“ecstasy kimsenin kimseye karışmadığı, hem kendi hem de başkalarının varlığını olduğu gibi kabul ettiği ve hatta kendi varoluşunu hazla kucakladığı bir dünyanın hayali ”
Heykeltıraş Hande Şekerciler’in solo sergisi ecstasy, JD Malat Gallery’nin sanal sergi mekânı Parallel’de sergileniyor. ecstasy aslında Hande Şekerciler’in uzun süredir üzerinde çalıştığı bir seri, birden patlak veren salgınla solo sergi XR bir deneyim olarak sunmaya karar veriyor. Salgın sadece fiziksel deneyim şeklini değiştirmiyor, bazı heykeller de salgının getirdikleriyle birlikte şekilleniyor. Şekercilerle ecstasy’i, gelişen teknolojinin heykel sanatını nasıl şekillendirdiğini ve salgının sanat dünyası üzerindeki etkisini konuştuk.
“ecstasy” sergisinin çıkış noktası neydi? Hem fikrin çıkışından hem de yaratım sürecinden biraz bahsedebilir misiniz?
ecstasy kimsenin kimseye karışmadığı, hem kendi hem de başkalarının varlığını olduğu gibi kabul ettiği ve hatta kendi varoluşunu hazla kucakladığı bir dünyanın hayali. Seri Albert Camus’nun “İnsan her ne ise o olmaya yanaşmayan tek canlıdır” sözü etrafında, bu düşüncelerden yola çıkarak şekillendi.
Uzun zamandır üzerinde çalıştığım seriye yeni heykeller de ekleyerek bir solo sergi hazırlığındayken patlak veren salgınla beraber sergiyi XR bir deneyim olarak sunmaya karar verdik. Bu fikirden yola çıkarak Garage Atlas’ın kurucusu Burçin Gündüz’le beraber WebGL’in imkânları içerisinde olabilecek en iyi teknolojik altyapıyı kurduk. JD Malat Gallery’nin sanal sergi salonu PARALLEL’de eserleri çevrimiçi olarak izleyebiliyorsunuz.
Öte yandan beni en çok heyecanlandıran yanı, izleyicilerin AR katalog sayfasından seçtikleri eseri bulundukları mekâna koyarak deneyimleyebilmeleri. Sadece Apple ARkit en iyi sonucu verdiği için Apple exclusive olarak çıkarttığımız bu katalog sayesinde sanatseverler heykelleri aynı mekândaymış gibi inceleyip izleyebilecekler. Gelişen artırılmış gerçeklik uygulamalarının çok başındayız ve bu uygulamalar geliştikçe sanat dünyasını inanılmaz ölçüde değiştirecek. Bu yüzden özellikle heykel gibi iki boyutlu bir mekân olan ekranda temsili en zor alanlardan birinde üretim yapan bir sanatçı olarak, bunun ilk denemelerini yapanlardan biri olmak beni çok neşelendiriyor.
Heykellerinizde o anda ne yaptıklarını değil, akıllarında neler olduklarını anlattığınızı söylüyorsunuz. “ecstasy”de âşık bedenleri işlediğiniz figürlerde (ecstasy no: 5, 8 ve15) , âşık bedenlerin akıllarında olanlar nelerdi? Aşk nasıl vücut buluyor heykellerinizde?
Heykellerimdeki ikili karakterler kişinin kendisini ve ruh halini temsil ediyor. Kendini olduğu gibi kabullenme ve derinden bir hazla olduğu şeyi sevmekten bahsediyorum ki bir insan için bunun mümkün olduğunu düşünmüyorum aslında. Bu seri bir ihtimalin güzelliği karşısında kurduğum bir hayal. Eğer izleyici yapıtlarımda bir âşık, aşk varsa da bu kişinin kendisiyle olan ilişkisini anlatan bir durum.
“…heykellerim başka her şeyden arınmış şekilde sadece kendileri olarak mekânda var oluyorlar. İlişkileri kurmak ve hikâyesini yazmak izleyiciye kalıyor.”
