Bağımsız saat markalarından H. Moser & Cie’nin CEO’su Edouard Meylan ile Cenevre Saat Günleri vesilesiyle bir araya gelip saat dünyası üzerine konuştuk.
Moser, Cenevre Saat Günleri’nin kurucu markalarından biri. Nasıl kuruldu Cenevre Saat Günleri?
Birkaç yıl önce Covid salgınıyla birlikte fuarların çoğu iptal edilmişti. Bulgari CEO’su Jean-Christophe Babin, saat markaları olarak yeni saatler tanıtmaya ve iletişim kurmaya devam etmemiz için Breitling, MB&F ve Moser gibi birkaç markayla temasa geçti. Moser olarak böyle bir fuarın parçası olmaktan gurur duyduk. Cenevre Saat Günleri, büyük bir grup ya da büyük markalar tarafından yürütülen bir fuar değil, daha çok işbirliği gibi. Herkes sesini eşit miktarda duyuruyor.
Watches and Wonders’tan ayrılan yanı nedir?
Watches and Wonders, dünyanın her yanından insanların katıldığı çok küresel bir etkinlik. Cenevre Saat Günleri ise daha çok Avrupa odaklı. Öte yandan, uçuş ve otel masrafları karşılanmıyor, herkes kendisi katılım gösteriyor Cenevre Saat Günleri’ne. Bu yüzden, gerçekten saat meraklıların katıldığı bir fuar. Bir de burada insanlarla daha yakın diyalog kurabiliyoruz.
Bu sene Cenevre Saat Günleri’nde hangi saatleri tanıtıyorsunuz?
30 Ağustos’ta MB&F ile işbirliğinde tasarladığımız H. Moser & Cie. x MB&F Streamliner Pandamonium’u tanıttık. Moser mekanizmasıyla MB&F tarafından modifiye edilen bir model oldu. Only Watch için ürettik, bence müzayedenin en ses getiren modellerinden biri olacak.
Sıra dışı tasarımlarıyla tanıdığımız Moser’in beyninden bahsedebilir misiniz?
Moser’in arkasında, 10 sene önce klasik, zarif ve fonksiyonel fakat hepsinden öte kendisinin takmak isteyeceği gibi saatler üretmek için bir araya gelen bir ekip var. Felsefemiz her zaman renk ve enerji getirmek, rafine tasarımlar yapmak oldu. Gereksiz her şeyden kurtulup minimalizm ile denge kurmaya çalışıyoruz. Bence lüks, elimizdeki şeyin özüne inmek ve mümkün olduğunca yalın haliyle yaparak karmaşıklaştırmaktır. Tasarımcılarımız yok, ben ve kardeşim gibi saatleri seven ve kendisi için saatler yaratan insanlardan oluşan bir ekibiz.
Şimdiye dek favoriniz olan Moser saati hangisi?
Her zaman bizlerin de severek takacağı saatler üretiyoruz. Bu yüzden, tüm saatlerimizi çok seviyorum. Şu an bileğimde Chronograph Streamliner var örneğin, bizim için çok önemli ve üzerinde çalıştığımız bir model koleksiyon olduğu için Streamliner sevdiğim saatler arasında. Pioneer’ı da çok severim, her gün takabileceğim modeller arasında. Böyle böyle sayarsam uzar gider. Hep söylerim, favori Moser saatim bir sonraki Moser’dir.
2023 sizin için nasıl geçiyor?
Moser olarak bu sene neredeyse yüzde 56 oranında büyüme gösterdik. Moser kapasitesi sınırlı ama potansiyeli büyük bir marka, hatta şimdilerde yeni bir fabrika bakıyoruz. Güvenli adımlarla büyüme kaydediyoruz, genel olarak müşterilerimizden ve perakendecilerimizden saat taleplerimiz oluyor çokça. Bu yüzden daha fazla saat üretmemiz gerekiyor.
Geçen sene Türkiye pazarına da adım attınız. Neredeyse bir sene geçti, gözlemleriniz neler Türk saat pazarı için?
İstanbul’da çok sayıda sofistike ve bilgili saat meraklısı olduğunu gördüm. Saat koleksiyonculuğu açısından çok olgun bir pazar olduğu aşikâr.