
13. Berlin Bienali bu sıradışı şehri keşfe çıkmak için fırsat sunuyor. Seyahat öncesi Berlin gezi rehberiniz bizden.
Berlin, yaz tatili için ideal bir Avrupa şehri olmayabilir. Ancak sanatla evrilen çehresi onu olağandışı bir keşif merkezine dönüştürüyor. Bir zamanlar Berlin Duvarı ile ikiye bölünen şehirde bugün geçmiş ve gelecek bir arada yaşanıyor; tarih ve kültürün her sokağına işleyen enerjisi farklı keşiflere imkan tanıyor. Üstelik sıcaktan kavrulan Avrupalılar için nispeten serin bir yaz vadeden havası ile ideal bir tatil destinasyonuna dönüşüyor Berlin. 14 Haziran’da başlayacak olan 13. Berlin Bienali ise sanat tutkunlarını ağırlamaya hazır. Yerli ve uluslararası 1000’den fazla eserin sergileneceği, eylüle kadar devam edecek bienali görmek için Berlin’e gideceklere pratik bir gezi rehberi sunuyoruz.
OTELLER
Das Stue
Eski Danimarka Büyükelçiliği’nden lüks butik otele dönüştürülen Das Stue, Berlin Hayvanat Bahçesi’nin renkli manzaralarını sergilerken tarihin izlerini yansıtan, yüksek tavanlı odaları, kapalı yüzme havuzu, Fin hamamı bulunan Susanne Kaufmann Spa’sı ve Michelin yıldızlı Cinco restoranıyla şehrin bohem yüzünü yansıtan şık seçenekler arasında yer alıyor. Bienal sonrası Stue Bar buluşmaları ayrıca önerilir.

Provocateur
Hem Berlin’in hem de Avrupa’nın en ünlü otellerinden biri. Kadife mobilyalar ve dramatik siluetlerle eski Hollywood’u Berlin’e taşıyan Provocateur için rahatlıkla “seksi” tanımlaması yapabiliriz. Süit odalar tasarımcı mobilyalarla döşeli ve otelin restoranı Golden Phoenix mutfağıyla fark yaratıyor. Kırmızı ve lacivert kadife yataklarla döşeli odalar, sıradışı tarzları seven misafirlere hitap ediyor.

Gorki Apartments
Sanat eserleriyle dekore edilmiş ve Berlin’in kozmopolit ruhunu yansıtan bir seçenek. Adından da anlaşılacağı üzere Airbnb ile otel arasında bir çizgide yer alan Gorki Apartments, şehrin bohem semtlerinden Mitte’de yer alıyor. Bu sayede pek çok popüler restoran ve kafeye yürüyüş mesafesinde. Kapınızın önünde en iyi et restoranlarından vegan seçeneklere her şey varken oda servisine ihtiyacınız olmayacak.

Hotel de Rome, a Rocco Forte Hotel
Lüks butik otel zinciri Rocco Forte’nin işlettiği Hotel de Rome, Devlet Operası, Berlin Katedrali ve Alexanderplatz’a sadece birkaç adım uzaklıkta yer alıyor. Berlin’de geçmişle bugünü harmanlayan otelin tarihi binası, 19’uncu yüzyılda meşhur Dresden Bank’i ağırlamış. Hotel de Rome’un en önemli özelliği, muhteşem Berlin manzaraları sunan teras katı ve burada hizmet veren muhteşem barın ünlü kokteylleri.

RESTORANLAR
Katz Orange
Şehrin popüler mekanlarından Katz Orange, gurme füzyon mutfak kültürünün en iyi temsilcilerinden. Başarılı Alman şef Daniel Finke tarafından yönetilen restoranın yenilikçi menüsünde dünya mutfaklarından ilham alan lezzetler bulunuyor. Menü sadece iki kategoriden oluşuyor: Mevsimlik tabaklar ve klasikler. Mevsimlik tabaklar ağırlıklı olarak vegan lezzetler sunarken klasikler listesinde et yemekleri öne çıkıyor.

Café Frieda
Doğu Berlin’in Prenzlauer Berg bölgesindeki Café Frieda, şef Ben Zviel ve sommelier Samina Raza’nın samimi gastronomi anlayışlarının ürünü. Mevsimsel mutfağıyla öne çıkan, konsept ve dekorasyon olarak Paris bistrolarını andıran mekan bölgede sayıları giderek artan sanat galerilerini gezmeye gelenleri ağırlıyor. Restoranda sunulan tüm ürünler yerel üreticilerden temin ediliyor. Paylaşımlık tabaklar ve balık çeşitleri favorilerimiz arasında.

Julius
Kahvaltıdan akşam yemeğine uzanan seçkisiyle Berlin’in popüler adreslerinden biri de Julius. Şef Shunsuke Naogoka, lokal üreticilerden edindiği mevsimlik ürünlerden Japon tekniklerini kullanarak harikalar yaratıyor. Genç ve minimalist olarak tanımlanan Julius’un mevsim sebzeleri ve ürünleri doğrultusunda her gece değişen tadım menüsü genellikle mevsimin ilk sebzeleriyle başlıyor, ardından balık ve deniz ürünlerine geçiyor, dileyenler için et seçenekleri sunulduktan sonra tatlılar kapanışı yapıyor.

Otto
Yerel malzemelerle hazırlanan ve el yapımı seramiklerde sunulan havalı, çağdaş Alman lezzetleri Otto’da karşınıza çıkıyor. Şef Vadim Otto Ursus, köklerine dönmeden önce İskandinavya, Portekiz ve Meksika’da eğitim almış. Mottosu sadelik üzerine. Daha çok terasta sunulan öğle yemeğinde ekşi mayalı ekmek ve mevsimlik garnitürlerle birlikte sadece iki yemek seçeneği servis ediyor. Akşam menüsü ise sıra dışı malzemelerle zenginleştiriliyor: karabuğday balı, fermente alabalık ve yaban domuzu gibi…

Kendi Yıldızına Ulaşmak: Josh Niland