Saatolog.com.tr

Saatolog.com.tr Logo

Evvel Sergisiyle Yıldız Tozundan Sanata

7 Haziran 2024
Evvel Sergisiyle Yıldız Tozundan Sanata
Ruzy Gallery’nin iç bahçesinden galeriye girenleri İstanbul’un tatlı meltemi içeri doğru hafifçe iteliyor. İçeride bizi bekleyen doğanın ve evrenin estetik matematiğini keşfetmek üzere Begüm Güney küratörlüğündeki Evvel başlıklı sergi, her bir eseriyle ziyaretçiyi yıldız tozlarından ilham alınmış bir dünyanın içine çekiyor. 

Begüm Güney’in küratörlüğünde gerçekleştirilen Evvel başlıklı sergi, plastik sanatlarla matematiğin estetik ve felsefi ilişkisini konu alıyor. Serginin temelini oluşturan düşünce, ünlü İngiliz matematikçi G.H. Hardy’nin “Bir Matematikçinin Savunması” kitabındaki şu ifadesinde kendini buluyor.

Evvel Sergisiyle Yıldız Tozundan Sanata
Serginin Küratörü Begüm Güney – Ruzy Gallery Kurucusu Esra Çevik

Bir matematikçinin yaptığı şey bir ressamın ya da şairinki kadar güzel olmalıdır. Düşünceler, renkler ve sözcükler gibi uyumlu bir biçimde birbirini tamamlamalıdır. Dünyada çirkin bir matematik için kalıcı bir yer yoktur.”

Matematiğin estetik değerlerini ve sanatsal formunu incelemek üzere yola çıkan sergi, matematiksel kurguların sanatta nasıl kullanıldığını ve bu iki disiplinin doğadan aldıkları referanslarla nasıl evrildiğini sorguluyor. Sergide yer alan eserler, estetik ve form açısından matematiksel analizin ötesinde, doğadan ve evrenden ilhamla bizleri kendine dahil ediyor.  

Matematik ve Sanatın Estetik ve Felsefi İlişkisi

Matematik ve sanat, yüzeyde birbirinden ayrı gibi görünen, ancak derinlemesine incelendiğinde birbiriyle sıkı bir ilişki içinde olan iki disiplin. Matematik, evrenin düzenini ve estetiğini anlamada kullanılan bir araçken, sanat bu düzeni ifade etmenin ve yorumlamanın bir yolu. Lawrence Krauss‘un kozmik varoluş hakkındaki düşünceleri, bu iki disiplinin ortak kökenine dair çarpıcı bir bakış açısı sunuyor: 

Vücudumuzdaki her bir atom patlamış olan yıldızlardan geldi. Ve muhtemelen sol elinizdeki atomların geldiği yıldız sağ elinizdekilerin geldiği yıldızdan farklı. Bu gerçekten fizik hakkında bildiğim en şiirsel şey: Hepiniz yıldız tozusunuz.”

Evvel Sergisiyle Yıldız Tozundan Sanata
Jake Michael Singere

İnsan, yıldızların hammaddesi ile şekillenmiş, ona üflenen ruh ile bu maddeleri aşkla sanata ve matematiğe dönüştüren bir varlık. Bu nedenle, matematik ve sanat arasındaki ilişki, insan doğasının ve evrenin temel yapısını anlamak için kritik öneme sahip. Serginin odak noktası, sanattaki matematiksel güzellikler değil… İnsanın matematiği ve bu matematiğin sanatla nasıl bütünleştiği.

Bir “ziyaretçi” olarak girdiğimiz fakat ilk adımda birer “yıldız tozu” olduğumuzu anladığımız Evvel sergisinde bizi Suat Akdemir’in doğanın geometrik düzenine dikkat çektiği eserleri karşılıyor. Çalışmaları, özellikle fraktal geometri ve organik formlar üzerinden doğanın içsel düzenini keşfetmeye odaklanıyor. Eserlerinde sıkça rastlanan tekrarlayan motifler ve simetrik yapılar, doğanın kendi içindeki estetiğini bir kez daha keşfetmemizi sağlıyor.

