Hakaan Yıldırım, İstanbul Moda Haftası’nda tanıttığı ve Yörük kültürünün pazenlerinden ve işlemelerinden ilham aldığı koleksiyonunda bizi Sabahattin Ali’nin öyküsüne götürüyor.
Sanat ve tarihten ilham alan moda ve mücevher koleksiyonları hakkındaki yazılarımızı hatırlayanlarınız olacaktır. Kimi koleksiyonlar Rönesans tablolarındaki meyvelerden ilham alıyor, kimileri ise Antik Roma heykellerinden esinleniyordu. İstanbul Moda Haftası’nda da benzer bir ilhamla tasarlanmış bir koleksiyonla karşılaşıyoruz, fakat bu koleksiyonun ilham kaynağı bir Türk filmi. Hakaan Yıldırım’ın Sonbahar Kış 21/22 Koleksiyonu “Mahizer’e Yazdığım Mektuplar”, 1990 yapımı Türk filmi “Hasan Boğuldu”dan ilhamla tasarlanmış. Sabahattin Ali’nin “Hasan Boğuldu” öyküsünden uyarlanan aynı isimli film, Edremit’te geçen buruk bir aşk öyküsünü anlatıyor. Bu aşk öyküsü, Yörük kültürünün renkli pazen çerçevesi ile resmediliyor. Yıldırım’ın buradan hareketle tasarladığı arşivsel koleksiyon, izleyenleri zamanımızla ve zamanın kendisiyle yüzleştiriyor.
Koleksiyonun kumaş seçimi, köklerini olduğu gibi muhafaza etmiş, yaylak-kışlak hayatı yaşayan bu göçebe topluluğun yüzyıllar boyunca değişmeden, giyim stillerini hiç bozmadan yalnızca desenlerindeki renklerin dili ile iletişerek, desen çeşitliliğini dahi muhafaza ederek, ekleme yapmaksızın benimsemiş bu topluluğun etkisi ile şekillenmiş. Tasarımlardaki yama detayları ise üçgen şeklindeki Yörük çadırlarının şeklinden esinlenerek işlenmiş.
Geleneksel pazenin renk ve desen kimliğiyle Yıldırım’ın kendine has dili ve modern teknoloji ile üretilmiş kumaşlar bir araya getirilmiş. Koleksiyonun bütünü için eski bir dilin Hakan Yıldırım’ın sesinden tercüme edilmesi demek mümkün. Cut-out tekniğiyle tamamlanan volümlü parçalar, yamalar ve teyellerle eski bir dili yeniden canlandırıyor.
Tasarımcı, koleksiyonunu şöyle anlatıyor: “İçinde bulunduğum hal ile, içinde bulunduğum coğrafyanın hayatla ve zamanla birbirine oturuşu gibi bu koleksiyon. Yönümüzü belirleyemediğimiz, her şeyin her an değiştiği, havada asılı bu sürecin içinde bağlılıklarımın, köklerimin, kolektif bu bilincin farkındalığı, kabullenişi, kucaklanışı gibi. Belki de bunca yıl içimde bekleyişinin sebebi budur bu koleksiyonun diye düşünüyorum. Önyargı ve belli belirsiz bir kibir ile uzaktan sevdiğim pazenin içime oturuşu, sinişi, aklıma ve elime ulaşıp kendini anlattırışı bana. Yorgan kenarı teyeller gibi teyelleyişi ile kendini içime ve bu koleksiyona, bana havada, asılı belirsizlik içinde olmadığımızı, kendimizden çok eski bir şeye, kendimizin çok eski hallerine bağlı olduğumuzu hatırlattı.” Bu tarihi renkleri ve hikâyesi olan koleksiyon, Hakaan Yıldırım’ın sesiyle modayı içsel bir yolculuğa davet ediyor. Sabahattin Ali’nin “Hasan Boğuldu”sunda Emine, “Uzaklardan sesin aldım / Çevreni derede buldum” der. Biz de uzaklardan bir öykünün sesini, Yıldırım’ın Yörük esintilerinden ve pazenlerden ilhamla tasarladığı yeni koleksiyonu “Mahizer’e Yazdığım Mektuplar”da buluyoruz.