Saatolog.com.tr

Saatolog.com.tr Logo

Bahçede Hayatlar: Gerçek Gıdanın Tohumdan Sofraya Serüveni

2 Mayıs 2025
Bahçede Hayatlar: Gerçek Gıdanın Tohumdan Sofraya Serüveni
Gıda adaletinin, yerel tohumların, temiz gıdaya ulaşımın öneminin her geçen gün biraz daha arttığı günümüzde Çağla Öztek ve Çiçek Öztek kardeşlerle tohumdan sofraya şehir bahçıvanlığının önemini ve yeni kitapları Bahçede Hayatlar’ı konuştuk…

Bahçede Hayatlar, hayatları gerçekten bahçede geçen iki kız kardeşin elinden çıkmış bir kitap. Şehir hayatı, iş güç derken bir ara uzağına düşmüş olsalar da aslında bahçe onların hayatlarının hep merkezinde olmuş. Çağla, uzun yıllardır tanıdığım, gazeteci arkadaşım. Küçücük balkonumda Çağla’nın elleriyle yetiştirdiği domates fidelerini büyütürken, sulamadan gübrelemeye bir sürü faydalı bilgiyi de ondan öğrendim… Kendisine bir teşekkür de huzurlarınızda etmek isterim… Kız kardeşi Çiçek ise uzun yıllardır yayıncılık ve editörlük yapıyor, bir yandan da sıkı bir şehir bahçıvanı… Eğer kendi küçük bahçenizi yaratmak, balkonunuzu yeşertmek gibi bir hevesiniz varsa, Bahçede Hayatlar aradığınız kitap…  

Bahçede Hayatlar
Bahçede Hayatlar

Önce biraz kendinizi tanıtmanızı isteyeceğim… 

Çağla: Ankara doğumluyuz. Ankara’nın bağlarına komşu bir apartmanın çocuklarıyız. Ne şanslıyız ki mahallemizin meyve ağaçlarını yağmalayarak büyüdük. Kadıköy’deki aile apartmanının bahçesinde çıraklığımız geçti. Sonrasında toprakla ilişkimiz zayıfladı. O arada ikimiz de ODTÜ mezunu, meslek sahibi anneler olmuştuk. Siyaset Bilimi mezunu ben çoğunlukla gazeteci, Elektrik Mühendisliği mezunu kardeşim de çoğunlukla yayıncı ve çevirmen diye tanıtırdık kendimizi. Neden sonra, bir elma çekirdeği, iki fide, inatla meyve vermeye devam eden erik, kuşların getirdiği dut ve babamızın dalından yeni koparılmış domates özlemi bizi ihmal edilip yaban hayata karışan bahçemize geri çağırdı. Ben son 10 yıldır profesyonel rehberim; kardeşim de halen çevirmenlik ve editörlük yapıyor ama yeri geldiğinde kendimizi şehir bahçıvanı olarak tanıtmaktan gurur duyuyoruz.

İkiniz de ODTÜ’lüsünüz. Siyaset bilimi okumuş bir gazeteci ve elektrik-elektronik mühendisliği okumuş bir editör, yayıncı şehir bahçıvanlığına nasıl bulaştı? Hatta bulaşmakla kalmayıp kitap yazdı?

Çiçek: Küçüklüğümüzde Bahariye’deki bahçemize çıkar annemizle ot yolar, sağda solda küçük bahçe işleri yapardık. İkimizin de evleri hep bitkilerle dolu oldu, her zaman bir şeyler ekme, bir yerlerden çelik alıp evde, balkonda yetiştirme merakımız vardı. Ilıca’da, Tekirova’da, Dikili’de geçirdiğimiz yazlarda bahçe çapalamak, sulamak, çiçek ekmek, pazardaki fidanlıktan aldığımız meyve fidanlarını dikmek, hemen yanda hasat sonrası terk edilmiş bostandan patlıcan, biber, domates toplamak gibi faaliyetleri çok severdik. Ama bu işin böyle ciddiye binmesi, 2019’da, bir zamandır vahşi doğaya terk edilmiş bahçemize geri dönmemizle başladı. Önce Mısır Çarşısı’ndan alınan sebze fideleri, sonra tohum merakı ve çılgınlığıyla birlikte toplama ve tohumdan yetiştirme geldi… Şehir bahçeciliği pandemi sırasında kentlerde evlerine kapalı kalan insanlar arasında yükselen bir trend oldu, ancak şimdi bakıyoruz da bizim bahçeye geri dönüşümüz pandemi öncesine dayanıyor. 

