Tenis tarihinin en büyük şampiyonlarından Roger Federer, eylül ayında uzun sakatlığından dönüyor. Onu beklemek heyecan verici ama biz ondan ne beklemeliyiz?
Roger Federer, 7 Temmuz 2021’den bu yana profesyonel tenis oynamadı. Şu günlerde 41 yaşına giren İsviçreli efsanenin çokça beklenen geri dönüşü ise hızla yaklaşıyor. Eylül ayında Londra’da düzenlenecek Laver Kupası ile raketini yeniden eline almaya hazırlanan Federer’in tekrar kortlara çıktığında nasıl bir duygusal etki bırakacağı ortada. Fakat yeniden büyük kupalar için oynayacağı hususunda umutlu olmak kolay değil. Ondan ilerleyen yaşına rağmen hâlâ başarı bekleyenler de var, artık kazanmasının çok zor olduğunu düşünenler de… Kariyerinin ilk ciddi sakatlığını 2016 ortasında yaşayan Federer’in 2017 Avustralya Açık’la yaptığı ve ona üç Grand Slam daha kazandıran geri dönüşü son derece görkemliydi. Nitekim 36-37’sinde başarabildikleri için büyük övgüye mazhar olmuş. Ancak bu kez durum farklı. 2020’deki altı maçı hariç onu neredeyse üç senedir kortlardan uzak tutan diz sakatlığı, geçirdiği ameliyatlar ve çektiği zorluklar sonrası zirveye dönmek, gelmiş geçmiş en büyük sporculardan biri için dahi “imkânsız görev” tadında.
Peki yeniden kazanmazsa Roger Federer’in mirası bundan ne kadar etkilenir? Evvela sayılara bakalım: 2009 Wimbledon’ı kazanarak idolü Pete Sampras’ın 14 Grand Slam’lik rekorunu kıran İsviçreli, üstüne tam altı kupa daha kazanarak 2018 Avustralya Açık’ta kendi rekorunu 20’ye taşımıştı. 2019 Wimbledon’da, Novak Djokovic önünde 21’e iki maç puanı kadar yakındı fakat mutlu sona ulaşan rakibi olmuştu. Bir noktada diğerleri için çok zor gibi görünen 20, bugün hem Rafael Nadal hem de Novak Djokovic tarafından geride bırakılmış durumda. Federer’in 310 hafta dünya sıralamasının 1 numaralı koltuğunda oturuşu, kısa süre önce Djokovic’in kırdığı rekorlar arasına katıldı. Sekiz Wimbledon zaferi, şimdilerde yedinciyi kutlayan Sırp tenisçinin ulaşabileceği noktada. Üstelik her iki büyük rakibi de aralarındaki maçlarda ona sayısal üstünlük kurmuş durumda. Yani Federer’in artık çoğu istatistikte Djokovic ve Nadal’ın gerisinde olduğu aşikâr. Genelde sayılar üzerinden yapılan “GOAT” (tarihin en iyisi) yarışında işinin zorlaştığı da…
Öte yandan Federer’in inkârı imkânsız karizması ve elegan oyun stili onu hâlâ bu mukayesenin bir yerinde tutuyor. Sporun geri çizgi vuruşlarıyla hakimiyet altına alındığı milenyum başından bu yana kortun her noktasına basarak ve kitaptaki her vuruşu mükemmele yakın uygulayarak kazanması, Federer’in alametifarikası oldu. Bunu, ünlü yazar David Foster Wallace’ın “Kutsal bir deneyim olarak Roger Federer” makalesinde ya da meslektaşlarının bitmek bilmez övgülerinde bahsettikleri müthiş estetiğiyle harmanladı. Ayrıca başta Rolex olmak üzere, dünyaca ünlü markalarla kurduğu ortaklıklarla beraber 20 sene boyunca dünyanın en çok kazanan sporcuları arasına girdi ve bu hususta en yakın meslektaşlarını bile ikiye-üçe katlamayı başardı. Federer, neredeyse tenis oynamadığı son üç senelik periyotta dünyanın en çok kazanan tenisçisi olmayı sürdürüyor. Yani marka gücü ve imajı sarsılmadan yola devam etmekte.
Kısa süre önce Hollanda basınına konuşan Roger Federer, “Ben kazanmayı seviyorum. Ancak artık rekabetçi değilseniz durmanın zamanı gelmiştir. Şu noktada tenise ihtiyacım olduğunu düşünmüyorum. Oğullarımın doğru bir şey yapması, kızlarımın okuldan iyi bir sınav notuyla dönmesi gibi şeylerle mutlu oluyorum. Tenis, kimliğimin bir parçası ama tamamı değil. Bir profesyonel sporcu kariyerinin sonsuza dek sürmeyeceğini biliyorum.” sözleriyle içinde bulunduğu ruh haline dair sinyaller verdi. Artık 41 yaşına geldiğini ve uzun süredir sakatlığı dolayısıyla rekabetçi tenis oynayamadığını göz önüne aldığımızda, bu açıklama geleceğe dair pek de umut vadetmiyor. Ancak efsane, ne olursa olsun kendi şartlarında veda edebilmek için büyük bir çaba içinde ve onun başardıklarına sahip birinin hâlâ bu motivasyonu gösterebiliyor oluşu herkes için ilham kaynağı. Federer belki artık “tarihin en iyisi” şeklinde anılmıyor ama ziyanı yok. O her zaman kendine has mirasıyla kerteriz noktası olmayı sürdürecek.
41 yaşındaki efsaneyi bir kere daha okumak ve geçtiğimiz aylarda geride bıraktığımız Wimbledon Tenis Turnuvası’nı anımsamak için Rolex: Wimbledon Hikâyesi yazımızı okuyabilirsiniz.