Uzun yıllar arkasındaki kanlı savaşların dahi ışıltısına gölge düşüremediği değerli taşlar dünyasında artık etik elmas makbul. Sektöre sürdürülebilirlik anlayışının da hakim olmasıyla ortaya çıkan laboratuvar üretimi elmaslar, farkındalığı yüksek modern dünya kadınının yeni gözdesi. Üstelik bu elmaslar, kimilerinin tabir ettiği gibi sentetik değil, çünkü laboratuvar ortamının sağladığı şey, küçük bir elmasın özel koşulların sağlanmasıyla büyütülmesi. Dünyada 1 karatın üstünde üretim yapabilen yedi firmadan bir olan Türk markası Appsilon, yaptıkları işi “simyacılık” olarak adlandırıyor.
Nedir elması bu kadar kıymetli kılan? Hipnotize eden ışıltısı mı, nadir bulunması mı, yoksa yükte hafif pahada ağır olması mı? Sebebi her ne olursa olsun bir gerçek var ki yüzyıllar boyunca özellikle kadınların en büyük tutkusu, romantizmin simgesi olmuş pırlanta. Arkasında bıraktığı kanlı kardeş savaşları dahi pırlantanın gücünü gölgeleyememiş.
Belki de doğanın insanoğluna verdiği en kıymetli armağan, pırlanta. Kime ve neye göre kıymetli olduğu tartışılır. Belki de onu bu kadar kıymetli kılan, doğada zor bulunması ve bin bir meşakkatle çıkartılması. Aslında çıkartılmasından daha öncesi var, o da milyarlarca yıl süren oluşumu. Elmasların en az 990 milyon yıl önce oluştuğu, pek çoğunun yaklaşık 3,2 milyar yaşında olduğu biliniyor. Yerin 200 kilometre kadar altındaki saf karbon, aşırı ısı ve basınç sayesinde milyonlarca yıl önce elmasa dönüştü. Oluşan elmaslar volkanik hareketler sayesinde yeryüzüne yaklaştı ve bu kıymetli taşlar insan evladıyla tanıştı.
Bir inanışa göre ilk elmas yaklaşık 3.000 yıl önce Hindistan’da keşfedildi. Elmasları Avrupa’yla tanıştıran Büyük İskender oldu. Elmasın ilk kez pırlantaya dönüştürülmesi ise 1375 yılında gerçekleşti. Bugün, özellikle romantizmin simgesi haline gelen tek taş pırlanta yüzük, 1477 yılında ilk kez bir evlilik teklifinde hediye edildi. Avusturya Arşidükü Maximilian, evlilik teklifi ettiği büyük aşkı Mary’ye bir tek taş pırlanta sundu. Arşidük bu hareketiyle muhtemelen dünyada çok büyük romantik bir akımın başlattığını aklının ucundan dahi geçirmiyordu.
Elmasın oluşumu çok yüksek basınç ve ısı gerektirdiğinden kaynakları da sınırlı. Bugün en çok elmas kaynağı siyahi nüfusun yaşadığı Kara Afrika’da bulunuyor. Ve tüm dünyaya elmas, bu kıtadan dağıtılıyor. Ancak kıymetli taş, ışıltısıyla Kara Afrika’yı bırakın aydınlatmayı, tam tersine yıllardır zifiri bir karanlığa mahkûm ediyor.
Ortada böylesine kıymetli ve para getiren bir taş olunca gözü doymak bilmeyen insanın bir canavara dönüşmesi hiç şaşırtıcı değil. Elmas, tarih boyunca başta Sierra Leone olmak üzere bazı Afrika ülkelerinde iç savaşların çıkmasına, Avrupa ve ABD kökenli çokuluslu mücevher firmalarının gözünü bu kıtaya dikmesine sebep oldu.
