fbpx

Saatolog.com.tr

Saatolog.com.tr Logo

Omega CEO’su Raynald Aeschlimann ile Yeni Modeller Üzerine

11 Mart 2022
Omega CEO’su Raynald Aeschlimann ile Yeni Modeller Üzerine

Yüksek saatçiliğin lider markalarından Omega’nın CEO’su Raynald Aeschlimann, bizim de katıldığımız grup röportajında geçtiğimiz günlerde tanıtılan 2022 Omega saatleri hakkındaki soruları yanıtladı. Renkli, doğal taşların ve kadın saatlerinin artışının görüldüğü koleksiyonda olduğu gibi röportajın da en öne çıkan modeli Seamaster Planet Ocean Ultra Deep’ti.

Omega Ceo’su Raynald Aeschlimann Ile Yeni Modeller Üzerine
Omega Ceo’su Raynald Aeschlimann Ile Yeni Modeller Üzerine

Omega’nın kendi tarihinden bakıldığında bu yeni modellerin önemi hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?

Oldukça yerinde bir soru. Yeni serimiz Speedmaster’ 57, pazartesi günü tanıtıldığından beri oldukça ilgi gören ve başarılı bir seri oldu. Çünkü insanlar bu seriyle birlikte gerçekten tarihle bağ kuran bir vintage his yakalayabildiler. Hepiniz de bildiği gibi geçmişimizle olan bağımız bizim için gerçekten çok önemli. Bunu başlıca iki sebep etrafında anlatabilirim. Bizim gibi lüks markaların geçmişte olup biteni göz ardı etmeleri yapılacak en büyük hatalardan biridir. Burada söylemek istediğimiz geçmiş yıllarda ürettiklerimizi aynı şekilde tekrar etmemiz gerektiği değil, oradan ilham alıp modernize ederek yeni modeller üretmek. Kendi tarihimize baktığımız vakit gördüğümüz tüm kült modeller, ilerlememize ve yeni modeller yaratırken yaratıcılığımızı artırmamızda ilham kaynağı oluyorlar.

“Seamaster Planet Ocean Ultra Deep, kilometre taşı olan bir seri.”

Tam da bu noktada, bugün sizlerle Ocean Ultra Deep serisini paylaşmaktan müthiş gurur duyuyorum, çünkü bana göre bu, kusursuz bir Omega saati, yalnız Seamaster bile demiyorum. Çünkü Ultra Deep serisinde ikonlarımıza ve en ileri seviyedeki teknolojilere yer verdik. Aynı zamanda tasarımında ikonik Seamaster özelliklerini de taşıyor. Saatin tasarımının epeyce önemli olduğunu düşünüyorum, fakat Ultra Deep yalnız bir konsept saat değil. Kimi zaman çok ihtişamlı tasarımı olan etkileyici saatler görürsünüz, fakat teknik özellikleri göründüğü kadar ihtişamlı değildir. Omega’nın tarihine baktığımızda hem tasarım hem de teknik açıdan son derece açık ve düzgün saatler ürettiğimizi görüyoruz. Ultra Deep serisi de bünyesinde pek çok teknolojik yeniliği barındıran bir saat, fakat aynı zamanda Omega’nın geçmişine de son derece bağlı. Seamaster Planet Ocean Ultra Deep kilometre taşı olan bir seri, ki bununla çok gurur duyuyorum. Şunu da eklemek istiyorum; saatte 6.000 metreye kadar su geçirmez teknolojisi ve materyal kullanımında da yenilikleri mevcut. En nihayetinde ise saati bileğinizde gördüğünüzde bir Seamaster taktığınızı hissediyorsunuz.

Omega Ceo’su Raynald Aeschlimann Ile Yeni Modeller Üzerine
Seamaster Planet Ocean Ultra Deep

Yeni tanıtılan saatler renk kullanımı açısından epeyce zengin. Omega’da renklerin rolü nedir?

