Dünyanın en kalabalık şehirlerinden birinde, gökdelenlerden, hızdan ve hareketten uzakta, Art Deco etkisinde bir geçmiş ve kültürün izini sürmek isteyenlere anlatacaklarımız var…
28 milyona yaklaşan nüfusuyla mega değil, hypercity olarak tanımlanan, fütüristler tarafından geleceğin şehri ilan edilen Şanghay, aynı zamanda dünyada en fazla sayıda ultra-yüksek gökdelen inşa edilen destinasyonlardan biri… Çin’in bu kozmopolit şehrinde nereye baksanız bulutların arasından gökyüzünü delercesine yükselen binalar görürsünüz. En ünlülerinden 127 katlı Şanghay Kulesi, dünyanın en yüksek ikinci binası… Ve dünyanın en yüksek gözetleme güvertesini barındırmakla övünüyor… Kuleyi çevreleyen diğer ultra-yüksek gökdelenlerin arasından ilerleyerek ulaşacağınız Şanghay metrosuna saniyede 113 kişi biniyor. Şehirdeki iki havaalanından biri olan Pudong International Airport, her yıl Filipinler’in nüfusundan çok daha fazla sayıda yolcunun uğrak noktası.
- Sokak Lezzetlerinden Michelin Yıldızlılara: Şanghay
- Miuccia Prada’nın Geçirgen Hayal Gücü
- Şanghay Otomobil Fuarı’nda Elektrik Akımı
- Uzay-Zamana Ait Bir Enstalasyon
- Pembe Hayaller
Günün her saati ışıl ışıl parlayan caddelerde kalabalıktan yürümek neredeyse imkansız. Global ticaretin kalbinin attığı Şanghay, dünyanın en hızlı gelişen şehri… Tek başına bir ülke olsa, dünyanın 27’nci büyük ekonomisi olacağı iddia ediliyor. Şu günlerde Watches and Wonders Shanghai 2021 saat fuarıyla gündemde olan bu egzotik şehirde başı dönenler için yüzümüzü şehrin tarihi, kolonyal köşelerine dönmek istiyoruz.
Şanghay, belki de tüm enerjisini –ve tabii suyunu– borçlu olduğu Huangpu Nehri ile ikiye bölünür: Doğuda son teknoloji gökdelenlerin yükseldiği modern Pudong, batıda tarihi Çin’in muhafaza edildiği naif Puxi… Pudong, Şanghay’ın geleceğidir; Puxi ise görkemli geçmişi… Şanghay halkının büyük çoğunluğunun yaşadığı Puxi, alışveriş, eğlence, kültür ve sanat merkezlerinin bulunduğu semt olarak otantik bir Şanghay deneyimi yaşamak isteyenlerin her zaman favorisidir. Bir balıkçı limanı olarak kurulan Şanghay’ın hikâyesinin İngilizlerin I. Afyon Savaşı sırasında şehri ele geçirmesiyle başladığını belirtelim.. Bölgede çok uzun yıllar hüküm süren İngilizler, Şanghay’ı Fransız, Amerikan ve İngiliz imtiyaz bölgelerine ayırarak şehri “Doğu’nun Paris’i” olarak anılmasına yol açacak bir değişim yolculuğuna çıkardı. Bugün Puxi’deki Former French Concession adlı bölge –Fransız İmtiyaz Bölgesi– ve yüzlerce Art Deco binanın bulunduğu kordonboyu The Bund, Şanghay’ın kolonyal geçmişinin günümüze ulaşan hatıraları…
İşte nehrin bu yanında birkaç yıl önce kapılarını açan Bvlgari Hotel Shanghai, yenilikçi Pudong’a karşıdan bakan Art Deco binasıyla şehre sıcak bir soluk getirdi.
Otelin Bao Li Xuan adlı Çin restoranı bu yılın başında iki Michelin yıldızı ile ödüllendirilirken İtalyan restoranı Il Ristorante-Niko Romito da bir yıldızla karşıladı yeni seneyi…
Muhteşem nehir manzaralarıyla misafirlerini ağırlayan her iki restoran da iyi bir fine dining deneyimi yaşamak isteyenlerin listesinde olmayı fazlasıyla hak ediyor.
Kuruluşu 1840’lı yıllara uzanan ve bugün Fifth Avenue ve Times Square’den sonra dünyanın üçüncü kalabalık alışveriş caddesi olarak anılan tarihi Nanjing Caddesi’ndeki The Middle House, “Şanghay’ın en popüler otelinde kaldım” demek isteyenler için biçilmiş kaftan.
