fbpx

Saatolog.com.tr

Saatolog.com.tr Logo

Kuzey Cazına Giriş 101

21 Ocak 2025
Kuzey Cazına Giriş 101
Melankolik ve cüretkar, sade ve görkemli, soğuk ama sıcak. İskandinavya soğuğunun insan ruhunda bıraktığı sıcak bir iz; kuzey cazı.

Uzak olanın cazibesi tartışılmaz. Bizde olmayanın çekiciliği, bilinmeyenin gizemi, erişilemeyenin -haliyle- getirdiği mübalağa… Bunları çeşitlendirmek, detaylandırmak mümkün. Ama gelin konuyu dağıtmadan kuzey cazına dönmeye çalışalım. Kuzey cazının “Kuzey cazı” olarak tarif edildiği zamanlar çok da eskilere dayanmıyor. Ve aslında şunu da hatırlamakta fayda var ki, kuzey cazı İskandinavya’nın güneyinde kalan bizler için bir anlam ifade ediyor. Yoksa bir İsveçliyle kuzey cazını konuşurken tahmin edersiniz ki bunun çok da bir anlamı yok.  

Kuzey Cazına Kuzeyde Ne Deniyor?

Kuzey Avrupa ülkelerinde de elbette İskandinav ülkelerinden çıkan caz müziğinin ortak bir adı var. Genelde “Nordic Jazz” olarak tarif ediliyor ama bizdeki kadar geniş bir kullanım alanı olduğu söylenemez. Kerteriz noktası olarak nereyi alıyor derseniz, o da biraz tartışmalı. Kimisi Norveç caz sahnesinin merkezde olduğunu söylüyor, kimisi İsveç’in. Haliyle kuzey kime göre kuzey, o da biraz göreceli.

Kuzey Cazına Giriş 101
Reykjavik’Te Bir Plak Dükkanı.
Ne Zaman Ortaya Çıktı?

Başta da yazdığımız gibi, kuzey cazının doğuşu çok da eskilere dayanmıyor. 70’li yılların başında Amerikalı müzisyenlerin domine ettiği caz dünyası kuzey cazını şekillendiren müzisyenlerle karşılaştığında kuşkusuz bu yeni bir nefes olmuştu. Kuzey Avrupa’nın özgün seslerine ilgi duyan ve ilk işbirliklerini yapan isim ise 1923 doğumlu caz müzisyeni ve teorisyeni George Russell oldu. Afro-Amerikan kökeni, kilise korolarında deneyimlenen kulakları zamanla onu caz dünyasının önemli isimlerinden biri haline getirmişti ki 1964 yılında ülkesindeki ayrımcılığa dayanamayarak İskandinav yarımadasına taşındı. Burada geçirdiği yıllar esnasında Jan Garbarek’ten Terje Rypdal’a sayısız isimle sahne aldı ve kuzeyli genç caz müzisyenleriyle işbirliği yaptı. Ancak daha önemlisi Russell bu dönemde “farklı ritmik davranış modlarının katmanları” olarak tanımladığı “dikey form” fikri üzerine çalıştı.

Kuzey Cazına Giriş 101
George Russell – Credit: New England Conservatory

1968 yılında kaydettiği “The Electronic Sonata for Souls Loved by Nature”, Russell’ın yenilikçi yaklaşımı ve enstrümasyon konusundaki çalışmalarının banda kaydedilmiş hali gibiydi. Russell 1969 yılında New England Conservatory of Music in Boston’un başkanlığını üstlenmek üzere Amerika’ya geri döndüğünde hem teorileri hem de kuzey caz müzisyenlerinin ismi de yeni bir kıtada duyulur olmuştu. Hemen bir yıl sonra kaydettiği üç çalışma ise bir janrın ortaya çıkışını tasdik eder nitelikteydi. “Listen to the Silence”, Bill Evans’la birlikte kaydettiği “Living Time” ve Swedish Radio Jazz Orchestra ile birlikte kaydettiği “Vertical Form VI”. Üstelik aynı yıllarda kurduğu “Esoteric Circle” adlı grubun bugünkü kuzey cazının çekirdeğini oluşturduğu düşünülüyor.

