Saatolog.com.tr

Saatolog.com.tr Logo

Leyla Gencer’i Anlamak

10 Mayıs 2024
Leyla Gencer’i Anlamak
Onun hak edilmiş müdanasızlığını anlamak için tek bir kez “Norma” yorumunu dinlemek yeterli. Sesiyle dünyanın göklerine ulaşıp mirasını Boğaz’ın sularına bırakan Leyla Gencer’e saygıyla…

“Ufkunuz genişledikçe ruhunuz da zenginleşir. Her şeyin en iyisini, asilini arayın!”

GENCERATE

Leyla Gencer’i “La Diva Turca” yapan kendine has yorumu onu anlamanın en kısa yollarından biri belki de. Hayatı boyunca 76 farklı opera sahnesinin gösterişli duvarlarında yükselen eşsiz tarzı müzikal terminolojide de bir karşılık bulur: “Gencerate”. Gazeteci ve yakın arkadaşı Zeynep Oral, İKSV’nin Leyla Gencer anısına hazırladığı “La Diva Turca” adlı belgeselde bu terimi; kalbin çırpınışının sese yansıması, gözyaşlarının sese karışması olarak tarif eder. Gencer’in bir haykırış, çığlığa benzer sesi onu opera dünyasında ayrıcalıklı kılar. 

Leyla Gencer'I Anlamak
La Diva Turca – Leyla Gencer
AIDA ŞANSI OLDU

İstanbul Belediye Konservatuarı’nda henüz öğrenciyken tekniğinden memnun olmayan Gencer, tesadüfen İstanbul’a geldiğini öğrendiği ünlü soprano Giannina Arangi-Lombardi’nin Çiftehavuzlar’da kaldığı evin kapısına dayanır. O gün ünlü yıldıza “Aida”dan iki arya seslendiren Gencer, Lombardi’yi büyülemekle kalmaz aynı zamanda tuttuğunu koparan mizacı, çalışkanlığı ve özgüveniyle de kendine hayran bırakır. Lombardi, onu sadece bir kez dinledikten sonra eğer kendisini evinde misafir kabul ederse şan dersleri verebileceğini söyler. Derhal Gencer’in evine gidilir ve çalışmalar başlar. 15 günlük süreçle Gencerate’nin keşfi yakınlaşırken Lombardi de onun bir yıldız olacağına emin olur.

Leyla Gencer'I Anlamak
Leyla Gencer
KRALLARIN HUZURUNDA

1950’li yıllarda Ankara Devlet Operası’nda sahne almaya başlamasıyla kısa zamanda ünlenir ve resitalleri ünlü konuklarla dolup taşar. Mareşal Tito, İran Şahı Rıza Pehlevi, Ürdün Kralı Hüseyin, Prenses Süreyya, Dwight Eisenhower gibi birçok ünlü isim onu en ön sıralardan izler.

İTALYA’NIN DA SEVGİLİSİ

1953 yılında Türkiye ve İtalya arasında imzalanan Kültür Anlaşması çerçevesinde Roma’ya davet edilen Leyla Gencer, resitali İtalyan radyolarından canlı yayınlandıktan hemen sonra sınırları aşan bir hayranlıkla karşılaşır. Eugenio Onegin, Madame Butterfly gibi ünlü eserler için ardı ardına gelen teklifleri kabul eden Gencer, daha sonraki yıllarda “Napolili Türk” olarak anılacaktır. 

Leyla Gencer'I Anlamak
La Scala – Fotoğraf: La Scala Archive
LA SCALA’NIN PRIMADONNA’SI

Operanın mabedi sayılan La Scala’da tam 25 yıl primadonna olarak sahne alan Leyla Gencer’in burayla kurduğu ilişki sarsılmaz bir bağlar bütünüdür. Operaya gönül verdiği ilk gençlik yıllarından itibaren “Ya La Scala’da söylerim, ya da ölürüm” diyerek kutsallaştırdığı mekan daha sonra onun yuvası olacaktır. Onlarca karaktere büründüğü sahneye ilk kez 26 Ocak 1957 yılında adım atar. Fransız besteci Françis Poulenc’in “Dialogues des Carmélites” adlı operası dünyada ilk kez onun yorumuyla sahnelenir. Sadece 20 gün sonra dünyaca ünlü orkestra şefi Arturo Toscanini’nin cenaze töreninde Verdi’nin “Requiem”ini öyle bir seslendirir ki La Scala’ya giden yollara kırmızı halılar serilir. 