Renklerin rolü hem saat sektöründe hem de Omega’da üzerine çok konuşulan bir mesele olmuştur hep. Hatta çok iyi hatırlıyorum, neredeyse 20 sene önce ilk Planet Ocean saatlerinden birinde turuncu bir bezel üretmiştik. Öyle ki sektör ve Omega gibi markalar bir süreden beri buna dahil olmuş durumda. Ki zaten saat üreticilerini bir yandan lüks aksesuarlar yapan kimseler olarak da değerlendirebiliriz. Öte yandan saatin yapım aşamasına baktığımızda mesela emayenin oluşumu oldum olası feminen, hassas ve renkli bir kısımdır. Aslında bu aşamada tasarımlar yaparken bizi ürünlerimizde renkleri nasıl kullanabiliriz diye de düşünmeye itti. 25 sene önce Speedmaster Schumacher’ı ürettiğimizde kırmızı, sarı ve mavi kadranlarla üretmiştik mesela. Bugüne geldiğimizde renk kullanımını daha çok artırdık ve bunu yalnız yakutlar ya da safirlerle yapmıyoruz. Rengi, kullandığımız materyalin de bir parçası haline getiriyoruz. Tüm bunların yanı sıra, günümüzde renk kullanımı hususunda bir artış olduğunu da söylemek mümkün. Fakat yine de önemli olan, saatte kullanacağınız doğru rengi ve malzemeyi bulmak. Constellation ya da De Ville serilerindeki renkli, sedef kadranlı saatlerimizde yaptığımız şey yalnız rengârenk parçalar tasarlamak değil, bizler aynı zamanda birer lüks saat üretiyoruz. Constellation 28 serisini örnek verebilirim; bu seride oldukça fazla renk kullanıldı. Öte yandan bu kadar renkli olması feminen bir yerde durduğu anlamına gelmiyor. Sizin de saatlerde gördüğünüz gibi cinsiyet fark etmeksizin herkes için oldukça ilgi çekiciler.

Omega Ceo’su Raynald Aeschlimann Ile Yeni Modeller Üzerine
Constellation 28 Mm

“Babalarının Speedmaster saatlerini gösteren kimseler oluyor ve bu saatler birer vintage parça gibi değil de daha çok modern bir saat gibi görünüyorlar.”

Seamaster, Speedmaster ve Constellation saatleri Omega’nın klasikleri. Bu serilerin yeni modellerinin bir önceki serilerdeki atalarıyla bağı neler sizce?

Omega bir lüks saat markası, bir moda markası değil. Yenilik konusunda öncü bir marka olsak da, bu sürekli bir değişim içinde olabileceğimiz anlamına gelmiyor. Pek çok açıdan uzun ömürlü olmamız gerekiyor. Söylemek istediğim şey şu; babalarının Speedmaster saatlerini gösteren kimseler oluyor ve bu saatler birer vintage parça gibi değil de daha çok modern bir saat gibi görünüyorlar. Bu da demek oluyor ki, altmış sene önce üretilmiş bir Omega saati bugün hâlâ modern bir saat görünümünde. Seamaster, Speedmaster ve Constellation saatlerinin bir DNA’sı var. Bizler de bu serideki saatleri, DNA’sına ve özüne dokunmadan modernize ediyoruz. Bana kalırsa Omega’nın başarısının altındaki temel husus da bu zaten. Daniel Craig’in “No Time to Die” filminde taktığı James Bond saatini örnek verebilirim. O model, halihazırda kült bir James Bond saatiydi. Filmin yapımcısı ve Craig’in yorumları üzerine temiz bir şekilde modernize ederek yeniden ürettik.

“Bundan sonra da markayı hep bir üst seviyeye çıkarmak için çalışacağız, tıpkı her zaman yaptığımız gibi. Ben buna ‘Omega’nın yolu’ diyorum.”

Tekrar Seamaster Planet Ocean Ultra Deep’e gelecek olursak, bu, 6.000 metreye kadar su geçirmez bir saat. Bu müthiş bir şey ve teknik olarak da zor olsa gerek. Siz ne düşünüyorsunuz?

