Donald Glover, müzik dünyasındaki ismiyle Childish Gambino istediği her şeyi, istediği zaman olabiliyor. Ve kariyerini en başından beri böyle şekillendiriyor. Senarist olarak başladığı gösteri dünyasında Emmy ödülü ona yetmemiş, müzisyen kimliğiyle bir de üstüne Grammy almış, çok yönlü bir sanatçı. İşte Glover’ın başarı öyküsü.
Donald Glover’ın parlak kariyerine bakınca, insanın aklına T. Roosevelt’in ünlü sözü geliyor: “İnsan sahip olduklarının toplamı değil, fakat henüz gerçekleştiremediklerinin toplamıdır.” Glover’ın gerçekleştiremediği ne kaldı diye de düşününce geriye pek az seçenek kaldığını görebiliyoruz. Neden mi? Çünkü Glover’ın güncel olarak meslek hanesinde yazan sıfatlar şunlar: Aktör, komedyen, şarkıcı, rapçi, yazar, yönetmen ve prodüktör… Tüm bu meslekler öyle eften püften yaptığı, hani şöyle parmağının ucuyla değip geçiverdiği şeyler de değil üstelik. Oyunculuğu ile televizyon dünyasının en prestijli ödüllerinden Emmy ve müzisyenliğiyle bugüne kadar “Benim!” demiş pek çok müzisyenin elde edemediği Grammy ödülünü aldığının altını çizelim. Biz onun başarılarına gözlerimizi dikip hayretle bakarken, Glover bir sonraki projesi için çoktan kollarını sıvamış oluyor. Henüz gerçekleştiremediği çok şeyi kaldığını düşünüyor olmalı.
1983 yılında ABD, California’da dünyaya gözlerini açıyor, Glover. Edward Hava Kuvvetleri Üssü’nde, dindar diyebileceğimiz bir ailenin içinde büyüyor. Bir röportajında, “Ailemde pek öyle yaratıcılıkla ilgili bir şey olmadı, televizyon izlememe izin verilmezdi, ben yalnız büyümüş bir çocuktum” diyor. Büyük bir ihtimalle fazla arkadaş edinemediği için kendini kendi dünyasına kapatıyor. Yine de gizli gizli izlediği bir dizi var, o da “The Simpsons”. New York Üniversitesi’nde oyun ve televizyon yazarlığı eğitimi almaya karar veriyor. Ve bir yandan okurken bir yandan da “Derrick Comedy” adında bir internet dizisinde rol alıyor.
Tina Fey onu 23 yaşındayken keşfediyor
İşte bu hayatının ilk kırılma anlarından biri oluyor. Zira dünyaca ünlü oyuncu ve yazar Tina Fey, Donald Glover’ı bu diziyle keşfediyor. Daha 23 yaşındayken dizi dünyasının en önemli duraklarından “30 Rock”ın senarist kadrosuna dahil oluyor. NBC yapımı diziden sonra, aktör olarak geniş çapta duyulmasını sağlayan, yine bir NBC yapımı “Community” dizisi geliyor. Troy Barnes karakteriyle yer aldığı “Community”de 2009’dan 2014’e kadar rol alıyor. Kendi isteğiyle diziden ayrılıyor ve gerekçe olarak da “daha bağımsız olmak istediğini” söylüyor.
Dizi sırasında kesinlikle boş durmuyor. Bir gün, Wu-Tang Clan isim üreticisinin başına geçiyor ve “Donald Glover” yazdığı ekranda, adının Wu-Tang Clan karşılığının “Childish Gambino” olduğunu görüyor. (Wu-Tang Clan, 90’larda Staten Island’da temelleri atılmış ünlü bir rap grubu.) Childish Gambino adıyla ilk mixtape’i olan “Sick Boi”u 2008’de yayınlıyor. 2010’da Comedy Central’da 30 dakikalık bir stand-up şovuna başlıyor. Böylece müzik çalışmalarıyla komedi şovları paralel olarak gitmeye devam ediyor. İlk stüdyo albümü “Camp” Billboard 200 listesinde 11 numaraya kadar çıkıyor. Aynı yıl “I Am Donald” adını verdiği turnesine çıkıyor. Hem müziği hem komedi şovunu aynı anda bu turnede de seyircisiyle buluşturuyor.
Redbone ile ilk Grammy’sini alıyor
2013’te “Because the Internet” albümünü yayınlıyor. Bu albümde bulunan 19 şarkının da yer aldığı tam 72 sayfalık bir senaryo yazıyor. Bu senaryodan 24 dakikalık bir kısa film çıkıyor. Ve haliyle bu albümdeki hiçbir şarkıya klip çekmiyor. Albüm Billboard 200 listesinde 12 numaraya kadar çıkıyor ve o yıl Grammy Ödül Töreni’nde “En İyi Rap Albümü” kategorisinde aday oluyor. “The Lazarus Effect”, “Magic Mike XXL” ve “The Martian” filmlerinde de oynuyor. Aynı yıl, FX’te yayınlanan ünlü dizi “Atlanta”da rol almaya başlıyor. Donald Glover “Atlanta”da yazıyor, bazı bölümlerde yönetmenlik yapıyor, prodüktörlük de yapıyor ve başrolde yer alıyor. 2017’de bu diziyle “TV Dizisi- En İyi Aktör” kategorisinde Emmy ödülü alıyor.
