Gizemli ve mistik yanıyla casusluk hikayelerinin başlıca ilham kaynaklarından biri olan Orient Express 143 yıl sonra orijinal rotasında, Paris’ten İstanbul’a ilk seferini yapmaya hazırlanıyor.
Orient Express ya da Türkçe adıyla Şark Ekspresi’nin herkeste çağrıştırdığı kelimeler aynı olsa gerek: Gizem, entrika, macera ve elbette şıklık ve gösterişin hüküm sürdüğü asilzade hayatlar. 143 yıl önce Doğu ve Batı’yı birbirine bağlayan lüks bir tren yolculuğu olarak ortaya çıktığında Orient Express’in 100 yıl sonra bile konuşulacak ölümsüz bir maceraya dönüşeceği muhtemelen kimsenin aklından geçmemişti. Oysa uçakla yolculuğun popüler hale gelmesiyle tarihe karışmasından çok önce bir efsaneye dönüşmüştü bile. Yok olduğu yıllar içerisinde değerinden hiçbir şey kaybetmeyen ikonik tren yolculuğu geri dönüyor. Tüm zamanların belki de en meşhur tren rotası olan Orient Express aradan geçen onca zamandan sonra yeniden ilk seferine hazırlanıyor.
PARİS’TEN İSTANBUL’A
Henüz uçakla yolculuğun mümkün olmadığı yıllarda, lüks tren seyahati olarak ortaya çıkarak Avrupa sosyetesinde büyük olay yaratan Şark Ekspresi’nin fikir babası ve yaratıcısı, Compagnie Internationale des Wagons-Lits isimli şirketin kurucusu Belçikalı mühendis Georges Nagelmackers’ti. Osmanlı İmparatorluğu’nun şaşalı atmosferi sebebiyle oryantalizm merakının özellikle Avrupa sosyetesinde zirveye ulaştığı dönemde Belçikalı mühendisin hayata geçirdiği bu tren yolculuğu Paris’ten başlayacak İstanbul’da sona erecekti. Paris’ten yola çıktıktan sonra Romanya’nın Giurgiu şehrine ulaşan yolcular Tuna Nehri’ni feribotla geçerek Varna’ya gelecek ve buradan yine trenle o zamanların en ilgi çekici destinasyonlarından biri olan İstanbul’a varacaktı. Paris-İstanbul arası yolculuk yaklaşık 80 saat, yani neredeyse 3,5 gün sürecekti.
O dönem en hızlı ve ulaşılabilir yolculuk şekli trendi. Demiryolları altın çağını yaşıyordu. Orient Express’i diğer tren yolculuklarından ayıran ise gösteriş ve lüksüydü. Beş yıldızlı otel kalitesindeki ipek perdeli kompartımanları, gurmelere hitap eden lezzette yemeklerin sunulduğu ve kristal bardak, gümüş çatal kaşık takımlarıyla servisin yapıldığı restoranıyla Şark Ekspresi halka duyurulduğu an büyük Avrupalı asilzadeler arasında bomba etkisi yarattı. Öyle ki ilk seferinin biletleri satışa çıkarıldığı anda kapış kapış gitti. Dönemin seyahat endüstrisine yeni bir soluk getirmişti.
Orient Express 4 Ekim 1883’te yaptığı ilk seferinde, Fransız, Alman, Avusturya ve Osmanlı İmparatorluğu sosyetesinden ve bürokratlarından birçok ünlü ismi ağırladı. The Times gazetesinin yazarı Edmund About da yolculuğu okuyuculara aktarmak üzere yolculuktaydı. About yolculuğunun son noktası İstanbul’a ulaştığında II. Sultan Abdülhamid ile de bir röportaj gerçekleştirdi, hem deneyimini hem de röportajını 1884 yılında De Ponteise à Stamboul adıyla kitap haline getirdi.