Röportajın başında da söylediğim gibi Ocean Ultra Deep ikon modellerimizden biri. Yalnız tasarımıyla harika bir saat değil, mekanizmasında da teknolojinin en son imkânları kullanıldı. Bu yüzden her açıdan tam bir Omega saati. Her zaman, hem teknik hem de tasarım açısından kusursuz bir birleşiminin müşterilerimize sunabileceğimiz en iyi şey olduğu kanısındayım. Bu yüzden, üretim aşamasında da bu rekor kıran saati üretmek için 10 şirket bir arada çalıştı. Saatin geliştirilme aşamasındaki titizliğine baktığımızda tamamen Omega ruhunu yansıttığını söyleyebilirim. Bir saatte teknolojinin bu kadar üst düzeyde kullanılması konusunda hem ısrarcıyım hem de gurur duyuyorum. Çünkü teknolojiyi saatlere bu düzeyde entegre edemezseniz saat sektörünün lider markalarından biri olamazsınız. En nihayetinde 6.000 metre su direncine ulaşmak kolay bir şey değildi, fakat yine de bunu başarabilmek için çok uğraştık. Bu da, kendimizi bu işe ne kadar adadığımızın bir göstergesi. Bundan sonra da hep bir üst seviyeye çıkarmak için çalışacağız, tıpkı her zaman yaptığımız gibi. Ben buna “Omega’nın yolu” diyorum.

Omega Ceo’su Raynald Aeschlimann Ile Yeni Modeller Üzerine
Seamaster Planet Ocean Ultra Deep

Geçtiğimiz günlerde State of Industry raporu duyuruldu. Raporla ilgili fikirleriniz neler?

Bu analizler hakkında soru almak ve düşünmek bende hep merak uyandırmıştır, çünkü tüm bu veriler birçok tahmin üzerine şekillendiriliyor. Bazı markalar ürün gamlarındaki mücevherlerini dahil ediyorlar bu verilere, bazı markalar da ürün gamlarından başka parçaları. Yani, pek çok verinin bir araya geldiği bir analiz çıkıyor ortaya. Kendi açımızdan bu seneki verilere baktığımızda (2021 satışları) bugüne kadarki satış rekorunu kırdığımızı söyleyebilirim. Bu noktada benim için önemli olan şey, yalnız rakiplerimizin neler yapıp yapmadığını görmek değil, bir önceki senelerde neler yaptığımızı görüp oradan ilham alarak önümüzdeki yıllar için hedeflerimizi belirlemek.

Bir yandan tüm sektörlerce ilgi gören metaverse ve NFT dünyası var. Siz nasıl bakıyorsunuz bu alana?

Asla dahil olmayız gibi bir şey söylemiyorum, fakat bence burada önemli olan kim olduğun ve bu sanal dünyada ne sunabileceğin. Dediğim gibi asla içerisinde olmayız dediğim bir alan değil, fakat saat sektörü olarak içerisinde olduğumuz gerçekleri de gözetmek lazım. Belki daha moda temelli lüks parçalar bu evrene daha kolay entegre olabilirler, çünkü aynı anda her yerde bulunabilmeleri daha mümkün.

E-ticaretin artmasından dolayı çevrimiçi satışların Omega butiklerindeki satışları nasıl etkilediğini merak ediyoruz.

Bu noktada bizim için önemli olan husus, saatleri çevrimiçi ortamda da gerçeğe en yakın şekliyle müşterilerimizin deneyimleyebilmesini sağlamak. Bu yüzden çevrimiçi olarak yalnızca 12 pazarda mevcuduz. Bazı piyasalarda distribütörümüz yok ya da tamamlayıcı bir şekilde var. Mesela ABD’de çevrimiçi satışlar o kadar da tercih edilen bir yöntem değil, dokunarak ve görerek almak isteyen müşteriler daha yoğunlukta. E-ticaretin artmasıyla hiçbir butiğimizi kapattığımız oldu mu? Kesinlikle hayır. Hatta Noel’den hemen önce San Francisco’da yeni bir mağaza açtık. Çevrimiçi satışların gerçekten yeni bir yöntem olarak artık var olduğunu düşünüyoruz, fakat her bölgenin pazarına yayılabilecek bir şey değil. Bu yüzden dengeyi iyi yakalamamız gerekiyor.