Bahçede Hayatlar: Gerçek Gıdanın Tohumdan Sofraya Serüveni
Çağla – Çiçek Öztek Imzalı “Bahçede Hayatlar”

İki kardeş kitap yazmak nasıldı? 

Çiçek: Bahçeye yeniden çıkıp öğrenmekle, ekmekle biçmekle, deneme-yanılmayla geçen birkaç yılın ardından, o dönem ALEF’ten yayınladığımız “Bahçıvanlar İçin Kocakarı İlmi Bahçıvanın Büyüsü” kitabının yazarı iki İngiliz kız kardeşten esinle “haydi biz de bir kitap yazalım, bildiklerimizi ve coşkumuzu tüm dünyayla paylaşalım” dedik. 

Çağla: Bir süre oturup plan yaptık. İki kişinin yazacağı kitabın kapsamı, içeriği ve kurgusunun nasıl olacağına karar vermek bayağı zamanımızı aldı. Kadıköy’ün canlılarının tamamını kapsayan tarihinden başlayıp, bahçemizin 60 yılına, oradan da permakültür temelli kişisel deneyimlerimize uzanmaya karar verdik. Konuları bölüştük ve yamalı bir bohça hazırlar gibi yazmaya başladık. En sonunda yazılarımızı birbirine teğelleyip nihai bir editörlükle bağlantı yerlerini güçlendirdik. Başta hangi yamayı kimin yazdığını belirten bir işaretle okuru yönlendirmeyi düşünmüştük ama sonunda çıkan teğelli metnin tamamının ikimize ait olduğuna karar verip, bölüm başlarına imzalarımızı atmaktan vazgeçtik. Yani dikkatli bir göz hangi kardeşin hangi metni yazdığını anlayabilir belki ama kitabın bütünü ikimize ait.

Bahçede Hayatlar: Gerçek Gıdanın Tohumdan Sofraya Serüveni
Bahçede Hayatlar
Bahçede Hayatlar: Gerçek Gıdanın Tohumdan Sofraya Serüveni
Bahçede Hayatlar
Doğayla İlişki Genetikten Çok Bulaşıcı Hastalık

Kitabı annenize ve babanıza adamışsınız, bahçıvanlık “geni” aileden mi geliyor?

Çiçek: Babamız uzaktan fikirlerle, eleştirilerle, verdiği gazlarla bu işe bulaşırdı, ancak annemiz ve onun babası olan dedemiz sıkı bahçıvanlardı. Annemizden çok fazla el almamış olmak içimizde bir ukde… Çocuklukta onunla birlikte bahçede geçirilen birkaç gün, birkaç mevsim, o kadar. Dediğimiz gibi, sonra araya bahçesiz on yıllar giriyor.

Çağla: Sanırım özelde bahçeyle, genelde de doğayla ilişki genetikten çok bulaşıcı hastalık gibi… Şehirli insanın derinliklerinde de içgüdüsel bir bağ vardır elbette ama doğayı seven, toprak kokan ya da dünyanın geleceğiyle ilgili kaygıları olanlarla temas edince virüs sisteminize giriyor; bir daha çıkmamak üzere…

“İstanbul geçmişte, özellikle Bizans ve Osmanlı dönemlerinde kendi gıdasının büyük kısmını kendi üreten bir şehir. Yirminci yüzyılda, sayısı binlerce olan İstanbul bostanları giderek azalıyor.”

Bahçede Hayatlar: Gerçek Gıdanın Tohumdan Sofraya Serüveni
Çağla Öztek

Şehir bahçıvanlığı sürdürülebilir gıda kaynakları açısından son derece önemli bir basamak öyle değil mi? 

Çiçek: Kesinlikle öyle. Bunun önemi her geçen gün daha iyi anlaşılıyor, daha çok konuşuluyor, daha çok insan elini toprağa daldırıyor. İstanbul geçmişte, özellikle Bizans ve Osmanlı dönemlerinde kendi gıdasının büyük kısmını kendi üreten bir şehir. Yirminci yüzyılda, sayısı binlerce olan İstanbul bostanları giderek azalıyor, yerlerine koca koca mahalleler kuruluyor, büyük suların geçtiği akslara dev otobanlar inşa ediliyor ve bostanlar pis kokan, sinek yapan, istenmeyen yerler olarak görülmeye başlıyor.

