Farklı sanat dallarının birbiriyle olan keyifli ilişkisini izlemeye oldukça alışkınız. Hatta sanat dalları sadece kendi içlerinde ilişkilenmemiş, bazı bazı sosyal disiplinlerden dahi etkilenmiştir. Örneğin yaşayan en ünlü ressamlardan Peter Doig, tablolarını resmederken gazete kupürlerinden ve film sahnelerinden esinleniyor. Kısa bir süre önce son sergisini konuştuğumuz Leyla Emadi ise yazıyı eserlerinde çeşitli biçimlerde kullanıyordu. Şair ve ressam Bedri Rahmi’nin üzerine dizeler yazdığı resimleri, Abidin Dino’nun resimden heykele çok yönlü eserleri, tablolardan ilham alınarak çekilmiş onlarca film derken örneklerimiz say say bitmez… Bugünlerde ise sanat, belki de kendine çok uzak görünen bir disiplinle dirsek temasında olmaktan çekinmiyor ve teknoloji artık yaşam pratiğimize girmekle kalmayıp sanat eserlerine de dâhil oluyor. Verileri, üç boyutlu figürleri, teknolojinin sunduğu nimetleri sanatla harmanlayan dünyaca ünlü medya sanatçımız Refik Anadol, şimdilerde üçüncü kişisel sergisi “Makine Hatıraları: Uzay”ı sanatseverlerle buluşturuyor.
Refik Anadol, kişisel sergisi “Makine Hatıraları: Uzay”da astronomik çalışmaların insanlık tarihindeki yerini gözler önüne seren ve uzayla ilgili verilere ışık tutan kavramsal bir çerçeve sunuyor. Sanatçı, 60 senelik NASA arşivlerini görselleştirip sanatsal bir bakışla şekillendirilmiş. “Hatıralar” ve “Düşler” başlıklı iki bölümden oluşan sergide insanlığın uzay keşifleriyle olan ilişkisini başka bir bakış açısıyla sanatseverlerle buluşturuyor. İlk bölüm “Hatıralar”da, uzay teleskopları ve uydular tarafından kaydedilen iki milyondan fazla görüntüden yararlanılıyor. Teleskopların ve uydu görüntülerinin “hatıraları” olarak kurgulanan bölüm, seyircilerin verilerle etkileşime girmesine olanak sağlıyor. İkinci bölüm olan “Düşler” bölümündeyse üç boyutlu veri heykelleri ve yapay zekâ sineması enstalasyonu yer alıyor. Sergi, PİLEVNELİ Dolapdere’de 19 Mart-25 Nisan tarihleri arasında sanatseverle buluşacak. Pazar günleri hariç her gün 10.00-18.00 saatleri arasında sergiyi ücretsiz bir şekilde ziyaret etmek mümkün.
Anadol, insan hafızasını, müze arşivlerini, doğa görüntülerini ve daha pek çok şeyi datalar ve teknolojik olanakları kullanarak sanat eserlerini oluşturuyor. Bizler de, sanatçının birkaç sergisini sanatseverler için derledik.
Eriyen Hatıralar
Elbette sanatçının teknolojiyle ilişkili tek sergisi “Makine Hatırları: Uzay” değil. Üç sene önce yine PİLEVNELİ Dolapdere’de sergilenen ve sanatçının ikinci kişisel sergisi olan “Eriyen Hatıralar” da benzer bir sanat anlayışıyla hazırlanmış. Anadol, bu sergisinde ileri teknolojinin imkânlarını kullanarak anıları etkileyici görsellere dönüştürüyor. Sanatçı, Kaliforniya Üniversitesi’nin nöroloji laboratuarında, insan beyni ile zaman arasındaki süreçleri ölçümleyen bir veri sensörü makinesi aracılığıyla toplanan verileri algoritmalara dönüştürmüş. Sonuç olarak da insanoğlunun anıları, üç boyutlu heykel ve tuvaller, dev boyutlarda LED ekran, projeksiyon eşliğinde sanatseverlerle buluşturulmuş. Başkalarının anılarına bu kadar yakından şahit olduğumuz bu sergiyi yazarken Orhan Veli’nin “Dokunabilir misiniz/ gözyaşlarıma, ellerinizle?” dizesi düşüyor aklıma. Öyle ki artık sevdiklerimizin hüznüne ya da gözyaşlarına dokunmayı değil, belleklerine ve anılarına da ellerimizle dokunabilme ihtimalini tecrübe ediyoruz.
Kuantum Hatıraları
Geçtiğimiz sene, dünyanın en çok ziyaret edilen sanat galerilerinden biri olan National Gallery of Victoria’da sergilenen “Kuantum Hatıraları”, sanatçının yine insanlığı ve teknolojiyi bir araya getirdiği bir sanat çalışması olmuş. Anadol, bu sergisinde yapay zekâ aracılığıyla yaklaşık 200 milyon doğa ve manzara görüntüsünü işleyerek paralel bir dünyanın olasılığını keşfetmek için araştırma verileri ve algoritmaları kullanmış.
Arşiv Rüyası
“Arşiv Rüyası”, Anadol’un 2017’de Salt Galata’da sanatseverlerle buluşan çalışması. Anadol, SALT Araştırma arşiv koleksiyonlarındaki 1.700.000’i aşkın belgenin her birini, özelliklerine göre makine zekâsıyla sınıflayan algoritmalarla bir medya enstalasyonunda görselleştirmiş. Böylece bu zengin belge birikimini, izleyicinin tümüyle çevrelendiği bir mekânda çeşitli açılardan inceleme, değerlendirme ve yorumlama imkânı sunulmuş. Bu yeni mekânsal deneyim Google Artists ve Machine Intelligence programı kapsamında üretilmiş. Çok geniş bir sanat arşivi, daha önce hiç deneyimlenmemiş bir halde sanatseverlerle buluşturulmuş.
Sanıyoruz ki John Constable, yüzyılı aşkın bir süre önce “Resim, hissin bir diğer anlamıdır” derken bu sanat dalının hislere ve anılara bu kadar yakın olacağını düşünmesi imkânsızdı. Şimdiyse bizler, teknolojinin bizi ve Refik Anadol’un sanat eserlerini daha nerelere götüreceğini sınırsız bir düş gücüyle bekliyoruz.