19. yüzyılın ortalarında tüketicilerin yeni tapınağı haline gelen büyük mağazaların doğuşu bu sergide.
Alışveriş denince ilk akla gelen şehirlerden biri olan Paris’in bugün bu denli ilgi görmesinin nedenine baktığımızda 1852’den itibaren Paris ticaretinin evrimini anlamak gerekiyor. Paris Dekoratif Sanatlar Müzesi’nde açılan “The Birth of Department Stores 1852-1925” sergisi tam da bu evrimi anlatan cinsten. Posterlerden kıyafetlere, oyuncaklardan dekoratif sanat eserlerine kadar Les Arts Décoratifs müzesinin koleksiyonlarından alınmış 700 parçayı ziyaretçilerle buluşturan sergi, Au Bon Marché, Les Galeries Lafayette, Les Grands Magasins du Louvre, Le Printemps, La Samaritaine gibi bugünün gözde büyük mağazalarının tarihine ışık tutuyor.
Cesur girişimciler tarafından “Department Stores” olarak başlatılan bu yeni ticari konsept, satış ortamını sarsacak şekilde kadınlara ayrılmış alanların yaratımı, satış manzarasının yeniden inşası ve tüketici toplumunun gelişinin habercisiydi. Modanın ortaya çıkışı ve demokratikleşmesi, yeni satış yöntemleri, çocuğun yenilikçi bir pazarlama hedefi olarak ortaya çıkması, posta yoluyla satış konseptinin geliştirilmesi, bu büyüleyici sergi boyunca geliştirilen temalardan sadece birkaçı.
İkinci İmparatorluk: Modernitenin Görkemli Yükselişi
1850’lerden itibaren büyük mağazalar, modern ticaretin ve tüketici toplumunun temel taşlarını oluşturarak ekonomik büyümenin itici gücü haline geldi. Bu gelişmeler, Napolyon III’ün Fransa’yı modernleştirme çabasının bir parçası olarak başlatılan yapısal reformlar ve proaktif ekonomik politikalarla doğrudan bağlantılıydı. Paris’in büyük bulvarları ve meydanlarıyla yeni, görkemli bir şehir yaratma hedefiyle Haussmann’ın kentsel dönüşüm projeleri, Charles Marville’in fotoğrafları ve demiryollarının yayılmasıyla ortaya çıkan yeni tatil yerlerini öven turist posterleri sergide kendini gösteriyor.
Bu mağazalar, öncelikli müşteri kitlesi olan burjuvazinin yükselişinden büyük fayda sağladı. Kitle kültürünün temellerinin atıldığı bu dönemde “alışverişe gitmek” tiyatroya, baloya, kafeye veya konsere gitmek gibi yeni bir burjuva eğlencesi olarak popülerleşti. Mağazalar, Émile Zola’nın ünlü romanı Au Bonheur des Dames‘da (Kadınların Cenneti) tasvir ettiği gibi “kadınların krallığı” olarak bilinir hale geldi.
- Sanata Seyahat: Sonbaharın Sıra Dışı Sergileri
- İhtişamıyla Göz Kamaştıran Fransız Modası Bu Sergide
- Ünlü Koleksiyonerlerin Paralel Dünyası
İstanbul Eylül Ayı Etkinlik Takvimi
Mağaza: Ticari Bir Devrim
Émile Zola, Au Bonheur des Dames adlı romanında, 1852’de Paris’te açılan ilk büyük mağaza olan Au Bon Marché’nin kurucusu Aristide Boucicaut’dan ilham aldı. Boucicaut’un portresi, 1875 yılında klasik resmin önde gelen isimlerinden William Bouguereau tarafından çizildi. İkinci İmparatorluk döneminin başarılı bir girişimci modeli olarak Boucicaut, modern ticaretin temel taşlarını döşedi. Modanın demokratikleşmesi, mevsimlik sergiler ve satışların icadı, çocukların yeni bir ticari hedef olarak görülmesi ve posta yoluyla satış gibi yenilikçi adımlarla ticarete devrim niteliğinde katkılarda bulundu.
