
Lezzetiyle damakları çatlatan bazı yemeklerin arkasında kimi zaman başarılı bir şef kimi zamansa bir balerin var. Adını tarihi figürlerden alan 10 ikonik yemek ve şaşırtıcı hikayeleri.
Yemek ve şöhret ilişkisi uzun ve iç içe geçmiş bir tarihe sahip. Şefler ünlü kişilere ithafen yarattıkları yemeklere onların adını verirler. İster doyurucu bir tatlı, ister ana yemek ya da basit bir atıştırmalık olsun bu yemekler ismini paylaştığı ünlü isimlere bağlayan hikayeler taşırlar. Adını tarihi figürlerden alan 10 ikonik yemek ve onların ilginç hikayeleri tüm lezzetiyle karşınızda.
Hikayeleriyle Öne Çıkan 10 Yemek
Pavlova Tatlısı

Ne demişler tatlı yiyelim tatlı konuşalım, biz de listemizi pavlova ile açalım. Hafif ve kabarık pavlova, beze, krema ve meyvenin mükemmel birleşiminden ortaya çıkan ve ünlü Rus balerin Anna Pavlova’ya bir övgü niteliğinde yaratılmış bir tatlı. Hafifliği ile büyüleyici bir etkiye sahip bu lezzetin reçetesinde balerinin zarif performansları ile narin tütülerinden ilham almış. Dışı çıtır, içi yumuşak beze tabanı üzerine krema ve taze meyvelerle hazırlanan hafif ve zarif bir tatlının kökeni konusunda Avustralya ve Yeni Zelanda arasında hâlâ süregelen bir rekabet olsa da günümüzde daha çok Yeni Zelanda’nın ulusal tatlısı kabul ediliyor. Gerçek kökeni neresi olursa olsun pavlova her iki ülkede de ikonik ve çok sevilen bir tatlı.
İstanbul’un En İyi Pizzacıları
İstanbul’un En İyi Kruvasan Mekanları
En İyi Meksika Mutfağı Nerede Yenir?
Nachos

Meksika yemeklerinin göz bebeği Nachos’suz bir dünya hayal etmek zor… Zengin hayal gücünüze ya da klasik mutfak anlayışınıza göre nachos keyfinizi süsleyebileceğiniz sonsuz sayıda yaratıcı malzeme var. Oysa bu damak çatlatan lezzetin kökeni sadece 1943 yılına dayanıyor.
Rivayete göre Piedras Negras adlı bir kasabada alışveriş yapan bir grup kişi günün sonunda yiyecek bir şeyler aramış ama pek bir şey bulamamış. Ta ki girişimci bir restoran çalışanı imdada yetişip hepimizin bugün çok sevdiği bu basit ama lezzetli yemeği hazırlayana kadar. O çalışan, eline birkaç tortilla cipsi alıyor, üzerine peynir ve jalapeno ekleyerek servis ediyor. Bu çalışanın adı Ignacio Anaya Garcia. Takma adı ise tam da tahmin ettiğiniz üzere, Nacho. Hazırladığı yemek büyük bir başarı yakalıyor ve hızla sınırları aşarak ün kazanıyor. Gerisi ise, herkesin bildiği gibi tüm dünyada tarihe geçen bir lezzet fırtınası.
Sezar Salata

Ana yemek statüsüne sahip salata denildiğinde birçok kişinin aklına diğer hepsinden önce Sezar Salata gelir. Ama biz öncelikle bariz bir yanlışı düzeltelim; Sezar salatasının Julius Caesar ile hiçbir alakası yok, ancak İtalya ile bir bağlantısı var. Bunu açıklamak için zamanı geriye alıp 1920’lere gidiyoruz.
1920’de Amerika’da Alkol Yasağı (Prohibition) başladığında, birçok kişi bu yeni yasaları aşmanın kolay bir yolu olarak Meksika’ya gitmeyi tercih etti. Bu dönemin en popüler duraklarından biri ise Tijuana’daki Caesar’s Palace restoranıydı. Mekanın sahibi Caesar Cardini idi ve bugün adını taşıyan ünlü salatayı icat eden kişi de ta kendisiydi. Yemek dünyasında tarihinin kesin olarak bilindiği ender tariflerden biri olan Sezar salatası, 1924’te ortaya çıktı. Cardini’nin restoranının çok yoğun olduğu bir günde mutfaktaki stoklar tükeniyor ancak müşteriler hâlâ yemek istiyordu. İtalyan asıllı bir göçmen olan Cardini elinde kalan malzemelerle bu salatayı hazırladı. Büyük bir hit oldu ve Cardini, bunun sayesinde sadece yeni bir restoran açmakla kalmadı, aynı zamanda restoran işinden tamamen çıkıp salata sosu işine girdi.
Fettucine Alfredo

