fbpx

Saatolog.com.tr

Saatolog.com.tr Logo

Güven Kıraç’la Distopyadan Çıkış

27 Ağustos 2021
Güven Kıraç’la Distopyadan Çıkış

Güven Kıraç’la, Bodrum Marina Yacht Club’da bulunan Merqez Art’da açılan üçüncü solo sergisi “Distopya”dan yola çıkarak distopya ve ütopyalar üzerine konuştuk.

Güven Kıraç
Fotoğraf: Nilay Sabuncuoğlu
Güven Kıraç

Fotoğraflar: Nilay Sabuncuoğlu

Güven Bey, ütopik bir hayalinizi bizimle paylaşabilir misiniz?

Sanki, barış ütopik gelmeye başladı artık bana; yani, dünyada barışın tesis olması, barışın ilan edilmesi… Gittikçe uzaklaşıyoruz barıştan. Gittikçe kavga keskinleşiyor, sertleşiyor, bu durumdan çok kaygı duyuyorum. Barışa olan inancım sanki artık bir ütopya gibi gelmeye başladı. Gittikçe oradan uzaklaşıyoruz gibi; çünkü insanın içindeki kavga bitmedi.

Oyunculuk kariyerinize paralel olarak ilerleyen edebi tarafınız ve resme olan ilginiz, oyunculuk deneyiminizle mi şekilleniyor yoksa bu disiplinler için tamamen farklı bir perspektif mi geliştiriyorsunuz?

Yani şöyle ki; insanın gözü terbiye oluyor. Resim için söylüyorum; çok resim bakmak, çok resim takip etmek, çok resim okumak… Yani, okuyorum da akımları okumaya ve anlamaya çalışıyorum, leke ne demek bilmeye çalışıyorum. Değişik tarzlarda resimler, ressamlar, farklı ışıklar, bunların hepsini öğrenmeye çalışıyorum. Akademik olarak resim okumadım ama konuya dair biraz bilgi sahibi olmaya gayret ediyorum. Resim ve ressamların atölyelerinden çıkmama sebebim orada sadece lay lay lom yapmak değil; orada çok şey öğreniyorum, onların yanında öğrencilik yapıyorum aslında. Çaktırmadan, bir şekilde onları sömürüyorum. Benim için böyle bir tarafı var resmin.

Oyunculuk ise o kadar geniş bir alan ki… Oyuncu dediğimiz “mahluk”un her şeyden biraz bilmesi, her şeyden biraz anlaması lazım. Açık olması lazım, heykelden de anlamak zorunda biraz, mimariden de, müzikten de… Tiyatro için söyleyeyim özellikle; tiyatro belki de bütün disiplinleri içinde barındıran tek sanat. Tiyatronun içinde mimari, müzik, dans, resim, sinema, yani çok disiplin var ve hepsini kendi bünyesinde barındırıyor. Dolayısıyla biraz anlamak lazım…

Güven Kıraç
Güven Kıraç

Yer aldığınız, oynadığınız ya da hayata geçirdiğiniz bir oyunculuk deneyiminizi tuvale aktaracak olsanız, hangi karakteri nasıl ele almak isterdiniz?

“Masumiyet”teki Yusuf’u resmetmek isterdim belki. Parmaklıklar ardındaki o açılış sahnesi; dışarı çıkmak istemiyor, cezası dolmuş fakat dilekçe vermiş ben burada kalmak istiyorum diye. O çok çarpıcı bir giriştir; zaten çok da önemli bir film “Masumiyet”, benim hayatımda da önemli, Türkiye sineması için de öyle. Belki bir gün Yusuf’u o ilk sahnedeki haliyle resmetmek isteyebilirim. Nasıl bir şey çıkar bilmiyorum, avangart bir şey yaparım herhalde, daha art muted’a yakın bir şey belki de.

Herkesin hayatında kendi distopyaları da vardır bu arada. Herkesin kendi küçük kıyametleri vardır bu hayatta; herkesin…

Farklı sanat dallarındaki uzmanlığınızdan mütevellit, icra ettiğiniz eserdeki medyumunuz da değişiyor. Sahnedeyken medyum bizzat kendiniz iken, tuvale geçtiğinizde kendinizi araçsallaştırıyorsunuz. Bu geçişin yarattığı hissiyattan bahsedebilir misiniz?

