Saatolog.com.tr

Saatolog.com.tr Logo

Başak Baykal’la Çiçeklerden Bir Mücevher Koleksiyonu

9 Şubat 2022
Başak Baykal’la Çiçeklerden Bir Mücevher Koleksiyonu
Başak Baykal, kendi mücevher markasını yaratan bir kadın girişimci. Üstelik adını verdiği bu mücevher markası, tıpkı doğanın bahara uyanışında olduğu gibi tomurcuklar açarak gelmiş hayata. Başak Baykal’la çizdiği papatyalar, menekşeler ve unutmabeni çiçekleriyle hayata geçirdiği eşsiz mücevherlerini konuştuk.

Başak Baykal
Başak Baykal

Doğadan ilham alan bir mücevher markasının kurucususunuz, fakat buraya gelmeden önce sizi biraz tanımak isteriz. Bundan öncesinde neler yapıyordunuz? 

18 yıla yakın bir süre ilaç sektöründe çalıştım. Kurumsal hayatta birçok farklı pozisyonda görev aldıktan sonra yaklaşık dört sene önce bu dünyayı bıraktım. Hem ikizlerime hem de kendime vakit ayırmak, ruhuma iyi gelecek şeyler yapmak ve farklı bir dünyaya açılmak istiyordum.

Bir mücevher markası yaratma fikri nasıl çıktı ortaya?

Kuyumcu bir babanın kızıyım. Mücevher, taş, altın; hepsi çok yakından aşina olduğum malzemelerdi. Kendi mücevher markamı yaratma fikri ise aslında kurumsal hayatımın son birkaç yılında var olan bir konuydu. O zamanın koşullarında daha çok hayaldi diyelim. Çok yoğun çalışıyordum, hayallerim vardı ama üzerine düşünecek vaktim hiç yoktu. Bazen gerçekten durmak ve hiçbir şey yapmamak gerekiyor, o zaman hayaller gerçeğe dönüşmeye başlıyor. Benim için de bu “durma” dönemi pandemi zamanıydı.

Bodrum doğasının bin bir renkli güzelliklerini görüyoruz tasarımlarda, doğa nasıl dahil oldu bu mücevher yolculuğuna?

Pandeminin en yoğun yaşandığı günlerde ailece İstanbul’dan uzaklaştık. Bodrum için kış halen devam ediyordu. Orada her gün doğanın adım adım bahara uyanışını izlerken buldum kendimi. Hayalimin somut adımlara dönüşmesi de böyle başladı zaten. Doğada gördüklerimi çizmeye başladım, her köşede karşıma çıkan farklı bir çiçek gözümde başka şekillere girmeye başladı. Ve bir de baktım ki, kurumsal hayatta törpülendiğini düşündüğüm yaratıcılık geri geldi.

Başak, bolluk bereketi ve şansı simgeler. Başak motifini hep sevmişimdir, adım da Başak olunca bu güçlü bağı sadece koleksiyonda değil, markanın geleceğinde de koruyabileceğim şekilde ortaya çıkarmak istedim.

İlk koleksiyonunuz “Natural Treasures”tan bahsedebilir misiniz?

Papatyalar, menekşeler, mum çiçekleri, küpe çiçeği, unutmabeni çiçeği… Bu koleksiyonun özünde var olan, en sevdiğim çiçeklerle başlamak istedim. Hepsi özenli bir işçilikle eşsiz mücevherlere dönüştü. Bunların yanı sıra portakal, elma ve kiraz ağacının çiçekleri de üç farklı broş formunda karşımıza çıkıyor. Bir de koleksiyonun imzası başaklar var tabii… Bu koleksiyondaki her ürün Kapalıçarşı’nın en iyi ustaları tarafından elde yapıldı ve yalnızca bir adet üretildi. Altın, pırlanta ve renkli taşların kullanıldığı tasarımlarda elde tek tek boyanan minyatür detaylar da mevcut, bu da hem markanın hem de koleksiyonun en önemli farklarından birisi oldu.

Başak Baykal'La Çiçeklerden Bir Mücevher Koleksiyonu
Bige Önal’ın hayalperest bir kahramanı canlandırdığı “Hidden Treasures”(Saklı Hazineler) adlı kısa film, ormanda geçen mistik bir hazine avını metaforik bir anlatımla yorumluyor.

Koleksiyonda Van Gogh’un “Başaklar” tablosundan ilham alan bir kolye görüyoruz. Bu kolyenin hikâyesini, tasarım aşamasını anlatabilir misiniz?

Başak, bolluk bereketi ve şansı simgeler. Başak motifini hep sevmişimdir, adım da Başak olunca bu güçlü bağı sadece koleksiyonda değil, markanın geleceğinde de koruyabileceğim şekilde ortaya çıkarmak istedim. Kolyenin üretim aşaması bir hayli uzun sürdü, ama bittiğinde ortaya çıkan sonuca değdi. Kolyenin zincir bölümü teker teker buğday tanelerini temsil ediyor ve boyunda hareketliliği sağlayabilmek için her bir parça usta eller tarafından tek tek monte ediliyor. Bu kolye benim için de çok özel; ilerleyen dönemlerde farklı renk ve şekillere bürünerek karşımıza çıkmaya devam edecek.