Satış ve Sergilerin İcadı
Büyük mağazalar, günümüzde satış olarak bilinen sergiler aracılığıyla mevsimsellik kavramını tanıttı. Ev tekstili, eldivenler ve danteller gibi ürünler bu özel sergilerde sunularak, yılın her döneminde satışları canlandırma fırsatı yaratıldı ve durgun sezonlar minimuma indirildi. Bu satışların tarihleri, müşterilere ücretsiz olarak dağıtılan reklam takvimleriyle duyuruldu. Jules Chéret, Jean-Gabriel Domergue ve René Péan gibi dönemin ünlü illüstratörlerinin hazırladığı posterler, bu etkinliklerin tanıtımında kilit rol oynadı. Sergilenen eldivenler, yelpazeler, şapkalar, tüyler, çoraplar ve kravatlar gibi moda aksesuarları mağazaların sunduğu geniş ürün yelpazesini ve çeşitliliğini gözler önüne serdi.
Modanın Demokratikleşmesi: Parisli Hanımefendi Figürü
Ünlü Fransız şair Baudelaire’in “flaneur” dönemi olan 19. yüzyıl, aynı zamanda başkentin mağazalarına akın eden efsanevi ve değişken bir figür olan Parisli kadın veya Parisli hanımefendinin dönemiydi. Bu mağazalar, Parislilerin dokunabileceği, inceleyebileceği ve deneyebileceği bir alışveriş deneyimi sunarak büyük bir çekim merkezi haline geldi. Henri Thiriet’nin, Place Clichy‘deki ev tekstili sergisini tanıtan posteri, bu dokunsal alışveriş deneyimini görsel olarak vurguluyor.
Bu kuruluşların dayandığı ekonomik model, yani üretim maliyetlerinin düşürülmesi, rakipsiz fiyatlar belirlemeyi mümkün kıldı. Hem Fransız hem de yabancı nüfusun büyük bir kısmı artık daha önce seçkinlere ayrılmış mallara erişebiliyordu. Üretimi giderek makineleşen ve rasyonalize edilen giyim, bu demokratikleşme sürecinden muaf değildi. Grands Magasins du Louvre, modayı kopyalamadıklarını aksine yarattıklarını savunarak moda üzerinde bir etkiye sahip olmakla övünüyordu. Buna rağmen, bazı mağazalar tasarımcı ve haute couture modelleri taşıyordu; Paul Poiret‘nin tasarımlarını anımsatan 1810 tarihli bir Trois Quartiers elbisesinden de görülebileceği gibi.
Çocuk: Yeni Bir Ticari Hedef
19. yüzyılın ilerleyen dönemlerinde büyük mağazalardaki çocuk bölümlerinin ortaya çıkışı, çocukların aile içindeki artan önemini yansıtıyordu. Bu sosyo-psikolojik değişim, dönemin maddi kültüründe de kendini gösterdi. Çocuk kıyafetleri, 1910 tarihli La Belle Jardinière‘den denizci kıyafeti veya 1907 tarihli Les Trois Quartiers’den Highlander kostümü gibi örneklerle, giderek yetişkin giysilerinden farklılaştı. Çocuklar, hızla yeni ve önemli bir ticari hedef haline gelirken, ticaretleri veya günlük yaşam aktivitelerini taklit eden oyunlar ve oyuncaklar piyasaya sürüldü. Minyatür Singer dikiş makinesi gibi ürünler, çocukların bu dünyaya nasıl dahil edildiğinin somut bir örneğiydi, optik, inşaat ve taklit oyunları da bu gelişimin önemli parçalarıydı.
Posta Yoluyla Satışın Doğuşu
Aristide Boucicaut, Au Bon Marché’de üretilen büyük miktardaki malları satmak için devrim niteliğinde bir yenilik olan posta yoluyla satış sistemini hayata geçirdi. Zengin görsellerle donatılmış satış katalogları, hem Fransa’da hem de uluslararası alanda müşteri tabanının genişlemesine büyük katkı sağladı.
