Kız kardeşler Nihan Kayabal ve Didem Karagöz, annelerinden miras kalan bir geleneği devam ettirerek kurdukları Atelier38’in hikâyesini anlatıyor.
Kağıthane’de bir triko atölyesi, numara 38. Kız kardeşler Nihan Kayabal ve Didem Karagöz ile burada, kurucusu oldukları Atelier38’in kalbinde buluştuk. Markanın uzun yıllar boyunca zevkle giyilmesini hedeflediği zamansız triko parçalar, kadın emeğinin ağırlıklı olduğu bu atölyede üretiliyor. Annelerinden devraldıkları mirası büyüterek devam ettiren Nihan Kayabal ve Didem Karagöz, Atelier38’in hikâyesini ve kendi yolculuklarını anlattı.
Nasıl kuruldu Atelier38?
Didem Karagöz: Çok uzun yıllar boyunca triko üretimi yaptığımız bir aile şirketi burası. Nihan da ben de mezun olduğumuz zamandan beri burada çalışıyoruz. Pandemi sırasında, işlerin sakinlediği o dönemlerde kendi markamızı yaratma fikrini düşünmeye başladık ve sonrasında kendi markamızı kurduk.
Nihan Kayabal: Halihazırda uzun yıllardır Avrupa ve Amerika’da pek çok lüks markanın üretimini yapıyorduk. Haliyle hem üretimi hem de moda trendlerini zaten iyi biliyoruz. Bu kapasiteyi kullanmamız gerektiğini düşünerek Atelier38’i kurduk.
İsim nereden geliyor?
N. K.: Şimdiye kadar iki farklı üretim merkezimiz oldu ve tesadüfen ikisinin de kapı numarası “38”. Bu sayının bize uğurlu geldiğini düşündüğümüz için yeni markamız da “38” ile çıkış yapsın istedik.
Bir yanıyla anne-kız mirasını sürdüren bir marka Atelier38, anneniz Gönül Örme’yi nasıl kurmuş?
N. K.: Annem Gönül Karagöz esasında bir mimar, babamın işi dolayısıyla yurt dışında yaşadığımız bir dönem kendi işine ara verdi. Türkiye’ye döndükten sonra Nişantaşı’nda bir butik açmasıyla atılıyor Gönül Örme’nin temelleri. Butiği açtığı vakitlerde trikoya ilgi duyarak Beşiktaş’ta ufak bir atölye kurmuş. Zamanla iç piyasada duyulunca Beymen’e üretim yapmaya başlamış. Ben ve Didem mezun olup şirkette çalışmaya başlayınca tamamen ihracat yapmaya başladık. Annem emekli olduktan sonra da iki kız kardeş birlikte götürdük. Annem artık ara ara kahveye uğruyor sadece.
Atelier38’in dikkat çeken yanlarından biri “Lüks ürünlere uygun fiyatla erişimi mümkün kılma” mottosu. Lüksün Atelier38’deki karşılığı nedir?
D. K.: Bizim için lüks tamamen kalite demek. Müşterimize uzun yıllar boyunca severek giyebilecekleri zevkli ürünler sunmaya çalışıyoruz. Zamansız bir kalite.
N. K.: Benim için lüks özenilmek demek. Bu yüzden biz de özen göstererek üretiyoruz. Kullandığımız malzemeden tasarıma, ürünleri müşterimize nasıl sunduğumuza dek hepsinde özen var. Lüks ürünlerde tasarım, kullanılan materyal ve işçilik doğal olarak maliyetin büyük bir kısmı ve ödün vermek mümkün değil. Ancak bu maliyetlerin dışında tedarik zincirindeki aşamalar ve pazarlama çok büyük bir gider. Biz, üretici olmanın avantajını kullanarak tedarik zincirini kısaltmayı ve lüks ürünü daha uygun fiyatlarla tüketiciye ulaştırmayı hedefledik.
“Giydiğim kıyafetler ve taktığım takılarla değil, hislerle ilgili bir şey benim için lüks.”
Sizin hayatta lüksleriniz nelerdir?
D. K.: Yenilikleri keşfetmek. Ne kadar çok yeni yer görür ve yeni insan tanırsam, yaşam benim için o kadar lüksleşiyor. Eğer söz konusu moda ise içinde rahat hissettiğim ve çabuk harcamayacağım parçalar benim için lüks.
N. K.: Sevdiklerimle birlikte rahat ettiğim ortamlarda bulunmak. Giydiğim kıyafetler ve taktığım takılarla değil, hislerle ilgili bir şey benim için lüks.
Önümüzde deneyimlere açık uzun bir yaz var. Yaz mevsiminde gardırobunuz olmazsa olmaz “zamansız” parçaları neler?
