Charlie Chaplin’i dünyada ilk kez tiyatro sahnesinde canlandıran Özgür Daniel Foster, mesleki tutkusuyla bir dehanın ayak izlerini takip ediyor.
Sessiz sinemanın dahi ismi Charlie Chaplin, kuşkusuz 20. yüzyılın ikonik figürlerinden biri. Bugünlerde İstanbul sanat dünyası onun hikayesini sahneye taşıyan müzikli tiyatro oyununu konuşuyor. Zorlu PSM sahnelerinde seyirciyle buluşan Chaplin, böylesine büyük bir ismi dünyada ilk kez müzikli tiyatro oyunu formatında sergilemesiyle dünyada bir ilk. Türk tiyatrosu adına bu elbette büyük bir adım. Oyun, hareketli dekoru, farklı karakterlerle karşımıza çıkan yetenekli oyuncuları, izleyicinin gözlerini ayıramadığı anlatıcıları ve müzisyen ekibiyle oldukça hareketli.
Oyunun ana karakteri Özgür Daniel Foster ise bu eşsiz rolü üstlenirken sadece bir karakteri değil, aynı zamanda bir dönemi ve bir hayal dünyasını da seyirciye taşıyor. Birçok oyuncunun cesaret dahi edemeyeceği bu büyük sorumluluğu nasıl üstlendi, Chaplin’i Şarlo yapan o eşsiz beden figürlerini nasıl canlandırdı? Gelin, Foster’ın ilham verici yolculuğunu birlikte keşfedelim.
BEN BU HİKAYEYİ ANLATMAK İSTİYORUM
Birçok oyuncu böyle büyük bir ismi canlandırmayı risk olarak kabul eder. Hele de ilk tiyatro deneyiminde. Sen nasıl cesaret ettin?
İlk duyduğumda cesaret edemedim, bir anda büyük bir korkuya kapıldım ve karnıma ağrılar girdi. Menajerim sevgili Mert Siliv’den düşünmek ve karar vermek için birkaç gün rica ettim ve oturdum, önce Chaplin’in kendi yazdığı otobiyografisini sonra hakkında yazılmış tüm biyografi kitaplarını okudum. Chaplin hakkında yapılmış “Chaplin” filmini ve “The Real Chaplin” belgeselini izledim. Bu kadarcık araştırma bile büyülenmem ve bu muazzam hayat mücadelesini anlatmak istemem için fazlasıyla cesaretlendirici oldu.
Açıkçası bir oyuncu olarak bugüne kadar sinema tarihinin en önemli isimlerinden biri olan Charlie Chaplin’e bu kadar yabancı olduğum için kendime çok kızdım ve daha önce Chaplin hakkında bir hikâye anlatılmamış olmasına çok üzüldüm, ardından çok net bir şekilde kararımı verdim; “Ben bu hikâyeyi anlatmak istiyorum”. Buradan itibaren riskler, önyargılar ve kaygılar hepsini bir kenara attım.
Adının büyüklüğü bir kenara, oyunun dünyada Chaplin’in ilk müzikli tiyatrosu olması da gözleri üzerinize çevirmiştir. İnananlar kadar inanmayanlar da olduğuna eminim. Projede en çok güvendiğin şey neydi?
Evet dediğiniz gibi oyunumuz dünyada oynanmış ilk Chaplin oyunu, yalnızca Broadway’de müzikal olarak oynanmış daha önce. Bu da bizim için ayrı bir mutluluk kaynağı. İnanmayanları önemsemedim açıkçası çünkü ben hikâyeye çok güvenip, inandım.
Oyun, müzikleriyle, dekoruyla, senin dışındaki oyuncuların farklı karakterlere bürünmesiyle oldukça hareketli. Sence seyirci en çok nesinden hoşlandı?