Evvel Sergisiyle Yıldız Tozundan Sanata
Suat Akdemir – İsimsiz

Ardından doğadan aldığı ilhamla ürettiği son derece titiz ve detaylı işçiliğe sahip porselen çalışmalarıyla dikkat çeken Melis Buyruk’un eserlerine odaklanıyoruz. Louvre Abu Dhabi Müzesi’nde eserleri sergilenen ilk Türk sanatçı olan Melis Buyruk tüm bu türlerin tanımsız bir biçimde birbirlerinden var oldukları yaşam alanları, yeni dünyalar, habitatlar çalışıyor. Eserler sert ve bir o kadar kırılgan. O kalabalık dünyalardaki farklı büyüklükteki parçaların her biri “Bitmeyen Masal”ın bir cümlesi gibi…

Evvel
Melis Buyruk – Habitat

Hemen karşısında, eserleri dünyanın birçok önemli sanat galerilerinde sergilenmiş ve sayılı koleksiyonlarında da yer alan, üretimleri üzerine çeşitli dillerde yazılmış çok sayıda makale, katalog ve kitap bulunan Mahmut Celayir’in Bir Gezginin Öğle Sonrası isimli eseri yer alıyor. Buyruk’un eserinin farklı bir dil ve türde yeniden anlatımı gibi.

Bu noktada Celayir’in kendi eserleri hakkında daha önce verdiği söyleşideki şu cümleleri hatırlamakta fayda var: “Resmin içindeki siyah ve beyaz dokular, hep ayrı unsurlar ama, yaptığım işler genellikle siyah ve beyazın dengesine bağlı oluyor ve resme de, genellikle hep siyahla başlıyorum. Sonra beyazlar, ardından her ikisi birden yapıta giriyor… En sonunda kendine bir yol buluyor, işte tamam diyorsun ve o dengeyi bulmak gerçekten bazen çok zaman alıyor… Süreç, resmi ortaya getiriyor. Bu, meditatif bir tavır da. Gökyüzü ve toprak arasındaki ritmin akışı, bu duyguyu getiriyor.

Evvel Sergisiyle Yıldız Tozundan Sanata
Mahmut Celayir – Bir Gezginin Öğle Sonrası

Bir yan koridorda ise Tom Fellows tüm duvar boyunca ziyaretçiye sesleniyor. Önce, Fellows’un The Middle of Nowhere isimli iki parçalı eseri, soyut ve dokusal bir çalışma olarak dikkat çekiyor. Siyah tonlar ve yüzeydeki girintili çıkıntılı yapısı izleyiciye doğanın ve insanın karmaşık ve kaotik yapısını düşündürüyor.  Sönmüş bir yanardağın kesitine mi bakıyorsunuz? Küratör Begüm Güney’in hissettiği gibi beyninizin girintili yapısının içine de bakıyor olabilirsiniz. 

Evvel Sergisiyle Yıldız Tozundan Sanata
Tom Fellows, The Middle Of Now Here

Hemen devamında Fellow’un bu kez mavi ve turuncunun yoğun kullanıldığı, parlak ve canlı renklerle dikkat çeken “The Nail That Sticks Out” adlı eseri konuşlanmış. Eserin yüzeyi, akışkan ve dalgalı bir görünüme sahip olsa da kullanılan malzeme bunun tam tersi. Sanki bir sıvının hareketini izliyormuş hissi veren bu eser insanı kendi zihinsel süreçlerinin içine çekse de iyileştirici bir etkisi olduğunu söylemeliyim. Zira beni çocukluğumun mutlu bahar günlerindeki gökyüzü hatıralarıma ışınladı.

Evvel Sergisiyle Yıldız Tozundan Sanata
Tom Fellows, The Nail That Sticks Out (Ii)

Fellow’un eserinin önünde hemen önünde ise bizi Ruzy Gallery’nin girişinde de karşılayan Jake Michael Singer’ın giriştekine nispeten minimail bir başka eseriyle karşılaşıyorsunuz. İstanbul Bienali’nde 1600 yıllık Yedikule Hisarı’nda “On Bin Şeyler” isimli solo bir sergi düzenleyen, Küçük Mustafa Paşa Hamamı’nda mekâna özgü enstalasyon olan “The Bennu Statis” üreten 1991 doğumlu sanatçının eserleriyle Evvel sergisinde de karşılaşmak güzel ve tamamlayıcı bir his veriyor. Supernova Murmur… Birer yıldız tozu olup, dünyaya savrulduğumuz o büyük patlama… İsmi Supernova ama siz onda bir kasırga veya küllerinden doğan bir Anka Kuşu görebilirsiniz. Belki de ışıkla renkten renge bürünen metalin büyüleyici haline kendinizi bırakabilirsiniz.

