Range Rover Evoque

Saatolog.com.tr

Saatolog.com.tr Logo

Maffy Falay’ı Anlamak

22 Şubat 2024
Maffy Falay’ı Anlamak

Dizzy Gillespie’den Quincy Jones’a müzik tarihinin efsanelerini kendine hayran bırakan Türkiye’nin ilk solo caz sanatçısı Maffy Falay’ı ölüm yıldönümünde saygıyla anıyoruz.

Asıl adı Ahmet Muvaffak Falay’ı kullanan yok gibi. Zira Falay, çocukluğundan itibaren Mafili olarak tanınır, Maffy’le tüm dünyaya kendini kabul ettirir. 1930 yılında Buca’da doğar. Ziraat mühendisi olan babası ayda yılda bir eve uğradığından çocukluğu annesi, abisi ve iki ablasıyla geçer. Çocukluğundan hatırladığı ilk ev, Karşıyaka’da. İki katlı evin baş köşesinde bir piyano durur. Ablaları piyanonun başına sırayla geçerek Bach’tan, Mozart’tan klasik eserler çalarken abisi mandolinle eşlik eder. Alaturka şarkılar söyleyen annesi ise başka bir odada. Ailede herkes müzikle içli dışlı olunca öğle uykuları bile zor gelir Falay’a. Küçük Mafili, arka odada yatırılırken salondan gelen müzik sesleri onu hayallere daldırır. Uzakları düşlemek çocukluğundan kalma bir alışkanlık gibidir.

Maffy Falay
Maffy Falay
BANDO TAKIMINDA KEŞFEDİLDİ

Henüz 1940’ların başında ve kendisi ortaöğretim çağındayken okul sıralarından, müfredattan uzaklığı kendini belli eder. İzmir’in sokaklarını arşınlayan Falay, okuldan da ihtarname alır. Tam da o günlerde annesi, “Ankara’ya gidiyorum, sen biraz babanda kal” deyince kendini Kuşadası otobüsünde bulur. Ömrü boyunca mesafeli bir ilişki kurduğu babası, onu karşıladığı gibi terziye götürür, fiyakalı kıyafetler diktirir. Dikilir dikilmesine ama ruhu sokaktadır.

Bir gün arkadaşlarıyla tavla oynadığı Çolak Ahmet’in kahvehanesinde İzmir’den gelen otobüsten indirilen kutuları görür. Zincirli kutuların içinde ne olduğunu merak edip sorunca sazlar olduğunu öğrenir. “İzmir’den hoca geliyormuş” sözleri duyulur. “Boş boş duracağımıza bari bandoya yazılalım” diyen Falay, hayatını değiştirecek ilk adımı atmıştır bile. Bando takımına girdiği gibi hiç zorlanmadan enstrümanları çalınca şefin dikkatini çeker ve hocası sayesinde üç ayda notalarla dans eder hale gelir.

“AA CAZ ÇALIYOR”

12 yaşında girdiği bando takımında her ne kadar ona trombon verilmiş olsa da Falay’ın gözü trompettedir. Herkes provadan çıktığında o gizli aşkıyla buluşup deniz kenarına iner. Gözlerden uzakta yaşadığı sevdasıyla büyürken bir haber alır Falay. Annesi dönmüş, onu beklemektedir. Falay, bir kez daha küçük valiziyle yollara düşer. Bu kez Kuşadası’ndan İzmir’e. Bu gidiş gelişlerde bozulan düzeni bir kez daha onu sokaklara iter.

İzmir sokaklarında başı boş gezindiği bir gün Fuar’da onlarca insan görür. Yükselen seslere doğru yürür, odaklanmış bir vaziyette. Karşısında 45 kişilik İzmir Şehir Bandosu. Trompetler, klarnetler, davullar derken gözünü alamayan Falay’ı fark eden biri “Ne yapıyorsun burda?” diye sorar. Kendinden emin bir sesle; “O elindekini çalarım ben” der ve başlar. O güne dek ne yaptığından pek de haberi olmayan Falay, karşısındakinin “Aa caz çalıyor” demesiyle tanışır ömrü boyunca tutkun olacağı müzikle. 

Hemen akabinde bando takımına katılan Maffy Falay, hocanın “Sen her gün gel” demesiyle koşarak önce Pasaport’a, oradan Karşıyaka’ya atar kendini. Annesine müjdeyi vermesiyle evde derin bir oh çekilir. Kısa zamanda orkestraya alınır, hem de 34 lira maaşla. Oğlunun nihayet bir iş tutturduğunu gören annesi, mahallede piyanist olarak tanınan komşusuna bir yol göstermesi için haber salar. Kuşkusuz bu komşunun 50’ler, 60’larda New York’ta ses getiren ünlü piyanist Erdoğan Çaplı olması fark yaratır.

Maffy Falay
Maffy Falay
DIZZY SEVDASI

Çaplı’dan aldığı derslerle konservatuara hazırlanan Maffy Falay, Ankara Konservatuarı sınavlarını başarıyla geçince ilk seneyi atlar ve sonrasında yedi yıl boyunca trompet ve piyano çalışır. Konservatuar günlerinde bir arkadaşı ona ilk cazını dinletir; Dizzy Gillespie ve Charlie Parker. Öyle etkilenir ki, o günden sonra konservatuarın duvarları ona dar gelir. En sevdiği yerin adı artık onun sözlüğünde hapishane karşılığını bulur.

