Türkiye müzik dünyasının öncü isimlerinden Hakan Kurşun, Hanau sokaklarında açtığı ses sergisiyle müziği şehrin ruhuna işliyor.
Gitar çalıyor, beste yapıyor, prodüktörlük yapıyor, kayıt yapıyor, ses araştırmalarında bulunuyor, ders veriyor, albüm yapıyor, ses manzaraları oluşturuyor; olmadık işlere imza atıyor. Hakan Kurşun tanıdığım müzisyenler arasında en işkolik olanların, yerinde duramayanların, her işe üretim kafasıyla bakanların başını çekiyor. Son marifeti, Regeneration Klangweg Hanau (Ses Yolu Hanau) adlı kalıcı ses sergisini Almanya’nın Hanau şehrinde açmak oldu. Serginin açılış konserinde basçı Eylem Pelit, davulcu Ediz Hafızoğlu ile bir konser verdikten sonra kendisine bu eylemin sebeplerini sordum.
Neden Hanau’yu seçtin, bu şehirle göbek bağın nedir?
Hanau doğumluyum. Annem Hanau hastanesinde 1964 -1970 yılları arasında jinekolog ve babam da Dunlop GoodYear fabrikasının insan kaynaklarında koordinatör olarak çalışıyordu. Anneannem de bize bakması için Hanau’ya yerleşmişti. Biz 1970’ten sonra Hofheim’a taşındık. Anneannem Hanau’da oturduğu için hemen hemen her hafta Hanau’ya da gidiyorduk. 1981 yılına kadar hayatımızda önemli bir şehir olarak yer aldı. Türkiye’ye döndükten sonra ve hayatımın devamında da doğum şehrim olarak, güzel anılarıyla hep bir parçam oldu ve olmaya da devam ediyor.
Hanau şehrinin idari yönetimi ile nasıl irtibata geçtin?
19 Şubat 2020 tarihindeki Hanau saldırıları beni çok etkiledi. Uzun yıllardır toplumların entegrasyon yaklaşımıyla bütünleşme çabasını takip ediyordum. Kendim de yaşadığım şehirlere entegre olmaya çalışmıştım. O dönemde birçok nedenden dolayı entegrasyon yaklaşımının ilerici ve katılımcı bir toplum için doğru olmadığı kanısına vardım. Katılımcı yaklaşımın denenmesi gerektiğine inanıyorum. Ben de dönemin belediye yönetimine bir mektup yazdım. Bir besteci olarak kamusal alanda, doğduğum kent için özel müzik yerleştirmeleri hazırlamak istediğimi açıkladım. Sağ olsunlar, beni kültür sanat yönetimiyle tanıştırdılar ve Kültür, Kent ve Uluslararası İlişkiler Başkanı Sayın Martin Hoppe ile birlikte projeyi yaklaşık üç yılda geliştirdik.
Projenin ana fikri neydi?
Bir ses yolu hazırlamak istedim. Tasarladığım seslerle mevcut zaman akışını değiştirmek ve atmosfer seslerini maskelemek istedim. Hedefim, yürürken düşünmek ve hayal kurmak için işitsel uzamlar oluşturmaktı. Hanau kentinin çok önemli bir pazar meydanı var. Her hafta burada çeşitli pazarlar açılır ve toplum karşılaşır, yakınsar ve bütünleşir. Bu pazara sıkça giderdik. Pazarın katılımcı ortamını müziklerle kentin farklı noktalarına taşımak istedim. Seslerle katılımcı düşünceyi sorguladım, öncelikle içsel katılımcılığa odaklandım. Katılımcılık ve bütünselliği hayal ederken, geçmişi ve şimdiyi sorguladım. Doğal bir yaşam dürtüsü olan göçle ilgili hislerimi aktardım. Uluslararası toplumlara ışık tutabilecek ve demokratik değerleri güçlendirecek müzikler tasarlamak istedim.
Projenin içeriğini şekillendiren Hanau geçmişinden nasıl faydalandın?
Hanau’nun tarihçesi 12. yüzyıla kadar uzanır, Main nehrinin kıyısındadır ve bir su şehridir. İçinden de Kinzig nehri geçer. Kent tarihi, Main nehrinin neden olduğu yaşam ve ticari dinamikleriyle de gelişmiştir. Bir sanayi kentine dönüşmüştür. Kentin tarihini ve tabii ki sistematik göç tarihini inceledim. Pazar meydanı mimari tarihi, Klinikum Hanau sosyal tarihi ve fabrika sanayi tarihiyle ilgili ana düşünce köprülerini kurmama yardımcı oldu.
Grimm Kardeşler’den ilham aldın mı?
Grimm Kardeşlerin kentin merkezinde çok güzel bir heykeli vardır. Küçükken onun etrafında oyun oynardık. Hikayeleri dönem dönem hayatımda yer aldı. İleri yaşta orijinal versiyonlarını okuyunca bazı pasajlarda şaşırmadım değil tabii ki. Klangweg’i hayal ederken Grimm Kardeşlerden doğrudan ilham almadım, ancak dolaylı olarak bir etki oluşturduklarını söyleyebilirim. Klangweg’in (Ses Yolu) Erde (Toprak) isimli bölümü pazar meydanında zaman geçirmiş olanlar ve Grimm Kardeşler için.
Hangi istasyonlar/noktalar için kaç beste yaptın?
