Asya’da başlayan iş yaşamını Avustralya, Endonezya, Hindistan ve Maldivler de dâhil olmak üzere farklı ülkelerde sürdüren Andrew Steele ile kariyer yolculuğunu ve bir gününün nasıl geçtiğini konuştuk.
24 Saat
Güne nasıl başlıyor?
Sabahları oldukça erken kalkarım, 05.30 – 06.15 arasında uyanmış oluyorum. Sabah rutinim Hindistan’da öğrendiğim bir nefes egzersiziyle başlıyor ve ardından biraz esneme hareketleri yapıyorum. Daha sonra 07.30’a kadar kardiyo veya hafif ağırlık çalışmak için spor salonuna gidiyorum. Sonra kızım okula gitmeden önce onunla hafif bir kahvaltı yapmak ve kahve içmek için eve geri dönüyorum. Sonra da güne hazırlanıyorum.
09.00
İşle ilgili mesajları ve e-postaları ofise gidene kadar okumaya çalışıyorum. Ofis günüm ise yönetim kurulu üyeleri ve bölüm direktörleriyle günün gidişatını belirlediğimiz sabah toplantısıyla başlıyor.
12.00
Öğle yemeğimi kimi zaman oteldeki tüm çalışma arkadaşlarımızın da geldiği kafeteryada veya genellikle oteldeki restoranlardan birinde yemeyi tercih ediyorum. Böylelikle, şeflerle birlikte misafirlerimize sunduğumuz menüleri de birlikte değerlendirme fırsatı buluyoruz.
14.00-16.00
Bu saatler arası, uluslararası lüks bir otelin genel müdürü olarak bulunmam gereken operasyonların yanı sıra, okumaya devam etmek, yenilikçi fikirleri keşfetmek ve karşılaşabileceğimiz zorluklar üzerinde düşünmek için biraz zaman yaratmaya önem veriyorum.
18.00
Aslında ofisten çıktığım saatler oldukça esnek, ancak genellikle 20.00 – 21.30 civarında çıkmayı planlıyorum. Otelciliğin doğası gereği, çıkış saatim otelin o günkü dinamiğine bağlı oluyor. Örneğin, kimi zaman bir misafirin girişi planlanandan daha geç oluyor ve bu da benim çıkış saatimi belirliyor.
Günü nasıl bitiyor?
Eve döndüğümde ailemle vakit geçirmeyi seviyorum. Eğer çok geç gitmemişsem akşam yemeklerini ailece birlikte yeriz. Uyumadan önce kızımla vakit geçirir, eşimle günün nasıl geçtiğini konuşuruz. Sevdiğim bir koltuğum vardır, ailemle vakit geçirdikten sonra uyumadan bu koltuğa oturup bir şeyler okurum. Yatmadan önce ise farkındalık ve derinlemesine düşünme ritüelim vardır. Bu yaklaşımla, daha huzurlu bir şekilde uykuya dalabildiğimi ve ertesi gün yenilenmiş bir şekilde uyanarak kendimi yeni konularla ilgilenmeye hazır hissettiğimi görüyorum.
İş ve Yaşam Sırları
Sizin zaman yönetimi metodunuz nedir, zamanı nasıl verimli kullanırsınız?
Bunun tamamen disiplinle ilgili olduğunu düşünüyorum. Eğer öz disiplininiz yoksa etkili bir şekilde zamanı yönetemezsiniz. Bir şeye karar vermek için acele etmemelisiniz, durumu iyi analiz etmelisiniz, düşünmek için zamanınız olmalı; verimli düşünmek çok önemli. Sabahları yaptığım nefes egzersizi ve meditasyon, güne açık bir zihinle başlamamı ve kararlarımı daha etkili bir şekilde rasyonelleştirmemi sağlıyor.
Günün en sevdiğiniz saati?
Çok net bir şekilde sabah ya da gece insanıyımdır diyemem. Güneşin doğduğu ve battığı vakitleri görmeyi severim. Bence zamanın geçişini görebilmek çok keyifli. İstanbul da güneşin doğuşunu ve batışını izlemek için güzel bir şehir.
Stresinizi atmak için ne yaparsınız?