- Dior, Doğu Ekspresi’nde
- Dünyanın En Güzel Şato Otelleri
- Londra’dan 5 Sonbahar Mekânı
- Viski Kültürü: Dünyanın En Güzel Viski Otelleri
ŞATAFATIN SİMGESİ
Orient Express’e olan ilgi Avrupalı elitler arasında çığ gibi büyürken bu lüks yolculuk “Trenlerin kralı, kralların treni” unvanıyla anılır oldu. Asilzadelerin bilet almak için sıraya girdiği Orient Expess’le yolculuk etmek bir statü göstergesi haline gelmişti. Öyle ki yolcular yolculuktan önce özel kıyafetler diktiriyor, tüm seyahati şık bir şekilde geçirmek için servet harcıyordu. Kadınların şıklık yarışına girdiği akşam yemekleri ise saray davetlerini andırıyordu. Şark Ekspresi efsanesi uzunca bir süre böyle gitti, ta ki Birinci Dünya Savaşı patlayana dek. 1914 yılında tüm dünyayı büyük bir kaosa sürükleyen savaşın Şark Ekspresi’ni etkilemesi elbette kaçınılmazdı. Trenin rotası savaş bölgesinin göbeğinden geçtiğinden doğal olarak seferler de iptal edildi. Savaş 1918 yılında sona erdikten sadece bir yıl sonra ise tren tüm ihtişamıyla geri döndü.
Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden hemen sonra, 1919 yılında tren seferlerine yeniden başladı. Üstelik artık rotası daha da genişlediğinden farklı ülkelerden yolcuların da seyahate katılması kolaylaşmıştı. Yeni rotası şöyleydi: Paris, Milano, Venedik, Zagreb, Belgrad ve İstanbul. Ancak dünyada sular durulmuyordu. Bu kez 1939 yılında İkinci Dünya Savaşı patladı. Şark Ekspresi’nin şaşalı dünyası bir kez daha alt üst olmuştu. Seferlere yine ara verildi. Savaş 1945 yılında sona erdiğinde Avrupa’nın neredeyse tamamı yangın yerine dönmüş, ekonomi diye bir şey kalmamıştı.
Savaşın yarattığı yıkımın ardından küllerinden doğmaya çalışan Avrupa’da ekonomi büyük bir hızla büyümeye başladı. Ekonominin büyümesi uçakla yolculuğu daha yaygın ve kolay ulaşılabilir hale getirince savaş öncesinin en popüler ulaşım aracı olan tren değerini kaybetmeye başladı. Bu durum Orient Express’in de sonunun başlangıcıydı. Varlıklı insanlar artık yolculukları için tren yerine çok daha hızlı olan uçağı tercih ediyordu. Yolcu sayısı gitgide azalınca 1970’lerin sonuna doğru trenin orijinal rotasındaki seferler durduruldu ve sınırlı bir alanda hizmet vermeye başladı.
Orijinal Orient Express son yolculuğunu, ilk seferinden neredeyse yüz yıl sonra 1977 yılında yaptı. 1982 yılına gelindiğinde Orient Ekspres bu kez “Venice Simplon-Orient Express” adıyla hizmet vermeye başladı. Londra, Paris, Venedik ve birkaç Avrupa şehrine düzenlenen Orient Express’in yeni versiyonu, her ne kadar orijinal dekorasyonuyla yolcularına nostaljik tren yolculuklarını yaşatsa da İstanbul’a kadar gelmediği için adının hakkını tam olarak vermiyordu. Takip eden yıllarda Fransız trenyolu şirketi SNCF Orient Express’i yeniden hayata geçireceğini duyurdu ancak projeden bir daha ses çıkmadı.
CASUS HİKAYELERİNİN İLHAM PERİSİ
Orient Express’i 143 yıl önce üne kavuşturan özelliği sunduğu lüks ve şatafattı. Kompartmanları kimleri ağırlamadı ki? Polisiye yazarı Agatha Christie, meşhur casus Mata Hari, yine tarihe casus olarak geçen arkeolog T.E. Lawrence (Arabistanlı Lawrence), Belçika Kralı Leopold II, Alman şarkıcı Marlene Dietrich, Rus Çarı Nicholas II, edebiyat dünyasının en iyi kalemlerinden Ernest Hemingway, dansçı Josephine Baker Orient Express’in ünlü yolcularından bazılarıydı.