MÜDANASIZ BİR YETENEK

Gencer, onun hakkında yapılan birçok biyografik çalışmadan da anlaşılacağı gibi birçok kez şefleri, yönetmenleri ve sahne yöneticileriyle amansız tartışmalara girecek kadar inatçıdır. Mükemmeliyetçiliği zaman zaman iyi karşılanmaz. Birçok kez dışlanmasına, eleştirilmesine neden olduğu gibi tehditler almasına kadar gider. La Scala’daki ilk operası “Dialogues des Carmélites”in provaları sırasında dahi yönetmen Margherita Wallmann ve besteci Françis Poulenc ile büyük bir tartışmaya girer. Bu gerilim yapımın iptal olmasına kadar gidebilecekken o kendi yolundan vazgeçmez, kabul ettirir ve temsili yönetmeninin de aralarında olduğu yüzlerce kişi tarafından ayakta alkışlanarak bitirir.

Leyla Gencer'I Anlamak
Leyla Gencer
MUHSİN ERTUĞRUL’UN MEKTUBU

Türk tiyatrosunun kurucusu sayılan Muhsin Ertuğrul’la kurduğu derin ve sarsılmaz bağı ölene dek devam eder. 50’lerde Devlet Tiyatrosu’nun başında olağanüstü işlere imza atan Ertuğrul, 1957 yılında yaş haddinden emekli edildiğinde Gencer bunun siyasi bir baskı aracı olduğunu farkındadır. Ertuğrul’dan sonra uzun süre yerine atama yapılamayan Devlet Tiyatrosu, onun için de bir hayal kırıklığı olur. Aynı dönemde İtalya’daki temsilleriyle opera dünyasına adını altın harflerle yazdıran Gencer üzerinde de baskı artar ve resmi izninin olmadığı gerekçesiyle derhal Ankara’ya geri dönmesi için talimat gelir. Gencer, bunu reddeder ve istifa ettiğini açıklar. Daha sonra devlet erkanından isimlerin de ricasıyla geri döner ancak yaşadığı kırgınlığı da unutmaz. 

Tarihindeki en önemli günlerden biri olan 27 Ocak 1957 günü, La Scala’da sahne almadan hemen önce Gencer, Muhsin Ertuğrul’un kendisine yazdığı mektubu alır. “Sevgili Leylacığım, iki gözüm kızım” diye başlayan mektupta Ertuğrul, “Asırlardır bize kapalı olan büyük bir sanat mabedinin ulu kapısı bu gece seninle açılacak” diye yazar.

Leyla Gencer'I Anlamak
Leyla Gencer
BİTMEYEN ÇALIŞMA AZMİ

Özellikle 1960-1970 dönemindeki çalışmaları repertuvar açısından oldukça zengin ve hayranlık uyandırıcıdır. Poliuto, Maskeli Balo, I puritani, Maça Kızı, Otello, Figaro’nun Düğünü, Aida ve Medea o dönem ilk kez seslendirdiği rollerden sadece birkaçıdır. Yeni rollerle kendini sınamaktan asla çekinmeyen Gencer aynı yıllarda sayısız kez La Traviata, Madama Butterfly, Don Giovanni, Tosca, Turandot gibi büyük yapıtlarda da başrolleri üstlenmeye devam eder.

TOSCA’YI 89 KEZ SESLENDİRDİ

Kariyeri boyunca 255 farklı yapımda 71 farklı opera seslendirir. 167 resitale imza atar ve 1000’den fazla kez sahneye çıkar. Sadece Tosca’yı 89 kez seslendirir; La Traviata’yı 57, Macbeth’i ise 42 kez. Performanslarının tam sayısını belirlemek ise mümkün değil. Zira tüm opera binaları arasında prömiyerlerden sonraki performansları kaydeden opera binaları La Scala ve La Fenice ile sınırlıdır. 

