Bir film bittiğinde güzel bir şiir okumuş gibi hissederiz, bazen öyle olur. Bilmem bu duyguyu tarif etmeye gerek var mıdır, ki zaten duyguları anlatmaya çalışmak pek çok zaman beyhude bir çaba olarak kalmaz mı? İşte kimi filmler; içinde geçen cümlelerle, sahnelerle, yakalanan bakışlarla izleyende çeşitli duygular yaratır. Böylesi şiir gibi filmleri izlemeyi ve ardından bıraktıkları doygunluk duygusunu tecrübe etmeyi seviyoruz. Bizler de merceğimize takılan şiir gibi filmleri derledik.
İşe Yarar Bir Şey, Pelin Esmer
“—Siz mi istediniz avukat olmayı, yoksa aileniz mi?
—Ben. İşe yarar bir şey yapmak için.
—Şiir yazmak işe yarar bir şey değil mi?”
Yönetmenliğini Pelin Esmer’in yaptığı 2017 yapımı filmin senaryosu Barış Bıçakçı ve Pelin Esmer tarafından kaleme alınmış. Avukat ve şair Leyla, bir gece yarısı çıktığı tren yolculuğunda manzarayı ve insanları izleyen hemşirelik öğrencisi Canan’ı fark eder. Canan’la tanışıp hikâyesini dinledikten sonra ona eşlik eden Leyla, kendini yolculuğun sonunda bu genç hemşirelik öğrencisiyle birlikte çok ağır bir sorumluluk almak üzere Yavuz’un evinde bulacaktır. Her şeye rağmen yaşamak o kadar değerli bir şey midir sorusuna odaklanan filmin tren yolculuğu esnasında çekilen her manzaranın görülmeye değer olduğunu düşünüyorum, Leyla’nın okuduğu Barış Bıçakçı şiirleri de cabası. Filmi gören pek çok kimsenin merak edeceği görüntü yönetmeni Gökhan Tiryaki’yi “Kış Uykusu” ve “Bir Zamanlar Anadolu’da” filmlerinde de görüyoruz. “İşe Yarar Bir Şey”in başrollerini ise Başak Köklükaya, Öykü Karayel ve Yiğit Özşener paylaşıyor.
Rüzgâr Bizi Sürükleyecek, Abbas Kiyarüstemi
“varlığın sıcak duygusunu
benim sevdalı dudaklarımın okşayışına bırak
rüzgar bizi götürecek
rüzgar bizi götürecek”
Filmin adı, ünlü İranlı şair Füruğ Ferruhzad’ın Türkçeye “Rüzgâr Bizi Götürecek” diye çevrilmiş şiirin başlığından alıntıdır. 1999’da Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan Ödülü’ne aday gösterilen film, kendilerini mühendis olarak tanıtan birkaç gazetecinin ölmek üzere olan 100 yaşını aşkın yaşlı bir kadın üzerinden yerel matem ritüellerini araştırmak üzere çıktıkları yolculuğu ve şehirli gazeteci ve mühendislerin köyde yaşadıklarından yola çıkarak şehir ve kırsal arasındaki yaşam farkını işliyor. Film boyunca Ferruhzad ve Ömer Hayyam gibi pek çok İranlı şaire gönderme yapılıyor. Gidilen yollar boyunca gördüğümüz buğday tarlaları, kerpiç evler, kırmızı elbisesiyle bir görünüp kaybolan genç kadın filmin şiirselliğini pekiştiriyor.
Aşk Zamanı, Wong Kar-Wai
Gelmiş geçmiş en romantik aşk filmlerinden biri olarak anılan “Aşk Zamanı”, müziklerinden renk paletine kadar bir şiirin içerisinde geziniyormuş gibi hissedeceğiniz bir film. 1962’de, komşu olan evli bir kadın ve evli bir erkeğin zaman içerisinde birbirine duydukları tutkulu aşkı konu edinen 2000 yapımı film, bugüne kadar anlatılmış en naif aşk öykülerinden biri olarak sinema tarihinde kendine yer ediniyor. Eşlerine ihanet etmek istemeyen ikili arasındaki çekim ise birbirine dokunmadan geçirdikleri süre içerisinde giderek büyür. Filmloverss’ın haberine göre filmin orijinal hikâyesi ise sık sık merdiven boşluğunda karşılaşıp birlikte yürüyen fakat hiç konuşmayan iki kişiden geliyormuş. Tutkunun rengi olan kırmızı rengin film boyunca kullanımı filmin hem şiirselliğine hem de iki âşığın arasındaki romantik bağı yansıtıyor. Bir merdiven boşluğunda rastlaşmadan doğan aşkın hikâyesi ise bana Metin Altıok’un “Bir Uyumsuz Rastlaşma” şiirini anımsatıyor.
“Yangınlardan geliyorum dedi adam ve yangınlara gitti yanık
Depremlerden geliyorum dedi kadın ve depremlere gitti yıkık”
Kırık Bir Aşk Hikâyesi, Ömer Kavur
“—Beni hiç hatırladın mı?
—Ben seni hiç unutmadım. Mutluluk yanımızdan gelip geçti…”
Yönetmenliğini Ömer Kavur’un üstlendiği 1981 tarihli “Kırık Bir Aşk Hikâyesi”, Cahit Berkay imzalı müzikleri, replikleri ve arnavutkaldırımlı Ayvalık sokaklarıyla başka şiir gibi bir film. “Kırık Bir Aşk Hikâyesi”, Hümeyra’nın canlandırdığı edebiyat öğretmeni Aysel’in Ayvalık’a atanmasından sonra kendinden yaşça küçük Fuat’la (Kadir İnanır) yaşadığı kısa süreli bir aşk hikâyesini anlatıyor. Küçük kasaba halkının ve Fuat’ın ailesinin tepkileriyle Aysel’in başka bir şehre tayinini istemesi üzerine yarım kalan bu aşk öyküsü, duru ve derinlikli senaryosundaki pek çok replik ve iki sevgilinin yıllar sonra şehrin eski otogarında karşılaştığı final sahnesinin Cahit Berkay’ın içe işleyen bestesinin olduğu kapanışıyla tam anlamıyla bir şiirsel anlatının içinde olduğunuzu hissettiriyor. Filmin senaryosu ise Selim İleri’nin kaleminden.