Elbette burada tek isim Russell değil. Polonya asıllı Norveçli saksafoncu Jan Garbarek de kilit isimlerden biri. Zira bugün kuzey cazıyla ilgilenen çoğu kişi onu bu janrın babası olarak nitelendiriyor. 70’lerde ECM etiketiyle sunduğu albümleri başta daha avangart bir caz anlayışını benimsese de zamanla akor değişimlerinden çok ezoterik dokusuyla öne çıkan bir ruh hali yansımasına dönüştü.

Kuzey Cazına Giriş 101
Norveç’Te Bir Plak Dükkanı.

Bu janrın en büyük destekçilerinden ECM’ye gelince… 1969 yılında Karl Egger, Manfred Eicher ve Manfred Scheffner tarafından Münih’te kurulan bağımsız plak şirketi, kuzey cazı denince ilk akla gelen markalardan biri. Çoğunlukla caz albümleriyle tanınsa da müzikte kalıpları yıkan anlayışıyla kurulduğundan beri çizgisini bozmayan kuruluşlardan biri oldu. Haliyle kuzey cazcılarının tanınmasında önemli rol oynadı. Yıllar geçtikçe Jazzland, Rune Grammofon ve Hubro gibi plak şirketlerinin önünü açtı.

Kuzey Cazı Nasıl Tarif Edilir?

Kuşkusuz bazı kulaklar, Jan Garbarek’in ilk kayıtlarıyla bugünkü modern kayıtların aynı janrda kategorize edilmesini ilk başta yadırgayabilir. Aslında her müzik dinleyicisinin müzik tarihine ya da teorilerine de hakim olması gerekir mi o da tartışmalı ancak şu kesin ki müzik otoriteleri kuzey cazını genel olarak tanımlayan birkaç ifadede hemfikir. Kuzey Avrupa ülkelerinin folklorik temaları, doğuştan gelen bir deneysellik, geleneklere meydan okuma konusundaki uzlaşı, doğaçlama ruhu bu kolektif yaratıcılığın ana motivasyon kaynaklarından. Gerisi mi… Gerisi biraz da size kalmış.

Kuzey Cazına Giriş 101
Kuzey Cazı
Kimler Dinlemeli?

Aslında bu soru kendiliğinden çelişkili olmakla birlikte kuzey cazıyla ilgili bilinen bazı yanlış tespitler olduğu kesin. Sözlüklerin de katkısıyla kuzey cazını dinleyenlerin yaş almış kişiler olduğuna dair varsayımın tamamen yanlış olduğunun altını çizelim. Ve pek tabi bu müziğin her zaman melankolik ve dingin olduğu da söylenemez. “Şunu dinliyorsanız kuzey cazını da dinleyin” gibi bir cümle kurmanın yersizliği bir yana hayatınızın içinde boşlukları doldurma alanı sizin inisiyatifinizde kalsın istiyorsanız bu müziğe bir şans vermenizde yarar var.

Kuzey Cazına Giriş 101

Kuzey cazı deyince insanın aklına hemen adını zorlukla telaffuz edebildiği gruplar geliyor. Ancak bazıları var ki Türkiye’deki geniş dinleyici kitlesi nedeniyle birçok caz festivalinde sahne alıyor ve dinleyicisini kuzeyin soğuk ama ironik bir şekilde sıcak müziğiyle buluşturuyor. Aşağıdaki seçki kuşkusuz yazarın -bir nevi manüpilatif- seçkisi. Bu liste daha uzayıp gider. Ancak kuzey cazını yeni keşfedenler ya da yeni isimlerin arayışında olanlar için bir öneri niteliği taşıma niyetinde.

