Saatolog.com.tr

Saatolog.com.tr Logo

Tamirat Tadilat’ın Efsanevi İsimleri: Mike Brewer – Marc “Elvis” Priestley

28 Ekim 2024
Tamirat Tadilat’ın Efsanevi İsimleri: Mike Brewer – Marc “Elvis” Priestley Saatolog Özel Röportaj Tamirat Tadilat’ın Efsanevi İsimleri: Mike Brewer – Marc “Elvis” Priestley
Milyonlarca insanı mıknatıs gibi birbirine çeken evrensel tutkunun peşinde iki isim. Tamirat Tadilat programının sunucuları Mike Brewer ve Marc “Elvis” Priestley’le otomobil tutkusunun derinlerine iniyoruz.

Mike arabalara karşı merakını çok erken yaşlarda keşfedenlerden. Araba tamirciliği yapan babasının payı büyük. Bu işi sevdiğini ve yapabildiğini anlayınca hiç lafı uzatmadan sektöre atılıyor. Bundan 21 yıl önce, küçük bir kanalda küçük bir programla başlıyor; Tamirat Tadilat. Formatı yepyeni, daha önce böylesi yapılmamış. Kısa sürede dünyanın her yerinden hayran edinmeye başlıyor. Mike’ın programı sunduğu isimler zamanla değişse de formatı hiç bozmuyor.

2020 yılından beri Elvis ile birlikteler, aralarındaki kimya şahane. Elvis kariyerine İngiltere’de bir McLaren tamircisi olarak başlıyor. Dünyaca ünlü Formula 1 yarışlarında McLaren pit stop teknisyeni olarak zirvede bıraktıktan sonra kendine medya dünyasında bir kariyer inşa etmek üzere ayrılıyor.

İkilinin yolları kesiştiğinde Tamirat Tadilat çoktan televizyon dünyasının süperstarı olmuş, yüzlerce ülkede milyonlara hayranı var. Mike ve Elvis kuşkusuz birlikte bu başarıyı bir üst seviyeye taşıyor. Dijital çağa uyum da sağlıyorlar, izleyicilerin isteklerine kulak veriyor ve her geçen gün kendilerini daha zorlu bir maceraya atarak kendisinden vazgeçilmiş bir otomobile yeni bir hayat veriyorlar. Eski klasikler, göz kamaştırıcı otomobiller, kamyonetler, minibüsler… Bu onlar için bir tutku ve dünyanın farklı yerlerindeki birçok kişi için de öyle. Mike Brewer ve Marc “Elvis” Priestley ile Tamirat Tadilat’ın hikâyesine ve otomobil tutkusunun birleştirici gücüne dair sohbetimizi keyifle okumanızı diliyoruz. 

Tamirat Tadilat
Marc “Elvis” Priestley – Derin Atalkın – Mike Brewer

Tamirat Tadilat, eski, yıpranmış otomobillerin özel ve yeni bir şeye dönüşümü üzerine kurulu. Sizce yepyeni bir otomobil almaktansa eskisinin dönüşümünü tercih etmenin ardındaki motivasyon nedir?

Mike: Bizim açımızdan, elbette buna dair bir televizyon programı yapabiliyor oluşumuz. İzleyicinin gözündense durum farklı. Klasik bir arabaya sahip olmak isteyen çoğu insan sorunsuz bir klasik araba istiyor. Estetik olarak gözüne hitap eden, güzel bir iç tasarıma sahip, anahtarı kontağa yerleştirdiğinde hayatı ateşleyen ve canavar gibi çalışan bir araba istiyorlar. Bizim programımızda bunu görüyorlar. Bizim müşterilerimizin tamamı bitmiş bir ürün talep ediyor. Bunu talep etmeselerdi, bizim müşterimiz olmazlardı, o zaman kötü durumda bir araba alıp onu iyi hale kendileri getirirlerdi. Ancak elbette herkes bu beceriye sahip değil.

Biliyorsunuz, Elvis olağanüstü bir usta teknisyen ve ben de iyi bir satıcıyım. Parça satın alırken pazarlık yapmakta ve arabalar üzerinde çalışırken bize yardımcı olacak küçük dükkanları bulmakta oldukça iyiyim. Bu ikisi de ayrı ayrı özel beceriler. Bu yüzden bize güveniyorlar. Biz de bunu onlar için yapıyoruz ve günün sonunda bitmiş bir ürün elde ediyorlar. Asıl motivasyon bu.