Dünya tarihinin en ikonik yemeklerinden biri olan Fettucine Alfredo’nun orijinal versiyonu inanılmaz derecede basit ve ortaya çıkış hikayesi ise gerçekten iç ısıtıcı. Fettuccine Alfredo, adını şef Alfredo Di Lelio‘dan alıyor. Di Lelio, bu yemeğin ilk versiyonunu zor bir hamilelik süreci geçiren ve doğum sonrası gücünü geri kazanmaya çalışan eşi için hazırlamış ve tarif yalnızca makarna, Parmesan peyniri ve tereyağından oluşan basit ama besleyici bir yemek.
Daha sonra Hollywood çifti Douglas Fairbanks ve Mary Pickford Roma’ya geldiklerinde Alfredo onlara da bu makarnayı servis ediyor ve bu makarna çifte o kadar lezzetli geliyor ki döndüklerinde tüm ünlü arkadaşlarına bu yemekten bahsediyorlar. 1920’lerde Hollywood yıldızlarının tıpkı günümüzde olduğu gibi trend belirleyici olduklarını hesaba katarsak bu yemeğin Amerika’da yeniden yorumlanarak krema eklenmesi, şefe ithafen Alfredo adıyla anılması ve klasikleşmesi hiç de şaşırtıcı olmasa gerek.
Beşamel Sos

Bir düşünsenize yemeklerinize son dokunuşu yaptığınız beşamel sosunun hiç keşfedilmemiş olduğunu… Ne kadar da tatsız olurdu. Neyse ki 17. yüzyılda tüm dünyayı etkisi altına alan bu sosla damak tadının seyri değişti. Beşamel sos her ne kadar Fransız mutfağının en temel ve klasik soslarından biri olarak kabul edilse de kökeni konusunda farklı teoriler bulunuyor. Bugün bildiğimiz haliyle Fransız mutfağıyla özdeşleşmiş olsa da kökenlerinin İtalyan mutfağına dayandığını savunanlar da var. En güçlü rivayete göre yoğun beyaz sos, Louis de Béchamel tarafından icat edildi ve bu nedenle onun adını aldı. Béchamel, Fransa Kralı XIV. Louis’nin sarayında görev yapan bir saray mensubuydu ve hazırladığı bu sos kısa sürede mutfak dünyasının ve dilimizin ayrılmaz bir parçası haline geldi.
Eggs Benedict

Herkesin yakından tanıdığı bir tat olmasa da bilenlerin pek bir sevdiği Eggs Benedict’in de ilgi çekici bir hikayesi var, bunlardan biri New Yorklu bir borsa simsarı olan Lemuel Benedict’in hikayesi. Rivayete göre 1894 yılında Lemuel Benedict, New York City’deki Waldorf Hotel’e girerek akşamdan kalmalığını geçirecek bir kahvaltı arıyordu. Kendisini toparlamasına yardımcı olacak özel bir kahvaltı istedi ve otelin şefi, kızarmış İngiliz muffin ekmeği, poşe yumurta, Kanada jambonu ve Hollandez sosundan oluşan bu özel yemeği hazırladı. Şef, bu lezzetlerin ve dokuların mükemmel bir uyum sağladığını düşünüyordu. Yemek büyük bir hit oldu ve Waldorf Hotel menüsüne eklendi. Zamanla tüm dünya tanıdı ve günümüzde kahvaltı ve brunch sofralarının en lezzetli alternatiflerinden biri haline geldi.
Sandviç

