1992’den bu yana dünyanın en tanınmış yıldızının çatısı altında görev alan Şükrü Bekdikhan, 2015’ten bu yana Mercedes-Benz Otomobil Grubu Başkanı olarak efsanevi otomobil markasının Türkiye’deki yöneticilerinden biri. Bekdikhan’la bir araya gelerek kariyerini ve bir gününün nasıl geçtiğini konuştuk.
24 Saat
Güne nasıl başlıyor?
Güne sabah 06:45 gibi başlıyorum. Maalesef hafta sonları da bu alışkanlık değişmiyor. Hafta içi tek odağım hızlıca hazırlanıp yola çıkmak oluyor, ki genelde saat 08:00 civarı ofiste oluyorum. Gerek Marmaris ve Haydarpaşa Liseleri’ndeki yatılı okul hayatım, gerekse Almanya Münster Üniversitesi İşletme Fakültesi yıllarından kalma, bir an önce güne ve hayatı adımlamaya başlama ritüeli yaşantıma fazlasıyla yerleşmiş durumda.
08.00
Filtre kahve vazgeçemediklerimden. Günün programına mental olarak hazırlanırken ve günü planlarken sabah kahvesi eşliğinde ilerlemek her zaman daha keyifli oluyor.
12.00
Genellikle günün toplantıları içerisinde gecikerek bir öğle yemeği yiyorum. Bunu da çoklukla ekip arkadaşlarımla veya iş yerine ziyarete gelen iş ortaklarımızla birlikte gerçekleştiriyorum. Ofisimiz Vadi İstanbul’da olduğundan bu konuda alternatifimiz çok.
19.00
Özel bir rutinim yok. Yaz aylarında daha sosyal ve dışarıda geçen, kış aylarında ise daha evcimen bir hayatımız olduğunu söyleyebilirim. İki oğlum var; onların programlarına da uyum sağlayabilmek ve ailece birlikte olabilmek için her fırsatı değerlendiriyoruz.
Gün Sonu
Bu sıralarda keşke eskiden olduğu gibi yatmadan önce kitap okuyabilsem diyorum, ama dijital dünyanın hızı ve bilgi yoğunluğu içerisinde buna çok vakit kalmıyor. Gece 23:30-00:00 civarında uyumaya gayret ediyorum.
İş ve Yaşam Sırları
Sizin zaman yönetimi metodunuz nedir, zamanı nasıl verimli kullanırsınız?
Günümün önemli bir kısmı ister istemez toplantılarla geçiyor. Bu toplantıların seçiminde ve süresinde seçici davranmaya gayret ediyorum. Katkı sağlayamayacağımı düşündüğüm toplantılarda yer almamayı veya organize etmemeyi, zaman yönetimini en verimli şekilde kullanabilmenin anahtarı olarak görüyorum. Hepimizin odaklanma süresinin kısaldığı bir dönemde yaşıyoruz. Uzun süren, kalabalık katılımlı toplantılar yerine, kısa, swarm ekiplerle yapılan kilit toplantıların daha verimli geçtiğini görüyor, konuları buna göre şekillendiriyorum.
Günün en sevdiğiniz saati?
Hayata temel anlamda pozitif bakan bir insanım. Yaşamın her anını değerli görüyor ve her anın keyfini çıkarmaya özen gösteriyorum. Bazen sabahın erken saatlerinde ormanda yapılan bir yürüyüş, bazen gün batımında denizin üstündeki dalga sesleri bambaşka hazlar sunabiliyor. Hepsini sindirmeye gayret ediyorum.
Stresinizi atmak için ne yaparsınız?
Her stresin döngüsü ve çözümü aynı olmayabiliyor. Bazı zamanlar denize çıkıp yelken açmak ve yalnız kalmak sizi rahatlatırken, bazen de bir dost sofrasında eski arkadaşlarla bambaşka konularda sohbet etmek iyi gelebiliyor. Sağlıklı stresle beslenenlerdenim. Daha dinamik ve canlı tuttuğuna inanıyorum. Bazı zamanlar da akışına bırakmak yönünde içselleştiriyorum.
İstanbul’un trafiği ve kaosundan kurtulma metodunuz nedir?
Bir otomobilci ve muhteşem bir dünya markasının temsilcisi olarak, trafikten en az şikâyet etmesi gerekenlerdim. Her ne kadar zaman zaman trafik çok zorlayıcı olsa da yolculuğa bir Mercedes otomobille çıkacağımı bilmek üzerimdeki yükü fazlasıyla azaltıyor. Aracın kapısını kapattığınızda kendinizi sanki evinizdeymişçesine güven dolu bir ortama bırakıyorsunuz. Hele günümüzün gelişmiş infotainment sistemleri sayesinde bazen iş toplantıları yaptığınız, bazen de vakit bulamadığınız müzik dünyasına daldığınız anları yakalama fırsatını aracınızın içerisinde bulabiliyorsunuz. Öte yandan İstanbul öylesine büyülü bir şehir ki, tüm trafiğine, tüm kaotik yapısına rağmen sizi sarıp sarmalayıp bırakmıyor ve bağımlısı yapıyor. Dediğim gibi, hayata pozitif bakmaya gayret ediyorum.
