Saatolog.com.tr

Saatolog.com.tr Logo

Bir İmparatorluğun Nabzı: Katerina’nın Tavus Kuşu Saati

5 Haziran 2025
Bir İmparatorluğun Nabzı: Katerina’nın Tavus Kuşu Saati
Ermitaj Müzesi’nin Pavilion Salonu’nda sergilenen Tavus Kuşu Saati, altın kaplama figürleri ve mekanik harikasıyla bir imparatorluğun ihtişamının sembolü!

II. Katerina… Nam-ı diğer Büyük Katerina… Kelimelerle devleti, bakışlarıyla kıtayı yöneten kadın. Akılla arzunun, disiplinle tutkunun sınırında yürürken, tacından çok ifadesiyle iktidar kurdu. Gülümsemesinde diplomasi, suskunluğunda ihtilal gizliydi…

Bir İmparatorluğun Nabzı: Katerina’nın Tavus Kuşu Saati
The State Hermitage Museum, St. Petersburg
Photograph © The State Hermitage Museum / photo by Pavel Demidov, Vladimir Terebenin, Leonard Kheifets, Yuri Molodkovets, Alexander Koksharov.
İMPARATORLUĞUN SANAT HAZİNESİNİN İNCİSİ

18. yüzyılın sonlarında, Rus İmparatoriçesi II. Katerina’nın görkemli sarayında bir söylenti dolaşıyordu: Eşi benzeri görülmemiş mekanik bir şaheser saraya getirtilmişti. Bu, altın yapraklar ve kuşlarla bezeli, mücevher gibi işlenmiş bir tavus kuşu saatiydi. Saatin yaratıcısı, Londra’nın ünlü saat ve mücevhercisi James Cox’tu. Cox, 18. yüzyılın seçkin mekanik ustalarından biriydi ve yaptığı görkemli otomatonlar Avrupa’dan Asya’ya ün salmıştı. Tavus Kuşu Saati’nin yapımı 1760’ların sonunda İngiltere’de başladı, 1770’lerde tamamlandı. Bu ihtişamlı eser, dönemin güçlü devlet adamı Prens Grigori Potemkin tarafından Rusya’ya getirildi. Potemkin, bu saati bir armağan olarak sevgilisi ve hükümdarı Büyük Katerina’ya sunmak istiyordu.

Bir İmparatorluğun Nabzı: Katerina’nın Tavus Kuşu Saati
The State Hermitage Museum, St. Petersburg
Photograph © The State Hermitage Museum / photo by Pavel Demidov, Vladimir Terebenin, Leonard Kheifets, Yuri Molodkovets, Alexander Koksharov.

Saatin kurulumu ve çalıştırılması için Rus mucit İvan Petrovich Kulibin görevlendirildi. Ünlü saat ustası Kulibin’in, bu muazzam mekanizmayı çalıştırması yaklaşık üç yıl sürdü; nihayet 1794’te saat çalışır haldeydi. Ne var ki, onu şehre getiren Prens Potemkin’in ömrü saatin çalışmasını görmeye yetmeyecekti. Katerina, bu eşsiz eseri himayesine aldı. 1797’de Tavus Kuşu Saati, Potemkin’in sarayı olan Tavriçeski (Tavrichesky) Sarayı’ndan alındı, Ermitage’ın Küçük Ermitaj binasındaki özel bir salona taşındı. O günden itibaren bu saat, imparatorluğun sanat hazinelerinin incilerinden biri olarak hep göz önünde oldu.

Tavus Kuşu Saati bugün Ermitage Müzesi’nin Pavilion Salonu’nda sergileniyor ve müzenin en gözde parçalarından biri. Zarif sekizgen bir cam fanus içinde korunan saat, altın yaldızlı bir meşe ağacının dallarında konumlanmış üç ana figürden oluşuyor: Bir tavus kuşu, bir horoz ve bir baykuş. Bu mekanik ormanın canlı tanıkları gibi, dallar arasında birkaç küçük sincap da görülüyor. Bu figürler öylesine ustalıkla işlenmiş ki, ilk bakışta heykel sanabilirsiniz. Oysa ki saat, müzikal bir otomaton olarak tasarlanmış; zamanı göstermenin yanında küçük bir de tiyatro oyunu sergiliyor.