Evet, gerçekten çok büyük bütçeler harcanarak, çok büyük emek verilen bir proje oldu. Prova yapmak için bir oda tiyatrosu kuracak kadar çılgın bir yapımcımız var. Bu kadar keyifli ve sıkı çalışılan bir ön hazırlık sürecinden sonra çıkan iş, bir o kadar tadından yenmez oldu. Bence de çok eğlenceli, temposu yüksek ve aynı zamanda da bir o kadar dramatik bir oyun. Seyirci en çok neyi sevdi sorusunu kesin olarak cevaplayabilir miyim bilmiyorum ama seyirci verilen emeğin her türlüsünün farkında olarak ayrılıyor oyundan, bunu söyleyebilirim. Oyun sonrası bizleri tebrik için bekleyen şahane kalabalıklarla sohbet ediyoruz ve bu farkındalığı hepsinde görmek, buna bizzat şahit olmak inanın çok başka bir mutluluk.
Diğer taraftan; her bir oyun ve seyirci yeni ve farklı bir deneyim oluyor benim adıma ve bunu tecrübe etmek çok güzel bir duygu. Her oyunda seyirciden farklı reaksiyonlar alıyoruz. Oyunun tamamında sahne üzerinde yapılan ses efektlerini ve müziklerimizi canlı bir şekilde performe eden şahane orkestra ekibimizden tutun, birbirinden farklı karakterlerde gördüğümüz oyuncu arkadaşlarım ve tabi ki hayatının her dönemi çok değerli ve anlamlı olan sevgili Chaplin’in muazzam hikâyesini bu kadar yalın ve tarafsız anlatmamızdan hoşlandıklarını düşünüyorum.
ALTI AY CHAPLIN HAREKETLERİNİ ÇALIŞTIK
Fiziksel olarak Chaplin’den oldukça farklısın. Ama özellikle sessiz sahnelerdeki performansın çok etkileyici. Bunun için nasıl bir çalışma yaptın?
Öncelikle teşekkür ederim. Chaplin’in dahiliğini belki de en çok gördüğümüz alan olabilir hareket tavrı ve muazzam beden kontrolü… Ben bir kıyasa girmediğimi, taklit etmekten kaçındığımı ve kendi yorumumu kattığım özgün bir karakter çıkardığımı belirtmek isterim. Ama evet, kıyasa girdiğimizde Chaplin’e göre oldukça iri biriyim diyebilirim ve başta gözümü korkutmadı dersem yalan olur fakat bir yandan da spor geçmişime ve bedenime olan güvenim sayesinde çalışarak altından kalkabileceğime inandım. Tabii bir de sonrasında altı ay kadarcık bir hazırlık kampına girdim. Senaryo yazılıp Chaplin ofis tarafından onaylandığı gibi hem oyunumuzun hareket tasarımlarını yapan hem de benim bireysel hareket/koreografi öğretmenliğimi yapan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Çağdaş Dans Direktörü Sevgili Prof. Tuğçe Tuna ile beden derslerimize başladık.
Bu çalışmalarımıza birinci ay Zoom üzerinden, ikinci ay ise İstanbul’a gelip bizimle bir ay geçiren sevgili Daniel Richard Kamin de katıldı. Kamin, Chaplin ailesinin verdiği referans sayesinde tanışıp iletişime geçtiğimiz, daha önce Robert Downey Jr’ın oynamış olduğu “Chaplin” filminde, filmin ve Robert Downey Jr’ın danışmanlığını yapan koreograf. Tuğçe Hoca ve Dan’le yaptığımız fiziksel çalışmalar dışında derslerden sonra akşamları Dan ile Chaplin’in tüm filmlerini izleyerek, çekimlerde kullandığı fiziksel teknikleri, eylemlerini ve motivasyonları analiz ettik. Bu hareket çalışmaları dışında sahnede beden ve nefes kondisyonumu koruyabilmek için sevgili Günay Acar ile nefes ve vokal derslerimiz de bu çalışma akışına dahil oldu. Tabii sürecin başından itibaren bu bireysel çalışmalarımın yanında ekiple yaptığımız genel provaları da es geçemem.
Oyunun dünyada ilk müzikli tiyatro olması Türk tiyatroculuğu açısından büyük başarı. Chaplin’in dünyaya açılması mümkün mü?
Teşekkürler. Böylesine önemli bir insanı ve hikâyesini anlatmak ve bunu ilk kez hayata geçiren bir projenin parçası olmak çok gurur verici. Ve neden olmasın?! Bu tamamen arz ve taleplere bağlı.