“ecstasy” sadece insan figürlerinden oluşmuyor, insanlarla birlikte hayvanlar da var. “ecstasy: isolated no: 5“teki vahşi hayvan ve insan temsillerinin sevgi halinde verildiğini söylemek mümkün sanırım. Heykellerinizde insanların diğer canlılarla ilişkilerini işlerken nelere dikkat ediyorsunuz?
“isolated” alt başlığındaki hayvanlar pandemi sırasında ilk karantinada, çaresiz kalınca içimizdeki ilkel doğaya yani hayvanlara ve bitkileri dönüşümüzü simgeliyor. Kendi oluşturduğumuz doğa yani bu betonlar ve demirlerden, devrelerden oluşan evren nedense tamamen içine kapalı kaldığımızda bizi boğmaya başladı. Çünkü güdülerimiz ve hatta bedenimizde kurduğumuz medeniyet kadar hızlı evrimleşemiyor. Ve içten içe hala ormanlarda, kırlarda koşturan, avlanan ve toplayan o ilkel insanız hepimiz.
Genel olarak heykellerime baktığınızdaysa sadece insan figürünü göreceksiniz. Çünkü işlerimde aradığım şey bulunduğumuz fiziksel mekânımızdaki duygusal varlığı formlarla anlatabilmek. Bu yüzden de heykellerim başka her şeyden arınmış şekilde sadece kendileri olarak mekânda var oluyorlar. İlişkileri kurmak ve hikâyesini yazmak izleyiciye kalıyor.
“ Gelişen artırılmış gerçeklik uygulamalarının çok başındayız ve bu uygulamalar geliştikçe sanat dünyasını inanılmaz ölçüde değiştirecek.”
Teknoloji heykel üretiminizi de çeşitlendiriyor. Teknolojik gelişmeler kullandığınız teknik ve tasarımları nasıl etkiliyor, biraz da bundan bahsedebilir misiniz?
Gelişen teknolojide sanata yansıyan ve beni en çok heyecanlandıran şeylerden biri arttırılmış gerçeklik. Yukarıda da bahsettiğim gibi sergimde de kullandığım bu teknoloji hayatı yaşayış biçimimizi dolayısıyla sanata bakışımızı da değiştirecek bir durum. Fiziki olana, “gerçek” olana bakışımızı değiştirecek bir şey. Bu bağlamda salgının da hızlandırmasıyla ben de heykelin sanal mekânlardaki temsilini nasıl daha iyi, daha kavrayabileceğimiz şekilde yaparız bunun üzerinde düşünüyor. Öte yandan teknoloji sayesinde ha:ar’ın “İmkansız Heykeller” serisindeki gibi fiziksel dünyada gerçekleştiremeyeceğimiz işleri, ya da kamusal alanda sergileme imkanı bulunamayan yapıtları sergileme yolları bulmak mümkün oluyor. Bu da düşünme ve yaratım sürecindeki tüm sınırları kaldıran bir şey.
Genel olarak çalışma düzeninizden de bahsedebilir misiniz? Belki biraz da JD Malat’tan…
Sabah 7.30 gibi güne başlarım. Yeni heykelleri tasarlamak, metinler yazmak, gelen röportaj ve mailleri cevaplamak gibi işlerimi sabah saatlerinde ortalık hareketlenmemişken yapmayı severim. Öğleden sonra daha çok diğer insanlarla iletişimde olduğum Piksel toplantıları ya da dökümhaneye gitmek gibi işlerimi yapıyorum.
JD Malat Gallery Londra merkezli bir galeri. Yaklaşık üç yıldır yurtdışındaki temsiliyetimi yürütüyorlar.
“ Garip bir şekilde benim için çok verimli bir dönem oldu. Hem kişisel işlerimde hem de halihazırda JD Malat Gallery’nin sanal sergi mekânı PARALLEL’de izleyebileceğiniz solo sergiyi hazırlamanın yanı sıra Arda Yalkın’la beraber sanatçı ikilisi olarak yürüttüğümüz ha:ar olarak da birçok proje geliştirdik ve bir kısmını da hayata geçirdik.”