Sergide yer alan Ferdinand Lunel’in posteri siparişlerin Place Clichy’den Paris banliyölerine nasıl taşındığını gözler önüne sererken, Trois Quartiers üniforması teslimat personelinin dünyasını resmediyor. Başlangıçta yıllık olarak yayımlanan bu kataloglar, kısa sürede mevsimsel hale geldi ve ev eşyalarından altın ve gümüş eşyalara, porselenden aydınlatma, halı ve dekorasyon ürünlerine kadar çeşitli departmanların gelişmesiyle daha da arttı. Bu kataloglar, burjuva yaşam tarzındaki ve zevklerindeki evrimi izlemeyi mümkün kıldı, moda, iç dekorasyon, ev eşyaları ve boş zaman aktiviteleri açısından önemli bir rehber haline geldiler.
1925 Uluslararası Modern Dekoratif ve Endüstriyel Sanatlar Sergisi
Dekorasyon stüdyolarının doruk noktasını simgeleyen en önemli etkinlik 1925 Uluslararası Modern Dekoratif ve Endüstriyel Sanatlar Sergisi oldu. Bu sergide her mağaza, mobilya, seramik, tekstil, cam ve diğer dekoratif objelerden oluşan en güzel eserlerini sergilediği anıtsal pavyonlara sahipti. Albin Salaün ve François-Antoine Vizzavona’nın fotoğrafları, bu binaların hem iç hem de dış güzelliklerini çarpıcı bir şekilde yakalıyor. Musée des Arts Décoratifs’te sergilenen moda, mobilya, oyuncaklar ve reklam posterleri, sadece mağazaların değil, aynı zamanda tüm bir dönemin doğuşunu anlatan bir hikaye sunuyor.
Haussmann’ın modernleştirdiği Paris’te, bu yeni ticaret panoraması kadınlara özel alanlar sağlayarak onların toplumsal yerini yeniden şekillendirdi. Bu yeni tür mekanlarda, Parisli kadın figürü belirginleşti ve bugün hâlâ canlı olan bir zarafet ve güzellik efsanesi yarattı. Uluslararası Sergi, Belle Époque’tan Kükreyen 20’lere uzanan bir yaratıcılık ve yenilik merkezi olarak, mağazaların Paris’in kent manzarasındaki temel rolünü pekiştirdi.
Dekorasyon Stüdyoları: Yaratıcılığın Yeni Merkezi
Savaşlar arası dönemde, büyük mağazalarda dekorasyon ve sanat stüdyolarının gelişimi, dekoratif sanatları canlandırmak ve yeni estetik anlayışlarını yaymak isteyen bir neslin ortaya çıkışıyla şekillendi. Bu alanda öncülük eden mağazalardan biri 1912’de Primavera tasarım stüdyosunu açan Le Printemps oldu. Bu atölye, mobilya ve sanat objelerinin seri üretiminde uzmanlaşarak modern mobilya ve dekoratif objeleri uygun fiyatlarla sunuyordu. Estetik trendlere uyum sağlamak amacıyla, uygulamalı sanat okullarından genç sanatçıları işe alarak yaratıcılığı teşvik etti.
1921’de Galeries Lafayette, La Maîtrise stüdyosunun yönetimini ünlü tasarımcı Maurice Dufrêne’e devretti. Aynı dönemde, Au Bon Marché, Paul Follot tarafından yönetilen Pomone stüdyosunu kurdu. Son olarak, Les Grands Magasins du Louvre, 1923’te Studium-Louvre‘u yarattı. Étienne Kohlmann, 1927 yılında bu stüdyonun sanat yönetmenliğini devraldı ancak bu tarihten önce de stüdyo için önemli eserler üretmişti. Sergide yer alan ve 1924 yılında yaratılan dikkat çekici büfe, bu iş birliğinin çarpıcı bir örneği olarak öne çıkıyor.
Fotoğraflar: Musée des Arts Décoratifs