Tord Gustavsen Trio

Doğada yapacağınız sakin bir yürüyüşün getirdiği sade güzellikle yarışır bir müzikten bahsediyoruz. Tord Gustavsen’in tarzını belki de en iyi özetleyen cümlelerden biri bu olur. Yakın zamanda yeni albümünü yayınlayan Norveçli cazcının, müziğindeki derinliğin pek de bilinmeyen bir nedeni var. Gustavsen, doğaçlama psikolojisinde kontrole karşı teslimiyet ikilemlerini keşfetmeye yönelik özgün bir akademik projeyi yürütüyor. 2008 yılında yazdığı “Doğaçlamanın Diyalektik Erotizmi” makalesi ise bu projenin kristalleşmiş bir özeti gibi. Eğer Gustavsen’i tek ya da trio’suyla sahnede canlı bir şekilde doğaçlama yaparken dinleme şansına sahip olursanız bu bilgi aklınızın bir köşesinde dursun.  

Jan Garbarek

Birçok kuzey cazı meraklısı için Garbarek’in 1971 çıkışlı “Afric Pepperbird” albümü neredeyse çıkış noktalarından biri. Albümde çalan müzisyenlerin her biri kendi başına birer efsane olmakla birlikte “Afric Pepperbird”, serbest form ve ritmin karışımıyla muhteşem bir keşif. Caz füzyon denemelerinin başlangıç noktası kabul ediliyor. Garbarek’in hikayesine gelince… Henüz 14 yaşındayken radyoda dinlediği John Coltrane sayesinde müzik tutkusunu keşfediyor ve kendisine bir saksafon metodu alıyor. Evet, yanlış okumadınız, enstrümandan önce, metodla yola çıkıyor. Kuzeyli disiplininden olsa gerek. Bu arada Coltrane’in sonraki yıllarda Ravi Shankar’la yaptığı müzikler Garbarek’in de müzik yolculuğundaki ruhani açılımın fitilini ateşliyor.  

Esbjörn Svensson Trio

Avrupa’nın en başarılı caz piyanistlerinden biri sayılan Svensson, kuşkusuz kuzey cazının en önemli isimlerinden biri. Zira bugün hayatta olmasa da hem kendi albümleri, hem de ilham verdiği parçalarla eşsiz bir isim. Okullu bir müzisyen olarak 1990’da çocukluk arkadaşı Magnus Öström’le birlikte kurduğu grubu o zamanlarda istediği ilgiyi yakalayamasa da sonrasında iki müzisyen de kuzey cazının önemli temsilcileri arasına giriyor.

Uluslararası çıkışını “From Gagarin’s Point of View” adlı albümüyle yapan müzisyen sonraki albümleriyle de eleştirmenlerden tam not almıştı. 2008’de bir tüplü dalış seansı sırasında kaybolan ünlü müzisyen uzun süren aramalardan sonra deniz tabanında baygın bulundu, hastaneye kaldırıldı ancak kurtarılamadı. Henüz 44 yaşında hayatını kaybeden Svensson’un kısacık yaşamında ürettiği eserler ise hâlâ yaşıyor.

Lars Danielsson

İsveçli basçı Danielsson daha önce İstanbul’da canlı olarak izleyebildiğimiz kuzey cazcılarından biri. Kontrbas, elektrik bas ve çello çalan müzisyen, sahne performansları ve albüm kayıtlarında enstrümanlarındaki yeteneğini sergilemekten asla çekinmeyen bir müzisyen. 2012’de İstanbul Arkeoloji Müzesi bahçesinde verdiği konserse bugün dahi bir ayin gibi hatırlanıyor. Zira tarihi yarımadada yankılanan ezan sesleri esnasında küçük bir es veren müzisyen, bittiğinde aynı ruhani etkiyi devam ettiren müziği ve izleyicilerini büyüleyen performansıyla asla unutulmuyor.

Mathias Eick

Onu trompetteki ustalığıyla ve ECM etiketiyle yayınladığı muhteşem albümlerle tanıyor olsak da Eick’in kontrabas, piyano ve gitardaki olağanüstü yeteneğini yabana atmamak gerek. Bugüne dek Chick Corea’dan Pat Metheney’e birçok efsane isimle sahne almış Norveçli müzisyenin her bir çalışması meditatif bir etkiye sahip. Daha önce İstanbul’da performans sergileyen müzisyeni umuyoruz yeniden dinleme imkanı buluruz.  