Tavus Kuşu Saati
The State Hermitage Museum, St. Petersburg
Photograph © The State Hermitage Museum / photo by Pavel Demidov, Vladimir Terebenin, Leonard Kheifets, Yuri Molodkovets, Alexander Koksharov.

Saatin kadranı altın meşe ağacının dibindeki iri bir mantarın şapkasında dahiyane şekilde gizlenmiş. Dikkatle bakarsanız mantarın üzerinde Roma rakamlarıyla saatleri ve Arap rakamlarıyla dakikaları görebilirsiniz. Mantarın tepesine ilişmiş narin bir yusufçuk ise saniye ibresi görevini görüyor; onun her kanat çırpışı, bir saniyenin geçişini işaret ediyor.

James Cox, böylesine kompleks bir düzeneği çalıştırmak için dört ayrı mekanizma kurmuş. Bunlardan üçü tavus kuşu, baykuş ve horozu hareket ettiren mekanizmalar, dördüncüsü ise saatin zaman ölçümünü sağlayan esas mekanizma. Bu sayede saat, dönemin modası olan “oyuncak”lı saatleri fersah fersah geride bırakıp; zamanı sayarken gösteri sunan bir sanat eseri haline dönüşmüş.

Bir İmparatorluğun Nabzı: Katerina’nın Tavus Kuşu Saati
The State Hermitage Museum, St. Petersburg
Photograph © The State Hermitage Museum / photo by Pavel Demidov, Vladimir Terebenin, Leonard Kheifets, Yuri Molodkovets, Alexander Koksharov.

İKTİDAR VİTRİNİNİN SÜSÜ

Tavus Kuşu Saati’nin yapıldığı dönem, Rusya’da sanat ve teknolojinin büyük hamleler yaptığı bir zamana denk geliyor. II. Katerina, Aydınlanma Çağı’nın fikirlerine hayran bir hükümdar olarak sanata ve bilime düşkünlüğüyle biliniyordu. Öyle ki, Voltaire ve Diderot gibi düşünürlerle de mektuplaşırmış. 1764’te kurduğu Ermitaj koleksiyonu, Avrupa’nın dört bir yanından topladığı eserlerle dolup taşıyordu. Katerina, saltanatının ihtişamını sanat yoluyla yansıtmaktan hoşnuttu; bu yüzden Potemkin’in armağanı olan Tavus Kuşu Saati de onun iktidar vitrinine gayet uygundu. O dönem Avrupa saraylarında mekanik saatler gözdeydi. Fransa’da kralların huzurunda Vaucanson’un ördekleri ve Jacquet-Droz’nun mekanik müzisyenleri sergilenirken, Katerina’nın sarayında da onlara denk bir mucize bulunmalıydı. Tavus Kuşu Saati, bu ihtiyaca ziyadesiyle cevap veriyordu.

Bir İmparatorluğun Nabzı: Katerina’nın Tavus Kuşu Saati
The State Hermitage Museum, St. Petersburg
Photograph © The State Hermitage Museum / photo by Pavel Demidov, Vladimir Terebenin, Leonard Kheifets, Yuri Molodkovets, Alexander Koksharov.

Saat, İngiltere’de yapılmış olsa da ruhunu Rusya’da buldu. Rus Sarayı’nın zenginliğini ve ihtişamını gösteren altın tavus kuşu, ülkenin siyasî sembollerinden biri oldu.

Tavus Kuşu Saati’nin 1790’larda yeniden monte edilip çalışır hale getirilmesi Katerina’nın halefi İmparator I. Pavel dönemine denk gelse de, eser hep “Katerina’nın mucizesi” olarak anıldı. İlerleyen yıllarda saat Pavilion Salonu’na yerleştirildi ve 1850’lerde etrafına koruyucu bir vitrin yapıldı. Sovyet döneminde bile savaşlardan ve tahriplerden korunarak günümüze ulaştı.