CHAPLIN’İ ANLAMAYA ÇALIŞTIM
Charlie Chaplin’le özdeşlik kurduğun ya da ters düştüğün şeyler oldu mu?
Oldu tabi, her şeyden önce Chaplin gibi ben de ana kuzusu olduğumu, anneme ve kardeşime düşkün olduğumu söyleyebilirim. Chaplin kadar olmasa da ben de erken yaşta çalışmaya başladım ve hayallerim için çok çalışıp çabalamam gerektiğini erken yaşta öğrendim. Chaplin ile ters düşmemek için tüm eylemlerini, bu eylemlerdeki motivasyonlarını ve sonuçlarını detaylıca araştırdım, anlamaya, empati kurmaya çalıştım. Neticede bir oyuncu olarak canlandırdığım karakter Chaplin olduğundan, kendisini her durumda anlamaya ve hak vermeye çalıştım. Şunu da unutmamak lazım dönemin koşulları gerçekten çok daha zor ve farklı olduğundan, günümüzle kıyaslamak yanlış olur ve bu durum da bana, ters düşme ihtimalimin olduğu her durumda ona hak vermem için ayrı bir motivasyon oldu.
Sence bu oyun kariyerinde nasıl bir yerde duracak? Bu noktadan sonra kariyerinle ilgili çıtayı nereye koydun?
Belki çok büyük konuşuyorum ama Chaplin benim için her zaman kariyerimin en önemli ve anlamlı işi olarak kalacak çünkü kariyerim için önemli bir dönüm noktası olduğuna ve manevi olarak bana çok şey kattığına inanıyorum. Bu mesleği yapmanın hayalini kurduğum ilk günden beri hayallerim ve hedeflerim değişmedi, hâlâ aynı; yanımda ailem ve değer verdiğim insanlarla beraber dünya sinemasında kendimi izlemek ve izlettirmek.
Chaplin sonrası Özgür Daniel Foster nasıl birine dönüştü sence?
Dönüştü mü emin değilim ama şuna çok eminim, bir insan ve bir oyuncu olarak çok geliştiğime, büyüdüğüme inanıyorum.
“Chaplin sonrası bir insan ve bir oyuncu olarak büyüdüğüme inanıyorum”
Seni küçük yaşlarda yelken başarılarınla tanıyorduk. Sonra bir sağlık sorunu yaşadın ve yelken kariyerin durdu. Milli sporcu olarak devam etseydin sence Özgür Daniel Foster nasıl biri olurdu?
Durdu demek doğru olmaz aslında. Geçirdiğim sakatlıktan kısa bir süre sonra bir ameliyat oldum ve iyileşme-tedavi sürecime başladım. Ama bu sakatlık benim hayallerimi ve hedeflerimi bir kez daha değerlendirmeme sebep oldu ve iyi ki de oldu. Sakatlığı yaşadığımda üniversite birinci sınıftaydım ve hali hazırda bir oyunculuk akademisinde sahne sanatları eğitimine başlamıştım ve sakatlıktan sonra yelkeni ve sörfü hobi olarak hayatımda tutmaya, vaktimin tamamını oyunculuk için ayırmaya karar verdim, özetlemek gerekirse.
Bugüne dek seni birçok gençlik dizisinde izledik. Bir de arada benim çok beğendiğim bir festival filmi var; “Bilmemek”. Bir projede seni cezbeden, oynamaya ikna eden şey ne oluyor?
Bilmemek benim de parçası olmaktan onur duyduğum, keyifli bir projeydi. Beni şu an bir proje için heyecanlandıran etken filmin ve karakterin hikayesi. Kariyerinin başındaki Özgür için aynı şeyi söyleyemem. Bir itirafta bulunayım; toy, yolun başındaki Özgür için bir an önce sete girmek, deneyim kazanmak en önemli, hatta belki de tek etkendi. Ama biraz tecrübe kazandıkça fikrim değişti ve strateji değiştirmek istedim ve menajerimi değiştirerek sevgili Mert Siliv ile çalışmaya başlayıp, kendimi tamamıyla ona bırakarak, daha seçici bir şekilde hikâye ve kalite odaklı bir zihniyetle ilerlemeye başladık.