En şık mağazalara, trendy kafelere ve restoranlara yakınlığıyla özellikle gençlerin ve moda tutkunlarının favorisi olan 111 odalı hip otelin ısıtmalı havuzu ve Uzakdoğu spa’sı günün yorgunluğunu atabileceğiniz adresler.
Şehrin en eski binalarından birinde hizmete giren The Fairmont Peace Hotel, Şanghay’ın ikon yapıları arasında. Çok uzun yıllar Cathy Hotel olarak işletilen binadan Charlie Chaplin’den Bernard Shaw’a sayısız ünlü ismin geçtiğini paylaşalım.
Bugün kordonboyunun en özel yapılarından biri olarak renove edilen ve tarihi eser niteliğiyle korunan The Fairmont Peace Hotel’in caz barı, 1920’lerin otantik atmosferinde Çin’de caz müziğinin en iyi icra edildiği mekân olarak anılıyor.
Dünyaca ünlü Asyalı turizm markası The Peninsula’nın Şanghay’daki oteli de Bund bölgesinde yer alıyor.
Art Deco mimariden izler taşıyan iç dekorasyonuyla 1920’lerin Şanghay’ını günümüze taşıyan The Peninsula Shanghai’ın nehir manzaralı Sir Elly’s Terrace Bar’ı şehirde akşam yemeği öncesi uğramanız gereken mekanlardan.
Tarihi rıhtımda keyifli bir öğle yemeği için önerimiz M on the Bund. Ünlü isimlerin de tercihi olan restoran, dünya mutfaklarından hafif tariflerle zenginleştirilmiş menüsü ve Şanghay manzarasının keyfini yaşatan oturma düzeniyle şehrin kıdemli mekanlarından.
Akşam yemeğini gece kulübü ile birleştirmek isteyenler için en yeni adres Ce La Vi.. Bund’da 1920’lerden kalma, Neo-Rönesans mimarisinin önemli örneklerinden House of Roosevelt adlı binanın çatı katında açılan mekân, Asya füzyon mutfağıyla övgüler topluyor.
Sanat, Şanghay’da zaman ayırmanız gereken aktivitelerin başında gelmeli. Çin’in dünya sanat piyasasındaki yerini düşündüğümüzde, ülkenin büyük yatırım yaptığı Şanghay’da önemli bir sanat deneyiminin sizi beklediğini söyleyebiliriz. Eski bir uçak hangarının renove edilmesiyle kapılarını açan Yuz Museum, kâr amacı gütmeyen ve Çin sanat eserlerinin dünyaya açılmasına destek veren bir müze. Müzenin bulunduğu Batı Bund bölgesi, şehrin yaratıcılığının da merkezi şu günlerde. Pek çok sanat galerisinin açıldığı semtin bir başka popüler adresi de Shanghai Centre of Photography. Şehirde bu anlamda bir ilk olan merkez, Çinli gençleri fotoğraf sanatına yönlendirmeyi hedefleyen çalışmalara imza atıyor. Geleneksel Çin tiyatrosundan esinlenerek flüt şeklinde bronz borulardan inşa edilen Fosun Foundation ise şehir merkezinde devasa bir sanat eseri gibi yükselen mimarisiyle başlı başına bir Çin sanatı örneği…
Rüzgârla sallanan bronz boruları dikkatle gözlemlediğinizde, geleneksel Çin tiyatrosundaki perde açılışlarını anlatttığını fark edeceksiniz. Size önereceğimiz son bir adres ise moda markası Prada tarafından restore edilerek hizmete açılan Prada Rong Zhai. Erken 20’nci yüzyıla ait geleneksel bir Çin evinin sanat galerisine dönüştürülmesiyle hayat bulan mekân, düzenlediği defile, sergi ve etkinliklerle Şanghay’ın önemli kültür adreslerinden biri olmayı başardı.
Gün içinde vaktinizi Bund’da yemek, sanat ve alışverişle geçirdikten sonra akşamları inzivaya çekilmek isterseniz, bana göre şehrin en özel oteli olan Amanyangyun’da yerinizi ayırtın.
Şehirden bir saat kadar uzaklıkta, bir çevrecilik projesiyle kurtarılan iki bin yıllık defne ağacı ormanlarıyla çevrili tarihi villalardan oluşan Amanyangyun’un dramatik hikâyesini dinleyerek dinlenin.
Otelin tarihi villaları, Çin’in Ming (1368-1644) ve Çing (1644-1911) hanedanlıklarından kalma çok kıymetli birer tarihi eser.
Aman Resorts tarafından renove edilerek günümüze kazandırılan hanedanlık villalarında, Çin’in masalsı kültürünün ve Şanghay’ın görkemli tarihçesinin seslerini dinleyerek huzurlu bir uykuya dalabilirsiniz.