Yüzyılın sonlarına geldiğimizdeyse geriye bir avuç “tarihi bostan” kaldığını ve mega şehrin gıdasının çok büyük kısmının ülkenin dört köşesinden geldiğini görüyoruz. Yakılan benzinlerle, yollarda, depolarda oluşan kayıplarla muazzam bir karbon ayakizi, büyük kaynak israfları söz konusu.

Şimdilerde sürdürülebilirlik ve gıda adaleti konularını düşünen, tartışan, bu konuda bir şeyler yapmak isteyen insanların baş argümanı şu: Gıdalar yerinde ve toprak, su, tohum gibi önemli kaynakları gözeterek üretilsin; uzun mesafelerden taşınmasın; insanlar kendileri üretemiyorsa en azından yerel üreticilerden temin etsin. Bu bağlamda bizim kitabımız, insanları bulunduğu şehirde bir bahçe başlatıp kendi gıdasını üretmeye ya da en azından güzel çiçekler yetiştirip şehrin yaban hayatının bir parçası olmaya teşvik ederse amaçlarından birine ulaşacak diye düşünüyoruz.

Bahçede Hayatlar: Gerçek Gıdanın Tohumdan Sofraya Serüveni
Bahçede Hayatlar

“Bahçede Hayatlar” saksıda maydanoz, nane yetiştiren şehirli bahçıvanlar için bir başvuru kitabı mı?

Çiçek: Evet öyle olduğu söylenebilir. Bazı bölümlerde tekil sebzelerin, çiçeklerin tohumdan nasıl yetiştirileceğini anlatıyoruz. Kitapta geçen bazı bitkiler evlerde güneşli pencere pervazlarında, mutfaklarda, balkonlarda da rahatlıkla yetiştirilebilir. Ama kitabımızda bitkiler üzerinden kısa bir Kadıköy tarihçesi ve şehirde toplayıcılık, bostan toplulukları ve yaban yürüyüşleri gibi konularda denemeler de bulacak okurumuz. 

Çağla: Bir hayalimiz var: Bahçenin üç katlı apartmanda yaşayan ailemizin karnını doyurabilecek seviyeye gelmesi. Teorik olarak mümkün, ama daha yolun başındayız. “Bahçede Hayatlar”, bu hayalin hangi aşamasında olduğumuzu da anlatıyor. Bu kış boyunca bahçemizin bize verdiği marul, roka, maydanoz, taze soğan ve türlü çiçeklerle salata yaptık. Erik, dut, beyaz nektarin ve ahududuları heyecanla bekliyoruz. Bu yaz toplayacağımız domates, patlıcan ve biber türlerine karar veriyoruz şu an. Kitap böyle hayaller kurulabileceği konusunda da ilham versin istiyoruz. 

Bahçede Hayatlar: Gerçek Gıdanın Tohumdan Sofraya Serüveni
Bahçede Hayatlar
Bahçesizlik Ya Da Balkonsuzluk Bahane Değil

Permakültür ilkeleriyle şehir bahçıvanlığı nasıl yapılır, yapılmalıdır?  

Çiçek: Permakültür hem basit bir giriş eğitimiyle kolayca adım atılıp öğrenilebilecek, hemen uygulamaya geçirilebilecek bir yaklaşım, hem de bir kere içine daldınız mı çok çeşitli konularda derinleşebileceğiniz, hayatın birçok veçhesinde içselleştirebileceğiniz bir düşünme biçimi. En basitinden şehirde, evlerde, balkonlarda, bahçelerde, hatta apartman aralarındaki atıl toprak parçalarında kompost yapmaya başlamak ilk permakültür adımı olarak görülebilir.

Daha büyük hedefse toprak ıslahı, kendi toprağını üretmek, hatta tüm dünyanın topraklarına ve karbon tutulumuna katkıda bulunmak. Başka bir adım, yine çok basitten başlayarak yağmur suyu hasadı olabilir. Bu işlere ufak ufak adım atan insanlar kendilerini bir süre sonra güneşi, suyu, toprağı, tozlaştırıcıları, tohumları ve daha birçok şeyi birlikte düşünerek, permakültürün etik ilkelerini de işin içine katarak daha karmaşık tasarımlar yaparken bulacaklardır.

Bahçede Hayatlar: Gerçek Gıdanın Tohumdan Sofraya Serüveni
Bahçede Hayatlar

Şehirde yaşayan herkesin bahçesi yok, hatta kentsel dönüşüm yüzünden balkonlar bile tarihe karışıyor, bu işe meraklı olanlara ne tür önerileriniz olabilir?

