İngiliz müzisyen Kate Bush bugüne değin piyasa nezdinde kariyerinin zirvesini “Running Up That Hill” şarkısını 1987 yılında sahnede Pink Floyd’un gitarcısı David Gilmour eşliğinde söylerken yaşamıştı. Gilmour onun için büyük bir şanstı; çünkü kendisini keşfederek EMI firmasına tavsiye eden o olmuştu.
Kaderin garip cilvesine bakar mısınız? Kate’i son dönemeçte yeni kuşaklara sevdiren, onu geçmişin sepya fotoğrafları arasından alarak güncelleyen yine bu şarkı oldu.
“Stranger Things”in Netflix’te gösterime giren dördüncü sezonunun ilk bölümünde, seksenli yılları canlandıran bir sahnede “Running Up That Hill”, Sadie Sink’in oynadığı Max’in walkmen’inden duyulunca olanlar oldu. Şarkı sosyal medyada viral oldu, İngiltere Spotify’da en çok dinlenenler arasına girdi ve gözler bir anda Kate’e çevrildi. Kariyerinin son döneminde uzun aralıklarla albüm yapan ve muhtemelen de emekliliğe hazırlanan Kate yepyeni bir kuşağa, gencecik bir dinleyici kitlesine ulaştı. TikTok ve Twitter’da da paylaşılan şarkı, Harry Styles’ı geçti; en son model pazarlama stratejileri uygulayan isimlere nal toplattı.
Bu isimleri iyi bilirsiniz; Tori Amos, Sinead O’Connor, Alanis Morissette, Fiona Apple, Björk ve geleneksel kadınlık nosyonuna karşı çıkan sayısız kadın müzisyen… Hepsinin evliyasıydı Kate. Kışkırtıcılığın ve masumiyetin bir arada bulunuşunu simgeleyen Greta Garbo görünüşlü bu kadın, 1993 yılında “The Red Shoes” albümünün ardından sırra kadem basmıştı.
Peygamber sabrıyla beklemeye çekilen sevdalıları ise, izine rastladıkları her molekülü iştahla içlerine çekerken, hakkında da bin bir söylence yaymışlardı; hatta bir ara keçileri kaçırdığı bile söylendi. Oysa Kate yeni bir eve taşınmış ve gözlerden ırak dünyaya getirdiği çocuğunu büyütmüştü. Bu arada çıkaracağı “Arial” albümünün hamilelik süresi tam 12 yılı bulmuştu.
Bush’un 1985 tarihli beşinci albümü “Hounds of Love”ın açılışında yer alan “Running Up That Hill” ise aslında 10 yıl önce bir kez daha gündeme gelmiş, 2012 Londra Olimpiyatları’nda çalınmış ama “Stranger Things” kadar gürültü koparmamıştı. O günlerde sadece İngiltere’nin ilk 10 listesine girmekle kalmış, yanı sıra bu durum Kate’i müzik konusunda yeniden harekete geçirmeye yetmemişti.
Her ne kadar kardeşi John tarafından çekilen kapak fotoğrafında pek hissedilmese de, müzik basını Kate’in “Hounds of Love” albümünün kaydı öncesinde depresyona girdiğini ve yemekten mütevelli (benzetme İngiliz müzik basınına ait) “duba gibi” olduğunu yazmıştı. Ne hale gelirse gelsin, yine de tuhaf ve gizemli bir güzelliği vardı Kate’in. Bir peri edasıyla büyülü bir dünyanın kapılarını açıyor, ergen hallerini son kez şarkılarına yansıtıyordu bu albümde.
1985 yılında verdiği bir röportajda da “Running Up That Hill” şarkısının bir erkek ve bir kadın arasındaki ilişkiyi, birbirlerini anlama çabasını anlattığını belirtmişti. Acaba geçen zaman zarfında bu tema yeni kuşaklara nasıl yansıyor, nasıl yorumlanıyor onlar tarafından, şimdilik meçhul. Aynı şekilde Kate’in ne düşündüğü ve geç döneminde yeniden gelen bu yükselişin kariyerini ne şekilde etkileyeceği de öyle.
Birileri şarkının ve Kate’in yeni kuşak tarafından, popüler bir dizi ve dijital platformlar aracılığı keşfedilmesini tuhaf bulduğunu ifade ederken üzüntülerini de dile getirmekten geri kalmadı, kimileri ise gençliklerini hatırlatan şarkının keşfinden hayli mutlu. Kate şimdi 65 yaşında ve yıllardan beri çılgın kalabalığın uzağında kalmayı yeğleyen, müzik endüstrisinin en münzevi figürü. Bize, yani tüm zamanların hayranlarına bu olup bitenlerden düşen tek bir beklenti var: acaba yeni bir albüm gelir mi?