Evvel Sergisiyle Yıldız Tozundan Sanata
Jake Michael Singere, Supernova Murmur

Biraz ileride, Ruzy Gallery’in sokağa bakan vitrininin hemen önünde; heykellerinde, çevresiyle etkileşim halinde olan insanın gelişimi ve iradesi üzerine etki eden doğal ve yapay koşullar arasında yaşadığı evrime odaklanan Mahmut Aydın’ın eserleri dışarıdan bakanları davetkar şekilde içeriye çağırıyor. Polyester heykeller bakır kullanılarak vurgulanmış. Aydın, Evvel sergisinde Ansız Anı isimli çalışmalarıyla yer alıyor. Zaman ve bellek temalarını hissettiğimiz bu eserler üzerinde bazı yerde belirgin bazı yerde gizlenmiş şekilde tanık olduğumuz yara bantları ise izleyene evvel zamanda oluşan kendi yaralarını hatırlatıyor. 

Evvel Sergisiyle Yıldız Tozundan Sanata
Mahmut Aydın

Bu yazıda tüm sergiyi birlikte gezmeyeceğiz elbette. Fakat, sanatçı Başak Özocak’ın herkesin günlük yaşamından kendi “hap” kelimesini bulacağınız alanından, pek çoğunuzun durup iç çekişle bakacağı bir başka kelimeden bahsetmek istiyorum. Tevekkül… Orada göreceğiniz eser “sanatçı burada ne anlatmak istemiş” sorusunu sormanıza müsaade etmeden ulu orta derdini söyleyiveriyor. Tevekkül!

Tevekkül, kişinin elinden gelen çabayı gösterdikten sonra sonucu Allah’a bırakmasıdır. Eserdeki organik formlar ve karmaşık yapı, hayatın ve doğanın kontrol edilemeyen yanlarını simgeliyor gibi… Tevekkül kelimesi ise tam o kaosun içinde huzuru ve güveni sağlıyor.

İçinde bulunduğumuz dünyayı kavramaya çalışan, öncesini ve sonrasını sorgulayan, nedenini ve sonucunu arayan aciz insanlar olarak bir yerde bırakmanın muhteşem hafifliği…

Evvel Sergisiyle Yıldız Tozundan Sanata
Başak Özocak, Soyağacı Serisi

Bizler birer yıldız tozuyduk… Kimimiz karardık, kimimiz parladık! Bu mavi küçük dünyamızda yaşananlar; soykırımlar, adalet arayışları, ekonomik buhranlar, bir yudum suya, bir yudum teselliye, uzanacak bir şefkatli ele, birazcık empatiye muhtaç bizler… Tüm bu kaosun içinde 2+2’nin 4 ettiği bilgisine ihtiyacımız var! Matematiğin kesin denilen gerçeklikle güven verdiği, buradan hareketle “sonunda iyilerin kazanacağı” bilgisine ihtiyacımız var! Sanatın yeri gelip yüzleştirdiği, yeri gelip başka dünyalara kapı aralayıp bize nefes aldırdığı “soluklanma” alanlarına ihtiyacımız var.

Bu soluklanma alanlarının yeni bir durağı olan, Ruzy Gallery’nin ikinci sergisi Evvel’de; Nazan Azeri, Leyla Emadi ve Gülfem Kessler’in eserlerini de görme imkânı bulacaksınız. Küratör Begüm Güney, sergide sanatı matematik üzerinden ele almayı istemelerinin nedenlerinden biri olarak; galerinin kurucusu Esra Çevik’in finans sektörü geçmişi sebebiyle sayılara ve matematiğe en az sanat kadar ilgi duymasının da etkisi olduğunu gülümseyerek ekliyor.

Matematik ve sanatın estetik değerlerini ve bu değerlerin insan doğasıyla olan ilişkisini anlamamızı sağlayan Evvel sergisi 15 Eylül’e kadar ziyaret edilebilecek.