Peki onu ölümsüz kılan sırrı neydi? Orient Express’in en önemli özelliklerinden biri rotasıydı. Doğu ile Batı’yı birbirine bağlayan rotası gizemli ve egzotikti. Üstelik tam da Doğu’nun en lüks ve kozmopolit şehirlerinden İstanbul’un Avrupalı oryantalistler arasında çok merak edildiği bir dönemde hizmete girmişti. O dönemde, Orient Express’in zenginliğini ve gösterişini anlatmak için kullanılan benzetmelerden biri de “demir raylar üzerindeki saray” idi.
Bunun yanı sıra dünya savaşlarının hüküm sürdüğü yıllarda Avrupa, casusların cirit attığı bir bölgeye dönüşmüştü. Özellikle İkinci Dünya Savaşı’nın ardından ortaya çıkan Soğuk Savaş, Orient Express’i rotası sebebiyle casusların favori ulaşım aracı haline getirmişti. Çünkü trenin rotası Komünist Doğu Bloku ülkelerinin tam ortasından geçiyordu. Orient Express’in lüks ve mahremiyete izin veren kompartmanları casusların gizli bilgi alışverişi yapmasına olanak tanıyordu. Orient Express’te geçen casusluk maceraları polisiye roman yazarları için de mükemmel bir ilham kaynağıydı.
PERA PALAS VE ORIENT EXPRESS
Orient Express gizemli Doğu’yu merak eden Avrupalı birçok aristokratı dönemin en egzotik turistik rotalarından biri olan İstanbul’a ulaştırıyordu. Ancak Orient Express’in gösterişli ve konforlu vagonlarında yolculuk ederek İstanbul’a gelen varlıklı yolcuların burada kalabileceği nitelikte bir otelin bulunmaması bir sıkıntı olarak ortaya çıkmıştı. Bunun üzerine bir Osmanlı levanteni olan mimar Alexandre Vallaury, Pera Palas Oteli’ni inşa etti. Böylece Orient Express sayesinde İstanbul, gösterişli mimariye sahip lüks bir otel kazanmıştı. Avrupai zarafetin Osmanlı’nın ihtişamıyla harmanlandığı Pera Palas Oteli, 1895 yılında hizmete açıldıktan sonra kısa süre içerisinde dünyanın her yerinden asilzadeleri ağırlayan bir merkez haline geldi.
Orient Express’i ölümsüz kılan roman Doğu Ekspresi’nde Cinayet romanının bir kısmı da Pera Palas’ta ortaya çıktı. Ünlü İngiliz polisiye roman yazarı Agatha Christie, Orient Express yolculuğundan ilham alarak yarattığı romanın bir kısmını, Pera Palas Otel’de 11 gün boyunca kaldığı 411 numaralı odada yazdı. Christie’nin yanı sıra aktris Sarah Bernhard, Mata Hari, opera sanatçısı Maria Callas, ABD’nin first lady’lerinden Jacqueline Kennedy, oyuncu Greta Garbo, Ernest Hemingway, Kraliçe II.Elizabeth, Alfred Hitchcock gibi birçok ünlü isim Pera Palas Oteli’nde konakladı.
ORIENT EXPRESS’TEN İLHAM ALAN ESERLER
Orient Express bugüne kadar onlarca romana, filme ve televizyon dizisine ilham oldu. İçinde bir parça romantizmin de bulunduğu bu hikayeler gizemli, lüks ve merak uyandırıcıydı. Romanlardan en ünlüsü elbette Agatha Christie’nin 1934 yılında yazdığı Doğu Ekspresi’nde Cinayet isimli polisiye roman. Christie’nin her romanının kahramanı olan polis Hercule Poirot, bu hikayede çok lüks bir tren yolculuğunda meydana gelen cinayeti araştırıyordu. Graham Greene’nin 1932 yılında kaleme aldığı bir casusiye olan Stamboul Train de Orient Express’in ilham verdiği bir başka eser. Roman Ostende’den İstanbul’a uzanan bir tren yolculuğuna çıkan, dönemin toplumsal değerlerine aykırı bir grup insanın başından geçenleri anlatıyor.