Çağla: Bahçesizlik ya da balkonsuzluk bir bahane değil. Mutfak penceresinin içi bile yeter. Başı kesilmeden kabuğunu soyduğum diş sarımsakları ince uçları yukarı gelecek şekilde, halka şeklinde bitişik nizam, derin olmayan minik bir cam kaseye diziyorum. Gövdelerini örtecek kadar çeşme suyu koyuyorum. İki güne sarımsaklar kök verip, kökler suyun içinde birbirine tutunuyor. Bir haftaya sivri uçlarından taze sarımsak sapları uzuyor. İhtiyaç oldukça makasla kesip salataya yemeğe koyuyorum. Genelde bu şekilde üç kez hasat edebiliyorum. Sonra bu birbirine sıkı sıkı tutunmuş sarımsak adasını saksıya gömüyorum. Şansım varsa bir hasat da saksıdan alıyorum. Kokmaz, bulaşmaz ve mutfak penceresinin en güzel dekorasyon malzemesi…

Cam bir kaba patatesin yeşillenmeye başlamış kısmını koyup üzerine üstünü örtecek kadar su ekleyin. Sonra da önce köklenip sonra sarmaşıkvari bir yeşilliğe dönüşmesini neşeyle seyredin. Tabii patates hasat etmek istiyorsanız, sonrasında 5 litrelik plastik bir şişeye hatta toprak dolu bir çuvala yerleştirmek gerekir. Minik bir balkonda derin bir saksıda tek bir domates fidesi de müthiş tatmin edici sonuçlar veriyor. Limon, biber, soğan gibi bitkiler, tıpkı salon bitkileri gibi bir miktar güneş alan kapalı bir yerde size ihtiyacınız kadarını verir. Sonra bir bakmışsınız ekilecek toprak aramaya, tohum ya da fide hediye edilecek arkadaşlar bakmaya başlamışsınız.

Bahçede Hayatlar: Gerçek Gıdanın Tohumdan Sofraya Serüveni
Bahçede Hayatlar
Meyve Ağaçlarının Çoğu Kuşların Hediyesi

İstanbul’da kimi semtler hâlâ arka bahçelerinde meyve ağaçlarına sahip… Bu şehrin sokaklarında dolaşırken hangi meyveleri yiyebiliriz, bir rota çizmenizi istesem…

Çağla: Tam bir rota biraz zor ama bir iki öneri verebiliriz. Moda’dan sahil hattını takiple Fenerbahçe’ye kadar yürüyen her uyanık şehirli Nisan Mayıs aylarında Malta eriğine doyar. Turunçgil sevdalıları Aralık itibarıyla adalara gözünü dikmeli. Kadıköy yakasında da iyi alternatifler var ama sanırım Adaların hasadı hem daha erken, hem daha uzun hem de ürünleri daha lezzetli. Karacaahmet Mezarlığı’nı selvi ormanı sanıyorsanız yanılıyorsunuz, eriklerini kesinlikle tavsiye ederim. Erik, dut, kayısı ve şeftali tipi ağaçların yerlerini tespit etmek için ideal mevsimdeyiz. Çiçeklerinden hemen tanırsınız; kafanıza not edin, bir ay sonra göz hakkınızı almaya gelirsiniz. Bildiğim kadarıyla bunların çoğu insan eliyle dikilmemiş, kuşların hediyesi. Meyvelerini yerken kuşlara teşekkür etmeyi unutmayın.

Biraz da  şehrimize özgü sebzelerden bahsetmek istiyorum, Bayrampaşa Enginarı, Yedikule Marulu gibi… 

Çiçek: Ah enginar… Onu gerçekten çok seviyoruz! İstanbul’un bu yerel sebzelerini yetiştirmek, tohumlarını bulup ekerek bulunduğunuz yere uyumlaşmalarını ve sürdürülmelerini sağlamak (ki bizde şimdilik Mısır Çarşısı’ndan fidelerini aldığımız enginarlar var) çok önemli. Çünkü o muhteşem sebzeler, lezzetler kaybolmakta ve yerlerini tatsız tutsuz, hibrid tohumlardan üretilmiş sebzeler almakta. Tabii bu öyle kolay bir iş olmayabilir. Zira Yedikule’de öyle güzel yetişen marul Bahariye’de hiç yetişmeyebilir veya o kadar güzel olmayabilir. Böyle bir deneyimimiz oldu: Bir yaz Bahariye’de yetiştirdiğimiz bir hıyardan birkaç fideyi Çengelköy’de yaşayan bir arkadaşımızla paylaştık. Bizde “eh işte” denebilecek miktarda hıyar veren o soy, Çengelköy’de coştu, nehir gibi aktı ve muhteşem oldu. Yani Çengelköy’de var bir şeyler demek ki… Bu arada o hıyarın menşeini tam olarak bilmiyorduk, Çengelköy hıyarı olmadığı kesin. 