Açlık bastırır, ara öğün ya da şöyle dopdolu malzemesiyle mükemmel doyurucu bir öğün olarak tüketilir ve günün her saati yenilebilir… Neden mi bahsediyoruz, elbette sandviçten. Mütevazı sandviç, adını İngiltere’deki Sandwich şehrinden alıyor. 18. yüzyılda John Montagu, Sandwich Kontu unvanına sahipti. Tutkulu bir kumarbazdı ve saatlerce oyun masasından kalkmadan vakit geçirebilirdi. Bir gün oyuna o kadar kendini kaptırdı ki yemek yemek için bile masadan ayrılmak istemedi. Bunun üzerine uşağından iki dilim ekmek arasına yerleştirilmiş et dilimleri getirmesini istedi. Böylece bir eliyle oyun oynamaya devam ederken, diğer eliyle kolayca yemek yiyebilecekti. Ekmek arasına et koyup yeme fikri hızla yayıldı ve zamanla sayısız çeşidi olan sevilen ve çok yönlü bir yiyecek haline geldi.
Sacher Pasta

Viyana’nın efsanevi çikolatalı pastası Sacher, Avusturya mutfağının en ünlü tatlılarından biri olarak kabul ediliyor. Hikayesi ise şöyle… 1832 yılında Prens Metternich’in misafirleri için özel bir tatlı hazırlanması istenir. Ancak saray mutfağının baş aşçısı hastadır ve bu görev 16 yaşındaki çırak Franz Sacher’e kalır. Genç aşçı, bugün bile büyük bir ünü olan çikolatalı kek ve kayısı reçeli kombinasyonunu yaratarak Sacher’i ortaya çıkarır.
Peki, neden bu kadar ünlü, işte orası özel lezzet sırrında yatıyor çünkü Sacher’in orijinal tarifi gizli tutuluyor ve bu formül yalnızca Viyana’daki Hotel Sacher’de servis ediliyor. Çikolata ve kayısının eşsiz uyumunun canlı örneği bu pastanın nemli çikolatalı kek katmanları, ince bir kayısı reçeli tabakası ile birleşerek yoğun çikolata sosuyla kaplanıyor. Bu pasta hakkında ilginç bir bilgi daha paylaşalım, her yıl 5 Aralık ‘Dünya Sachertorte Günü’ olarak kutlanıyor ve Viyana’da her yıl binlerce insan orijinal Sachertorte’yi tatmak için Hotel Sacher‘e akın ediyor.
Pizza Margherita

Bir dilim pizzaya kim hayır diyebilir? Klasik İtalyan pizzası Pizza Margherita’nın tarihi, 1889 yılına dayanıyor. O dönemde bir fırıncıdan Savoy Kraliçesi Margherita onuruna özel bir pizza yapması istendi. Fırıncı, İtalya bayrağının renklerini taşıyan bir pizza hazırladı: Kırmızıyı domates, beyazı mozzarella ve yeşili fesleğen sembolize etti. Sonunda bu pizza Kraliçe Margherita’nın adıyla anılmaya başlandı ve günümüzde “Pizza Margherita” olarak bilinen klasik lezzet ortaya çıktı.
Ali Nazik Kebabı

Ali Nazik kebabının adını 16. yüzyılda Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim’e sunulan bir yemekten aldığı rivayet ediliyor. Efsaneye göre Osmanlı ordusu sefer sırasında Gaziantep’e gelir ve burada yöresel lezzetler padişaha sunulur. Yoğurt ve közlenmiş patlıcanın eşsiz uyumuyla hazırlanan yemeği tadan Yavuz Sultan Selim, bu lezzeti çok beğenir ve “Hangi eli nazik yaptı bunu?” diye sorar. Bu söz zamanla halk arasında değişerek, “Ali Nazik” olarak anılmaya başlar. Böylece yemek Ali Nazik kebabı adını alır. Geleneksel olarak közlenmiş patlıcan, süzme yoğurt, sarımsak ve baharatlarla hazırlanan tabanın üzerine tereyağında kavrulmuş kuşbaşı et eklenerek servis edilen bu lezzet, günümüzde Gaziantep mutfağının en ünlü yemeklerinden biri.