Genç yönetmen Charlotte Wells imzalı, geçen yılın en iyi filmlerinden sayılan “Aftersun”, 6 Ocak’ta MUBI’de gösterime giriyor.
Muğla’da bir tatil köyünde, mavi örtülü beyaz bir masada akşam yemeğindeki bir baba-kız ve arkada çalan bir Candan Erçetin şarkısı, “Gamsız Hayat”… Bir sahne, bir şarkı ya da çekmece diplerinden hiç beklenmedik bir anda çıkan eski bir fotoğraf kaç duygu birden uyandırabilir insanda? Sosyal medyada pek bir rağbet gören bu akşam yemeği sahnesiyle hayatımıza giren “Aftersun”, şehrin bazı sinemalarındaki özel gösterimlerden sonra 6 Ocak’ta MUBI’de gösterime giriyor. Film, 90’lı yılların sonuna doğru Muğla’da yaz tatili yapan baba-kızın geçirdiği iki haftayı, yıllar sonra kızın hafızasının süzgecinden geçirerek ekrana taşıyor. “Aftersun”, genç yönetmen Charlotte Wells’in dünya çapında adını duyurmayı başardığı ilk uzun metrajlı filmi olarak da dikkatleri çekiyor.
Pek çok kimse gibi, yazının girişinde bahsettiğim Candan Erçetin’li sahnenin etkisinde kalmış, şarkıyı mırıldanırken “Aftersun”a çok yakışacak bir İlhan İrem şarkısı geliyor aklıma: “Kızım İçin”. Anlatılan odur ki, İlhan İrem bu şarkıyı Aysel Gürel’in boşanma sürecinde kızıyla yaşadıklarını anlatmasından etkilenerek yazar bir gece. İzleyen herkesi, kendi hafızasında ve dünyasında farklı duygulara sürükleyen “Aftersun”ın bana bu şarkıyı anımsatmasının sebebi ise hikâyenin düğüm noktalarından birinin küçük kız Sophie’nin de ebeveynlerinin ayrılmış olması. İşte tam da bu sebepten, Sophie (Francesca Corio) ve babası Claum (Paul Mescal) birlikte vakit geçirebilmek için bir yaz tatiline çıkarlar.
Wells şöyle tarif ediyor filmini: “Geçmiş bir anıyı yâd etmek ve o anın size ne hissettirdiğini hatırlamaya çalışmak yepyeni bir duyguyu beraberinde getiriyor. (…) Söz dağarcığıyla epey zengin ve İngilizceye tercüme edilmesi zor bir dil olan Türkçede hasret kelimesi, özlem duymanın, sevginin ve kaybın taşıdığı anlamların bir araya gelmesinden oluşuyor. Bu bağlamda, filmin duygusunu açıklamak için fazlasıyla yerinde bir sözcük.” Filmde, otuz birinci yaşına giren ve artık kendisi de bir ebeveyn olan Sophie’nin belleğinden babasıyla Muğla’da geçirdikleri iki haftalık tatile doğru bir yolculuğa çıkıyoruz. Ankesörlü telefonlar, düşük bütçeli bir butik otel ve kadraja takılan diğer detaylarla birlikte 90’lı yılların sonlarına doğru bir yazda olduğumuzu anlıyoruz. Filmde Sophie’yi el kamerasıyla sık sık babasıyla yaptıklarını kayda alırken görsek de filmin temelini kamera kayıtları yahut flashback’ler oluşturmuyor: Sophie’nin zihnindeki küçük kameraya kaydettiklerini ve bu görüntülerin yıllar sonra nasıl anımsandığını izliyoruz.
“Aftersun”, kimi zaman Sophie’nin yetişkinliğine de çevirse kamerasını, suyun kendi yolunu bulması gibi usul usul işliyor hikâyesini. Filmde yalnız küçük kızın babasıyla kurduğu bağı değil, Sophie’nin ergenliğe adım atmaya hazırlandığı bu yaşlarındaki tatlı heyecanlarını ve Calum’un belki de tam olarak anlamlandıramadığımız fakat sezdiğimiz mental sorunlarını görüyoruz. Henüz otuzlu yaşların başında olan Calum’un epeyce erken yaşta baba oluşu da hikâyenin gizemli yanlarından birini oluşturuyor.
Sophie’nin penceresinden akan film, nadiren de olsa Sophie’nin olmadığı Calum’lu sahneleri de alıyor kadrajına. İşte tam da bu sahnelerde, Sophie’nin yalnız zihnindeki küçük kameraya kaydettiklerini anımsadığını değil, babasına bir yetişkin olarak baktığını ve hatırasını yeniden inşa ettiğini anlıyoruz. Sophie ve Calum’un bir teknenin demirlerinde, güneşin parlattığı Ege’nin mavi sularına karşı kavuşan elleri, filmin yakaladığı yalın ve büyüleyici karelerinden yalnızca biri.
Wells’in babasıyla birlikte geçirdiği bir yaz tatilinden yola çıkarak çektiği “Aftersun”, yönetmenin bir otobiyografisi değil, geçmişi hatırlamanın peşine düşüldüğü ve yalın bir dille hafızanın kıyılarında gezinen bir film. Sophie bir doğum gününde, babasıyla geçirdiği belki de son yaz tatiline hafızasının şekillendirdiği anılarla tekrar gidiyor, yeniden yaşıyor. Arkada 90’lı yılların atmosferi, Ege’nin parıltılı suları, mavi kumaşlarla örtülmüş ahşap masalarda yenilen akşam yemekleri ve Candan Erçetin’in sesi… İzleyen herkeste bambaşka duygular uyandıran “Aftersun”, herkese başka güzel.