Bahçede Hayatlar: Gerçek Gıdanın Tohumdan Sofraya Serüveni
Bahçede Hayatlar
Bahçede Hayatlar: Gerçek Gıdanın Tohumdan Sofraya Serüveni
Bahçede Hayatlar
Bostan Dostu Bitkiler

Bazı çiçeklerin görünümleri, kokuları ve yenilmeleri dışında da birtakım özellikleri var, mesela kadifeçiçeği gibi… Biraz da onlardan ve birkaç bostan dostu bitkiden konuşalım mı?

Çiçek: Evet, kadifeçiçeği kardeş bitkiler bahsinde ilk karşımıza çıkanlardan. Kendine has kokusu ve toprağa saldığı bazı maddeler kimi istenmeyen böcekleri uzaklaştırıp yanlarına ekilen başta domates olmak üzere envai çeşit sebzeyi korur. Yaprakları ve çiçekleri suya basılıp bir süre bekletildikten sonra pek faydalı bir sıvıya dönüşür, fısfısla çiçeklerin sebzelerin yapraklarına uygulanınca onları besler, korur. Latinçiçeği de pek güzel bir kardeş bitkidir. Güzelliği, çiçeklerinin, yapraklarının ve tohumlarının yenebilir olmasının yanı sıra tozlaştırıcıları bahçeye çekmek gibi harika özellikleri vardır. Çok iyi bir yer örtücüdür. Bahçede hiçbir toprak parçasının üstü açık kalmasını istemeyiz. Hardal, karakafesotu, ısırganotu, turpotu ve dereotu, hem insan sağlığına sayısız faydası olan yenebilir bitkilerdir, hem kökleriyle toprağa çok faydalılar, hem çiçekleri çok güzeldir, arı dostudur, hem de yeşil gübre olarak kullanılırlar ve değme hazır gübrede bulamayacağınız iz elementleri barındırırlar. Elbette bostan dostu bitki deyince baklayı unutmamak gerekir. Toprak hiçbir zaman boş kalmamalı dedik ya… Sonbaharda ve ilkbaharda bütün boş yerlere bakla ekerseniz, üç dört ay sonra tazecik baklaları toplayıp yersiniz, bir de üstüne bağladığı azotla toprağı zenginleştirir, ıslah eder. Çiçeklerinin ve ilk boy atmaya başladıklarında uçlarından koparılan taze yapraklarının da yendiğini duyduk. Uçları koparılınca alttan bol sürgün verirler, daha gür baklalarınız olur. Tohuma bırakıp bir kısmını gelecek mevsim için saklar, bir kısmıyla da güzel bir fava yaparsınız.

Bahçede Hayatlar: Gerçek Gıdanın Tohumdan Sofraya Serüveni
Çağla Öztek – Çiçek Öztek

“Yerel tohumları çoğaltmak ve paylaşmak gıda adaletine yapılacak en büyük katkıdır.”

Tohum konusu da epey derin mevzu. Şehir bahçıvanları mevzuya nasıl yaklaşmalı…

Çiçek: Çok derin ve hayli tartışmalı bir mevzu. ALEF’ten çıkan “Tohumların Hamileri” kitabında sevgili yazıyaban Esra Güven çok güzel anlatıyor. Çok fazla bilgi kirliliği, yanlış algı, klişe dolaşıyor. Tüm dünyada konvansiyonel tarım büyük uluslararası şirketlerin kontrolünde; ekicilere sürekli kimyasal gübre, tarım “ilacı” adı altında zehir ve sürdürülebilir olmayan tohum satma üzerine kurulu bir sistem. Yerel tohumlar yerine laboratuvarlarda üretilen tohumların ekilmesi ve her sene o şirketlerden sil baştan tohum satın alınması isteniyor. Buna karşılık ekiciler kendi tohumlarını alıp çoğaltıp her sene ekerlerse hem tüm dünyada çok daha bol, güzel, lezzetli çeşidimiz olur, hem insanlar daha sağlıklı gıdalarla beslenir, hem de gıda konusunda kimse kimseye bağımlı olmaz. Bu konuda şehir bahçıvanlarına da -ki onlar da, öyle orta veya büyük ölçekte olmasa da, birer ekicidir ve bu son derece önemli ve onurlu bir iştir- görev düşüyor. Olabildiğince çok yerel, sürdürülebilir tohum bulup onları ekerek sürdürmek, çoğaltmak ve başkalarıyla paylaşmak gezegenimizin geleceğine, biyoçeşitliliğine ve gıda adaletine yapılacak büyük bir katkıdır.