N. K.: Rahat bol elbiseler, terlikler ve renkli babetler.
D. K.: İçinde ferah hissedebileceğim her şey ve her çeşit elbise.
Stilinizi nasıl tanımlarsınız?
N. K.: Klasik ve spor diyebilirim, kıyafetlerimin içinde konforlu ve şık hissetmek benim için önemli, hatta çok sevdiğim ve giydiğimde kendimi iyi hissettiğim parçaların farklı renklerini satın alırım. Genellikle aynı markaları tercih ederim.
D. K.: Genellikle klasik giyinirim. Rahatlık benim için de en önemli kriter. Kıyafetlerimin içinde rahat ve huzurlu hissetmek isterin. Kalıp ve dikiş takıntım olduğu için güvendiğim markaların oturmuş ürünlerine öncelik veriyorum.
Aksesuarlarla aranız nasıl?
D. K.: Küpeler olmazsa olmazım. Büyük bir zevkle küpe alışverişi yaparım, onları çeşit çeşit kombinlemeyi çok severim.
N. K.: Yüzük, kolye ya da küpesiz evden çıkmam desem yeridir. Seyahat ettiğim yerlerden aksesuar almayı severim, arkadaşlarımın hediyesi olan, annemden kalan, genellikle benim için anlamı olan takılar takarım.
Peki ya saatler?
D. K.: Bizden çok eşlerimiz saat meraklısı. Bizde de saatlere karşı onlardan gelen bir ilgi ve aşinalık var. Şu an bileğimdeki Rolex’i severek kullanıyorum. Benim için önemli olan gösterişsiz olması, kendini çok belli etmemesi ve konforlu olması.
N. K.: Saat takarken benim için de rahatlığı çok önemli. Bileğime oturan saatleri seviyorum. Şu an bileğimdeki Rolex de bu saatlerden biri. Ve bir de çok severek taktığım bir Franck Muller’im var.
Atelier38’deki koleksiyonlar nasıl ortaya çıkıyor peki?
Didem Karagöz ve Nihan Kayabal:
Tasarıma her sezon bizi etkileyen bir hikâyeyle başlıyoruz. Kimi zaman bir kitap, bir şehir, bir eser ya da sanatçı ilham veriyor. Koleksiyonlardaki detaylarda hep bu etkilerin ufak ipuçları oluyor. Örneğin Kış 2024 koleksiyonumuz için ilham kaynağımız modern öncü Türk kadın sanatçılar. Koleksiyonun detayları bu konsept üzerinden şekillendi. Tasarım sürecini İngiliz triko tasarımcısı Lily Gill ve marka ekibiyle birlikte götürüyoruz. İlk skeçlerden sonra numune üretimleri ve modellerle en az iki-üç defa yapılan provalarla ilerliyoruz. Son iki sezondur kapsül çalışması yaptığımız Ezgi Apa da kreatif danışman olarak ekibimize katıldı.
Markanızın sürdürülebilirlik politikasından da bahsedebilir misiniz?
Didem Karagöz ve Nihan Kayabal:
Kullandığımız elyafların çoğu Rws ve Gotts sertifikalı, her sezon mutlaka stoklarda kalan kaliteli materyalleri kullanabileceğimiz tasarımlar üretiyoruz. Bunun dışında kalabalık, hızlı tüketime dayalı ve her sene 6-8 koleksiyon çıkaran bir marka olmayıp, düşünülerek alınan ve yıllarca keyifle kullanılan ürünler tasarlamaya gayret ediyoruz. Bir de üretimden yönetime kadın ağırlıklı bir marka olduğumuzu da söylemek isteriz. Kadınların gücüne, sosyal ve ekonomik anlamda güçlenmesine çok önem veriyor ve destekliyoruz.
Anneden kıza miras kalan, ilmek ilmek işlenen bir emeği temsil ediyor Atelier 38 bir yanıyla. Bu yolculukta neler öğrendiniz?
Nihan Kayabal: Esasında üretimin içinde olduğumuz için üretimin kıymetini öğrendik bu yolculukta. Tek bir kazakta bile o kadar insanın emeği var ki… Üretimden geliyor olmak, bize bu üretimin kıymetini öğretti.
Atelier 38’de önümüzdeki dönemlerde yeni hedefleriniz var mı?
N. K.: Ana hedefimiz bütün koleksiyonu bir arada gösterebileceğimiz bir mağaza açmak. Belki yurt dışında bazı noktalarda olabilir ya da İstanbul ve Ankara gibi şehirlerde küçük butikler. Çok aceleci olmadığımız, doğru zamanı beklediğimiz bir hedef halinde şu an.