Mücevherlere bir yanıyla ailenizden aşinasınız. Bir aile yadigârı parçanız var mıdır?

Evet var. Annemin yaklaşık dört karat taşı olan elmas kesim, eski bir yüzüğü vardı. Çocukluğumdan beri gözüm ondaydı, benim olsun diye yalvarırdım. Evlendiğim gün annem o yüzüğü bana taktı. Başka hiçbir şey takmasam bile sadece onu takıp çıkarım.

Birkaç kelimeyle Başak Baykal nasıl bir mücevher markası?

Özgün, sade ama sofistike, kendine güvenen kadınları temsil eden bir marka. Takıp takıştırmayı değil, zamansız stillerin nasıl tek bir parça ile gösterişsiz de iddialı olabildiğini savunuyor.

 Mücevherlerimin kendine güvenen, güçlü ve asil ruhlu her kadın tarafından takılabilmesini isterim.

Mücevher çoklukla kadına yakıştırılsa da tasarımcıları ve ustaları genellikle erkeklerden oluşuyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz, işin mutfağında kadının yeri artıyor mu?

Ustalarla arada konuştuğumuz bir konudur bu, kadın gözünün bu meslekte daha çok yer alması gerek. Maalesef ki işin mutfak kısmında henüz kadınlara çok rastlanmıyor. Ben de üretimin en azından bir aşamasında yer almayı çok isterdim, ama ciddi bir eğitim gerektiriyor. Bence buradaki eğitim, okullu olmaktan ziyade uzun yıllar usta-çırak ilişkisinde deneyimlemekten geçiyor.

Hangi değerli taşları kullanıyorsunuz tasarımlarınızda?

Çoğunlukla pırlanta kullanıyorum ama renklerle oynamayı çok sevdiğim için safir, zümrüt, aquamarine ve yakut da vazgeçilmezlerim arasında. Mesela ametist olmasaydı, menekşelere o güzel rengini nasıl verirdim?

Mücevherlere aktarmayı en sevdiğiniz çiçek hangisi peki?

Aslında koleksiyonu tasarlarken en sevdiklerimle başladım, içlerinden seçmem gerekirse özellikle papatya ve unutmabeni çiçeklerine doyamıyorum.

Başak Baykal'La Çiçeklerden Bir Mücevher Koleksiyonu
Çekimleri Belgrad Ormanı’nda gerçekleştirilen film, “Natural Treasures” koleksiyonunun kusursuz işçiliği ve rafine silüetleri üzerinden tabiatın paha biçilmez hazinelerine atıfta bulunuyor.

Mücevher oldukça büyülü bir dünya, tıpkı doğanın kendisi gibi. Bu iki evren, sizin takılarınızda nasıl hayat buluyor?

Çiçekler ve taşlar. Her ikisi de doğanın en güzel hazineleri, ikisinin birleştiği noktada ise Başak Baykal mücevherleri ortaya çıkıyor.

Bir röportajınızda mücevher tarihini okumayı sevdiğinizi söylüyorsunuz. Mücevher tarihinde sizi en çok etkileyen şey nedir?

İnsanın olduğu her yerde mücevher vardı, hep de olacak. Çağlar boyunca değerli madenlerin ve taşların keşfiyle mücevherin yolculuğu hep evrilerek devam etmiş, her dönemde mücevher bir statü sembolü olarak var olmuş. Mesela Bizans dönemi kanunlarına göre; her erkek altın yüzük takabilirdi ama safir, zümrüt ve inci sadece imparatorun hakkıydı. İnsanların taş ve madene bu denli anlam yükleme çabası çok ilginç geliyor bana.

Mücevher bütün kadınlara yakışır elbette, fakat Başak Baykal mücevherlerini keşke takabilseydi dediğiniz bir kadın / kadınlar var mıdır?

Mücevherlerimin kendine güvenen, güçlü ve asil ruhlu her kadın tarafından takılabilmesini isterim.

Sahip olduğunuz en kıymetli mücevherinizden bahseder misiniz?

Annemin bana hediye ettiği elmas yüzük hem maddi hem de manevi olarak en kıymetli parçam. Pahada daha yüksek parçalarım olmuştur elbet ama mücevherle sahibi arasındaki duygusal bağı da önemsemek gerek diye düşünüyorum. Günü geldiğinde o yüzük benden de kızıma geçecek.

Sizin için hayatta bir mücevher kadar değerli olan şey nedir peki?

Klişe olacak belki ama ikizlerim en değerlilerim, onlardan daha kıymetli bir şey düşünemiyorum.