Yaz mevsimini, plaj manzaralarını ve güneşli piknikleri resmeden, yazın ruhunu yansıtan eserler…
Claude Monet, “Woman with a Parasol”
Empresyonist ressam Claude Monet, yaz ortamlarını tasvir eden sahneleri resmetmekle ünlüdür. Ailesi ile birlikte zaman geçirdiği Fransız kırsalından sade sahneler resmeder. En tanınmış eserlerinden “Güneş Şemsiyeli Kadın” adlı eseri aslında Monet’nin eşi Camille ve küçük oğlu Jean Monet’yi resmeder. Eser Monet’nin karakteristik fırça darbeleri il güneş tepede en parlak zamanındayken rüzgârın çimenli çayır boyunca estiği fikrini izleyiciye aktarır.
David Hockney, “A Bigger Splash”
David Hockney, tarzıyla modern sanat akımlarını şekillendiren ve etkileyen bir sanatçıdır. Güney Kaliforniya bölgelerinden manzara resimleri yapan sanatçı, yoğun renk kullanımıyla eserlerinden oldukça söz ettirir. Hockney, 1960’larda Los Angeles bölgesindeki manzaraların tasvirini ve modern mimari türünü içeren bir dizi eser yaratır. En ünlü resimlerinden biri olan “A Bigger Splash” adlı eseri 1967 yılında yapmıştır. Özellikle bu eser yaz mevsiminin ikonik eserlerinden biridir.
David Hockney, “Beach Umbrella”
Her ne kadar David Hockney denince akla ilk gelen yaz motifi yüzme havuzları olsa da Côte d’Azur’da yaptığı sahilde bir şemsiye resmi (1971), saf yaz mutluluğunu yansıtıyor. İkonik şemsiye, güneşe aç turistler için biraz gölge sağlayan Akdeniz sahillerinin tekrarlayan bir sembolü gibi…
Pieter Bruegel, “The Harvesters”
Bruegel’in birçok eserinde olduğu gibi sanatçının odak noktası köylüler ve onların işleri olmuştur. “The Harvesters” adlı eser Peter Bruegel tarafından 1565 yılında ahşap üzerine yağlı boya ile yapılmıştır. Temmuz ve ağustos aylarında hasat zamanını resmederken hem yemek yiyen köylüleri hem de buğdayları biçen köylüleri resmetmesi bize hem tüketimi hem de üretimi vurgular. Yükselen buğday başakları, ahırlar, köylüler bu muhteşem yaz sonu manzarasında âdeta objektife yakalanmışlar.
Edward Hopper, “Second Storey Sunlight”
American sanatçı Edward Hopper tarafından 1960 yılında resmedilen eser, farklı yaşlardan iki kadının beyaz bir evin balkonunda güneşlenmesini betimler. Hopper’ın imza stillerinden olan bu eser, bina cephelerinin keskin beyaz düzlemlerinin gölgede kalanlarla tezat oluşturduğu ince mekansal ilişkileriyle öne çıkar. Aynı zamanda bu teknikle, izleyiciyi sahnenin içine çeken bir derinlik ve boyut hissi yaratır.
Paul Gauguin, “Tahitian Women on the Beach”
19. yüzyılın en farklı sanatçılarından biri olan Paul Gauguin, 1800’lerin sonlarındaki diğer popüler sanatçılarla karşılaştırıldığında çok farklı bir şekilde resim yapar ve çalışmalarının çoğu Pasifik Adaları’nda, özellikle de Tahiti’de yaşayan insanlara odaklanır. Dönemin sanatçılarının çoğu Paris’e taşınmak isterken, Gauguin şehirden kaçıp dünyanın diğer ucundaki egzotik adalara seyahat etmek istiyordu. Gauguin’in en ünlü eserlerinden biri, yerde oturan iki Tahitili kadının yer aldığı bir yaz sahnesine odaklanır. “Tahitili Kadınlar Sahilde” başlığını taşıyan bu eser, Gauguin’in Tahitililer’i gündelik yaşamlarında tasvir ettiği çok sayıda eserinden biridir.
Max Liebermann, “Terrace of the Jacob Restaurant in Nienstedten on the Elbe”
1902 yazında Max Liebermann, Hamburger Kunsthalle’nin müdürünün daveti üzerine Almanya’nın Hamburg kentinde Elbchaussee’deki Hotel Jacob’a taşınır. Hansa kentinin motiflerini resmetmesi planlanır ancak Liebermann en sevdiği ortamı otelin kapısının hemen önündeki terasta bulur. Liebermann’ın ünlü “güneş lekelerini” de içeren sonuç, bugün en iyi bilinen eserlerinden biridir.
Yayoi Kusama, “Watermelon”
Tam bir yaz simgesi, “Watermelon” bize yaz sıcağını ve bizi ferahlattığı o anları anımsatıyor. Japonya’nın önde gelen çağdaş sanatçılarından biri olan Kusama, farklı desenlerden bir natürmort yaratmış. Karpuzun etindeki kırmızı noktalar onun ünlü puantiyelerini anımsatıyor. Kullandığı yoğun puantiye ve ağ desenlerinin yanı sıra mekânı kaplayan büyük ebatlı enstalasyonları ve moda alanına kattıkları ile de ünlenmiştir.