Elvis: İnsanlar bu dönüşümü çok seviyor. Aslında televizyon ve eğlence dünyasındaki pek çok kurguya bakarsanız göreceksiniz, hep aynı model değil mi? Ev yenileme programlarını, moda ve güzellik programlarındaki baştan yaratma formatlarını düşünün. Hepsi benzer bir yol çiziyor. Neredeyse tüm televizyon ve eğlence dünyasında ortak bir anlatı var. Başlangıçta çözmesi mümkün görülen bir zorluk yaratırsınız, yolculuğun hikâye çizgisinde ilerlersiniz ve sonunda nihai ürünü ortaya çıkarırsınız, bu hikâyeyi bir sona kavuşturursunuz. Bizim yaptığımız da esasen bu; insanlar başlangıçta nereden geldiğini bildikleri ürünün bitmiş halini görmekten mutlu oluyorlar.

Mike: Aslında her şey, bundan 21 yıl önce gezegende bunu yapan ilk şov olduğumuzu söylemeye kadar gidiyor. Tamirat Tadilat’ın açtığı yol olmasaydı Bake Off gibi programlar bugünkü kadar popüler olamazdı. Bilirsiniz, pasta malzemelerini alıp onları bir araya getirerek şovu kazanan bir pasta yapmak. Tamirat Tadilat özünde bu.

Program tam 21 yıldır devam ediyor. Ancak zaman değişti; dijital platformlarla birlikte tüketicinin beklentileri de… Sizin için süreç nasıl işledi?

Mike: Daha fazla göz önündeyiz, böylece insanlar için çok daha erişilebilir hale geldik. Herkes bir uydu yayıncısından ayda 100 pound’luk bir abonelik satın almak istemiyor. Ancak bir dijital platforma ayda 5 ya da 6 dolar ödeyerek bizi seyredebiliyorlarsa, bu bizi çok daha fazla insanın radarına alıyor. Dolayısıyla içeriklerimizin birçoğunun dijital platformlarda yer almasının olumlu bir gelişme olduğunu düşünüyorum çünkü bu sayede içeriklerimiz çok daha erişilebilir hale geliyor.

Elvis: Bu ayrıca insanların bizi herhangi bir gün ve saatte izleyebilecekleri anlamına da geliyor. Hatta isterlerse tek oturuşta bütün bir sezonu da izleyebiliyorlar. Bu sosyal medya aracılığıyla bizim de izleyiciyle sürekli bağlantıda olmamız anlamına geliyor. Sürekli soruları yanıtlıyor, onlardan gelen geri bildirimleri alıyoruz. Üstelik bunu artık geçmişte olduğundan çok daha hızlı bir şekilde yapabiliyoruz. Bu geri bildirimler sayesinde şovların bir sonraki neslini nasıl şekillendirebileceğimizi konuşabiliyoruz.

Wheeler Dealers Mike Ve Marc Levis Galeri
ARABALAR BİZİ BİR ARAYA GETİRİYOR

Program için dünyayı dolaşıyorsunuz. Ülkelere göre otomobil kültürleri nasıl değişiyor? Zorlu koşullarla karşılaştığınız bir deneyiminiz var mı?

Mike: Bu gerçekten ilginç. Ben otomobil şovları yapmak için birkaç kez dünyayı dolaştım. Ziyaret ettiğim her bölgede otomobil kültürünün farklı olduğunu ancak otomobil dilinin veya otomobil sevgisinin tamamen aynı olduğunu söyleyebilirim. Avustralya’nın Outback bölgesindeyken orada yaptıklarımızdan Miami’de bir Hyper Car etkinliğinde bulunmamıza kadar, konuşulan dil aynı. İnsanlar yalnızca arabaları önemsiyor, her şey arabalarla ilgili. Bu evrensel bir şey. Klasik otomobil tutkusunun bir tür evrensel dil olduğunu düşünüyorum. Ben ya da Elvis, tek kelime İngilizce bilmeyen Polonyalı bir adamın önünde durabiliriz, biz de tek kelime Lehçe konuşamayız ancak önümüzde bir araba varsa hepimiz o araba hakkında ortak bir dilde konuşabiliriz. Bu muhteşem bir şey. Küresel olarak bunun bir parçası olmaksa harika. Arabalar bizi bir araya getiriyor.