Donald Glover tüm bu başarıların üstüne asla yatmıyor. 2016 yılında kariyerinin ikinci kırılması gerçekleşiyor. Üçüncü stüdyo albümü “Awaken, My Love!” ile bambaşka bir şey üretiyor. Saykedelik soul, funk ve R&B ilhamıyla hip hop ruhunu birleştiriyor. Albüm yayınlandığı anda inanılmaz övgüler alıyor. Albümden yayınlanan “Redbone” single’ıyla “En İyi Geleneksel R&B Performansı” kategorisinde Grammy kazanıyor. 2017’de “Spider Man: Homecoming”de rol alıyor ve Time dergisi onu “Yılın En İlham Veren 100 Kişisi” listesinde gösteriyor. Time’daki makaleye önsöz yazan Tina Fey onun hakkında şunları söylüyor: “Kendi kuşağının, insanların istedikleri her şey olabileceğine ve istediklerini istedikleri zaman değiştirebileceklerine dair inancını temsil ediyor.”
Müzik tarihini sallayan o şarkı: “This is America”
Donald Glover, diğer adıyla Childish Gambino için mesele tam da bu. İstediği her şeyi olabiliyor. Ve gidişatı istediği gibi değiştirebiliyor. 2018 yılında bir kırılma noktası daha yaşanıyor: “This is America”. Aslında Drake’e diss olması için yazdığı bu şarkıyı ilk kez Saturday Night Live’da söylüyor ve videosunu eş zamanlı olarak YouTube’da yayınlıyor. Video ilk gününde 13 milyona yakın bir izlenme elde ediyor.
Şimdi burada biraz konuyu açalım. İçinde pek çok göndermesi olan “This is America” videosu Amerika’daki bireysel silahlanmaya ve silahlı şiddete ilişkin o kadar çarpıcı bir eser ki, Billboard da dahil pek çok mecra bu videoyu “21. yüzyılın en iyi videoları” arasında gösteriyor. Videoda çok fazla detay var. Örneğin, Childish Gambino’nun videoda “Jim Crow” karakterine benzeyen vücut hareketleriyle yaptığı ve sosyal medyada viral olan dans şovu. “Jim Crow” tiplemesi, 1800’lerde İngiliz yazar Thomas Rice’ın bir tiyatro oyununda geçen, “gerizekâlı ve ilkel” olarak resmedilmiş bir siyah bir adamı simgeliyor. Yani, tamamen siyahları aşağılamak amacıyla oluşturulmuş bir tipleme. Hatta geçmişte hakaret amacıyla siyahlara karşı “Jim Crow” denmesinin popülerleşmesini sağlamış.
Childish Gambino, Jim Crowvari absürd figürler ve tuhaf yüz ifadeleriyle tezat oluşturabilecek soğukkanlılıkla elindeki silahı pek çok insanın üzerine ateşliyor. Video sadece silahlanmadan bahsetmiyor. Sokaklarda yaşanan kaos sırasında pek çok kişinin cep telefonu kamerasıyla olanları çektiğine dair de ince göndermeler var. Bu da ister istemez tüm bu olaylar sokakta yaşanırken, polis şiddeti nedeniyle hayatını kaybeden siyahları ve onları videoya çeken “izleyicileri” akla getiriyor. Yönetmen Hiro Murai, bu videoda “Mother!” ve “City of God”dan esinlendiğini söylüyor.
“Black Lives Matter” hareketinin ana fikrinden bahseden ve uzun yıllar konuşulacak olan “This is America” o yıl, aynı anda pek çok ülkede de 1 numaraya yerleşiveriyor. “This is America” elbette Grammy’lerden de eli boş dönmüyor, aralarında “Yılın Albümü” ve “Yılın Şarkısı” da olan, aday olduğu 4 kategoriden de 4 Grammy alıyor, Childish Gambino.
2024’te de onu takip edeceğiz
Glover aynı anda her şeyi yapmaya dur durak bilmeden devam ediyor. Amazon Prime Video’da izleyebileceğiniz “Mr. And Mrs Smith” dizisinde John Smith olarak başrolde oynuyor. Bir sonraki projesi, Star Wars evreninden Lando Calrissian’ın hayatını anlatan “Lando” filmi. “Swarm” adında bir dizinin de yazarı. “Community”nin filminde de rol alacağı kesinleşti.
Donald Glover tüm bunları yaparken ne zaman uyuyor bilemiyoruz. Ancak kendisinin şu sözlerine kulak vererek onu biraz anlamaya çalışıyoruz: “Ne istersem onu yapabilmek istiyorum. Sizin bir şeyi yapamamanızın nedeni o şeyi yapmak istememenizdir.” Gerçekten öyle mi? Yoksa Glover hayattan, bizim hayal ettiğimizden daha mı fazla şey istiyor? “Bu sıralar pek vaktim yok” derken belki de bir kez daha durup düşünmemiz gerekecek.