Burada çok geçişken şeyler var. Birinde kendi malzemen var, çünkü oyunculuk enstrüman işi. Benim anlatma gereçlerim elim, gözüm, ifadem, boynum, başım; vücudumun her tarafı benim enstrümanım. Dolayısıyla onu kullanıyorum ben, fakat resim öyle değil. Resim benim dışımda akan, benim tasarladığım ya da tasarlamayıp ama müdahale ettiğim, apayrı bir şey. Yani, ikisinin kendi icra koşullarından kaynaklanan ayrımları, nüansları var.

Güven Kıraç’la Distopyadan Çıkış
Güven Kıraç

7 Eylül’e kadar Bodrum Marina Yacht Club’da bulunan Merqez Art’da ziyaret edilebilen bir solo serginiz var: “Distopya”. Manifestonuzda binanın insanı yuttuğu, iklimlerin anlamını yitirdiği, umudu ve ümit etmeyi sorguladığınız bir diliniz var. Hayat ne zaman bu kadar distopik bir hal aldı?

Zaman zaman distopik hal almıştır hayat. Herkesin hayatında kendi distopyaları da vardır bu arada. Herkesin kendi küçük kıyametleri vardır bu hayatta; herkesin… Bunların çeşitli örnekleri hepimizin başına gelmiştir, maruz kalmışızdır, anlatsak bir dolu hikâye çıkar. Fakat toplu olarak tesirini hissettiğimiz birkaç yıl içinde oluşmuş bir duygu bendeki bu distopya duygusu. Yönetimsel şeylerle de ilgili, içinde yaşadığımız coğrafyanın getirdiği bir ruh hali de var. Orta Doğu’da yaşamak çok zor, bizden zor yerler var, biliyoruz. Fakat Türkiye de zor bir coğrafyada duruyor, distopyaya çok açık.

Bir sanat eseri, bir şey düşündürüp hissettirirse, bir şeyi ateşlerse, bir şeyi gübrelerse, ki gübrelemeli çünkü oradan bir şeyler filizlenecektir; ben bunu çok kıymetli ve önemli bulurum.

Bu minvalde sanatın ve sanatçının toplum üzerinde iyileştirici bir etkisi olduğuna inanıyor musunuz? Bir diğer deyişle, sanatçı olarak oluşturduğunuz distopyanın farkındalık yaratacağını düşünüyor musunuz?

Düşünüyorum, çünkü ben tam da şu zamanda bu resimlere bakmanın ya da bu resimlerin ötesine geçerek distopya ismini tedavüle koymanın, konuşmaya ve sürüme açmanın kıymetli ve önemli olduğunu düşünüyorum. Bir sanat eseri, bir şey düşündürüp hissettirirse, bir şeyi ateşlerse, bir şeyi gübrelerse, ki gübrelemeli çünkü oradan bir şeyler filizlenecektir; ben bunu çok önemli ve kıymetli bulurum. Dolayısıyla bir şeye yarasın diye bugün bu sergiyi, bu isimle açtım.

Eserlerinizde geniş bir renk skalası ve materyal dünyası hakim. Karışık teknik, farklı disiplinlerdeki deneyiminizden dolayı mı çıkış yolunuz?

Ben resim yapmaya akrilikle başladım, öyle de devam ediyorum. Karışık teknik olarak niteleyebileceğim kâğıtlar giriyor işin içine bazen, kimi zaman başka türlü materyallerin peşine düşüyorum. Tuvalin üzerine bir sürü şeyi koymayı seviyorum. Zaten oldum olası malzemenin peşine düşmüşümdür, oyunculukta da düşerim. Oyunculukta da kendime öyle bir malzeme bulayım ki şu karakterde şurada işime yarasın diye malzeme kovalarım. Dolayısıyla bu alışkanlığım, bu perspektifim, resim sanatını icra yaparken de beni yönlendiren bir dürtü oluyor.

Son zamanlarda en çok nerede olmaktan mutluluk duyuyorsunuz?

Son zamanlarda en çok atölyemde olmaktan mutluluk duyuyorum. Bunu daha önce de bir yerde söyledim; resim yaparken zamanın dışına çıkıyorum, mekânın dışına çıkıyorum, hem de çok kez… Bu beni çok mutlu ediyor.

Mutluluk duyduğunuz bu yer, sizin ütopyanız olabilir mi?

Artık sahip olduğum için ütopyalıktan çıktı, bizatihi hayatımda karşılığı olan, hayatımı çizdiğim, yaşadığım, hissettiğim bir gerçeklik bu.