Elvis: Buna ben de katılıyorum. Otomobillere karşı büyük bir sevgi var ve bu insanları ortak bir paydada buluşturuyor. Mike’ın dediği gibi, dünyayı gezerken dikkatimizi çeken şeylerden biri de araba kulüplerinden ve farklı gruplardan insanlarla tanışmamız oldu. Bizi anında aralarına kabul ediyorlar çünkü onlarla aynı sevgiyi paylaşıyoruz. Öte yandan dünyanın farklı yerlerindeki insanların aynı arabayı nasıl farklı kullandıklarını gördük. Örneğin kamyonetler. Birleşik Krallık’ta bunlar genellikle kamyonet olarak üretiliyor ve inşaat ekipmanlarıyla dolduruluyor. Ancak Avustralya’da, insanların çiftliklerini dolaşmaları ve bu devasa genişlikteki açık alanlarda hareket etmeleri için bir tür hayatta kalma aracı. Bu nedenle zaman zaman bu araçlarda yaşamak ve bozulma ihtimaline karşı içinde hayatta kalma kiti bulundurmak zorundalar. Dünyanın farklı yerlerinde aynı araç için çok farklı amaçlar ve kullanımlar var.

Wheeler Dealers Mike Ve Marc Levis Röportaj
Tamirat Tadilat


Gündelik klasiklerden rüyaları süsleyen üst düzey otomobillere kadar her türlü modelle çalışıyorsunuz. Hafızanızda en çok yer eden araba restorasyon projesi(leri) hangisi?

Mike: Geriye gidersek benim için zamanında Ed China ile çalıştığım gerçekten özel arabalar var. Üzerinde çalışması inanılmaz olan 19-16 Cadillac’tan Mazda ve Mini’ye kadar her şey. Son dönemde ise Elvis’le birlikte çalıştığımız harika bir Escort Cosworth. Ayrıca Elvis’le Tamirat Tadilat formatında birlikte çalıştığımız ilk araba bir Mini Mark 1 850’ydi. O arabayı kesinlikle çok severim. Bir ruhu ve gerçek bir enerjisi var. Fakat durum şu, önceki iki yardımcı sunucuma büyük bir saygıyla birlikte, bence Elvis ve ben biraz daha fazla zorlanıyoruz çünkü bugün artık program daha fazla mücadele istiyor. Bizi gerçekten zorlayan birkaç araba oldu. Bir Mark 1 Astra GTE vardı, arabayı kutuların içinde satın almıştım. Olan tüm parçalar kutuların içindeydi.

Elvis: Yapboz gibi ama parçaların yarısı eksik.

Mike: Kullanım kılavuzu dahi olmadan. “Bu arabayı böyle inşa etmelisiniz” diye bir şey yoktu ve inşa etmek zorundaydık. Bu büyük bir mücadele ve emekti, bu yüzden özel bir arabaydı. Ayrıca devasa bir minibüs gibi şeyler de yaptık, mesela bir Mark 1 Ford Transit Van. Kocamandı! Atölyeye sığdırmak zordu ama üzerindeki her paneli restore etmek, yeniden boyamak, motorlarını yapmak inanılmaz bir başarıydı. Yani evet, yıllar içinde harika anılar biriktirdiğim çok özel arabalar oldu.

Elvis: Gerçekten çok çeşitli modeller oldu. Sanırım bunların hepsi de, bize kutuların içinde gelenler dahil, yolun sonuna kadar gidebildi. Mesela şimdilerde, güncel programda ve dünya turunda, bir McLaren P1 Hypercar gibi modeller üzerinde çalışıyoruz. Farklı araçlardan oluşan inanılmaz bir seçki. Bana kalırsa en güzel yanı da bu, gerçek bir çeşitlilik var. Ben özellikle Porsche 911 SC’yi çok sevmiştim. Küçük, kırmızı bir araba. Bitirdiğimizde o kadar güzel görünüyordu ki. Benim hayallerimdeki araba sayılır, bu yüzden onu hiç bırakmak istememiştim.