Stresle baş etmek istiyorsanız, bence önce kendinizi olduğunuz gibi kabul etmelisiniz. İnsanlar her şeyin her zaman mükemmel ya da doğru şekilde olması gerektiğini düşündükleri için strese giriyorlar ki bu pek mümkün değil. Güçlü ve zayıf yönlerimizi tespit ederek ve yaptığımız her şeyde elimizden gelenin en iyisini yaptığımızı kabul ederek, gerçekçi olmayan beklentilerin yükünü hafifletebiliriz. Ayrıca, yaşamda mutluluğun peşinde olmamız gerektiğini düşünürüm. Mizah duygusunu sürdürmek benim için stres gidermenin bir diğer önemli yönüdür. Maddi zenginlik veya toplumsal statünün değil, mutluluk arayışında olmalıyız. Her şey nezaketli, dürüst ve onurlu bir insan olabilmekle ilgili. Bunların arayışında olduğumuzda bireysel mutluluğa erişip stresten uzaklaşabiliriz.
Gençlere yönetici olmakla ilgili en önemli öğüdünüz?
En önemlisi acele etmemek ve başarının temellerine odaklanmaktır. Gençlerin kestirme yol arayışında olduklarını düşünüyorum. Hâlbuki hangi sektörde olursanız olun başarı çaba ve zaman gerektirir. Başarı için adanmışlık, çalışkanlık, alçakgönüllülük ve dürüstlük gerekiyor. Ayrıca çalışma ortamınızda doğru mentorları ve liderlik örneklerini bulmanın önemini vurguluyorum. Etrafınızı, hayran olduğunuz nitelikleri ve değerleri bünyesinde barındıran bireylerle çevreleyin ve onların liderlik tarzlarından ve özelliklerinden bir şeyler öğrenin.
Hep hayran olduğunuz isim ve neden?
Rudyard Kipling’e her zaman hayran olmuşumdur, özellikle de eskimeyen şiiri “If”. Benim için Kipling’in “If”i bir ilham kaynağı olmaya devam ediyor ve bana sürekli olarak gerçek bir centilmen tanımlayan değerleri hatırlatıyor.
Bugüne dek aldığınız bir riskten bahsedebilir misiniz?
43 yaşında geleneksel bir otelin üst düzey yöneticisiyken, çalıştığım şirketten ayrılıp restoran işine geçerek girişimcilik alanına adım attım. Yetenekli bireylerden ve destekleyici paydaşlardan oluşan bir ekiple birlikte, öncelikli odak noktamız, sektörde öne çıkacak bir şirket yaratmayı amaçlayan sürdürülebilirlik ve mükemmellikti. Bu çaba, Asya’daki ilk karbon nötr konaklama şirketinin kurulmasına yol açtı; bu, bizi hem yerel hem de küresel olarak sürdürülebilirlikte lider olarak konumlandıran önemli bir başarıdır. Başarımız konukseverliğin ötesine geçerek etkinliklere, modaya ve müziğe uzanarak markamızı çeşitli sektörlerde tanınabilir bir güç haline getirdi. Girişimci bir zihniyet ve mükemmelliğe olan bağlılığımla daha da donanmış olarak, yedi yıllık paha biçilmez bir deneyimin ardından otel endüstrisine yeni bakış açıları ve yenilikçi uygulamalar aşılamak üzere sektöre bir kez daha dönmeye karar verdim. Genel olarak, bu riski almak sınırlarımı zorlamamı, ufkumu genişletmemi ve konaklama sektöründe anlamlı değişime katkıda bulunmamı sağladı.
Hafta sonu için vazgeçilmez aktiviteniz?
Daha gençken tüm odağım spordu. Ben bir dalışçıyım, snowboard ve kayak yapıyorum, golf oynuyorum. Ama bu aktivitelerin hayatımda çok büyük bir yer ve zaman kapladığını fark ettim. Belki yaşım ilerledikçe ve zamanın ne kadar değerli olduğunu anladıkça, ailemle vakit geçirmeye daha çok önem veriyorum. Onlarla birlikte müzeleri, antika dükkanlarını ziyaret ederek şehri keşfetmekten keyif alıyorum.
İş-hayat dengesini sağlama yönteminiz nedir?