Röportajı pandemiden bahsetmeden bitirmek istemiyorum. Pandemi koşulları sizin üretiminizi nasıl etkiledi? Ayrıca sanat dünyasındaki etkisi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Garip bir şekilde benim için çok verimli bir dönem oldu. Hem kişisel işlerimde hem de halihazırda JD Malat Gallery’nin sanal sergi mekanı PARALLEL’de izleyebileceğiniz solo sergiyi hazırlamanın yanı sıra Arda Yalkın’la beraber sanatçı ikilisi olarak yürüttüğümüz ha:ar olarak da birçok proje geliştirdik ve bir kısmını da hayata geçirdik.
Pandemiyle gelen eve kapanma sırasında, Arda’yla beraber sosyal medya üzerinden çok fazla soru almaya başladık. Özellikle konvansiyonel yöntemlerle sanat üretimine devam eden, kariyerini sanatçı olarak devam ettirmek isteyen genç arkadaşlarımız yeni teknolojileri sanat üretimlerinde nasıl kullanmaları gerektiği, bizim ha:ar olarak üretimlerimizi nasıl yaptığımız vs üzerine sorular sormaya başladılar. Bir süre sonra, genellikle aynı soruları tek tek yanıtlamak zorlaşmaya başladı. “Bu insanları nasıl bir araya getirsek?” diye düşünürken, Çelenk Bafra sayesinde, Türk Bilişim Vakfı çatısı altında çalışan, gönüllü organizasyonu Başlangıç Noktası’nın proje lideri Cem Leon Menase’yle yollarımız kesişti. Beraber Piksel Yeni Medya Sanatçı Misafir Programını oluşturduk.
Tamamen gönüllü olarak yürüttüğümüz ve gönüllü çalışanlardan oluşan ekibimizle, alanında tanınmış Candaş Şişman, Memo Akten, Burçin Gürbüz, DecolTv gibi sanatçı ve sanatçı kolektiflerinin, başvuru usulüyle davet ettiğimiz genç sanatçı adayı arkadaşlarımıza mentorluk ettiği bir program oluşturduk.
Senede üç dönem düzenlemeyi planladığımız programa, Füsun-Faruk Eczacıbaşı, Rabia-Ali Güreli, Feride İkiz, Kına Demirel, Agah Uğur, Selman Bilal gibi koleksiyonerlerimizin de katkısıyla ilk eser üretim dediğimiz bir bütçe yaratmayı da başardık. Ve bu sayede katılımcı arkadaşlarımıza program sonunda bir eser üretmek isterlerse destek verebiliyoruz. Bunun yanı sıra hem tüm katılımcılarımız hem de arzu eden mentorlarımızın katıldığı Discord kanalımızda sanatın yeni medyumlarının teknik olarak nasıl kullanılacağının yanı sıra kavramsal konuları da konuştuğumuz bir komünite oluşuyor. Bu da Piksel’in bana en çok heyecan veren yönlerinden birisi.
Tüm bunların yanı sıra ha:ar olarak, Contemporary Istanbul’un İBB ana sponsorluğunda gerçekleştirdiği The Lights Istanbul etkinliğinin içerisinde Augmented Istanbul adını verdiğimiz konvansiyonel yöntemlerle üretim yapan sanatçı arkadaşlarımızı yeni teknolojileri denemeye davet ettiğimiz ve şehrin her yerine yayılan, arttırılmış gerçeklik teknolojisi kullanarak izleyebileceğiniz bir serginin yaratıcı yönetmenliğini yaptık. Sanatseverlerin de merakla takip edeceğini düşündüğüm sergide Erinç Seymen, Melis buyruk, Tunca Subaşı, Büşra Çeğil, Murat Palta, Melis Buyruk, DecolTV, Memo Akten gibi çağdaş sanat sahnesinden bildiğimiz isimlerin yanı sıra Ethem Onur, Selin Çınar, Burak Şentürk, Furkan Nuka Birgün, Meltem Şahin gibi kıymetli illustrator arkadaşlarımızın eserlerini de izleyebileceğiz. Bütün bu projelerin yanı sıra dijital insan kavramı ve tasarımı üzerine çalışıyoruz Arda’yla.