Nitekim ardından da yapımcısı olarak Chaplin oyununu hayata geçirdi sevgili Mert Siliv. Buradan hem menajerim hem oyunumuzun yapımcısı olarak kendisine teşekkür etmek istiyorum. Mert ile iki senedir daha profesyonel ve sabırlı hareket etmeyi öğrendiğime inanıyorum. Geriye dönüp baktığımda zaman zaman çok amatörce hareket etmişim diyebilirim. Tamamen hikâye, senaryo, proje niteliği ve karakterin hikâyesi şu an bizim için ikna edici nedenler oluyor.
20 YIL SONRA ÖZGÜR DANIEL FOSTER
Bundan 20 yıl sonrasını hayal edelim. Özgür Daniel Foster’ı iMDB’de aradığımızda profilinde neler yazsın istersin?
Her şeyden önce örneğin; “47/Healthy/Fit” yazsın isterim. Daha sonra “Aktör/Yapımcı/Girişimci” de yazsın. Filmografimin uzun bir liste olmasını isterim. Bu arada yazmayı da çok istediğim için umarım bir unvanım da “Yazar” olur.
Güzellik, çoğunlukla bu meslekte avantaj olarak görülür ama oyunculukta sana hiç dezavantaj yarattı mı?
Dezavantaj demek istemem ama sektör ve izleyici için kalıplaşmış cast tiplemelerinden farklı oluşumun belki de birkaç iş kaçırmama sebep olmuş olacağını düşünüyorum.
Çok küçük yaşlardan beri oyuncu olmak istiyormuşsun. Ne hayal ederdin? Rol modelin var mıydı?
Sanırım bir izleyici olarak Disney Chanel’le tanıştığımda 7-8 yaşlarındaydım ve yaşıtlarım olan çocukları ve gençleri farklı hikâyelerde izleyerek eğlendiğimi, imrendiğimi hatırlıyorum. O zamanlar oyuncu olmanın hayalini kurmaya başlamıştım. Yanımda ailem ve değer verdiğim insanlarla hep beraber büyük bir sinema salonunda, parçası olmaktan gurur duyduğum bir filmi izlemeyi çokça hayal ettiğimi söyleyebilirim.
Rol model olarak mı görüyordum emin değilim ama 10-11 yaşlarındayken “What’s Eating Gilbert Grape” filmini ve “Basketball Diaries” filmini birbirine yakın zamanlarda izlemiştim. Genç Leonardo DiCaprio’yu o filmlerde izledikten sonra çok etkilenmiştim. Bence otistik karakteri çok iyiydi ve bayağı küçüktü. Uzun süre kendisinin sıkı takipçisi oldum. Keza “Good Will Hunting” filmiyle beni çok derinden etkilemiş Matt Damon’ı da çok beğenirdim. Bu arada izlemeyenlere öneririm, sevgili Robin Williams’ın da döktürdüğü, hayat dersi tadında bir film.
Oyunculuk tarafından düşünelim. Tekrar tekrar izlediğin filmler var mı?
Batman üçlemesinin “The Dark Knight” filmi. Ne yazık ki Heath Ledger’ın oynadığı son film benim için tarihin en iyi Joker’i. Filmde onu sadece 27 dakika izleyebiliyoruz ama filme hükmediyor. Bunun yanında “Pianist”, “Awakenings”, “Dallas Buyers Club”, “True Detective”in birinci sezonu, “Gladiator”, çocukluğumun unutulmazlarından “Green Mile”, “Kafernahum”, Ethan Hawke’ın oynadığı “Hamlet”, “Kelebeğin Rüyası” en sevdiklerim arasında. Tabii daha önce de belirttiğim gibi “Good Will Hunting”, “What’s Eating Gilbert Grape” de favorilerim arasında.
Fotoğraflar: Elif Demiralp
Mekan: Raffles Istanbul
Valérie Messika ile Mücevherin Işıltılı Silueti Üzerine