Elmas Uğruna Kardeş Cinayeti
Elmas kavgası, Afrika’da pek çok kanlı savaşa yol açtı. En çok akıllarda kalanlardan biri, kıtanın Atlantik kıyısına bakan Sierra Leone’de yaşanan iç savaştı. İç savaşın başlaması ülkede devletin verdiği bir karar sonucu ortaya çıktı. Sierra Leone hükümeti 80’li yıllara kadar devlet tekelinde yürütülen elmas çıkarma ve satış işlemini bir gün ani bir kararla özel şirketlere devretti. Elmas işinin devletin tekelinden çıkması, elmas avcılarının mantar gibi türemesine sebep oldu. Elmas çıkartma işini özelleştiren Sierra Leone hükümeti, bu amaçla ülke topraklarında kurulan Avrupa ve ABD kökenli şirketlere, kazandıkları paranın belli bir yüzdesini ülke yönetimine vermesi şartı koştu. Ancak bu durum elmasın kayıtdışı bir şekilde ithal edilmesine ve yasa dışı elmas kartelinin oluşumuna yol açtı.
Elmas, ülkedeki iç savaşı da tetikleyen unsur oldu. Sierra Leone’yi bağımsızlığına kavuşturacağını iddia eden devrimci grubun başlattığı iç savaşta asiler, kendi vatandaşlarını elmas madenlerinde insanlık dışı koşullarda bir köle gibi çalıştırdı. Asi gruplar elmastan kazandığı parayla Avrupa’dan daha çok silah aldı, ülkeyi daha fazla kana buladı. Işıltılı hali kanlı bir taşa dönüşen elması elde etmek isteyen güçler arasında yaşanan ve tam 11 yıl süren iç savaş yaklaşık 300.000 kişinin ölümüne, milyonlarca Sierra Leonelinin mülteci durumuna düşmesine sebep oldu.
Elmasın yol açtığı iç savaş Sierra Leone’yle sınırlı kalmadı. Angola, Liberya, Fildişi Sahili gibi ülkelerde de elmas kaynaklı iç savaşlar çıktı. Bu ülkelerdeki iç savaş sırasında elmas madenleri isyancıların eline geçiyor ve madenden uygunsuz koşullarda çıkarılan elmaslar yurt dışına gönderiliyordu. İşin ilginç yanı elmas madeni bulunmayan Kongo bile bu savaşlardan payını almıştı. Zira komşu ülkelerden çıkartılan elmaslar Kongo gibi ülkeler üzerinden yurtdışına kaçırılıyordu.
Nihayet 2000’li yıllarda tüm bu yaşananlar dünyayı elmas sektörünü daha ahlaklı bir ticarete dönüştürmeye zorladı ve Birleşmiş Milletler öncülüğünde Kimberley Süreci başlatıldı. Bu çerçevede elmaslar iki türe ayrıldı: Savaş (conflict) ve savaş dışı (conflict-free) elmas. Süreçle birlikte savaş elmaslarının ülke pazarlarına girişi kontrol altına alındı ve böylece yasadışı elmas endüstrisine para akıtılmasının önüne geçildi. 2003 yılında BM Genel Kurulu tarafından Kimberley Süreci Sertifika Programı (KPCS) oluşturuldu. Bu programla sürece üye ülkelerin ham elmasların etik bir şekilde çıkarıldığını, savaş ortamında üretilmediğini belgelemesi şart koşuldu. Türkiye de Kimberley Süreci’ne 2004 yılında ortak oldu. Bu sayede ülkemizde satışa sunulan elmaslar da ahlaklı ve insani koşullar altından üretilenlerden seçiliyor.
Sürdürülebilirlik Kaygısı
Kimberley Süreci’yle elmas madenlerinin yol açtığı kanlı iç savaşlar durdurulmuştu. Ancak elmas çıkartma sürecinin bir de çevresel etkisi vardı. Bir karatlık elmas için 250 ton toprağın kazıldığı göz önünde bulundurulursa ortaya çıkan çevresel zararın boyutu biraz daha rahat anlaşılabilir. Durum böyle olunca bu kez de elmas madenlerinin doğaya verdiği zarar dünyanın gündemini çekmeye başladı. İşte tüm bunlar etik elmas kavramının hayatımıza girmesini sağladı. Etik elmas kavramı, günümüzde gün geçtikte önem kazanan sürdürülebilirlik anlayışıyla birleşince elmas tutkunları için çok farklı seçenekler de ortaya çıktı. Laboratuvar ortamında üretilen elmaslar bunlardan biri…
Laboratuvar ortamında üretilmiş elmaslar her ne kadar yeni yeni hayatımıza girse de aslında denemeleri çok önceden başlatılmış bir girişim. Hatta ilk denemesi ta 1880 yılında yapılmış. İlk denemeyi gerçekleştiren İskoç kimyager James Ballantyne Hannay, laboratuvarda gerçekleştirdiği birtakım deneylerle elmas yaptığını iddia etti. 1893’te Fransız kimyager Henri Moissan ise elektrikli bir fırına koyduğu saf karbon ve demir içeren bir potayı yaklaşık 4.000 °C’de aniden çok büyük bir basınca maruz bırakarak elmas ürettiğini söyledi. Ancak bu deneylerin hiçbiri ikinci bir kez daha başarıyla gerçekleştirilemedi. Gerçek anlamda yapay elmas üretimi ise 20. yüzyılın ilk yarısında gerçekleşti. Yapay elmas üretimi konusunda çalışmalar hâlâ devam ediyor.
