31 Ocak’ta Galataport’ta açılan Roka, İstanbul’un trend mekânlarından biri olmaya aday.
Robata(ro), çevresinde arkadaşlarla güzel yemek ve içeceklerin paylaşıldığı, sıcak, içten ve her şeyi kucaklayan bir enerji ortamı (ka) anlamına geliyor. 2004 yılında Rainer Becker tarafından kurulan Japon robatayaki restoranı ROKA da ismini buradan alıyor. 2004’ten bu yana Londra’daki 4 restoranın yanı sıra dünyanın çeşitli şehirlerine Japon mutfağını götüren ROKA, 31 Ocak itibariyle İstanbul’da da kapılarını açtı; bundan böyle ROKA’nın bir adresi de İstanbul’u kucaklayan manzarasıyla GALATAPORT’ta.
Restoranın en meşhur yanı ve hatta ana mutfağı “robata” adı verilen Japon ızgarası etrafında oluşuyor. Robata geleneği, Japonya’nın kuzey kıyılarındaki balıkçıların tuttukları balıkları geleneksel pişirme yöntemleriyle ve farklı kömürlerle pişirdikten sonra kürekleri aracılığıyla diğer balıkçılarla paylaşmalarından geliyor. Bu gelenekten geldiği için restoranda misafirler açık mutfak etrafında farklı pişirme tekniklerini izleyebiliyorlar.
Restoran, ROKA’nın executive şefi Hamish Brown tarafından hazırlanan menüsünde ROKA’nın ödüllü imza yemeklerini sunuyor. Susamlı miso ve palamut talaşı ile kızarmış patlıcan salatası, karabiber sirke sos ile dana eti ve zencefilli Japon mantısı, közlenmiş biber soslu yengeç ve eryngii mantarlı ve wasabi ponzu soslu antrikot bu menüdeki özel lezzetlerden bazıları.
Restoranın tasarımı ise Japon mimar Noriyoshi Muramatsu’nun imzasını taşıyor: Toprak tonlarının doğal dokularına organik renk cümbüşlerini taşıdığı iç mekân sıcak ve misafirperver bir ortam sunuyor. Ödüllü Japon lezzetlerini tatmak oldukça keyifli hiç şüphesiz; işin en iyi yanı ise tüm bu lezzetleri ROKA’nın Boğaz’a açılan terasında deneyimlemek.