Çağatay Odabaş, “Işık. Gölge. Sahneler” sergisinde izleyiciyi mumun zarif aydınlığında sinematik bir yolculuğa davet ediyor.
Bir mum… Kokusu bile olmayan, sade ve basit… Belki desenli, belki dümdüz. Ama mumların hikayesi hep aynı başlar ve aynı biter. Eritilir, soğur, şekil alır ve yeniden erimeyi bekler. Mum ışığı ne tam parlar ne de sönmeye razıdır. O ışık, tam da o arada asılı kalır. Sanatın farklı dönemlerini ele alan Ruzy Gallery, yeni sergisi “Işık. Gölge. Sahneler” ile sanatçı Çağatay Odabaş’ı 7 yıl sonra yeniden sanatseverlerle buluşturuyor. Çağatay Odabaş, bu sergisinde mumu zamanın simgesi olarak yeniden yorumlayarak, her bir eserde yaşamın geçiciliğini ve insan ruhunun derinliklerini anlatıyor.
Sinemanın iz bırakan sahneleri, Ruzy Gallery’deki bu sergide mum ışığıyla aydınlanan bir yolculuğa dönüşüyor. Her eser, bellekte bir film karesi gibi yer ederken, Çağatay Odabaş’ın sinemaya olan bağları ve hayatı algılama biçimi kendine özgü detaylarla öne çıkıyor. Bu sergide mum, sadece bir obje değil, bir kahraman. İlk yanışıyla gençliği, parlamasıyla olgunluğu, sönüşüyle insanın döngüsünü simgeliyor. Geçmişin ikonlaşmış film sahnelerinde ise mum, bir zaman yolcusu gibi anılar arasında geziniyor. Odabaş’ın sanatıyla mum başrolde; zamansız ve her dönemde yeni bir anlamla var oluyor.
Sinema Karelerinden Estetik Bir Dokunuş: Yedi Renk ve Noktaların Dansı
Odabaş, çocukluğundan beri sinema ve sanatla iç içe büyümüş bir sanatçı olarak, filmlerdeki sahneleri yedi renk ve binlerce noktadan oluşan bir kompozisyonla yeniden canlandırıyor. Her bir eserde, sabırla işlenmiş noktalar bir araya gelerek sinematik bir sahneyi gözler önüne seriyor. Bu teknik, Lego parçalarının birleşip yeni bir form yaratması gibi, her bir noktanın kendi başına birer detaya dönüştüğü estetik bir deneyim sunuyor. Yedi rengin her biri, eserlerdeki sinematik atmosferi koruyarak sanatseverleri farklı zamanlara davet ediyor.
Bir Film Karesinde Dondurulmuş Işık ve Gölge
Ruzy Gallery’nin kurucusu Esra Çevik, galeriyi yurtdışından getirttiği özel mobilyalarla bir film platosuna dönüştürerek serginin sinematik etkisini pekiştiriyor. Eserlere eklenen QR kodlar, tabloların sahnelerine ait videolarla sanatseverlere o anları yeniden yaşama fırsatı sunuyor.
Sinema dünyasında müzik olmazsa olmazdır; bazı filmler yalnızca müzikleriyle hafızalarda yer eder. Bu atmosferi tamamlayan besteci Rahman Altın, sergiye özel olarak hazırladığı müziğiyle sanatseverleri başka bir âna taşır. Ruzy Gallery’nin dekoru içinde, tablolar arasındaki mum ışığıyla dolaşırken, Altın’ın müziği kendiliğinden kalbinize dokunuyor. QR kodlar aracılığıyla sergiyi gezerken Altın’ın müziği eşliğinde, eserlerin ruhuna daha derinlemesine inebiliyorsunuz.
Sergi, bir film platosuna adım atmış gibi hissettirirken, sergilenen eserler ziyaretçilerin belleğinde birer anıya dönüşüyor. Her tablo, geçmişin sinematik karelerinden beslenen ve imgelerle dolu bir dünyayı gözler önüne seriyor; böylece Odabaş, sanatseverleri geçmişle günümüzün kesişim noktasında gezintiye çıkarıyor.
Sinemada Mum Işığına Kısa Bir Yolculuk
Şimdi de mumun sinemadaki kullanımına kısa bir yolculuk yapalım. Sinema, görsel anlatımın en etkileyici yollarından biri olarak, ışık kullanımında zengin bir tarihe ve teknik birikime sahip. Özellikle son yıllarda, tarihi ve dönem filmlerinde mum ışığı gibi doğal aydınlatma kaynaklarına artan ilgiyle, bu teknik yeni bir estetik boyut kazanmış durumda.
Mum ışığı, özellikle tarihî yapımlarda sahnelerin atmosferini güçlendirmek için tercih ediliyor. BBC dizisi “Wolf Hall” bunun en çarpıcı örneklerinden biri; burada gece sahneleri yalnızca mum ışığıyla aydınlatılarak gerçekçi ve otantik bir atmosfer yaratılmış. Ancak bu yöntem bazı teknik zorlukları da beraberinde getiriyor. Mumların yanma süresi değişken olduğu için çekim sırasında sıkça yeniden yakılmaları gerekiyor. “Wolf Hall” setinde 300’den fazla mum kullanılmış ve bu mumların sürekliliği sağlamak için sanat ve ışık ekipleri dikkatle çalışmış.
Mum ışığı, bir aydınlatma unsuru olmanın ötesinde; sahnelerin duygusal ve psikolojik derinliğini artıran güçlü bir sembol. “Caravaggio” filminde mum ışığıyla yaratılan gölgeler, karakterlerin ruh halleri ve içsel çatışmalarını gözler önüne seriyor. Bu tür aydınlatma teknikleri, izleyicinin algısını yönlendirirken, sahnelerin anlam katmanlarını zenginleştiriyor. Benzer şekilde, “The Witch” filminde kullanılan mum ışığı, masumiyetle korku arasında süregelen gerilimi etkileyici bir şekilde vurguluyor.
Sinemada mumun doğal aydınlatmasıyla sağlanan derinlik ve samimiyet, beyaz perdenin güçlü görsel dillerinden biri haline gelmiş durumda.
Zamansız ve Hafızalara Kazınan Bir Deneyim
Her bir eser, galerinin sergiyle bütünleşen tasarımı ve müzikle bu sergi sanatseverleri sinematik bir hatıranın parçası haline getiriyor.
Çağatay Odabaş’ın sabrı ve sinema tutkusu, Esra Çevik’in titizliğiyle şekillenen “Işık. Gölge. Sahneler.” 15 Aralık’a kadar Etiler, Tepecik Yolu D: 20’deki Ruzy Gallery’de ziyaret edilebilir.