Fransız Romancı Maurice Dekobra’nın 1927 yılında yazdığı The Madonna of Sleeping Cars ise İngiliz aristokrat bir kadının lüks bir tren yolculuğunda geçen aşk hikayesini konu alıyor. Bunların yanı sıra Ayşe Kulin’in İstanbul’a Son Tren, Gregory Blake Smith’in The Orient Express, Ian Fleming’in From a View to a Kill ve Ethel Lina White’ın The Lady Vanishes isimli romanları Orient Express’in ilham kaynağı olduğu diğer eserler arasında yer alıyor.
Romanların yanı sıra filmlere de ilham verdi ünlü tren. Agatha Christie’nin meşhur romanı aynı isimle 1974 yılında film olarak çekildi. Sidney Lumet’in yönettiği filmin oyuncu kadrosu son derece iddialıydı. Lauren Bacall, Sean Connery ve Ingrid Bergman’ın başrollerini paylaştığı filmde Albert Finney ise Hercule Poirot rolüyle izleyici karşısına çıktı. Ingrid Bergman bu filmdeki rolüyle, Oscar ödülünü elde etti. Klasik roman ilk filmden 43 yıl sonra, bu kez 2017’de bir kez daha beyazperdeye taşındı. Hikaye günümüze uyarlanmıştı. Kenneth Branagh’ın yönettiği film, başrollerde yer alan Johnny Depp, Michelle Pfeiffer, ve Penélope Cruz ile tam bir yıldızlar geçidiydi.
Sinema tarihinin en ünlü casuslarından James Bond da Orient Express’le yolculuk yaptı. Orijinal ismiyle From Russia with Love, 1963 yılında James Bond serisinin bir filmi olarak çekildi. James Bond’u canlandıran Sean Connery’nin de Orient Express’ten esinlenerek çekilen ilk filmiydi. Ünlü oyuncu daha sonra Orient Express’te rol aldı ve bu da bir casusluk filmiydi. Korku filmi denildiğinde akla ilk gelen yönetmenlerden Afred Hitchcock da Orient Express’in cazibesinden kaçamayanlardan biri. İngiliz yönetmenin 1938 yılında çektiği, orijinal ismi The Lady Vanishes olan film Avrupa’yı geçen bir trende yaşanan gizemli ve korku dolu bir hikayeyi anlatıyordu.
EFSANE YOLCULUK GERİ DÖNÜYOR
İkonik tren hattı Orient Express ilk seferini yaptıktan 143 yıl sonra yeniden hizmet vermeye hazırlanıyor. 2026 yılında orijinal rotası, vagonları ve dekorasyonuyla yeniden seferlere başlaması planlanan trenin tasarımı Maxime d’Angeac tarafından gerçekleştiriliyor. Yeni versiyonun 17 vagonu 1920 ve 30’lardaki orijinalinin modern yansıması olarak karşımıza çıkacak. Maxime d’Angeac yeni Orient Express için şunları söylüyor: “Adıyla hayalleri ve fantezileri uyandıran bu efsanevi trenin yeniden ortaya çıkarılması için sadece kopyala yapıştır yapmak doğru olmazdı. Aynı ruhu taşıyan sıra dışı bir trenin atmosferini 21. yüzyıl versiyonunda yeniden yaratmak gerekiyordu.”
Maxime d’Angeac, yeni versiyonda 1920’lerin ruhunu canlı tutmak ve vagonları olağanüstü ahşap işçiliği, cam eşyalar, kakmacılık ve daha fazlasıyla süsleyen orijinal sanatçıların eserlerini onurlandırmak için maun, kristal, kadife, ipek gibi malzemeler kullanmış. Koridorlardan bar vagonuna, süitlere ve restorana kadar her ayrıntı, orijinal versiyonun ruhunu koruyacak şekilde düşünülmüş. Her ne kadar tasarım geçmişten izler taşısa da vagonlardaki dar alanların akıllıca kullanılabilmesi için teknolojinin nimetlerinden de faydalanıldı. Örneğin vagondaki yatak odasının bir kişi tarafından birkaç dakika içerisinde kolaylıkla oturma odasına dönüştürülmesi gibi.
2025 yılında ilk seferini yapması planlanan lüks trenin takvimi 2026’ya ertelendi. Eğer her şey yolunda giderse Orient Express 143 yıl sonra ilk seferini yine Paris’ten İstanbul’a yapacak.