Tavus Kuşu Saati 18. yüzyıldan kalma, hâlâ çalışır durumdaki tek büyük otomaton (mekanik otomatik figür) saat olarak dünya çapında ün kazandı.

Bir İmparatorluğun Nabzı: Katerina’nın Tavus Kuşu Saati
The State Hermitage Museum, St. Petersburg
Photograph © The State Hermitage Museum / photo by Pavel Demidov, Vladimir Terebenin, Leonard Kheifets, Yuri Molodkovets, Alexander Koksharov.

MEKANİK BÜYÜ, SANATSAL ŞÖLEN

Saatin mekanik tasarımı, sanatla mühendisliğin kusursuz bir buluşması gibi… Dışarıdan bakıldığında bir orman sahnesini andırıyor: Kalın gövdeli altın meşe ağacı, dalları arasında yapraklar, palamutlar ve küçük hayvanlarla dolu. Altın ağacın en tepesindeki görkemli tavus kuşunun her bir tüyü, ince ince işlenmiş, altın varakla kaplı. Göz alıcı kuyruğu kapalıyken bile ihtişamlı görünüyor. Ağacın bir dalında, minyatür yapraklarla çevrili, küçük bir altın kafesin içinde baykuş figürü bulunuyor. Aşağıya, ağacın daha alt kısımlarına doğru bakıldığında ise kabarık ibikleri ve kuyruğuyla hazırda bekleyen horozla karşılaşıyorsunuz. Dallar arasına gizlenmiş sincaplarsa mekânın gerçekçiliğini artıran detaylardan; sanki altın bir ormanda gezinirken birden dona kalmışlar gibi… Tüm bu figürlerin zemininde, ağacın köklerinin arasında mantar şeklindeki beyaz kadran ise görsel bütünlüğü bozmadan saati çalıştırıyor.

Mekanik açıdan bakıldığında, Tavus Kuşu Saati’nin iç yapısı dönemi için akıl almaz derecede karmaşık. Bir kurma kolu sayesinde, dört farklı motor devreye giriyor. Önce saat mekanizması, mantarın içindeki karillon (birden fazla çanın melodi oluşturacak şekilde çalındığı mekanizma) düzenekle minik çanları harekete geçirir. Bu çanlar, baykuşun kafesinin halkasında asılıdır ve mekanizma tetiklendiğinde tatlı bir melodiyle çınlamaya başlar. Adeta bir uvertür… Birazdan başlayacak gösterinin habercisi! Ardından sırayla otomatonların hareketleri devreye girer. Baykuşun mekanizması çözülür…

Bir İmparatorluğun Nabzı: Katerina’nın Tavus Kuşu Saati
The State Hermitage Museum, St. Petersburg
Photograph © The State Hermitage Museum / photo by Pavel Demidov, Vladimir Terebenin, Leonard Kheifets, Yuri Molodkovets, Alexander Koksharov.

Ve kafes kendi ekseninde dönmeye başlar, baykuş kanadını kaldırır, gözlerini kırpıştırarak canlanır. Baykuşun uyanışı, gece karanlığının içinde esmeye başlayan rüzgâr gibi… Takiben, tavus kuşunun mekanizması harekete geçer. Ağırbaşlı tavus önce boynunu hafifçe doğrultur, başını kaldırır. Ardından, o muhteşem altın tacı andıran kuyruğunu yayıverir! Kuyruğun açılmasıyla, küçük bir güneş doğmuşçasına salonda altın bir parıltı dolaşır.

Tavus kuşu yavaşça kendi etrafında dönmeye başlar ve böylelikle kuyruğunun arka yüzünü de görürüz; parlak gümüş renginde, ay ışığını andıran bir yüzey… Hem güne hem geceye aynı anda şahit olur gibi… Tavus kuşu bir an duraklar, sanki bütün ihtişamını incelemeniz için size fırsat tanır. Sonra yine ağır ağır başlangıç pozisyonuna döner ve kuyruğunu toplar. Şimdi sahne horozundur. Horoz titreyerek canlanır; başını sallar ve sabahları müjdeleyen güçlü sesiyle öter. Art arda birkaç kez ötüp sustuğunda, sanki geceyi bozan ilk ışık gibi etki bırakır. Müziğin son notaları da çanlarda yavaşça susar. Ve bu büyülü gösteri, ağır ağır son bulur.

