Salvant, caz dünyasından girişinden bu yana ezber bozdu. Şimdiye kadarki en cesur albümü ise “Ghost Song”.
Amerikalı şarkıcı ve besteci Cecile McLorin Salvant ile 2013 yılında çıkardığı “WomanChild” albümünü dinlerken tanışmış, onun son yıllarda türeyen ve birbirinin benzeri olan yüzlerce sıradan caz şarkıcısından biri olmadığını hemen hissetmiştim. İnternette rastladığım birkaç videoda, dökümlü mor bir elbisenin içindeydi; ayağında gümüş çizmeler, boynunda ise el yapımı olduğu anlaşılan kocaman ve tuhaf bir kolye vardı. Kalın renkli çerçeveli gözlükleri bile onun nevi şahsına münhasır bir karakter olduğunu fısıldıyordu. 2022 yılında çıkardığı son albümü “Ghost Song” nihayet Salvant’ı (evet, daha önce de büyük ödülleri vardı; örneğin son üç albümün her biri, en iyi caz vokal albümü dalında Grammy kazandı ama) gerçekten hak ettiği yere taşıdı. Albüm dünyanın önde gelen müzik otoriteleri ve medyası tarafından geride kalan yılın en iyi caz albümleri sıralamasında ya lider oldu ya da ilk üçe girdi.
Salvant, Miami’de müzikle çevrili bir ortamda büyüdü. Haiti ve Guadeloupe’den gelen aile büyüklerini dinledi, ancak bunlar ona tam olarak kendisine ait olmayan bir kültüre aitmiş gibi geldi. Fransa’da üniversitede siyaset bilimi ve hukuk okurken klasik şan dersleri alan Salvant, caza yöneldi. Caz aynı zamanda onun tarih yolculuğu açısından iyi bir çıkış noktası oldu.
“Ghost Song”, Salvant’ın altıncı albümü. Öncekiler (ilki hariç) Mack Avenue adlı şirketten çıkmıştı; “Ghost Song” ise Nonesuch Records için yaptığı ilk çalışma. Salvant burada kendine övgüler kazandıran sesini cazın ötesine taşımaya devam ediyor. Caz standartları ve şansonları yorumlamadaki Ella Fitzgerald benzeri becerisiyle tanınmasına rağmen, bunların çok ötesinde olduğunu kanıtlıyor. Duygularını ifade etmek için sıra dışı yollar denese bile, hüzün duygusu her zaman üste çıkıyor. “Ghost Song” onun çokyönlülüğünü sergiliyor; yanı sıra daha çağdaş yorumları ve halk geleneklerini de gündeme getiriyor. Geçmiş çalışmalarında olduğu gibi köklerinin etkisi derinden hissediliyor.
32 yaşındaki Salvant, Brooklyn’in merkezindeki dairesinde albümü tasarlarken, Amerikan standartlarından ziyade kendi defterlerini karıştırmaya zaman harcadı; mektuplar ve günlüklere yöneldi. Yaratıcılığın tadını aldıkça sınırların her zaman yapay olduğunu fark etti.
Yorumlardan ziyade orijinalleri içeren bir albüm olarak “Ghost Song” geçmişle olan bağlarını koruyor. Karamsarlığın sınırındaki romantik temkinlilik, bu albümde ana motifi oluşturuyor, ancak nadiren umutsuzluğa dönüşse de sanatların tümüne ilişkin farkındalığı, müziğine yön veriyor.
Bu eklektik repertuarlı albüm, hayaletler, nostalji ve özlem temaları üzerine yedi orijinal ve beş yorumdan oluşuyor. Kate Bush’un “Wuthering Heights”ı, Kurt Weill ve Bertolt Brecht’in Üç Kuruşluk Opera şarkısı “The World is Mean”, Gregory Porter’ın “No Love Dying”i ve Sting’in “Until” parçasının yorumları Salvant’ın yarattığı dünyanın olmazsa olmaz parçaları.
Yanında kuvvetli bir ekip: piyano çalan Salvant’a basta Paul Sikivie ve Burniss Travis, piyanoda Sullivan Fortner ve Aaron Diehl, flütte Alexa Tarantino, gitarda Marvin Sewell, bançoda James Chirillo, lavtada Daniel Swanberg, davulda Kyle Poole, vurmalılarda Keita Ogawa eşlik ediyor.
Sonuç, Salvant’ın üslup seçimleri olgun olduğu kadar cüretkâr; giderek büyüyen bir sanatçı olarak en önemli kozu duyarlılık ve zekâ. Salvant, caz dünyasından girişinden bu yana ezber bozdu, zihin açtı. Dinleyici alışkanlıklarını değiştirerek ilgi çekti; onları geçmişin karanlığına doğru inmeye cesaretlendirdi. Şimdiye kadarki en cesur albümü “Ghost Song”.