Güneş saatlerini pek çoğumuz biliriz. Peki ya, zamanın bir vakitler sütle ölçüldüğünü hiç duymuş muydunuz? Kum saatlerinden kol saatlerine, insanlık yüzyıllardır zamanın izini sürüyor. Gelin saatlerin tarihini birlikte keşfedelim.
Bu yazıyı kaleme alırken çıkardığım notları Metis Yayınları’nın cep defterlerinden birinde tuttum. Bu defterleri kullananlar bilirler, her sayfanın sonunda kitaplardan alıntı bir cümle yer alır. Saatlerin dünden bugüne gelişimini ele alacağımız bu yazı için notlar aldığım sayfanın sonunda ise Marc Wittmann’ın Hissedilen Zaman kitabından şu cümleler yer alıyordu: “Bir yanda hayatın kısalığı ve ölümün kaçınılmazlığı varsa, diğer yanda da herkesin kendisine verilen zamanla ne yaptığı vardır.” Gününün çoğunu saatlerle geçiren bir editörün zaman ilgili bu cümleyi fark edip anlam yüklemesi bir tür algıda seçicilik olarak görülebilir. Ancak bana kalırsa bu tesadüf, bir kavram olarak zamanın ve dolayısıyla saatlerin hayatın ayrılmaz bir parçası olduğunun örneği.
Okumayanlar için Wittmann, Hissedilen Zaman’da zamanın göreceliğinden yola çıkarak kavrama sadece bilimsel değil psikolojik açıdan da yaklaşıyor. Zamanın daha mekanik yanını merak edenler içinse bizler de bu yazıda saatlerin tarihini dünden bugüne gelişimiyle ele alacağız.
Saatlerin Tarihi
İNSANLIK ZAMANIN PEŞİNDE
Tarihte ilk mekanik mekanizmanın kullanılması 12. yüzyıla dayanıyor. Ancak insanlık öncesinde de zamanı ölçebilmek için pek çok yönteme başvurdu. Bunlardan en bilineni Mısırlıların kullandığı güneş saatiydi. Zamanı güneşin konumuna göre ölçen bu saatlerde, bir çubuğun zemin üzerine düşen gölgesine göre günün vakti tayin ediliyordu. Bir başka yöntem ise antik dönemlere dayanan su saatleriydi. Su saatleri farklı dönemlerde ve uygarlıklarda başka çeşitlerde kullanıldı. Bu yöntemlerden biri, içerisinde kalan su miktarını işaret edecek çizgiler olan altı delik bir kaba su doldurularak kalan miktara göre zamanın ölçülmesiydi. 13. yüzyılın başında üretilen ilk mekanik saatlerle zamanın sahnesinde yeni bir perde açılacaktı.
Saatçilikle ilgili tarihler kaynaktan kaynağa, tarihçilerin araştırmalarına göre değişiklik gösteriyor. İlk mekanik saatin tarihi de kimi kaynaklara göre 1275 kimilerine göre ise 1386 tarihinde ortaya çıktı. İngiltere’deki Salisbury Katedrali için üretilen kadranı olmayan bir dakika tekrarlayıcıydı. Piskopos Erghum tarafından yapıldığı bilinen saat, 24 saat boyunca her saat başı çan çalıyordu. 13 ve 14. yüzyıllarda büyük boylarda üretilen bu saatler, demire şekil verebildikleri için genellikle demir ustaları tarafından üretildi.
CEP SAATLERİNDEN KOL SAATLERİNE
Cep saatlerinin gelişimi ise 1500’lerin ortalarına İsviçre’de saat endüstrisinin doğduğu yıllara dayanıyor. O yıllarda Avrupa’da etkisini gösteren Reform hareketleri saatçiliğin doğuşuna da katkıda bulunacaktı. Hareketin önde gelen reformistlerinden John Calvin’in mücevheri yasaklaması, mücevher ustalarının saatçilik zanaatında ilerlemesine yol açtı. Alman saat ustası Peter Henlein’in 1502’de ürettiği cep saati, tarihte bilinen ilk cep saati olarak kabul ediliyor. Cep saatleri uzun yıllar boyunca sadece zamanı göstermek için değil bir varlık simgesi olarak kullanıldı. 17. yüzyılda erkek modasında cep saatlerine gösterilen ilgi arttı. 1675’te İngiltere’ye yeleklerin gelmesiyle cep saatleri popülerlik kazandı.