Laboratuvarda üretilen elmas kimilerince “sentetik elmas” olarak da adlandırılıyor. Ancak sektörün temsilcileri bu tabiri pek de sevmiyor. Zira sentetik denildiğinde kulağa sahte gibi geliyor. Oysa laboratuvar ortamında üretilen elmas, gerçek elmasın ta kendisi. Laboratuvarda üretilen elmasın kökenini gerçek bir elmas oluşturuyor. Küçük elmaslar bazı cihaz ve işlemlerle daha büyük hale getiriliyor.
Günümüzde dünyada elmas üretimi 200 milyon karat seviyesinde. Laboratuvar ortamında üretilen elmas sektörünün büyüklüğü bunun yüzde 10’u bile değil. Ancak çok yeni olan ve gittikçe büyüyen bu alanın geleceği çok parlak. Bu iş o kadar büyümüş durumda ki dünyanın en büyük elmas firmaları dahi bu alana yöneldi.
Türk Üretimi Etik Elmas
Bugün dünyada 1 karatın üstünde elmas üretebilen sadece yedi girişim var. Bunlardan biri dünyayı bu kıymetli taşın arkasındaki vahşi savaşla tanıştıran “Kanlı Elmas” filminin başrol oyuncusu Leonardo DiCaprio. Ünlü oyuncu, Diamond Foundry adlı bir startup’a yatırım yaparak hem bu markanın milyar dolarlık değere ulaşmasını sağladı hem de etik elmas kavramının sevilmesinde önemli bir rol oynadı.
Bu alanın başrol oyuncularından bir diğeri de bir Türk girişimi olan Appsilon. Sabancı Üniversitesi’nde öğrenciyken farklı alanlarda uzmanlaşmış bir grup Türk tarafından 2017 yılında kurulan Appsilon, laboratuvar ortamında birebir gerçek elmas üreten bir girişim. Kurulduktan bir yıl sonra seri üretime başlayan Appsilon, yaptıkları işi simyacılık olarak nitelendiriyor. Appsilon, elması şu şekilde üretiyor: Güneş ortamı yaratan reaktöre ince bir elmas parçası yerleştiriliyor. Bu elmas yüksek sıcaklıkta ve özel bir ortamda plazma haline getiriliyor. Ardından plazma halindeki bu ince elmas parçasının üzerine yağmur şeklinde karbon yağdırılıyor. Karbonlar atomlar halinde üzerine dizildiği elmasın büyümesini sağlıyor. İşin özünde Appsilon, küçük bir elmasın kendi özünü taklit ederek daha büyük hale gelmesini sağlıyor. Yani üretilen elmas tamamen gerçek.
- Sürdürülebilir Mücevher Üretmek: Runda Jewelry Anlatıyor
- Zamanda İz Bırakan Bir Usta: Avedis Kendir
- Başak Baykal’la Çiçeklerden Bir Mücevher Koleksiyonu
Laboratuvar ortamında üretilen elmaslar için de madenden çıkarılanlar gibi sertifika alınıyor. Appsilon’un ürettiği de sertifika sahibi elmas. Fiyat açısından ise yüzde 30 daha avantajlı. Appsilon’un etik elmasları, bir Türk tasarımcının yeni bir koleksiyonun da en önemli malzemesi oldu. Tasarımcı Zeynep Erol, bu elmaslarla ürettiği mücevherleri Metamorfoz isimli sergisinde kullanıcının beğenisine sundu. Böylece Zeynep Erol, Türkiye’de bir ilki gerçekleştirmiş oldu.