En başta pazar yeri, hastane, fabrika ve derin bahçe vardı. Ardından Fransız bulvarını ve şato parkını ekledim. Konumları geçmişten gelen anılarım ve güncel hislerim doğrultusunda tespit ettim. Pazar yerindeki insan çeşitliliğini çok iyi hatırlıyorum. Hastanede annem çalışıyordu ve orada doğdum. Fabrikada babam çalışıyordu ve işçi hakları konulu dernek toplantılarına bazen beni de götürürdü. Derin Bahçe, Kinzig nehrin kenarındadır ve o zamanki evimize çok yakındı. Annem beni orada gezdirirdi. Nasıl oluyorsa bunu çok kesik kesik, kısa hatıralar olarak hatırlıyorum. Fransız Bulvarı kente 16. yüzyılın sonlarına doğru eklenmiş ikinci bir meydan. Yeni şehir olarak da geçer ve Kalvinist göçmenler için kurulmuştur. Kentin ilk sistematik göç bölgesinin meydanı. Şato parkı da kentin merkezinde bulunan çok hoş bir rekreasyon bölgesi. Her konum için bir kompozisyon hazırladım. Neleri, hangi çalgıları, nasıl, neden çalmam gerektiğini açıkçası çok düşündüm. Kamusal alanda, işitmek için geçici bir şehir yerleştirmesi olacağını hayal ederek başlamıştım. Bu sene başında belediye tarafından daimî olması kararlaştırıldı ve bunu takiben daha da derin düşünce süreçlerine yoğunlaştım. Ciddi düşünme süreçlerinin ardından kompozisyonları tamamladım ve kayıtları hazırladım.
Bestelerin müzikal yapısından biraz bahsedebilir misin?
Klinikum Hanau Goethe Üniversitesi Hastanesi’nin bahçesinde bulunan Geburt (Doğum) isimli bestem yaklaşık 10 dakika süren bir yolculuk. Armonik, melodik ve müziksel zaman olarak doğumun evrelerini seslendirdim. Açık zamanda metronomsuz olarak çaldım.
Tiefgarten’a (Derin Bahçe’ye) uzanan Kinzig nehrin üzerindeki köprüde konumlanan Traum (Rüya) adlı bestem, her birimizin ne kadar özel olduğuyla ilgili hislerimi seslere aktarmamdan oluşuyor. Açık ve dingin bir yapısı var. Gerilimleri yaşamın özünde bulunan yapıcı gerilimleri temsil ediyor.
Fransız bulvarında bulunan Regen (Yağmur) yağmurun bizleri nasıl birleştirdiğinin hayalini temsil ediyor. Değişken bir yapısı var. Akustik ve elektronik seslerden oluşuyor. 2020 yılında Hanau saldırılarında hayatını kaybedenlerin hatırası için hazırladım.
Eski Dunlop, şimdi Goodyear fabrikasının giriş kapısının duvarında konumlanmış olan Kraft (Kuvvet) isimli bestemi fabrikada çalışanlar ve çalışmış olanlar için hazırladım. Ses dokusunda kuvveti simgeleyen bendir ve akustik gitar var. Zamansal yapısı geniş vurguları içeriyor. Melodileri tekrarsızlığı temsil ediyor. İlerlerken akustik çalgılara elektronik çalgılar ekleniyor. Genel yapısı kuvvetin arayışını simgeliyor.
Pazar meydanında bulunan tarihi belediye binasının yan duvarına konumlanan Erde (Toprak) isimli parça, yukarıda da kısmen belirttiğim gibi, pazar meydanında zaman geçirmiş insanlar, zaman geçirecek insanlar ve Grimm kardeşler için. Burada müziği sabit bir zaman algısıyla hazırladım. Gitar ve bas hatları keskin cümleleri temsil ediyor. Pazar meydanının yaşam hızı için bir ses dokusu oluşturdum.
Son olarak, artık yerinde durmayan eski şehir şatosunun bahçesindeki göletin korkuluklarında konumlanan Weite Zeit (Geniş Zaman) isimli ses kaydını Hanau’da yaşamış olan besteci Paul Himdemith’in anısına hazırladım. Hindemith’in, Kültür Bakanlığı’mızın davetlisi olarak Türkiye’de yaptığı araştırmalar sonucunda, 1935 yılında hazırladığı “Vorschläge für den Aufbau des Türkischen Musiklebens” (Türk müzik yaşamının yapılanması için öneriler) isimli raporu çok ilginç ve önemli bir belge. Geniş Zaman, müziksel olarak geçmişi sorgular, şimdiyi büker ve geleceği hayal eder. Eklektik bir yapısı var. Elektronik sesleri geleceği temsil ediyor.
Bu parçalara meraklısı nasıl ulaşabilir?
Parçalara şehrin altı noktasına konumlandırılan tabelalar üzerindeki QR kodlarından, Google Earth haritasından ve Hanau Belediyesinin websitesinden ulaşmak mümkün.
Sevgili Hakan, hızına rüzgâr bile yetişemiyor, tebrik ederim. Ancak senden çok heyecan duyarak beklediğim bir iş daha var, ne zaman gelecek bilmiyorum. O da biliyorsun ilk albümün “Kaos”un plak olarak basılması… Evet, bunu konuşmuştuk. Kesinlikle ben de istiyorum. Hemen düğmeye basıyorum…
Ümit Tunçağ’dan “Caz ve Rock Ünlüleriyle Söyleşiler”
David Gilmour Eski Defterleri Kapatıyor