Cazla tanışan genç müzisyenler, her pazar buluşarak “jam session” yaparlar. Falay’ın kafasında artık tek bir şey vardır; Amerikaya gidecek, caz öğrenecek. 1954 yılında konservatuardan mezun olmasıyla birlikte derhal askere gider. İlk altı ay Ankara, sonrasını İskenderun’da yaptığı askerlik süreci tesadüfen çaldığı paşanın sayesinde prova günlerine dönüşür. Bu sürecin büyük kısmını İskenderun’da ağaç altında trompet çalışarak geçirir. Amerika’ya gitmeden trompeti ezberlemiştir bile.

Maffy Falay
MAFAK DEĞİL, MAFFY

Askerlik sonrası Ankara’ya döndüğünde öyle bir haber alır ki içi içine sığmaz. Dizzy Gillespie İran sonrası Türkiye’ye çalmaya geliyordur. Derhal hazırlanan Falay, grup arkadaşı Erol Pekcan, kontrbas sanatçısı Süheyl Denizci ve trombon sanatçısı Sabahattin Doğangöz’le birlikte tam kadro havaalanına giderler. Arkalarında bir pankart; “Welcome Dizzy” yazar.

Uçak indiği gibi çalmaya başlayan ekip heyecanla beklerken Gillespie onlara doğru yürür ve en önde duran Falay’a elini uzatıp “Adın ne?” diye sorar. “Mafak” yanıtını alan ünlü müzisyenin yüzünde bir hayret ifadesi. Bir daha sorar. Aynı yanıtı alınca bu kez muzip bir gülümsemeyle karısına seslenir. Bir daha sorar;  “Adın ne?” Bir kez daha “Mafak” yanıtını duyunca bu kez kadın utanır. Gillespie, “Harika bir adın var, eğer bir gün Amerika’ya gelirsen çok meşhur olacaksın” der. İngilizce bilmeyen Falay, sonrasında bu şaşkınlığın asıl sebebini öğrenir ve o günden sonra adını Maffy olarak değiştirir.

Maffy Falay’ı Anlamak
Maffy Falay
MILES DAVIS KADAR İYİ

Ardından Amerikan Büyükelçiliği’nde çaldıkları gecede Gillespie onu yakından dinler. Öyle etkilenir ki, beraber fotoğraflar çektirir, sahnede beraber çalarlar. Hem de tam üç gece. Dizzy, Amerika’ya döndüğünde ise Down Beat dergisine verdiği röportajda Falay’dan bahseder. “Öyle bir trompet sanatçısı ki Miles Davis kadar iyi.” Onu caz dünyasına takdim eder gibi “Yakında Amerika’ya caz öğrenmeye gelecek” diye de müjdeler.  

Gillespie’den sonra ismi daha çok duyulan Falay, 1960 yılında Kurt Edelhagen Orkestrası’yla çalacağı bir konser için Almanya’ya gider. Daha sonra Köln Radyo Caz Orkestrası’na katılan Falay, bugün hâlâ tarihin en önemli caz orkestralarından biri kabul edilen Kenny Clarke-Francy Boland grubuyla sahne alır. Orkestranın “Jazz is Universal” adlı albümünün kapağındaki Türk bayrağı ise Falay’a olan saygıları sebebiyle konur.

Maffy Falay

Bu dönemde farklı ülkelerden sayısız müzisyenle tanışan Maffy Falay, İsveçli bir grubu izlerken “Size çalayım mı?” diye sorunca kendini sahnede bulur. Trompetini öyle bir konuşturur ki grup onu hemen aralarına alır. Bu birliktelik birkaç ay sürdükten sonra Falay, arabasına atlar ve Stockholm’e gider. Hızla imzalanan sözleşmelerle üç kulüpte birden çalmaya başlar. Her plak yapan müzisyen onu çağırır. Gündüzleri stüdyoda, geceleri kulüplerde çalan Falay’ın ünü artık İsveç’i aşar. Quincy Jones, Bernt Rosengren ve Don Cherry gibi isimlerle sahne alır, Swedish Radio Jazz Group’la baş döndüren çalışmalara imza atar, European Jazz Stars konserlerinde Türk müzisyen olarak sahneyi doldurur.

Maffy Falay’ı Anlamak
Maffy Falay
9/8’LİK SEVDA

İsveç’teki yılları ardı ardına sıralanırken bir gün Ulvi Temel’le karşılaşan Falay, eski arkadaşını dinlemeye Don Cherry’le gider. Davulda Okay Temiz, 9/8’liklerde döktürürken Falay gözlerini alamaz. Temiz’le görüşmeye başlar ve kısa zamanda beraber çalmaya başlarlar. İsveç kulüplerinde bu kez Türk ezgileri popüler olmaya başlayınca üç dört plak arka arkaya doldurulur. 1992’de Falay, Sevda ile geleneksel Türk müziğini cazla birleştiren ilk sanatçı olur.

Sayısız sahne performansı, İsveç’ten Amerika’ya uzanan ünü, caz albümlerinin yanı sıra deneysel çalışması Sevda ile Türkiye’nin ilk solo caz sanatçısıdır Maffy Falay. Bill Evans’ın, Elvin Jones’un, Don Cherry’nin yakın arkadaşı; Dizzy Gillespie’nin gözdesi, İsveç’in vatandaşı, Kuşadası’nın medar-ı iftiharıdır.

BONUS
Maffy Falay’ı Anlamak
Maffy Falay

Falay’la ilgili yapılmış en güzel çalışmalardan biri Deniz Yüksek Abalıoğlu’nun yönetmenliğindeki Maffy’s Jazz. Ünlü müzisyenin Stockolhm’deki son günlerine tanıklık eden film, efsanevi müzisyenin iç dünyasını yansıtmakta oldukça başarılı.

Bir diğer çalışma ise ünlü belgesel yönetmeni Batu Akyol’a ait. Maffy Falay’ın da yer aldığı Türkiye’de Caz belgeseli, caz tarihimizi katmanlı bir şekilde ele alıyor.