Wheeler Dealers Mike Ve Marc Levis Sultanahmet


Bir arabayı restore ederken hangi kriterler önemli? Örneğin dışını aynı bırakıp içindeki mekanik sistemi değiştirmek gibi. Sınırlar nerede başlayıp bitiyor?

Mike: Buna ikimizin de cevabı aynı olacak. Arabalar yalnızca bir kez orijinaldir. Yani bir araba ömründe sadece bir kez orijinaldir. Benim için de Elvis için de, eğer bir arabanın dış görünümü orijinalse, bırak öyle kalsın. Eğer dıştan ciddi bir bakıma ihtiyaç duymuyorsa, örneğin üzerinde koca delikler yoksa, paneller dökülmüyorsa, arabanın orijinalliğini koruyabiliyorsanız koruyun. Eğer her yerinde delikler varsa tabii ki tamir etmeli ve boyamalısınız. Biz bunu öncelikli olarak yapmamayı tercih ediyoruz, orijinalliğine sahip çıkmaya çalışıyoruz.

Otomobil dünyasında çok güzel bir teknik var. Adına “Restomod Hareketi” deniyor. Orijinal bir arabayı alıp dışarıdan tamamen orijinal bırakırken altını tamamen yenileyebiliyorsunuz. Daha önce bahsettiğim küçük Mini ile biz de aynı şeyi yaptık. Elimizdeki 1968 model bir Mini’ydi. Kampana frenleri vardı, biz onu disk frenlere yükselttik. Fakat disk frenleri göremezsiniz, jant kapaklarının arkasına gizlendi. Eski tip bir kontağı vardı, biz onu elektronik kontağa yükselttik, gizledik. Böylelikle arabayı tamamen yenileyip geliştirdik ve orijinalliğini koruduk. Bu ikimiz için de ütopik bir klasik araba restorasyonu.

Elvis: Bence her şey için altın bir kural yok. Her arabayı ayrı ayrı ele almalısınız. Çünkü belirli bir arabadan milyonlarca olduğunda orijinal birine sahip olmak, milyonlarca diğerinin arasında kaybolup gidiyor. Bu yüzden bazen çok popüler olan ve her yerde çokça bulunan bir araba bulursunuz. Bu da insanlara onu diledikleri gibi değiştirme fırsatı tanır ve bu gayet kabul edilebilir. İnsanlar arabaları alçaltır, büyük jantlar takar ya da onlara farklı dokunuşlar yapar. Hepsi kendi tarzını yansıttığı için bu da güzeldir. Ancak Mike’ın dediği gibi, o aracın zaten orijinal olduğu durumda daha büyük bir değere sahiptir. Çünkü o noktada, o araba kendi orijinal haliyle içsel bir değer taşır ve mümkünse bu değeri kaybetmemek gerekir.

Mike: Tamirat Tadilat’ı hazırlarken karşılaştığımız bir başka zorluk da şu: artık oldukça uzun süredir bu işi yapıyoruz, 21 yıldır buradayız. Karşımıza çıkan klasik arabaların çoğu bir değil, iki değil, belki üç kez restore edilmiş oluyor. Elimize ulaştığında bu araçlar üç defa elden geçirilmiş oluyor. Bu da bizim için biraz zorluğa dönüşüyor.

Bir röportajınızda Anadol’u bildiğinizi söylemiştiniz. İleride bir Türk arabasıyla çalışmak ve programı burada çekmek gibi bir planınız var mı?

Mike: Ben ve Elvis, Tamirat Tadilat’ın bir sonraki sezonunu planlamak için çok zaman harcadık. Gelecek sezon hakkında yapımcılarımızla konuşuyoruz. Elbette Türkiye’ye gelmeyi çok isteriz çünkü sadece zengin otomobil kültürüne sahip, ulusal bir otomobili olan ve buna tutkuyla bağlı ülkelere gidiyoruz. Burada olduğumuz süre boyunca bunu kesinlikle hissettik; tanıştığımız herkes Anadol’dan bahsetti, bu yüzden gelecekte bir noktada mutlaka bir Anadol yapmamız gerektiğini biliyoruz. Yani evet, bizi Türkiye’de göreceksiniz.