Tingvall Trio

Grubun Hamburg çıkışlı olduğuna aldanmayın. Hatta Alman davulcuları ve Kübalı bir basçıları olduğuna bile… Zira İsveçli piyanist ve besteci Martin Tingvall’in lokomotifi olduğu trio, kuzey cazının en sevilen gruplarından bir tanesi olarak görülüyor. Üstelik bu çokkültürlülükleri de kuzey cazının “sınırları aşan” yapısına cuk oturuyor. Daha önce Akbank Caz Festivali kapsamında İstanbul’da izlediğimiz grup, efsanevi Esbjörn Svensson Trio ile kıyaslanıyor. Grubun kurucusu Martin Tingvall ise bugünkü tarzlarına ulaşmalarında çocukluğunda bolca mesai yaptığı AC/DC’nin ve İsveçli pop gruplarının hakkı olduğunu söylüyor.

Bobo Stenson

1944 doğumlu Bobo Stenson ya da asıl adı Bo Gustav Stenson, bugün kendi adıyla kurduğu triosuyla kuzey caz sahnesinin en beğenilen isimlerinden. Onun müzik anlayışını şekillendiren ve piyanodaki yeteneğini keşfeden önemli bir isim var. 8 yaşında piyano eğitimi almaya başladığı ve 15 yıl boyunca beraber çalıştığı Yahudi mülteci hocası Werner Wolf Glaser. Bugüne kadar Garbarek, George Russell gibi listede karşınıza çıkacak diğer isimlerle de birçok çalışmaya imza atan müzisyenle ilgili bir başka bilgi de henüz 30’lu yaşlarındayken Okay Temiz’in Oriental Wind adlı grubunda çalmış olması. Geçtiğimiz yıl 80 yaşına basan Stenson, hâlâ sahnelerde piyanosuyla izleyicileri büyülemeye devam ediyor.

Espen Eriksen Trio

Listenin nispeten yeni gruplarından Espen Eriksen Trio, 2007 yılında kurulmuş ve geçen 17 senede tam yedi albüm yayınlamış bir grup. Melodik minimalizmin öne çıktığı tarzlarıyla kuzey cazına giriş yapanlar için iyi bir başlangıç noktası olabilir. Grubun kurucusu ve parçaların yaratıcısı Eriksen yaklaşımlarını “less is more” olarak özetliyor. “Bir parça yazarken gereğinden fazla nota eklemem gerektiğine inanmıyorum” diyor. Güney Afrika ve Rusya’da verdikleri konserler sonrasında izleyicilerden grubun müziğinin bu ülkelerin ulusal müzik karakteriyle bağlantılı bulunduğu yorumunu alan müzisyen, bu yorumun insan deneyiminin o kadar da farklı olmadığını hatırlattığını söylüyor. “Bu daha çok felsefi bir şey” diye de özetliyor. Henüz Türkiye’de onları dinleme şansımız olmadı. Umuyoruz bir gün…

Iiro Rantala
Kuzey Cazına Giriş 101
Iiro Rantala – Credit: Gregor Hohenberg

Norveç ve İsveçli müzisyenlerin ağırlıkta olduğu kuzey caz sahnesinden bir başka ismi listeye almakta fayda var. Rantala, yalnızca Finlandiya caz sahnesinin ünlü piyanistlerinden biri değil, aynı zamanda Avrupa’nın da en ünlü Fin müzisyenlerinden biri.

ECM etiketiyle piyasaya çıkan albümleri caz severler için dipsiz kuyu niteliğinde ancak Rantala’nın gözden kaçmaması gereken bir başka özelliği ise ünlü müzisyenin 2006 yılında albümleştirdiği piyano konçertosu. Kendisine ilham veren müzisyenlerin başında Leonard Bernstein’i sayıyor olması belki de onun klasik müzikle caz arasında gidip gelen özgürlükçü anlayışının temelerini oluşturuyor. Rantala’nın bütün parçaları bir yana, erken yaşta kaybettiğimiz Esbjörn Svensson için yazdığı büyülü ağıt “Tears for Esbjörn” ise bir yana.

Okay Temiz ile Sıcak Bir Cumartesi Akşamüzerinde…

Maffy Falay’ı Anlamak

Genç Chet, Her Daim Genç Kalan Chet…