fbpx

Saatolog.com.tr

Saatolog.com.tr Logo

Ümit Tunçağ’dan “Caz ve Rock Ünlüleriyle Söyleşiler”

23 Ekim 2024
Ümit Tunçağ’dan “Caz ve Rock Ünlüleriyle Söyleşiler”
Deneyimli usta radyocu ve televizyoncu Ümit Tunçağ söyleşi kitabıyla bizleri müzik dünyasının seksenli yıllarına taşıyor.

Altmışlı yetmişli yıllarda doğan kuşağın muhakkak bir ya da birkaç radyo kahramanı vardır. Hayatımıza damga vurmuş plakları ya da şarkıları ilk kez onların anonsuyla duymuş, dinlemiş ve bağlanmışızdır. Şüphesiz onlardan biri Ümit Tunçağ. Geçenlerde aktif olarak radyo ve televizyon programları yaptığı zamanlarda gerçekleştirdiği söyleşilerin bir kısmını kitaplaştırdığını öğrenince heyecanlandım. Kitabın adı Caz ve Rock Ünlüleriyle Söyleşiler… Kitabı edindikten hemen sonra kapısını çalmak istedim ama o İzmir’de ben İstanbul’da yaşadığımız için kapısını çalamadım, telefonunu çaldırdım. Tüm sorularıma o romantik dönemin zarif insanlarına has bir incelikle yanıt verdi.  

Ümit Tunçağ’dan “Caz Ve Rock Ünlüleriyle Söyleşiler”

Bu kitaptaki söyleşiler yaklaşık 25 – 30 yıllık, hatta daha eski olanlar var. Neden bu kadar geç hareket ettiniz?

Doğrusunu istersen gerçekten bu kitabı yayımlamayı aklımın ucundan bile geçirmiyordum. Ama buradaki konuları arkadaşlarıma dost meclislerinde anlatırken onlar da hep “yahu bu söylediklerini bize anlatıyorsun, iyi güzel de bunları bir de kitaba yazsana” diyordu. Aslında o günlerde aldığım birtakım notlar halen duruyordu. 1980’li yılların ortalarından günümüze kadar, sayısı belli değil ama 250’nin üzerinde caz müzisyeni, 50’ye yakın pop müzisyeniyle söyleşiler yapmıştım. Kimi uzun oldu, kimi de ayaküstü söyleşiler. Dediğim gibi hiç aklımda yoktu ama özellikle İzzet Öz ve Yavuz Aydar’ın telkinleri etkili oldu.

Sizi bu söyleşileri derlemeye iten motivasyon ne oldu?

İlk motivasyon aslında beni teşvik edenlerden geldi; onlar da İzzet ile Yavuz. Özellikle onlar “Bu kadar bize anlatıyorsun, sadece bizde saklı kalmasın, dök kâğıda” dediler. Bu da bir motivasyon oldu tabii… Sonra derlemeye başladıkça hoşuma gitti, derken paylaşılacak olması duygusuyla motive oldum.

Ulaşmakta ve sohbet etmekte en zorlandığınız kişiler kimler oldu? Neden?

2005 yılıydı… Ulaşmakta en zorlandığım kişilerin başında tabii ki Keith Jarrett geliyor. Çünkü İKSV ile yaptığı özel sözleşmede, “Kesinlikle yanımda gazeteci, radyocu, televizyoncu birilerini istemiyorum” diye madde koymuş. Devamında da “Eğer biri gelir ve benden böyle bir şey isterse konserimi yapmam, bırakırım” demiş. Ben de bu nedenle kendimi bir rehber gibi gösterip yanına yaklaştım, onunla sohbet kurdum ve söyleşiyi konseri bitirdikten sonra ikna ederek yaptım. O da bana sordu, “Neden şimdi yapıyorsun?” diye. “Ben deli miyim, senin konserini dinlemeden söyleşiye girmek ister miyim?” dedim.

Bir de ilk geldiğinde Chick Corea ile eşi önümüzde oturuyorlardı, Yavuz Aydar ile ben de hemen arkalarında. Bir araçta havaalanından otele gidene kadar söyleşiyi yapmıştık, o da çok zorlandığım bir şey oldu. Üçüncü de Ray Charles oldu. Charles kimseyle görüşmek istemiyordu, sadece bir basın toplantısı yapacaktı. Ben de bir anlamda tercümanı olarak yanına oturdum ve öyle gerçekleşti. O da zorlandığım bir röportaj oldu.

Bir radyocu ve televizyon programcısı olmanız bu söyleşileri yapmanıza ne tür bir katkıda bulundu?   

