Saatolog.com.tr

Saatolog.com.tr Logo

Takımyıldızları: Bilim, Aşk ve Zamanın Ötesinde

13 Mart 2025
Takımyıldızları: Bilim, Aşk ve Zamanın Ötesinde
Nick Payne’in “Takımyıldızları” oyununun sahneye taşınma serüvenini; metnin aşk ve olasılıklar ekseninde örülen dinamiklerini karakterlere hayat veren Kemal Kayaoğlu ve Özge Erdem aracılığıyla keşfediyoruz.

Gökyüzüne bakınca gördüğümüz takımyıldızları, aslında zaman içinde farklı noktalarda parlayan yıldızların oluşturduğu hayali şekiller. Peki ya insan ilişkileri de biraz böyleyse? Nick Payne’in kaleme aldığı Takımyıldızları, bilim ve aşkı buluşturan kurgusuyla tam da bu meseleyi didikliyor. Farklı evrenlerde kesişen yollar, sonsuz olasılıklar, küçük bir anın tüm geleceği değiştirme ihtimali; hepsi gökteki yıldızlar kadar rastlantısal olabilir. Oyunu orijinal dilinden çeviren Kemal Kayaoğlu ile yönetmenliğini üstlenen Özge Erdem’in sahnede hayat verdiği karakterler Roland ve Mary, bizi zamanlar ve mekanlar arası bir yolculuğa çıkarıyor. Bu yolculukta seçimlerimizi, dünyamızı çevreleyen koşulları ve elimizden bir yıldız gibi kayıp giden ihtimalleri düşünmek ise kaçınılmaz. Oyunun bazen mizaha bazen neşeli bir romantizme, bazen de beklenmedik bir hüzne bürünen tonu seyirciyi yormuyor; aksine tanıdığımız bir hayatın içinden sesleniyor bize. Kimi zaman da iyi tanıdığımız repliklerle:

Hadi bir şeyler içmeye gidelim! Burada ne yapıyoruz ki zaten. Bir kadeh. Eğer bir daha görüşmek istemezsen, görüşmeyiz.

Paralel evrenlerde süzülen bu hikayenin izleyiciyle buluşma sürecini ve merak edilenleri, karakterlere hayat veren Özge Erdem ve Kemal Kayaoğlu ile konuştuk.

Takımyıldızları: Bilim, Aşk Ve Zamanın Ötesinde
Takımyıldızları
Takımyıldızları: Bilim, Aşk Ve Zamanın Ötesinde
Takımyıldızları

Bu hikayeyle yollarınız nasıl kesişti ve onu sahneleme niyeti nasıl doğdu?

KK: Bir süredir beğendiğim metinleri sahneye taşımak istiyordum. Nick Payne gibi kalemi son derece güçlü bir yazarın orijinal adıyla “Constellations” oyununu okuduktan sonra hemen çevirmeye başladım. Daha sonra geçmişte tiyatrosunda oynadığım sevgili yönetmen Mehmet Ergen’in bana önerisiyle çevirimi Özge’ye götürdüm ve kendisine “Takımyıldızları”nı birlikte sahnelemeyi teklif ettim. Özge’nin oyunu çok beğenmesiyle sahne arkası ekibini oluşturmaya başladık. “Takımyıldızları” vesilesiyle KAOS’u kurduk.

Paralel evrenler, sonsuz olasılıklar, uzay ve zamanda kesişen ilişkiler… Bunlar kurmaca dünyası için çok da yeni meseleler değil. Ama bir de oyunu henüz izlemeyenler için altını çizelim. Takımyıldızları’nı farklı kılan nedir ikiniz için de?

ÖE: “Takımyıldızları” bilim ve aşk temalarını özgün bir şekilde buluşturuyor. Bununla beraber kurgusu çok kuvvetli bir metin. Zekice yazılmış bir dünyanın içindesiniz. İlk okuduğumdaki heyecanı defalarca oynadığımda da hissediyorum. Bu heyecanın biçimi değişiyor elbette ama oyunun size açtığı yaratıcı alan çok geniş. Bu yüzden oynaması da çok keyifli.

KK: Oyunun temelindeki fikrin yaratıcılığı.

Takımyıldızları’nın metni yalnızca kuvvetli bir ezber değil partnerler arasında da sıkı bir uyum gerektiriyor. Bu dengeyi sağlamak için nasıl bir hazırlık süreciniz oldu?

KK: Özge çok iyi bir oyuncu olmasının yanı sıra, deneyimli ve disiplinli bir yönetmen de. Prova sürecinde nerede oyuncu nerede yönetmen olduğunun farkındaydı. Bu özelliği beni oyuncu olarak çok rahatlattı. Onun yönetmen olarak oyunun sahnelenmesi için sahip olduğu vizyon benim de oyuncu olarak yer almak istediğim bir dünya yarattı.

ÖE: Oyuncunun sırtlanması gereken ciddi bir matematik var. Bunun prova sürecine büyük etkisi oldu. “Takımyıldızları” zaman kavramını merkeze alan bir metin olduğundan karakterlerin hikayedeki yolculuklarında motivasyonlarını netleştirmek önemliydi. Bu motivasyonlar üzerine Kemal ve sahne arkası ekibimizle yoğun bir çalışma yaptık. Prova sürecimizi, beden ve zihin kondisyonumuzu istikrarlı tutarak geçirdik. Fanus diyorum ben o döneme… Oyun seyircimizle buluştukça zamanla daha da olgunlaşan bir yapıya evrildi.