Elmas, sadece ışıltısı değil sağlamlığı sebebiyle de çok büyük önem taşıyan bir taş. “Süper materyal” olarak adlandırılan elmas hem dünyanın en sert hem de ısıyı en iyi ileten maddesi. Bu özellikleriyle uzay teknolojisi, savunma sanayi, elektronik ve sağlık endüstrisi için de kritik bir öneme sahip. Dolayısıyla laboratuvar ortamında üretilen elmas, bu yönüyle daha da önem kazanıyor.
Meghan Markle Öncülerden Biri
Biz yine mücevher dünyasına dönelim. Laboratuvar ortamında üretilen elmaslar, sektörün yönünü değiştiriyor ama tartışmaları da beraberinde getiriyor. Tartışmada en büyük soru işareti, laboratuvar ortamında üretilen elmasların gerçeklerin yerini tutup tutmadığı. Birçok elmas tutkunu jet sosyete isim bunu kesinlikle kabul etmiyor. Onlara göre laboratuvar ortamında üretilen elmasların hiçbir doğal gücü yok ve enerji vermiyor. Elmas konusunda geleneklerinden şaşmayı reddeden gruplar bu duruma söylenedursun dünyanın en büyük elmas firmaları ve en ünlü tasarımcıları çoktan bu alana yöneldi bile. Bu alanın en başarılı tasarım markalarından biri, Kimaï.
Çok yeni bir marka olan Kimaï, 2018 yılında henüz 30’larına gelmemiş Jessica Warch ve Sidney Neuhaus tarafından, basitçe dünyayı daha iyi bir hale getirmek amacıyla kurulmuş. Warch ve Neuhaus, mücevher ticareti yapan ailelerin çocukları. Dolayısıyla bu dünyaya yabancı değiller. Mücevher işiyle uğraşan ailelerinin, dünyada büyük ivme kazanan sürdürülebilirlik anlayışının etkisi altındaki yeni nesil temsilcileri elmas madenlerinin çevreye verdiği zararı azaltma amacının peşine düşmüş ve bu markayı kurmuş.
Londra merkezli markanın, laboratuvar ortamında ürettiği elmasları kullanarak tasarladığı takılar bugün birçok ünlünün boynunu, kulaklarını, parmaklarını süslüyor. Markanın dünyada tanınmasını sağlayan isim ise Meghan Markle olmuş. Bir davette Kimaï tasarımı küpelerle basının karşısına çıkan Sussex Düşesi sadece markanın tanıtımına büyük bir katkıda bulunmakla kalmamış, aynı zamanda laboratuvar ortamında üretilen elmas takan ilk kraliyet ailesi üyesi olmuş.
Laboratuvarda üretilmiş elmasla yeni tasarımlara imza atan tek marka Kimaï değil. De Beers, Swarovski, Lark & Berry gibi dev markalar da bu alana büyük yatırım yapıyor. Meghan Markle’ın yanı sıra Emma Watson, Jennifer Lopez, Anne Hathaway, Beyoncé gibi ünlü isimler de laboratuvar ortamında üretilmiş elmaslar takarak bir anlamda daha temiz bir modanın öncüsü oluyor.
Peki bir elmas tutkunu, dünyayı daha sürdürülebilir kılmak uğruna ortaya çıkan etik elmas akımına nasıl katkıda bulunabilir? Aslında bunun yanıtı çok basit. Etik elmas kullanmanın ilk adımı, alınacak elmasın kaynağını bilmek. Angola, Zimbabwe veya Demokratik Kongo Cumhuriyeti gibi ülkeler hâlâ insani koşullara uygun olmayan şartlarda çıkarılan elmasların ticaretini yapıyor. Afrika’da elmasın en uygun koşullarda çıkarıldığı ülkeler Namibya ve Botswana.
Bir diğer seçenek de laboratuvar ortamında üretilmiş elması tercih etmek. Tamamen gerçek olan, yerin altından çıkarıldığı ışıltısını koruyan bu elmaslarla dünyanın bir süre daha yaşanılır kılınmasına destek olmakla kalmayacak, kirli ellerin güçlenmesini önlemiş olacaksınız.