Disiplin. Ayrıca aile ve arkadaşlardan oluşan doğru bir yaşam döngüsü de çok etkili. Mesele sadece aile değil, mesele seni güldüren doğru arkadaşlara sahip olmaktır. Onların arkadaşlığından keyif almak ve onlarla işle ilgili olmayan farklı konularda konuşarak bir denge sağlamaktır.
Bir koleksiyonunuz var mı?
Antika biriktirmeyi severim. Eşime sorsanız evimiz âdeta bir müze. Ama bence bu daha çok 15 ülkede yaşayıp çalışmış olmak ve 70’ten fazla ülkeye seyahat etmekle ilgili. Koleksiyonumda bu yolculukları anımsatan kıymetli parçalar da var. Kıymetleri yalnız pahalarıyla değil, bana seyahatlerimde yaşadığım deneyimlerden, sevdiğim anlardan anımsattıklarıyla da ilgili. İstanbul’u da bu yüzden çok seviyorum, çok iç içe geçmiş bir şehrin ve dört bir yanında antikalara yönelik bir arayış var.
Saat takmayı sever misiniz?
Evet, bir saat koleksiyonum var ve saat takmak günlük rutinimin önemli bir parçası. 1995’te ilk Rolex Submariner No Date’imi aldım. Okyanusun derinliklerinden yönetici toplantılarının resmi ortamlarına sorunsuz bir şekilde geçiş yapabilecek bir saat arıyordum, bu nedenle yöneticiye hitap eden bir dalış saatini tercih ettim. O günden bu yana da hatırı sayılır sayıda Rolex biriktirdim. Ancak, saat koleksiyonum arasında benim için en değerlisi zengin bir aile geçmişine sahip bir saat olan Jaeger LeCoultre Master Memovox da yer alıyor.
Bugüne dek ziyaret ettiğiniz ülkeler arasında en çok sevdiğiniz ülke hangisi oldu?
Aslına bakarsanız ben ve ailem, her yeri sevdiğimiz için çok seyahat ediyoruz. Her yerin kendine özgü bir deneyimi olduğunu düşünüyorum. Ayrıca, çıktığımız seyahatler bize misafir olduğumuzu ve misafir gibi davranmayı hatırlatıyor. Bizim için Bali’nin yeri çok ayrı. Ama dediğim gibi 70’e yakın ülkeyi gezdik. Kültürünü, mutfağını ve nezaketini çok sevdiğimiz Japonya’yı, özellikle de Kuzey’i ve Hokkaido’yu, Sako ve Ferrano’ya gidip kayak yapmayı seviyoruz. Ancak şu an İstanbul’dayız ve daha önce turist olarak geldiğimiz İstanbul’a bu sefer yaşamak için gelmemizin sebeplerinden biri de buranın insanlarını, mutfağını, 3.000 yıllık tarihini ve kültürünü çok sevmemiz.
İstanbul’daki favori mekânınız?
Raffles İstanbul. Burada çalıştığım için söylemiyorum ama Raffles İstanbul bence şehrin en güzel panoramik manzarasına sahip. Adalar’ı, Kız Kulesi’ni, iki kıtayı birbirine bağlayan köprüleri, tarihi yarımadayı; yani bu şehre dair ikonik değerleri aynı anda görebiliyorsunuz ve bu gerçekten çok etkileyici. Zorlu Center gibi lüks alışveriş, yeme-içme ve kültür sanatı birleştiren bir kompleksin parçası olmak da büyük bir ayrıcalık. Şehrin en sevdiğim yerindeyim, İstanbul’da başka hiçbir yerde yaşamak istemezdim. Hafta sonları ise ailecek otelden çıkıyor, yürüyerek Ortaköy sahiline iniyor ve Boğaz kıyısında Bebek’e kadar yürüyüş yapıyoruz. Sahilde bir yerde oturup dünyanın hızla akıp gitmesini izlerken kahve eşliğinde kruvasan yiyorum. Bu arada, stres atmaya yönelik sorunun cevabına dönecek olursak, benim için stresi azaltmanın en iyi yollarından biri de bu olabilir. Bu tür deneyimlerden keyif alma fırsatına sahip olduğum için kendimi şanslı görüyorum ve her gün iyi bir eş, baba ve lider olmaya odaklanarak hayatımdaki güzelliklerin farkında olmaya çalışıyorum.