Leyla Gencer'I Anlamak
Leyla Gencer – Roberto Devereux
DONIZETTI’NİN ASIL KRALİÇESİ

20. yüzyıl genel olarak operanın yenilikçi arayışların etkisi altında kaldığı, bu yüzden de klasik operanın eski süksesini kaybettiği bir dönemken Gencer bu anlamda bir öncü olur. İtalya’da dahi birçok opera sanatçısının eskisi kadar ilgi görmediği dönemde Gencer Gaetano Donizetti’nin eserlerini tekrar tekrar sahneleyerek müzik severlerle buluşturur. 1964 yılında Napoli’de gerçekleştirdiği üç perdelik “Roberto Devereux” performansı sadece kendi kariyerinde dönüm noktalarından biri olmakla kalmaz, aynı zamanda ünlü besteciyi de müzikseverlere hatırlatır.

Seslendirdiği karakterlere yeni bir soluk kazandıran Gencer’in bu tek Donizetti performansı olmaz. 60 yıllık kariyeri boyunca sayısız kez ünlü bestecinin unutulmuş eserlerini seslendirir. Maria Callas’la başlayan “Donizetti Rönesansı” onunla devam eder ve daha sonra Joan Sutherlans, Motserrat Caballé, Beverly Sills, Janet Baker’la devam eder. “Donizetti’nin Kraliçeleri” olarak adlandırılan “Anna Bolena”yı 1958’de Milano’da, “Roberto Devereux”u 1964’te Napoli’de ve “Maria Stuarda”yı 1967’de Floransa’da seslendiren Gencer hem Donizetti’nin yeniden hatırlanmasına hem de operanın canlanmasına büyük katkı sağlar. 

“Son kraliçe Leyla Gencer’in vefatıyla opera tarihinde bir dönem sona ermiştir. Kesin bir biçimde.” – La Scala Operası

Leyla Gencer'I Anlamak
Leyla Gencer
BOĞAZ’IN ÇİÇEĞİ

10 Mayıs 2008 günü Milano’daki evinde hayatını kaybeden Leyla Gencer’in cenaze töreni vefatından iki gün sonra adıyla bütünleşen La Scala binasındaki Santa Babila Kilisesi’nde düzenlenir. Gözyaşlarıyla yürüyen kalabalık, naaşa krematoryuma kadar eşlik eder. Külleri, vasiyeti üzerine İstanbul Boğazı sularına dökülecektir.

Düzenlenen resmi törende Süreyya teknesi Gencer’in yakınlarına eşlik ederken İstanbul Devlet Opera ve Balesi Orkestra ve Korosu da Mozart’ın “Requiem”inden “Lacrimosa” ve Ahmed Adnan Saygun’un “Yunus Emre Oratoryosu”ndan 5, 12 ve 13. bölümleri seslendirir. Türkiye’de birçok televizyon kanalından canlı olarak yayınlanan cenaze töreninde Boğaz sularına bırakılan beyaz güller ve karadan yükselen alkış sesleriyle İtalyan halkının “Il Fiore di Bosforo” (Boğaz’ın Çiçeği) adını taktığı Gencer, adına yakışır bir törenle uğurlanır.

Leyla Gencer'I Anlamak
Leyla Gencer
ADINI YAŞATANLAR

İlki 1995 yılında düzenlenen Uluslararası Leyla Gencer Şan Yarışması, pandemi döneminde verdiği aradan sonra bu yıl 10. kez gerçekleşecek.

2004 yılında hazırlanan “1000 Yılın Türkleri” adlı özel koleksiyonda adına 15 milyon TL değerinde 0.999 ayar gümüş hatıra para basılır. Bugün hâlâ müzayedelerde bulunabilen bu paradan kendisi 100 adet satın almıştır. 

Gencer’le ilgili yapılmış en detaylı çalışmalardan biri Zeynep Oral’ın “Tutkunun Romanı”, diğeri ise Evin İlyasoğlu imzalı “Ben Leyla Gencer”. İki kitabı da piyasada bulmak oldukça zor.

İstanbul Şişhane’de İKSV binasının ikinci katında yer alan “Leyla Gencer Anı Evi”, baş köşesinde piyanosu, ödülleri ve sayısız özel eşyasıyla Leyla Gencer’in Milano’daki evinin bir yansıması olarak hazırlandı ancak bir süredir ziyarete kapalı.