Takımyıldızları

Sahne tasarımında sade bir dekor kullanılıyor ve kostüm değişikliği de hiç olmuyor. Zaman atlamalarını birbirinden ayrıştıran ve seyircinin algısına yön veren en önemli araç oyuncuların duygu geçişleri haliyle. Bu yaklaşım, performansınıza ve izleyiciyle kurduğunuz ilişkiye nasıl katkı sağladı?

ÖE: Yalın fikirler beni her zaman daha fazla etkiliyor. Bir sanat eserine baktığımda da ne hissettiğimle ilgilenmek, orada derinleşmek istiyorum. Yönetmen olarak “Takımyıldızları”nda kurmak istediğim dünya bu yalın fikre odaklanıyor. Karakterlerin her evrendeki motivasyon ve geçişleri hikaye takibini sağlasın istedim. Bu durum, oyuncu olarak tutunduğumuz noktaları da kuvvetlendirdiğinden performansımıza hem güçlü hem de dengeli bir matematikle hizmet ediyor. Seyircinin de bu hissi aldığını düşünüyorum. En azından şu ana kadar tecrübemiz bu yönde oldu (gülümsüyor). Ayrıca, tasarım ve sahne arkası ekibimizle kurduğumuz ilişki de çok kıymetliydi. Kurulmak istenen dünyaya, yaratıcı bakış açılarını etkili bir şekilde dahil ettiler. Yardımcı yönetmenimiz ve dramaturgumuz Aslı Ceren Bozatlı, sahne ve kostüm tasarımcımız Sıla Karakaya, ışık tasarımcımız Kemal Yiğitcan ve ses tasarımcımız Utkan Akçay’a katkıları için tekrar teşekkür ediyorum.

Roland ve Mary’nin farklı evrenlerde değişen dinamiklerini oynamak, karakterlere bakış açınızı nasıl şekillendirdi? Onları tek bir kişilik olarak mı yoksa her evrende ayrı biri olarak mı ele aldınız?

KK: Benim insan doğasına dair genel düşüncem herkesin içinde her özelliği barındırdığı yönünde. Bu özelliklerin bazıları kimi insanda daha fazla kiminde daha az ama o eğilimler orada. Oyunda da aynı kişinin farklı koşullar altında değişen yönlerini görüyoruz. Bu yönleri görmek, Roland’ı Roland olmaktan veya Mary’i Mary olmaktan çıkarmıyor.

ÖE: Her evrende aynı kişi olarak ele aldık.

Takımyıldızları: Bilim, Aşk Ve Zamanın Ötesinde

Oyunu sahneleme sürecinde, oyuncu olarak en çok hangi sahnede veya durumda zorlandığınızı hissettiniz?

ÖE: Oyun bütün olarak sizi belli bir disipline sokuyor. Hikayenin sürprizinin kaçmaması için ayrıntılı paylaşamıyorum ama karakterimin karşılaştığı bazı zihinsel ve fiziksel zorlayıcılar var diyebilirim. Bu noktada ekstra bir çalışmam oldu. Yeni bir öğrenme biçimi oyuncu olarak bana oldukça haz veriyor. Bu sebeple zorlanmadan ziyade bunu bir deneyim olarak görüyorum.

KK: Karakterimin ezberini sağlam yaptıktan sonra zorlandığım herhangi bir durum olmadı açıkçası.

Oldukça evrensel bir meseleyi didikliyor oyun; aşk, olasılıklar, karşılaşmalar ve ilişkilerin farklı koşullardaki dinamiği. Yine de orijinal metinden Türkçeye çeviri esnasında değişikliğe uğrayan taraflar oldu mu?

KK: Oyunu çevirirken hem Nick Payne’in yazım tarzına hem de Türkçemize sadık kalmaya çalıştım. Orijinal metnin kurgusunu asla bozmadım. Fakat diyalogların çeviri metni gibi duyulmasını da istemedim. Çünkü hikaye ne kadar iyi olursa olsun, seyirci evde konuşmadığı veya sokakta duymadığı bir Türkçeyle karşılaştığında istemsizce sahnedeki karakterle arasına bir mesafe koyabiliyor.

Takımyıldızları oyunu, tiyatro KAOS’un ilk prodüksiyonu olarak dikkat çekiyor. Bundan sonra ne tür metinleri sahneye taşımayı planlıyorsunuz?

ÖE: KAOS olarak yaşadığımız çağın insanının hikayelerini sahneye taşıma hedefliyoruz. Şu anda “Takımyıldızları”nın yurtdışı turnesi üzerine çalışıyoruz. Gelecekte ise farklı sanat disiplinleriyle de işbirliği içinde olmaya açığız.

Takımyıldızları sezon boyunca Beyoğlu’ndaki Tarihi Meşrutiyet Binası’nda yer alan Minoa Pera’da oynuyor. Gelecek oyun tarihlerini KAOS’un sosyal medya hesabından da takip edebilirsiniz.