Audemars Piguet’nin İsviçre’deki ilk lüks oteli Hôtel des Horlogers (Saatçiler Oteli), 2022 yazında açıldı. Biz de oteli bizzat yerine gidip fotoğrafladık.
Saatolog.com.tr’de Audemars Piguet’nin yeni açılan müzesi ve mimarı hakkındaki yazımızı bitirirken şöyle demiştik: “Bu işbirliğinin tek sonucu bu heyecan verici müze değil. Bölgenin iki otelinden biri olan ve 50 odası bulunan, markaya ait Hôtel des Horlogers, yine Bjarke Ingels imzalı bir otel tasarımıyla yenilenecek. Seyahat engeli kalktığında Le Brassus’u görmek için muhteşem bir fırsat.”
Haziran 2021’de açılan Audemars Piguet Müzesi, saatlerdeki denge yayını andıran spiral yapısıyla şüphe yok ki Joux Vadisi’nin en sıra dışı saat müzesi oldu. Sonra seyahat engeli kalktı, Hôtel des Horlogers’in yenilenme çalışmaları tamamlandı ve Audemars Piguet’nin İsviçre’deki ilk lüks oteli açıldı.
Audemars Piguet, geçen yılın sonunda Whitepod işbirliğiyle İsviçre Alpleri’nde kendi gri-yeşil tonlarını taşıyan ve küp odalardan oluşan ekolojik Whitepod otelini açmıştı. Burada konuklara “5 duyu deneyimi” yaşatacak çözümler sunuluyor: Otel odalarında sakinleştirici İsviçre çamı kokusunu duyarken yün halı ve organik betonla dokunma hissinizin ayırdına varıyorsunuz. El yapımı çaylar içip meditatif kuş, rüzgâr, su sesleri duyuyorsunuz. Işıklar manzarayla bütünleşecek şekilde titreşiyor. Açık terasta ise dağ manzarasının tadını çıkarmak için İskandinav banyosu yer alıyor.
1875 doğumlu Audemars Piguet’nin yeni müzesinin yanı başında yer alan Hôtel des Horlogers de adıyla müsemma, bir “saatçiler oteli”. 75.350 metrekarelik alanda, yine müze gibi Danimarkalı yıldızmimar Bjarke Ingels ve İsviçreli tasarım firması CCHE tarafından yenilenmiş.
Bu otel aslında 1857’de, Fransa sınırına yakın olduğu için Hôtel de France adıyla kurulmuş. İsviçre saatçiliğini başlatan, karın kapattığı yollardan dolayı evlerinde, sonra da buradaki atölyelerde saatler üretip Cenevre’ye gönderen saatçilerin kaldığı bu yer, 1982’de yangında tahrip olunca bir turistik kampanyayla yenilenmiş. Otelin saatçiler için simgesel değerini düşünen Audemars Piguet, oteli 2003’te devralarak adını Hôtel des Horlogers olarak değiştirmiş, 2006’da da yeniden yeni çevreci standartlara göre dönüştürmüş.
Yemyeşil, 1.300 nüfuslu ve sakin, gölü ve dağ manzarasıyla saat fabrikalarının (ve dört kayak resort’unun) burada olduğuna her defasında şaşırdığınız Le Brassus, Jura bölgesinde ve Joux Vadisi’nde; Audemars Piguet ile Jaeger-LeCoultre üretimevlerinin yanı başında, lale bahçeleriyle çevrili otel, bu kez avangart ve natüralist bir tarzla ve 4 yılda yenilenmiş.
50 odanın ve 5 katın zikzaklı bir yapıyla bölgenin topografyasına uygun tasarlandığı otelde bu sayede hiçbir oda, birbirini engellemiyor ve tüm odalar aynı manzarayı görüyor. Her ne kadar minimal ve brütal yapısından ilk anda akla gelen bu olmasa da bu otelde her şey, İsviçre ve saatçilikle ilgili. Sürdürülebilir otelin yerel kaynaklı taş ve ahşap ağırlıklı minimal tarzı da köyün doğa güzelliğine odaklanmak ve onu parlatmak için özellikle seçilmiş.
Otelin içinde ne Audemars Piguet’nin ne de başka markaların saatleri var. Tüm markalara eşit durmak amaçlanmış. Ancak misafirler girişteki dev saatçilik kütüphanesinden yararlanabiliyor. Personelin ve misafirlerin hep saat meraklılarından oluşması ise ilginç sohbetler başlatıyor.
Otelin girişindeki ahşap katmanlar Jura bölgesindeki çok sayıdaki fosile atıfta bulunuyor. Otelin Risoud ormanı manzaralı restoranı Brasserie Le Logant, adını bölgedeki beyaz köknar ağacından alıyor ve burada üç Michelin yıldızlı şef Emmanuel Renaut’nun mönüsünü sunacağı açıklanıyor. Odalar, alabildiğine sade ve üst düzey konfor içeriyor. Odalarda İsviçre dağ manzaralı bir panel ve süitlerdeki şarap dolabı yanında her odada bölgeden bir fotoğraf ve saatçilik kitapları bulunuyor (bir de bölgeden tuz hediyesi!). Tabii Joux Vadisi manzarasına bakarak… Süitlerden biri de geniş zamanlara gönderme yapıyor ve “Gevşeyin,” diyor, adı Timeless (zamansız) Suit. Odalarda çoğu şey tabletlerle yönlendiriliyor.
Otelin spa’sındaki otların ve bardaki kokteyllerde kullanılan bitkilerin hepsi bu bölgede yetişiyor. Bölgedeki kaya oluşumlarına atıfta bulunan dev avizelerin altındaki barda absinthe, Williamine ve Appenzeller Alpenbitter gibi yerel içkiler de içilebiliyor. Restorandaki malzemelerin yüzde yetmişi yine yerel üreticilerden alınıyor. Otel çalışanlarının giyimi de doğayı ve otelin renklerini aratmıyor: Çalışanların yeşil pantolonları, gri kazakları ve beyaz gömlekleri, resmiyetten uzak bir ciddiyeti hissettiriyor.
Otel, enerji tüketimini ve israfı en aza indirecek şekilde tasarlanmış. Sıcak su ve ısıtma, 126 fotovoltaik panel ve biyolojik atıklarının geri dönüştürülmesiyle desteklenen yerel bir ahşap tabanlı ısıtma ağı ile sağlanıyor. Odalarda plastik bulunmazken terlikler biyolojik olarak parçalanabilir şekilde üretilmiş, kurşunkalemler de çevre dostu. Spa’da ise Joux Vadisi ve Valais bölgesinden bitki ve çiçekler kullanılarak yapılan yüzde 100 İsviçre yapımı Alpeor ürünleri kullanılıyor.
Sakin, sessiz ve yemyeşil İsviçre’de, AP’nin bu otelle bir kez daha bağlılığını gösterdiği saat ustalarının, tüm dikkatlerini işlerine verebilmelerini derinden anlar ve zamanınızı genişletirken yapabileceğiniz bir sonraki en iyi şey için yine Saatçiler Oteli’nden yardım alabilirsiniz: JaegerLeCoultre, Audemars Piguet gibi yakındaki üreticileri ziyaret etmek ve saat üretim turlarına katılmak.
Bu yazı, Saatolog 2022-2023 sayısında yayımlanmıştır. Yazıdaki fotoğrafların yayın hakları Saatolog ve saatolog.com.tr mecralarına ait olup yazılı ön izin olmaksızın hangi ortamda olursa olsun kullanılması yasaktır.