Bahçede Hayatlar: Gerçek Gıdanın Tohumdan Sofraya Serüveni
Bahçede Hayatlar
Bahçede Hayatlar: Gerçek Gıdanın Tohumdan Sofraya Serüveni
Bahçede Hayatlar
Şehir Bahçıvanları İçin İpuçları 

Bokaşi ve solucan kompostu: Mutfak atıklarınızla kendi gübrenizi üretebilirsiniz. Bokaşi bambaşka bir dünyaya kapı açıyor. Balkon veya bahçesi olanlara hemen bu işi öğrenip, bir çift kova ve kepek alıp girişmelerini tavsiye ederiz. Turşumsu kokusunu sevmeyenler veya bokaşiyi gömecek yeri olmayanlar için biraz zor olabilir tabii… Onlar da küçük kutularda solucan kompostu yapabilirler. Ev içi, balkon, bahçe, her yer ve herkes için bir kompost yöntemi mevcut. Size en uygun olanını bulun ve hiç beklemeden girişin.

Mini su rejimi: Sebze ve meyvelerinizi yıkadığınız, pirinç ve bakliyatı ıslatmak için kullandığınız suları, bitkilerinizi sulamakta kullanabilirsiniz. Karbonatlı ve sirkeli sular da gayet faydalıdır; tuzlu su olmaz ama. Hatta suyla seyreltilmiş bozuk süt, bardağın dibinde kalan bira, çay ve kahve (telvesi de iyidir) hem bitkilerinizi mutlu eder hem de elinizi geridönüşüme alıştırır. Soğan kabuklarını suda bekleterek hazırlanan sıvı bir harikadır, hem küçük ölçekte ev ve balkon bitkilerinde, hem daha büyük ölçekte bahçede çiçek ve sebze yapraklarına doğrudan uygulanarak kullanılabilir. Keza muz kabuklarını suda bekleterek de böyle harika bir sıvı elde edilir. 

Bahçede Hayatlar: Gerçek Gıdanın Tohumdan Sofraya Serüveni
Bahçede Hayatlar
Bahçede Hayatlar: Gerçek Gıdanın Tohumdan Sofraya Serüveni
Bahçede Hayatlar

Salata saksısı: Uzun bir pencere saksısında salatanızı tatlandıracak türlü çeşit otu zahmetsiz yetiştirmek mümkün. Roka, nane, biberiye, reyhan, sarmısak, soğan… Çiçeklerinin de ne kadar güzel olduğunu görene kadar bekleyin hele… Kırmızıdır, mordur, canlı renkleri, farklı yaprak dokularını seviyorsanız renkli pazılara, kıvırcık mor, kırmızı kalelere girişebilirsiniz. Bahçede kocaman olan bu sebzelerin yaprakları, saksıda minyatür halleriyle de gayet güzel kesilip kesilip yenir ve balkonunuza çok güzel renkler katar.

Tohum bağı: Kentin taşlarının arasından fırlayan yaşamın farkına varmanın bir sonraki adımı tohum toplamak; sonra da topladığınız tohumları çimlendirme denemeleri yapmak. Bir kez çimlenince dikecek yer aramak ya da o yeri yaratmak… Kavrulmamış ayçiçeği tohumlarını iki pamuk katının arasında çimlenirken seyretmenin tadını çıkarmak için küçük bir çocuk olmanız gerekmiyor. Bir çam kozalağının saksınızda minik bir çama dönüşme mücadelesini izlemenin zevki bambaşka. Bir bakmışsınız bir tohum gördüğünüzde zaman içinde dönüşeceği güzelliği görmeye başlamışsınız.

Fotoğraflar: Yiğit Şişmanoğlu

Aslı Aksoy: “Kuşkonmaz En Büyük Motivasyonum”

Şef Derin Arıbaş ile Basta!’nın Lezzet Manifestosu

Ahmet Can Aras: “Tabaklarla Duygusal Bağımız Var”