Radyo ve televizyon programcısı olarak söyleşileri yapmama en çok bilgilerim katkı koydu.

Hatırlarsan o yıllarda internet yok, Google Tanrısı yok, bir yerlere sorup edemiyorsun. Sadece dinlediğin müziklerle ve çeşitli müzikler dergilerinde okuduğun bilgilerle donatıyorsun kendini. O donanımla onların karşısına çıkıyorsun. Bu nedenle tahmin ediyorum ki dinlediğim müzikler ve bilgiler diyebilirim bu soruya yanıt olarak.

Ümit Tunçağ’dan “Caz Ve Rock Ünlüleriyle Söyleşiler”
Ümit Tunçağ, Chick Corea ile

Ankara Hukuk, İzmir’de İktisat okudunuz. Bir iş olarak müziğe neden ve nasıl karar verdiniz?

Dışişleri Bakanlığı’nda çalışmak, hariciyeci olmak istiyordum. O nedenle Ankara Hukuk’ta okudum. Okula 1966’da girmiştim, fakat 67’de TRT’yi kazanınca mecburen İzmir’de gece bölümüne devam etmek zorunda kaldım. O zamanki adıyla İktisadi Ticari İlimler Akademisi, daha sonra İktisadi Ticari Bilimler Fakültesi oldu, orada üniversite öğrenimini yaptım. Müziğe karar vermek güç olmadı, zaten müziğin hep içindeydim, nasıl karar vermem… (Gülerek)

Nasıl bir aile ortamınız vardı? Sizi müziğe sanata teşvik edenler var mıydı?

Çok sakin ve güzel bir aile ortamım vardı. Babam yüksek mühendisti, İzmir limanlarının yapımında müdür olarak çalışmıştı. İzmir, Çeşme, Foça, Güllük gibi yerlerde… Annem ev kadınıydı ve bizi müziğe teşvik eden olay da evimizde sürekli radyo dinliyor oluşumuzdu. Biz de çok severdik radyoyu, yabancı radyoları… Özellikle teyzemin eşi, eniştem Macit Uslu Türk müziği dinlerdi, kendisi İzmir’in en önemli üzüm tüccarlarından biriydi. Neredeyse haftada bir evinde adına “alem” diyebileceğimiz gecelerde İzmir radyosu müzisyenlerinin hatta sonra da fuar zamanı fuara gelen müzisyenlerin katıldığı müzikli sohbetler yapılırdı.

Enstrüman çaldınız mı?

İşte az önce söylediğim eniştemlerin evindeki o ortam var ya, ben de onlara darbuka çalardım. Yatılı okuldaydım, İzmir Koleji, şimdiki Bornova Anadolu Lisesi. Yedi yıl yatılı okudum. Orada bir saz takımı vardı. Saz takımına darbuka çalacak kimse yoktu, ben de onlara darbukamla eşlik ediyordum. Daha sonra orkestra kurduk, Kararsızlar adını koyduk. Kararsızlar Orkestrası’nda davul çalmaya başladım, uzun bir süre de davul çaldım.

TRT’ye ilk adımınız nasıl atıldı, TRT ile nasıl tanıştınız?

1967 yılında tatile geldiğimde İzmir Radyosu’ndan bir anons duydum. Lise mezunu, dil bilen hafif batı müziği prodüktörü alınacak diye. O sınava girdim, sınava kırkın üstünde kişi katılmıştı, 8-10 kişi kazandık. Sonra bizi iki aylık eğitime soktular, sonra bir daha sınav yaptılar. O sınavı da kazandım. Böylece TRT’ye ilk adımı atmış oldum. Bülent Özveren Hafif Batı Müziği bölümünde servis şefiydi, onun teşvikiyle 1967’nin 20 Aralık’ında ilk programı radyoda yayınlanma şansını elde ettim. “Batı Dünyasından Müzik” adındaki bu program 20 dakikaydı ve benim için çok önemliydi.

Ümit Tunçağ’dan “Caz Ve Rock Ünlüleriyle Söyleşiler”
Ümit Tunçağ, Stan Getz ile birlikte

O yıllarda bir yabancı müzik programı prodüktörü olarak yaşadığınız en büyük zorluklar?