Tüm bu hareketler bir-iki dakikalık kısa sürede gerçekleşir. Ancak izleyenler için zaman adeta durur. Ermitage’ın Pavilion Salonu’nda her şey hareketsizleştiğinde, birkaç saniyeliğine kimse konuşmaz; biraz önce şahit olunan şeyin büyüsü hâlâ hava asılıdır. Ardından uğultu salona geri döner; insanlar hayranlıkla şahit oldukları detayları birbirine anlatmaya başlar. Sanki yüzyıllar öncesinden gelen bir saat cini, kısa bir süreliğine zamanı durdurup kendi masalını anlatmış, insanlar bu masal unutulmasın diye başkalarına anlatıyordur.

Bir İmparatorluğun Nabzı: Katerina’nın Tavus Kuşu Saati
The State Hermitage Museum, St. Petersburg
Photograph © The State Hermitage Museum / photo by Pavel Demidov, Vladimir Terebenin, Leonard Kheifets, Yuri Molodkovets, Alexander Koksharov.

ZAMANA DAİR BİR MASAL

Çarpıcı sanatsal güzelliği ve mekanik büyüsünün dışında saat sembolik bir anlama da sahip. Mekanik ormandaki her bir hayvan, zamanın döngüselliğini simgeliyor. Klasik sanat ve mitolojide çoğu zaman geceyi ve karanlığı temsil eder baykuş; burada da geceyi, hatta ölümün ve sona ermenin simgesi.

Tavus kuşu, tarihsel olarak kozmik düzeni, güneşi ve aynı zamanda dirilişi sembolize ederken; göz alıcı tüyleriyle gök kubbeyi, güneşin parlaklığını akla getiriyor. Aynı zamanda tavus kuşunun tüylerindeki göz desenleri, yıldızlı bir geceye ve evrenin sırlarına atıf yapar gibi… Karanlığın sona erip ışığın doğduğunu haber veren horozsa; tan yerinin ağarmasını, sabahın ilk ışığını ve yeni başlangıçları simgeliyor. Hristiyan sembolizminde horoz, aynı zamanda uyanışın ve yeniden doğuşun da (İsa’nın dirilişini) ifadelerinden biri. Saatteki bu üçlü, birlikte ele alındığında bir gece-gündüz döngüsünü ve hayatın devamlılığını anlatıyor: Baykuşla gelen gece, tavus kuşuyla doruğa ulaşan kozmik düzen ve horozun ötüşüyle başlayan sabah. Bir anlamda bu otomaton, küçük ölçekli bir kâinat modeli olarak güneşin, ayın ve yıldızların döngüsünü, yaşamın kesintisiz devrini mekanik bir tiyatro halinde sunuyor.

Sanki amaç dakikaları ekleyerek bir takvim yapmak değil de zamanın kendisine dair bir masal anlatmak. Ve masalın sonunda bizlere şu kalıyor: Her gecenin sonunda bir sabah vardır, karanlığın ardından mutlaka ışık doğar.

Bir İmparatorluğun Nabzı: Katerina’nın Tavus Kuşu Saati
The State Hermitage Museum, St. Petersburg
Photograph © The State Hermitage Museum / photo by Pavel Demidov, Vladimir Terebenin, Leonard Kheifets, Yuri Molodkovets, Alexander Koksharov.
  • * Ermitaj Müzesi’nde sergilenen Tavus Kuşu Saati, her Çarşamba akşamı saat 20.00’de Küçük Ermitaj binasındaki Pavilion Salonu’nda kurularak ziyaretçilere gösteriliyor. Ancak, bakım çalışmaları veya özel etkinlikler gibi nedenlerle programda değişiklikler olabilir. Bu nedenle, ziyaretinizden önce Ermitaj Müzesi’nin resmi web sitesini kontrol etmeniz faydalı olur.