Sıra dışı mimarisi, çarpıcı mozaikleri ile nerdeyse bir sanat galerisini andıran metro istasyonları, sıradan bir yolculuğa akla gelmedik bir kültür dokunuşunda bulunuyor. Estetik çizgisiyle kişilik kazanmış dünyanın en ilginç metro istasyonlarının keyfini çıkarırken treninizi kaçırmamaya dikkat edin.
Metro istasyonlarının birçoğu kirli, gürültülü ve fayans döşeli soğuk duvarlarıyla anılırken dünyanın hemen her köşesinde adeta birer sanat galerisine dönüşmüş duraklar yer alıyor. İstisnaları bulmak için yeraltı dünyasına dalıyoruz; mimari, sanat ve tarihi açıdan bütüncül destinasyonlar haline gelen metro istasyonlarını keşfediyoruz.
Formosa Bulvarı Metro İstasyonu – Kaohsiung, Tayvan
Size bir metro istasyonunun sevgi ve hoşgörü yayma misyonu edindiğini söylesek şaşırır mıydınız? Tayvan’ın Kaohsiung kentinde bulunan Formosa Bulvarı Metro İstasyonu, birçok yönden ilgi çekici bir durak. ‘Işık Kubbesi’ olarak bilinen bu istasyon, dünyanın en büyük cam eseri olarak anılıyor. Bir hayli etkileyici olan bu istasyonun mesajı sevgi ve hoşgörüye dayanıyor. Formosa Bulvarı Metro İstasyonu’nda ateş, su, hava, toprak elementleri insan yaşamının döngüsüne işaret edecek şekilde tasarlanmış. İtalyan sanatçı Narcissus Quagliata tarafından tasarlanan istasyonun tamamlanması dört yıldan uzun bir süreyi bulurken görkemli kubbenin çapı 30 metrenin üzerinde. Sayısı 4.500’ün üzerinde olan renkli cam paneller ise Almanya’dan özel olarak getirilmiş.
Japon mimarlık firması Shin Takamatsu Architect ve Associates imzalı istasyonun bir diğer etkileyici özelliği ise sokak seviyesinden istasyona uzanan, camdan yapılmış dört farklı yaya girişinin olması. Girişi ve tasarımıyla dikkat çeken bu durağın en iyi fotoğraflarını çekebilmek için gün içi yoğunluğun az olduğu saatlerde orada olmalısınız.
Bund Sightseeing Tünel Metro İstasyonu – Şangay, Çin
Metro seyahatiniz sırasında görsel bir şov izlediğinizi düşünün; tünelde ilerledikçe değişen renkler ve bununla uyumlu müzik… Şangay’da bulunan Bund Sightseeing Tünel’de bu tam olarak mümkün! Adeta yer altında sanal tesis ambiyansı yaşatan tünelin özel multimedya efektleri sizi çok şaşırtacak. İki vagondan oluşan trenin bölmeleri tamamen şeffaf ve 360 derece görüş imkanı sağlıyor. Bildiğimiz metro vagonlarından da biraz farklı; kabloyla çekilen tam otomatik raylı araç sistemine sahip. Altı kanallı surround ses sisteminin kullanıldığı tünelde, seslerin geliş yönleri gerçekçi bir şekilde ayarlanıyor. 646,7 metre uzunluğa sahip tünelde ilerledikçe ışık şovları ve buna bağlı olarak ses efektleri değişiyor. Yalnızca iki durak arasında hizmet veren Bund Sightseeing Tüneli, Pudong Bölgesi’nin Bund ve Lujiazui Bölgesi’ni birbirine bağlayan Huangpu Nehri’nin altından geçiyor.
Komsomolskaya İstasyonu – Moskova, Rusya
Birçok istasyonunda göz alıcı mimari detaylara sahip Moskova metrosu, yaklaşık 100 yıldır şehre hizmet veriyor. ‘Yeraltı Halk Sarayları’ olarak anılan bu istasyonların birçoğundan müze gezer gibi keyif alacağınızı düşünüyoruz. Zamanla genişleyen ve ağı büyüyen Moskova Metrosu’nun mutlaka görülmesi gereken istasyonlarından biri Komsomolskaya istasyonu. Adeta tarihi bir saray binasına benzeyen bu istasyon, 1952 yılında Ressam Pavel Korin ve Mimar Alexey Schusev’in ortak çalışmaları ile tasarlanmış. İstasyon tasarımı barok mimarisinin güçlü etkisinde başlamış olsa da Stalinist tarz ile tamamlanmış; hatta tasarımcıları Stalin ödülüne layık görülmüşler.