1800’ler Prens Albert’ın giysiye takılan bir aksesuar olan zinciri tanıtmasıyla cep saatlerinin kullanıma rağbet de iyiden iyiye arttı. Saatlerin giysinin dışında görünür olması bir aksesuar olarak kullanılmasının yanı sıra bir statü sembolü olarak da görülüyordu.
19. yüzyılın sonlarına kadar erkek modasında kendini göstermeye devam eden cep saatleri yeni yüzyılla birlikte yerini yavaş yavaş kol saatlerine bırakmaya başlayacaktı. Saatler, bugün her ne kadar erkek aksesuarı olarak görünse de ilk kol saatleri kadınlar için üretildi. Bilinen ilk kol saati 1810’da Abraham-Louis Breguet tarafından Napolyon’un kız kardeşi Prenses Murat Lipona Kontesi için tasarlandı. Patek Philippe 1886’da bir başka soylu Macaristan kontesi için bir kol saati tasarladı. Yelek ceplerinden çıkan saatler yavaş yavaş bilekleri süslemeye başlıyordu.
DÜNYA SAVAŞLARI ARASINDA YÜKSELEN KOL SAATLERİ
Tarihin ilginç bir cilvesi, Birinci Dünya Savaşı’nın kol saatlerinin kullanımına etkisi oldu. Cep saatlerinden çok daha pratik ve dayanıklı olan kol saatleri cephelerde tercih edilmeye başlanmıştı. Savaştan dönen askerlerin cephelerden kalan en kıymetli aksesuarları olan saatleri kullanmaya devam etmesi halk arasında kol saatlerini yaygınlaştırmaya başladı. Kol saatlerinin ilk yıllarda ilgi çekici kullanım şekillerinden biri de gömleklerinin kol manşetlerinin üzerine takılmasıydı. Bu stil uzun yıllar sürmeyecek olsa da Fransız yazar Jean Cocteau ve ünlü iş insanı Gianni Angelli gibi isimler kol manşetlerine taktıkları saatlerle bilinirdiler.
20. yüzyılın ilk yılları itibarıyla artık cep saatleri yerini kol saatlerine bırakmaya başladı. Demir yolu ve havacılık gibi ulaşım yollarının genişlemesi, sanayileşmenin hızla artmasına paralel olarak pratik kullanım sunan kol saatleri de bu yıllarda popülerlik kazandı. Saatçiliğin ilkleri o yıllarda atıldı: Cartier 1904’te ilk pilot saatini üretti; Rolex, 1926’da dünyanın ilk su geçirmez saatini tanıttı; Fortis 1926’da ilk otomatik kol saatini piyasaya sürdü; 1969’da Omega Speedmaster bir astronotun bileğinde Ay’a çıkan ilk saat oldu; Audemars Piguet 1972’de paslanmaz çelik kasalı ilk spor saati duyurdu…
İnsanlığın zamanı ölçme ve takip etme itkisinden doğan saatler, yüzyıllardır farklı biçimlerde hayatımızın bir parçası olmaya devam ediyor. Saatler, bir kasabanın ortasından çan sesleriyle ya da bileğimize eşlik eden küçük mekanizmadan gelen tik-tak sesleriyle bizleri zamandan haberdar ediyor. Ortak bir tutkuyu paylaşan saat meraklıları içinse yüzlerce yıldır, gördüğümüz her kadrandan “büyülenmiş bir ceylan gibi bakıyor zaman.”*
*Her Şey Yerli Yerinde, Ahmet Hamdi Tanpınar
İki Asırlık Bir Çınar: Longines
Patek Philippe: İki Asırlık Bir Hikâye