Olağanüstü müzik kabiliyeti ile henüz 4 yaşında keşfedilen ve katıldığı müzik yarışmalarından her defasında birincilikle ayrılan piyanist Nehir Özzengin, her resitaliyle uluslararası müzik dünyasında adım adım ilerliyor.
Bugün gencecik bir kadın olan Nehir Özzengin, müzik ve piyano eğitimine 4 yaşında başladığında aslında hocaları çoktan onun üstün yeteneğini fark etmişti. İlk derecesini 9 yaşında elde etti ve bugüne kadar İtalya, Belçika, Sırbistan, Lüksemburg, Slovenya gibi birçok farklı ülkede yarışmalardan sayısız müzik ödülü kazandı. Son 5 yıl içerisinde katıldığı tüm piyano ve beste yarışmalarından birincilik ödülüyle ayrıldığını da eklersek sanıyoruz onun yeteneğini hayal etmek daha kolay olur.
Lüksemburg ve Türkiye’de yapılan iki farklı Uluslararası Beste Yarışması’nda “Umuda Haykırış” isimli bestesi 1.lik alan Nehir Özzengin, ödülünü hasta ve zorluklar yaşayan çocuklara armağan etti. Türkiye’nin “En Genç Beste Yarışması Kazanan” ismi olan Nehir Özzengin, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın 2017 Dünya Kız Çocukları Günü kapsamında gerçekleştirdiği projede ise başarılarıyla kız çocuklarına ilham veren altı kız çocuğundan biri oldu.
Halen Almanya’nın en prestijli müzik okulunda eğitimine devam eden Nehir Özzengin’in, okula giriş hikayesi de hayranlık uyandırıyor. 2020 yılında henüz 15 yaşındayken Karlsruhe Müzik Üniversitesi’nin kabul sınavlarına giren Nehir, mükemmel derece ve tam puan alarak üniversitenin Piyano Bölümü Öğrencisi olmaya hak kazandı ve halen Almanya’daki bu üniversitede eğitimini devam ediyor. Hikayesiyle birçok genç yeteneğe ilham kaynağı olan Nehir Özzengin’i takip etmenizde yarar var, gelecekte adını daha sık duyacağız.
Müzik hayatının 4 yaşında başladığını biliyoruz. Biraz hikayeyi geriye saralım, müzikle ilk anını hatırlıyor musun?
Ailemin 4 yaşında bana oyuncak bir klavye almalarıyla başlamış her şey. Bu oyuncakla oynarken yaptığım ritimler ve çıkardığım sesler önce babamın dikkatini çekmiş. Kendisininin hiçbir müzik eğitimi olmamasına rağmen bu konuda bir yeteneğimin olabileceğini düşünmüş ve beni evimize yakın bir sanat merkezine götürmüş. İlk deneme dersinde öğretmenler müziğe olan yeteneğimi hemen fark etmişler ve bunu ailemle de paylaşmışlar. Hatırladığım kadarıyla bana çok zor gelen bir başlangıç olmamıştı. Öğretmen 88 tuşlu piyano üzerinde farklı notaları farklı dizilimlerle zorlaştırarak gösterip aynılarını benim de yapmamı istemiş ve ben de normalde olmaması gereken bir kolaylıkla tamamını hatasız yapabilmişim. Müziğe olan yeteneğim ve yatkınlığım fark edilince de hemen ertesi gün derslere başlamışım.
Ailen bu anlamda güçlü destekçiler sanıyorum. Nasıl şekillendi müzik hayatın?
Ailem yeteneğim fark edilince ve tanımlanınca bu konuda akademik yerlere başvurup yeteneğim ve müziğe yatkınlığımdan emin olduktan sonra bu konuda beni destekleme kararı almışlar. Bu amaçla da bu eğitimi gerçekten iyi alabileceğim kurumlara ve öğretmenlere yönlendirmişler. Bu kurumlar ve öğretmenlerle eğitime başlamamı sağlamışlar. Ama hepsinden önemlisi müziği kendi hayatlarının da merkezine alıp benim bu alanda çok iyi yetişebilmem için kendilerini de yetiştirmeye çalışmışlar, bana en doğru desteği verebilmek adına. Bir süre sonra da konuya öyle yoğunlaşmışlar ve ben de o kadar iyi bir ilerleme göstermişim ki sadece 9 yaşındayken uluslararası piyano yarışmalarına katılmamı sağlayacak bir vizyona sahip olmuşlar.
Ve bu yarışmalarda önemli dereceler, ödüller elde ettin. Sanat, rekabet, yaratıcılık, bunlar nasıl karşılıklar buldu çocukluk hislerinde?