Rus özgürlük ve bağımsızlığını tasvir eden 8 büyük mozaik ile bezenmiş olan Komsomolskaya istasyonunun altın sarısı panolarında Sovyet Devrimi’nde rolü olan generallerin hikayeleri anlatılıyor. Üç tonozlu derin yapısı, etkileyici sütunları, ihtişamlı avizeleri ve kabartmalı süslemeleri ile göz kamaştıran bu istasyon için geçmişe açılan bir kapı diyebiliriz. Tüm görkemini ve zarafetini iliklerinize kadar hissedeceğiniz istasyonda fotoğraf çekmenize izin veriliyor hatta zeminde en iyi açıyı işaret eden fotoğraf çekim noktalarını gösteren işaretler dahi bulabilirsiniz.
T-Centralen Metro İstasyonu – Stockholm, İsveç
Yer altında sanat turuna çıkmaya hazır mısınız? Stockholm metrosu, resimden heykele, enstalasyonlardan rölyeflere kadar birçok sanat eserine yer verdiği 90 istasyonuyla dünyanın en uzun sanat galerisi olarak gösteriliyor. Farklı alanlardan 150 sanatçının imzasının yer aldığı şehir metrosunda her yeni istasyonda farklı bir dünyaya ulaşıyorsunuz. Üç farklı hattın buluştuğu ana aktarma merkezi olan T-Centralen Metro İstasyonu’nun tasarımı sanatçı Per Olof Ultvedt’e ait. Mavi rengin hakim olduğu istasyonda büyük mavi ve beyaz çizgiler, tavanlar ve duvarların yanı sıra mozaiklerle süslenmiş rustik kemerleri ve sütunları da süslüyor. İsveç’in en kalabalık istasyonunda mavi rengin huzur veren etkisi modern yaşamın heyecanını bir anlığına da olsa sakinleştiriyor. Sade atmosferin hakim olduğu istasyonu seyre dalmışken treninizi kaçırmayın…
Plac Wilsona – Varşova, Polonya
Varşova’nın M1 metro hattının bir parçası olan Plac Wilsona istasyonu kentin kuzeyindeki Wilson Meydanı’nın tam altında yer alıyor. Polonyalı Mimar Andrzej M. Choldzynski’nin tasarımı olan istasyon, yolcularda son derece farklı hisler uyandırıyor. Tavanı farklı renklerde elipslerle kaplı istasyona adım attığınızda kendinizi dev bir UFO’nun içinde gibi hissedebilirsiniz. Birçok ödülü olan Plac Wilsona, 2008 yılında Kopenhag’da düzenlenen Metro Rail Konferası’nda ‘Dünyanın En İyi Metro İstasyonu’ ödülünü kazanırken 2014 yılında CNN, bu istasyonu Avrupa’nın en etkileyici metro istasyonları listesine ekledi.
Staromestska Metro İstasyonu – Prag, Çek Cumhuriyeti
Baştan söyleyelim, bu istasyon tripofobiden muzdarip olanlara kesinlikle hitap etmiyor. Prag’daki istasyonun duvarları tıpkı bir baloncuklu ambalajın arka yüzüne benziyor. Aydınlık ve modern bir tasarıma sahip, optik illüzyonlu Staromestska Metro İstasyonu tam da Prag’ın kalbinde yer alıyor. Eski şehir olarak anılan bölgede bulunan durak, Karl Köprüsü’ne çıkıyor. Mimar Lubomír Hanel tasarımında tavan ve duvarları adonize alüminyum panellerle kaplamayı tercih ederken sütunlar beyaz mermerle bezeli. Karakteristik özelliğe sahip olan istasyon, çok renkli duvar kaplaması ve çağdaş yapısıyla dikkatleri çekiyor.
Bu istasyonun bir diğer ilgi çeken yanını daha paylaşalım; sizi tam 533 basamaktan oluşan dik merdivenler bekliyor! Avrupa Birliği ülkeleri içinde en uzun yürüyen merdivene sahip istasyonun bu kadar derinde olmasının bir nedeni var elbette. Prag şehir metrosunun inşası sürerken dönemin tarihi koşullarına göre ülkenin olası nükleer bombaların hedefi olacağından korkuluyordu ve metro istasyonları gerekli durumlarda sığınak olarak kullanılabilirdi. Bu nedenle de metro istasyonu oldukça derinde.
Westfriedhof – Münih, Almanya
Münih Metrosu, bir diğer adıyla U-Bahn, bir metrodan çok daha fazlası! Hemen her istasyonda yolculara renkli ve sıra dışı bir tasarım sunan şehir metrosu yerli halkın yanı sıra turistlerin de dikkatini çekiyor. Bunlardan biri olan Westfriedhof istasyonunda mekan algınız değişerek kendinizi son derece sıradan bir mağaranın içinde gibi hissedebilirsiniz ancak bu istasyonun alametifarikası ilgi çekici aydınlatma sistemi. 1998 yılında açılışı yapılan istasyona, 2011 yılında ışık şairi olarak anılan Endüstriyel Tasarımcı Ingo Maurer’ın eli dokundu.