Müzik prodüktörü olarak yaşadığımız en büyük zorluk, sadece benim değil bütün arkadaşlarımızın plak temin etme meselesiydi. İstanbul’da belirli bazı plak şirketleri vardı, onlar yurtdışındaki plakların ve plak şirketlerinin temsilcileriydi. Kendilerine yurtdışından gelen promo ya da numune plakları bize gönderiyorlardı, oradan yararlanıyorduk. Sonra ben bir ara İzmir’deki o zamanlar Amerikan üssünde bulunan American Forces Radio and Television Service (AFRTS) radyosundaki bir DJ ile arkadaş oldum, ondan da çok parça aldım. Sadece bana değil, radyodaki tüm arkadaşlara çok faydası dokunuyordu bu gelen parçaların.

İzmir’de yaşamak bir avantaj mı dezavantaj mı prodüktör olarak?

İzmir’de yaşamak bence tabii ki dezavantaj, çünkü her şeyin merkezi İstanbul. İstanbul’da plak şirketlerine daha yakınsınız, bütün müzik hayatı, sanat hayatı orada dönüyor. Kendi oğluma bile (Tan Tunçağ) -müzisyenlik yapıyor, tiyatro yapıyor- “Git oğlum İstanbul’da yaşa” dedim. Yani bu bir gerçek ama ben İzmir’i çok seviyorum. Hep İzmir’deydim, kadro olarak da İzmir’deyim. Bu nedenle İzmir benim için yaşanacak bir kent.

Türkiye’de caz müziğini TRT’de ilk kez çalan yapımcılardan birisiniz. Aradan geçen zaman zarfında televizyon ve radyolardaki yapımları ve yapımcıları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Evet, TRT İzmir Televizyonu’nda ilk caz programını yapan benim. Allah sağlık versin, Ömür Gidel piyanist arkadaşımızı stüdyoya alıp işte Blue Note nedir, caz akorları nasıl yapılır, Blues formu nedir gibi cazla ilgili bütün soruları konuşur hem izleyicileri bilgilendirip hem de o zaman çok az olan caz videolarını gösterirdim. Daha sonra artık elimizde bir sürü materyal birikince İstanbul’da tam iki yıl Müzik Şöleni adı altında caz programı yaptım. Aradan geçen yıllarda maalesef kalite çok çok çok düştü, bunda tabii yapımcıların araştırma özellikleri ve meraklarının azalmasını gösterebilirim. Aralarında bazı genç arkadaşlar var tabii, bu işi layığı ile yapan. Ama genel olarak maalesef kalite çok düştü. Geyik muhabbeti yapmayı bir şey öğretmekten daha önde tutuyorlar galiba.

Kitaba dönelim… Kitapta 23 müzisyenle çeşitli dönemlerde yapılmış özel bilgiler içeren söyleşi var. Oysa elinizde 250’nin üzerinde söyleşi vardı, nasıl ayıkladınız? Hangisinin hangi kriterlerle kitaba girmesi gerektiğine karar verdiniz?

İşte en zor sorulardan biri geldi (gülüyor). Ben bu kitabı düzenlediğimde “Caz onlarla güzel” diye 10 tane caz sanatçısını bir araya getirmiştim. Salgın günleri sırasında kitabımın tasarımını yapmak üzere Bülent Erkmen’e gönderdim. O da “ya Ümit, bu 10 tane çok az, bununla kitap olmaz. Çok ince bir şey olur, değmez” deyince, özellikle gençlere dönük pop sanatçıları ve genç sanatçıları bu listeye dahil ederek genişletmeye karar verdim. Sonuçta sayıyı 23’e çıkardım ve ele gelen bir kitap haline döndü. Dediğim gibi bazıları ayak üstü söyleşiler ve çok kısa, onları almak istemedim kitaba.

Ümit Tunçağ’dan “Caz Ve Rock Ünlüleriyle Söyleşiler”
Ümit Tunçağ, Stevie Winwood ile.

Kitabı bir yayınevine vermek yerine neden kendi imkanlarınızla basmayı tercih ettiniz?

Kitabımı çok sevdiğim arkadaşım meslektaşım İzzet Öz’ün yardımıyla İstanbul’da iki kitabevine takdim ettim. Beni üçer ay beklettiler, sonra da “Çok beğendik ama işte biz 10 binin altında satan kitaplarla ilgilenmiyoruz” dediler. Her ikisi de aynı cevabı verince İzmir’de bir yayınevine gittim, onlar da “Elimizde başka kitaplar var, şu anda bunu basamayız” dediler. Bunun üzerine parasını vereyim, bari kendim basayım dedim.

Kitabı edinmek isteyenler ne yapmalı?

Kitabı edinmek isteyenler [email protected] adresinden bana ulaşıp sipariş verebilir.

Telefonda da olsa bu sohbet için çok teşekkür ederim Ümit abi…

Ben de sana teşekkür ederim sevgili kardeşim…