Omega Ceo’su Raynald Aeschlimann Ile Yeni Modeller Üzerine
Seamaster Aqua Terra

Omega saatleri alabilmek için sırada bekleyen pek çok müşteriniz var. Marka olarak bu bekleme süresini kısaltmak için neler yapmayı planlıyorsunuz?

Geçen sene bir Speedmaster serisi ürettik ve hepsi teslim edilmiş durumda, gerçekten talebin çok fazla olduğu bir seriydi. Yeni serimiz Ultra Deep’e gelince, bu 10 parçayla limitli bir seri gibi olmayacak, amacımız dünyanın her tarafındaki tüm butiklerimize ve müşterilerimize bu saatleri teslim edebilmek. Bence burada şöyle ilginç bir nokta da var; bir saatin bütün üretim aşamaları İsviçre’de gerçekleştiriliyor. Öyle ki her şey İsviçre’de yapılıp buradan dünyanın farklı bölgelerine gönderiliyor. Ve gerçekten dünyanın her bir tarafında Omega saatleri bekleyen pek çok kimse oluyor. Burada da misyonumuz, bir Omega saatine sahip olma hissiyle bekleyen herkese saatlerini teslim etmek.

Omega’nın insanlarla kurduğu bağı nasıl buluyorsunuz?

Şirketimizin tüm paydaşları; çalışanları, yöneticileri, perakendecileri ve temsilcileriyle bir araya gelmeyi her zaman çok önemsiyoruz. Bu da yine Omega’nın DNA’sında olan özelliklerden biri. Her bir temsilcimiz direkt olarak Omega’yı temsil ediyor. Müşteri odaklı bir marka olduğumuz için her temsilcimizin bizimle aynı değerleri taşımasına çok dikkat ediyoruz. Bir marka olmak Milano ya da Dubai gibi yerlerde pahalı reklam afişleri üzerinde havalı isimlerin olması demek değil, aynı zamanda kapınız da insanlara açık olmalı. İnsanlarla buluşmalı ve diyaloğa geçmelisiniz. Hatta bir yanıyla bugünkü “influencer”ların öncüleri olduğumuz kanısındayım; James Bond’u aklınıza getirin. Birilerine ulaşmanın yolunun afişler, film gösterimleri ve davetler olduğu zamanlarda insanlarla böyle bir araya geliyorduk.

Omega Ceo’su Raynald Aeschlimann Ile Yeni Modeller Üzerine
Constellation 29 Mm

Kimileri saat sektörünün salgından önceki haline dönemeyeceğini söylüyordu. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Aslında eski haline geri dönüp dönememe mevzusunun tüm insanlığı ilgilendiren bir mesele olduğunu düşünüyorum. Ben de dahil hepimiz salgından sonra dünyanın çok çok kötü bir durumda olduğunu düşünüyorduk. Hâlâ maske takmak zorundayız örneğin, tehlike bir şekilde devam ediyor. Şu an tokalaşmaya bile vücudumuz bir şekilde tepki veriyor, garipsiyoruz. Bu, kendimizi korumaya çalışmanın bizde kalan negatif bir izi. Bir yandan bu süreçte ailemizden ve sevdiklerimizden uzak kaldık. Bu da bir yanıyla, biz insanların ne kadar duygusal varlıklar olduğunu da gösterdi. Bu yüzden bu süreçte dahi güzel hikâyeler yaratabildik. Bizler de, bu dönemde gerçekten hislere hitap eden güzel modeller ürettik. Ve ihtiyacımız olan heyecanı, sevgiyi gösteren parçalar yaratmaya da devam edeceğiz. Tüm bu olumsuzlukları böylesine güzel parçalar ve hikâyeler yaratmaya yönlendirerek olumlu tarafından yakalamış olduk.