Her biri 3,9 metre çapında ve ortama mavi, kırmızı, sarı ışık yayan 11 lambayla donatıldı. Kabul edelim, son derece alışılmışın dışında olan bu devasa lambalar altında metro bekleme deneyimi oldukça farklı… İlgi çekici ambiyansı nedeniyle sık sık reklam ajansları tarafından kullanılan bu istasyonun tasarımdaki bir diğer önemli nokta, pürüzlü tünel duvarlarının mekanın geri kalanıyla oluşturduğu kontrast. Devasa lambalardan yayılan renkli ışıklar da bu zıtlığı harikulade bir şekilde vurguluyor.
Arts Et Metiers Metro İstasyonu – Paris, Fransa
Fransa’nın başkenti Paris’te bulunan Arts Et Metiers metro istasyonu, tıpkı şehrin kendisi gibi son derece belirgin bir karaktere sahip. 1904 yılında hizmet vermeye başlayan Paris metrosunun 1935 yılında açılan bu istasyonu bugünkü etkisine 1994 yılında kavuştu. Bu tarihe kadar tipik beyaz fayans kaplı olan istasyonun kaderi Belçikalı karikatürist ve sahne tasarımcısı François Schuiten ve Fransız senarist Benoit Peeters iş birliğinde yeniden tasarlanması ile değişti. İstasyon, dünyaca ünlü yazar Jules Verne’in eserlerine çağrı yapan simgeleriyle son derece modernist çizgiler taşıyor.
Her şeyin mümkün olabileceğini; makinelerin, buharların ve insanların birlikte evrimleşerek yeni bir dünya yaratacaklarını savunan steampunk akımına övgü olarak tasarlanan istasyon, teknik ilerlemenin bir sembolü haline gelen alanlardan biri. Arts Et Metiers’daki platform tüneli, lomboz ve açık cıvatalarla birleştirilen bakır kaplamayla kaplı. Görenleri kendisine hayran bırakan istasyon, kesinlikle Verne’in Denizler Altında Yirmi Bin Fersah romanındaki denizaltı Nautilus’la benzerlik taşıyor!
Sao Bento İstasyonu – Porto, Portekiz
Porto, zarif köprüleri, büyüleyici evleri ve tarihi dokusuyla oldukça büyüleyici bir şehir. Tarih ve estetiğin bir arada buluştuğu Sao Bento istasyonu da bu efsanevi güzelliğe sahip noktalardan. Her gün binlerce kişinin geçtiği Sao Bento’nun her adımı, şehrin tarihini yansıtan ayrıntılarla dolu. Cephesinde heyecanınızı cezbeden özel bir detay olmasa da içini süsleyen yaklaşık 20 bin kadar azulejo yani Portekiz çinisi için aynı şeyi söylememiz mümkün değil.
Sanatçı Jorge Colaço’nun çoğunluğu mavi beyaz renkte olmak üzere 22 bin çiniyle kapladığı duvarlar Valdevez Savaşı ve Ceuta’nın Fethi gibi Portekiz tarihindeki büyük savaşları ve pastoral sahneleri yansıtıyor. O kadar ince detaylara sahipler ki döşeme işinin tamamlanması bile 11 yıldan fazla zamana yayılmış. Müze işlevi gören yapı, gün içinde oldukça yoğun ziyaretçiye sahip istasyonlardan biri. Sao Bento’yu görmek kesinlikle Porto’da yapılacak en büyüleyici şeylerden biri
Toledo Metrosu – Napoli, İtalya
Napoli Metrosu inşaatı 1911 yılında başladı, yıllar boyu yeni hatlar ve platformlar eklenerek büyüdü. 2000’li yıllarla birlikte farklı bir gelişim seyreden şehir metrosu, tasarımı ve yerleşimi çağdaş sanatçı ve mimarlara emanet edildi. Yenilikçi ve cesur bir plan olan ‘Sanat İstasyonları’nda 90 İtalyan ve uluslararası sanatçıya ait 180’den fazla eser 1 ve 6 numaralı metro hatları üzerindeki istasyonlarda sergileniyor. İlhamını su ve ışıktan alan Mimar Oscar Tusquets Blanca tarafından tasarlanan Toledo İstasyonu bunlar arasında dikkatleri toplayan durakların en başında geliyor. Işık enstalasyonlarının yer aldığı üst salonlarda Güney Afrikalı sanatçı William Kentridge’in iki büyük mozaiği bulunuyor.
Yürüyen merdivenlerin üzerinde yer alan mavi beyaz karoların dalgaları, fraktal ışığa benziyor ve bir metro istasyonunun yürüyen merdivenlerinden okyanusun derinliklerine dalmışçasına etki yaratıyor. Napoli’de geçireceğiniz yalnızca bir-iki gününüz bile olsa, metroya binmek ve istasyonlarını keşfetmek için mutlaka zaman ayırın.