandı. Geçtiğimiz günlerde yayınlanan New York Times 21. Yüzyıl En İyi 100 Kitap Listesi’nde de Vejetaryen romanıyla ismini yine edebiyat dünyasına gösteren Han Kang’ın Türkçe yayın hakları ise April Yayıncılık’ta. Yazarın Göksel Türközü çevirisiyle şu ana kadar Türkçeye çevrilen dört kitabı bulunmakta. Sevgilinin Soğuk Eli ve Yunanca Dersleri isimli kitapları ise yayınlanmayı bekliyor.
İşte Nobel Ödüllü yazarın Türkçeye kazandırılmış dört kitabı;
Vejetaryen
İlk çıkış yakaladığı kitap olan Vejetaryen, 2016 yılında Man Booker Ödülü aldı. Vejetaryen aynı zamanda Türkçeye kazandırılan ilk Han Kang kitabı. Romanda gördüğü bir rüyadan sonra et yemeyi bırakan Yonğhe adlı bir kadının hikâyesi konu ediniliyor. Üç bölümden oluşan kitapta yaşananlara üç ayrı kişinin gözünden bakılıyor. Kitap, Kore edebiyatının bir ürünü ve Kore aile yapısını konu alıyor gibi gözükse de aslında yazar evrensel bir sonuca ulaşıyor. İnsana ve özellikle kadına yaklaşım konusunda Türkiye ile çokça özdeşleşen ve örtüşen bir benzerlikte olması da cabası. Vejetaryenliğin kitapta sonlara doğru alegorik bir hal aldığını kolaylıkla görebilirsiniz. Ele alınan konu vejetaryenlik değil, her yere sinmiş erkek egemenlik olarak karşımıza çıkıyor. Kendinden ve kendi gibi olmayana karşı duyulan şiddet ve değiştirmeye çalışmanın yolları da hep aynı: “Toplumun kuralları belli. Bunun dışına çıkamazsın” deniliyor. Yonğhe’nin bu sıra dışı yolculuğu ve bu süreçte yaşadıkları onu bambaşka birine dönüştürüyor. Kısaca kadınlık meselesi, şiddet, cinsellik gibi ağır konulara değinmiş çok katmanlı bir kitap Vejetaryen.
Çocuk Geliyor
Tarihi bir anlatı olan Çocuk Geliyor’da yazar, iç içe geçmiş kurgusuyla altı kişi üzerinden anlatıyor hikâyesini. Gerçek bir olaya dayanan hikâye, yazarın doğup büyüdüğü yerde geçiyor. 1980 yılında Kore’de yaşanan bir askeri darbe ve darbeye karşı olan kişilerden iki bine yakın insanın katledilmesiyle sonuçlanan Gwangju Ayaklanması anlatılıyor. Kang bizi Kore’nin 1980’li yıllarına götürürken aynı zamanda o dönemin kanlı sayfalarını da açık yüreklilikle gözler önüne seriyor. Kimi zaman vahşetten, trajediden, acıdan sayfaları çevirmekte zorlansak da yazarın olayları ve duyguları anlatış tarzındaki duruluğu, anlatım dili, yormayan ifadeleri insana, insanlığa dair çok fazla şey söylüyor. Yine Türkçe okurun da tarihte tam da aynı zamanlarda yaşadığı darbe ve pek çok hatırında kalan katliamdan ötürü hiç yabancılık çekmeyeceği bir hikâye Çocuk Geliyor. Yazar kaleme aldığı bu tarihsel kurmacayla evrenselliği yakalayarak toplumların belleğindeki kötülüklerin benzer oluşuna dikkat çekiyor.
Beyaz Kitap
Yazarın 2016 yılında yayımlanan bu eseri diğerlerinden biraz ayrılıyor. 2018 yılında Booker Ödülü finalistleri arasında yer almış olan bu eserde yazar epik bir anlatı kurgulamış. Beyazdan yola çıkarak, onu sembolleştirip merkeze alarak bir anlatı inşa eden Kang, bu sefer kendi sesiyle okurla buluşmayı tercih etmiş. Beyaza dair her şeyden bir parça alan yazar; kar, buz, beyaz kuş, beyaz köpek, kesme şeker, anne sütü, pirinç gibi kelimeleri kendine dümen edinerek bilinç akışı denizinde yolculuğa çıkıyor. Okuru da kendi belleğinde büyülü cümleleri, dili ve kalemiyle sarsa sarsa beraberinde ilerletiyor yazar ve siz her dalgada yüzünüze vuran gerçekle, aydınlanmayla ne olduğunuzu şaşırıyorsunuz. Yazarın sıradan, basit bir kelimeyi alıp taşıdığı noktalara hayret etmeden ilerleyemediğiniz Beyaz Kitap, sizi içine alarak adeta küçük, beyaz şiirsel bir masal tadı veriyor.
Veda Etmiyorum
2021 yılında yayınlanan bu son kitabında yine toplumsal konulara geri dönüyor yazar. Bu seferki ayaklanmaysa Jeju Ayaklanması/ Katliamı. Zaman daha uzak, 1948 yılı. Kayıplar ise 60 binler civarında. Güney Kore’nin belki de en karanlık, en acı dolu günleri. Anlatıcının yakın bir arkadaşı olan İnson’un anne ve babasının geçmişini araştırırken Jesu Adası’nın tarihini öğrenip gerçeğin derinlerine dalmasıyla başlayan roman, İnson’un ebeveynlerinin katliamda yer aldığı gerçeğini öğrenmesiyle geçmişe gidiyor. Romanda üç farklı kadının bakış açısından bu kanlı tarihe uzanıyor yazar. Anlatıcı, İnson ve annesi. Savaş, katliam, ayaklanma… Adına ne derseniz deyin kendileri geçmişte kalmış olsalar da izleri hâlâ zihinlerde, içimizde. Yaratılan, oluşturulan, görülen ve gösterilen bütün yıkım ve vahşet ortada ve devam ediyor. Kitapta flashback denilen geriye dönüş sahnelerinde bu duygu yoğunluğundan gözyaşlarını tutmak neredeyse imkânsız hale geliyor. Yazar bu tarihin, travmatik olayın insanların hayatlarında, günlük yaşamında onları nasıl etkilediğini vurgular nitelikte sarsıcı bir kurgu kurmuş. Yarattığı bu alanda neyin gerçek neyin rüya olduğunu bile kestiremediğimiz, geçmişten bugüne gelen bir hayalet misali öylece bırakmış. Nesiller boyunca taşınan travmalar ve sırlar bir örümcek gibi romanda geçmiş ile bugüne sürekli ağ atarak romanı farklı ve benzersiz bir yere taşıyor.
Eminiz ki 2024 Nobel Edebiyat Ödüllü Han Kang’ın henüz Türkçeye kazandırılmamış ama sırada bekleyen Sevgilinin Soğuk Eli ve Yunanca Dersleri de en az bu metinler kadar etkileyicidir. Yayımlanmasını merakla ve heyecanla bekliyoruz.