Antik Roma’dan Rus-Fransız tarzına uzanan ilham hikâyeleriyle Chanel, Boucheron, Van Cleef & Arpels ve Bvlgari’nin 2021 koleksiyonlarından nadide parçaları sizler için derledik.
Takı kullanımının geçmişi neredeyse insanlığın varoluşu kadar eskiye dayanır. İlk çağlardan bu yana, insanlar çeşitli formlarda takılar tasarlamış ve kullanmıştır. Takıların ilk formları, her ne kadar değerli taşlardan oluşmasa da, uygarlık tarihi geliştikçe değerli taşların kullanımı da biçimlenmiş ve artmıştır. Mücevherler gücün, asaletin temsili olmuş; kadınların güzelliklerini tamamlayıcı birer parça haline gelmişlerdir. Söylendiği gibi bir kadının en iyi arkadaşı pırlantası mıdır? Bu konuda ne düşünüyorsunuz bunu bilemeyiz, fakat sizin de bu ışıltılı dünyayla aranız iyiyse, yazının devamı gözlerinizi alıyor olacak.
Le Paris de Russe de Chanel
Dünyamız son yüzyılın en büyük salgınıyla mücadele ederken pek çok normumuz değişti, yeni alışkanlıklar edindik. Örneğin moda dünyasında, şıklık kavramı konfora yakın bir yerde konumlanmaya başladı; kıyafetler evde geçirdiğimiz günlere uyumlanarak şık ve rahat biçimlerde tasarlandı. Neyse ki, değişmeyen bazı şeyler de var; örneğin mücevher dünyası ışıltısını hiç kaybetmedi ve bizleri hâlâ büyülemeye devam ediyor. Aslında, mücevherlerin gücüne yalnız bugün değil, neredeyse bir asır öncesinde de tanık olmuştuk. 1930’lu yıllarda dünya Büyük Ekonomik Buhran’la baş etmeye çalışırken Gabrielle Chanel ilk yüksek mücevher koleksiyonu olan Bijoux de Diamants’ı tasarlamış ve bu buhranlı dönemde dahi büyük bir başarıya imza atmıştı. Chanel’in bugün gözlerimizi alan koleksiyonu ise Le Paris de Russe de Chanel oluyor.
Koleksiyon Rus–Paris vizyonuna bir saygı duruşu niteliğinde. Le Paris de Russe de Chanel, dört başlık altında tanıtılıyor: Arkadaşlıklar, Yuva, İlham ve Âşıklar. Koleksiyonun övülmeye değer ilk parçalarından biri Arkadaşlıklar kategorisinden bir kolye: The Aigle Protecteur. Platin ve pırlantadan yapılmış iki başlı kartalı, nadir bulunan kalkan kesimli ve parlak briolet kesim pırlantalar takip ediyor.
Bir diğer değerli parça ise, Âşıklar kategorisinden bir küpe: Folklore. Göz alıcı bu küpeler, geleneksel ve renkli Rus işleme sanatının bir yansıması âdeta. Coco Chanel’in en sevdiği renk olan cesur kırmızı ile yeniden tasarlanmış; turuncu lâl taşları, mavi ve pembe safirler, elmas ve inciler, bir de tsavorite taşıyla son dokunuşları yapılmış.
A History of Style, Art Déco
Boucheron, 2021 Mücevher Koleksiyonu için Maison Boucheron’un Art Déco arşivlerini derinlemesine inceliyor. Kreatif direktör Claire Choisne, tarzın tavırla ilgili olduğunu keşfediyor ve Boucheron’un zamanın ruhuyla örtüşen seçkin stilini ve şık sadeliğini bu koleksiyonla yeniden gün yüzüne çıkartıyor. Koleksiyonda, ilgi çekici tasarımlardan biri yeniden yorumlanmış fiyonklar oluyor. Fiyonklar, her ne kadar barok tarzında kullanılan süslemeler olsalar da, Claire Choisne fiyonkları yeniden tasarlamaktan hiç çekinmiyor. Bir broş, fiyonk ve hatta yüzük olarak yeniden tasarlanıyorlar. Fiyonklar, siyah ve beyazın kontrastı ile zenginleştirilerek yeni dokunuşlar kazanıyor. Böylece, bir yandan Boucheron’un çoklu kullanım anlayışına da sadık kalınarak tasarlanıyorlar.
Plastorn Emerald kolye, zümrüt yeşili rengiyle bakışları üzerine çekiyor. Kolye gösterişini, eskiden bir koruyucu zırh gibi giyilen “plastorn” tarzından alıyor. Vaktiyle, erkeklerin taktığı plastron, aynı zamanda güç ve zenginliği de temsil ediyordu. Yine Boucheron’un çoklu kullanım anlayışıyla tasarlanan bu kolye, bir gerdanlık ve bileziğe dönüştürülerek de kullanılabilmekte. Ayrıca, bir çift küpe ve yüzük halindeki grafik tasarımları da mevcut.
Plastorn Emerald
Alhambra
Alhambra Koleksiyonu, Van Cleef & Arpels’ın 1968’de yarattığı dört yapraklı yoncadan ilham alınarak tasarlanmış. Zamansız bir şans sembolü olarak kendini kanıtlayan dört yapraklı yonca koleksiyonu, Van Cleef & Arpels’ın zarif yaratıcılığının da bir göstergesi. Saf hatlar ve göze çarpan taş silueti, doğal bir malzeme paleti ile hayata geçiriliyor. Koleksiyonun her parçasında Van Cleef & Arpels’ın mükemmeliyetçiliğine sadık kalınmış; parçalar her aşamada el sanatlarıyla titiz bir şekilde işlenmiş.
The Barocko High Jewelry Collection
Bvlgari’nin yeni koleksiyonu The Barocko High Jewelry Collection’da, bir dönemin ikonoklast ve başkaldıran ruhunu yakalıyor. Antik Roma ile Bvlgari’nin özgün tarzını birleştirip yarattığı bu koleksiyon, cesur tarzıyla dikkatleri çekiyor. Bu koleksiyondaki her şey Barocko tarzını yansıtıyor. Lady Arebesque gerdanlık, bu cesur tasarımlardan biri. Bvlgari ilk kez doğal süslü safirleri Paraiba turmalin taşlarıyla birlikte kullanıyor. Muhteşem altın arabesk süslemeler ise kelimenin tam anlamıyla bu doğal taşların arasına akıyor. Böylece, Bvlgari’in ikonik Bib tarzına yeni bir yorum gelmiş oluyor.
Roma’nın en soylu ailelerinden birine hediye edilmiş Cabochon Exuberance’den esinlenerek tasarlanmış gerdanlık, koleksiyonun diğer gözde parçalarından biri. Birbirinden ayrı şekilde kullanılabilecek her bir mücevheri, Bvlgari cesur bir şekilde bir araya getiriyor. Ortaya müthiş bir renk cümbüşü çıkıyor. Roma’nın eşsiz mimari tarzını mücevheratta yansıtan Bvlgari, Barok tarzını tamamıyla hissettiriyor. Gerdanlıkta, on bir kaboşon taş bir araya getirilmiş. Farklı yapı, boyut ve renklerdeki bu taşlar, zarif bir gerdanlıkta vücut buluyor.