Gençlere yönetici olmakla ilgili en önemli öğüdünüz?
Günümüz gençlerine öğüt vermekten ziyade kendi tecrübelerim ışığında öngörülerimizi paylaşabiliriz. Kurumsal çalışma hayatında herkesin beklentileri ve güçlü ve zayıf yanları farklı şekillerde gelişebiliyor. Günümüzün karmaşık ve yoğun çalışma hayatında, ekip arkadaşlarıyla birlikte dengeyi sağlayarak ilerleyebilmenin, başarılı olmanın anahtarı olduğunu görüyorum.
Bireysel kimliğimizi ve farklılıklarımızı korurken ekibin bir parçası olabilmenin ve ekibin ilerlemesine katkı sağlayabilmenin, kariyer yolculuğunda ilerlemenin en temel özelliği olduğuna inanıyorum. Tüm bunları yaparken en önemli olgu, işinizin sizde yarattığı doyum, başarı ve tatmin düzeyi ve bunun iş partnerlerinize yansıması oluyor. Gençlerin yaptıkları işlerde anlam aradıklarını, katkı sağlarken, değer görmek istediklerini biliyor ve buna sağlayan şirketlere yönelmelerini öneriyorum. Doygunluğu çalıştığı işyerinde gerçekleştirebilenlerin yöneticilik kademelerinde daha hızla ilerleyebileceklerine inanmakla birlikte, herkese uyabilecek tek bir yolun da olduğunu düşünmüyorum. Her yol, her yolculuk farklı biçimde de gelişebiliyor. Kendine güvenmek, başarıyı arzulamak ve etik değerler çerçevesinde iyi bir birey olmak için çaba göstermek her şeyin temeli.
İşinizde kişisel olarak en güçlü yanınız nedir?
Günü her kademede çalışma arkadaşlarımla geçirmekten, onların masalarında sohbet etmekten, dinlemekten hoşlanan, çoğunlukla olumlu enerjiyle ilerleyen bir yapıya sahibim. Ulaşılabilir olmak ve zorluklardan yılmamak en güçlü yanlarım diyebilirim.
Hep hayranı olduğunuz isim ve neden?
Keşke pek çok farklı kişinin farklı yönlerini birleştirebilsem diyenlerdenim; Obama’nın konuşma ve sunum biçimindeki netliğini, Berberim Emrah’ın işini yaparken bir sanatçı tutkusuyla konsantrasyonunu, ara ara gittiğimiz balıkçımızda garsonluk hizmeti veren Coşkun’un sabırlı ve hiç eksilmeyen gülümsemesini, Merkel’in analitik ve soğukkanlı yapısını takdir ediyorum. Bu listeyi her gün farklı biçimlerde genişletiyorum. Herkesten alınabilecek ve takdir edilebilecek bir özellik olduğunu görüyorum.
Hafta sonu için vazgeçilmez aktiviteniz nedir?
Eğer hava koşulları müsaitse denize açılmak ve her fırsatta denizle haşır neşir olmak en arzu ettiğim aktivite oluyor.
Bugüne dek konaklamayı en çok sevdiğiniz şehir neresi oldu?
Her şehrin ayrı bir güzelliği var, ama şehirleri gezerken kimlerle birlikte olduğunuz, nasıl bir günlük programın içerisinde yer aldığınız ve hava koşullarının nasıl olduğu da o şehri farklı bir biçimde algılamanıza ve sevmenize neden oluyor. Yelkenler Fora grubumuzla yaptığımız pek çok gezi, şehirleri farklı biçimde sevmeme gerekçe olmuştur. Eğer içlerinden birkaç yurtdışı lokasyonu seçseydim, San Sebastian, Eze ve Tokyo diyebilirdim.
Türkiye’de müdavimi olduğunuz restoranlar ve mekânlar nereleri?
İstanbul ve ülkemiz bir lezzet cenneti. İki genç oğlumun yönlendirmeleriyle bazen eşimle kendimizi sanayide bir kaburgacı veya hamburgercide bulurken, bazen de bir pidecide sıra bekler oluyoruz. Bu bağlamda hep müdavimiyim diyebileceğim bir mekân yok. Ama yurtdışından bir misafirimiz geldiğinde bir restorana götürmek ve kaliteden yüzde yüz emin olmak istiyorsam Kıyı, Sunset veya Etiler Sıralı öncelikli seçimlerim oluyor.
Bir koleksiyonunuz var mı, yapsanız neyin koleksiyonunu yapardınız?
Koleksiyon denemez ama uzun yıllardır katıldığım toplantıların yaka kartlarını biriktiriyorum. Ara ara bana zamanda yolculuk yaptırıyor.