Başarı, takdir edilmek ve beğenilmek hangi yaşta olursa olsun tüm insanlar için çok güzel bir duygu. Belki de benim bu kadar müziği sevmemde ve istikrarlı gelişme göstermemde takdirin önemi çok büyüktür. Henüz bir çocuksunuz, herkes sizden sadece bir çocuk olmanızı beklerken sizin belki bir alanda oldukça ileriye gidip ve hatta dünyada sizin yaşınızdaki ve sizin yeteneğinizdeki birçok akranınızla aynı platformlarda yani piyano yarışmalarında bir araya gelip onlardan hiç de eksik olmadığını kanıtlamak ve sonra ülkenizde saygı görmek benim için büyük bir motivasyon kaynağıydı. Ama aynı zamanda da tabii ki tüm bu yoğun çalışma ve belki de çocuk yaşımda birçok konuda bazı şeyleri kaçırma duygusu da yaşanmış olabilir. Ama sonunda gelen bir başarı çoğu zaman tüm bunlara değerdi bana göre.
Nehir Özzengin: “Müzik bir sonsuzluk makinesi gibi”
Bugüne dek birçok yarışmaya katıldın ve birincilikler elde ettin. Muhtemelen gün gelecek ve sen müzik hayatına daha az yarış halinde devam edeceksin. Sence o gün ne zaman?
Bence öyle bir zaman yok. Bence o bittiği anda adı yarışma olmaz, apayrı bir şey olur. Kendinle yarışırsın. Kendine başka hedefler koyarsın. Bunun sonu yok. Müzikte benim hissettiğim son nefesinize kadar bir yarış içinde olmaktır. Gelişir, olgunlaşır ve daha fazla üretmek istersiniz çünkü müzik bir sonsuzluk makinası gibi. Kendinize katacağınız şeyler bana göre sonsuz. O nedenle de yarışmaların şekli adı belki değişecek ama ben başkalarıyla veya kendimle olan yarışı daima sürdüreceğim.
Eğitim hayatın bildiğimiz kadarıyla sıradışı. Biraz bahseden misin? Türkiye’de lise, Almanya’da üniversite okumak nasıldı?
Ailem müzik eğitimine beni 4 yaşında başlatmış ama aynı zamanda iyi bir akademik eğitim de almamı istemişler. Onların düşüncesine göre bir alanda çok iyi olup tek taraflı bir eğitim almanın kişinin gelişiminde ve hayatında bazı eksiklikler oluşturacağını düşünmüşler ve benim farklı alanlardan beslenmemi sağlayacak iyi bir akademik eğitim planlamışlar. Bu amaçla da daha ben ilkokula başlamadan ileride Almanya’da bir akademik eğitim almamı planlayarak Almanca ve İngilizce dillerini de çok iyi öğrenebileceğim bir Alman okuluna, Takev Alman Koleji’ne yazdırmışlar ve bu şekilde de oldukça planlı bir müzik eğitiminin yanında akademik eğitimimi de devam ettirme fırsatını bulmuşum.
Bunun sonucunda da bilim yarışmalarına ve festivallere de katılan, projeler üreten aynı zamanda bireysel ve takım sporlarını üst düzeyde yapabildim. Hatta spor alanında lisanslı tenis ve basketbolcu olarak birçok maça çıkıp şampiyonluklar da yaşadım. Azim ve sabretme gücümü, dayanıklılığımı ve zorluklarla baş edebilme yeteneğimi de akademik sportif ve müzik alanında aldığım tüm eğitimlerin bir senteziyle yakaladığımı düşünüyorum.
Bundan 10 yıl, 20 yıl sonrası için hayaller kuruyor musun?
Bugüne kadar belki de ailemin hayallerine ben eşlik ediyordum ama gelinen noktada benim hayallerime ailem eşlik ediyor. Önümdeki her yılı hayal etmekle kalmıyor, olmak istediğim, gitmek istediğim ve ulaşmak istediğim noktaya gelmek için tüm bunların gerçekleşmesine ulaşmak için her anımı planlıyorum ve bu plana sadık kalarak çalışıyorum ve yaşıyorum.
Nehir Özzengin: “Bir parçam hep ülkemde olacak.”
Çalmayı en sevdiğin eser hangisi? Neden?
Sürekli kendim de geliştiğim için bu değişiyor. Bunu bir eser, besteci veya yorumla sınırlayamıyorum. Zevklerim, beğenilerim sürekli gelişiyor. Ama bu çağımdaki halim için konuşacak olursam caz müzik yapmak, emprovize yapmak, klasik ve cazı harmanlamak ve klasik müzikte de çok farklı bestecileri yorumlamak çok hoşuma gidiyor diyebilirim.
Şu anki eğitim sürecinden bahseder misin? Almanya’da mı devam edecek, yoksa bir gün Türkiye’ye dönmek gibi bir niyetin var mı?
Sürekli gelişmeyi, müzik alanında akademik olarak ilerlemeyi arzu ediyorum. Şu an Almanya’daki Karlsruhe Müzik Üniversitesi öğrencisiyim ama önümüzdeki yıllarda farklı ülkelerin farklı üniversitelerinde de eğitimimi sürdürerek birçok ülkeden, ekolden ve kültürden beslenmek istiyorum. Bunun gelişimime bir renk, tat ve özel bir doku katacağını düşünüyorum. Bu nedenle de evet, farklı ülkeler ve üniversitelerde de eğitimimi devam ettirmeyi planlıyorum. Ne kadar yurt dışında eğitim alıp yaşıyor olsam da Türkiye benim ülkem ve bazen fiziken bazen de kalben bir parçam daima ülkemde olacak.