Saatolog.com.tr

Saatolog.com.tr Logo

Diyetisyen Özge Bezirci ile Sağlıklı Beslenmenin İpuçları

16 Aralık 2022
Diyetisyen Özge Bezirci ile Sağlıklı Beslenmenin İpuçları

sekersiz21gun Instagram hesabının sahibi ve Şekersiz 21 Gün kitabının yazarı Özge Bezirci Dikici nasıl sağlıklı beslenebileceğimizi ve şekerden uzak durabileceğimizi anlatıyor.

Diyetisyen Özge Bezirci Ile Sağlıklı Beslenmenin İpuçları
Fotoğraflar: Serkan Eldeleklioğlu

Hava kirliliği, tarım ilaçları, GDO’lu besinler, stres ve uyku düzeni bozuklukları yüzünden sağlığımızı korumak ve düzeltmek için hepimiz türlü türlü yollar arar ve dener olduk. Ve sağlıklı beslenme sağlıklı yaşamın vazgeçilmezi olduğu için son zamanlarda sağlıklı beslenmeye nasıl geçeriz, bunun en kolay ve sürdürülebilir yolu nedir diye araştırmalar, paylaşımlar, haberler, kitaplar ve hatta makaleler okumaya, sağlıklı tarifler denemeye başladık. Sağlıklı beslenme nasıl olur sorusundan yola çıkarak işin uzmanı Diyetisyen Özge Bezirci Dikici ile yaptığım röportajda konuştuklarımız aslında bunun hiç de zor olmadığını bana bir kez daha gösterdi. sekersiz21gun Instagram hesabının sahibi ve Şekersiz 21 Gün kitabının yazarı Özge Hanım hem Levent’teki muayenehanesinde hem de online olarak kendisinin rehberliğinden yararlanan danışanlarına diyet denince akla gelen bir kibrit kutusu peynir, yağ kaynağı olarak 5-6 zeytin ya da hiç tatlının olmadığı listeler vermek yerine hayatlarına geçirebilecekleri ve sürdürmeye devam edebilecekleri bir beslenme düzeni kuruyor. Amacı ise her zaman sağlıklı yaşam için gerekli motivasyonu vermek ve bu motivasyonu sağlıklı tarifler, günlük hayatınızda sizi zora sokmadan bulabileceğiniz ya da hazırlayabileceğiniz öğünler ve en önemlisi her zaman destek verici güzel sohbetiyle size sağlıyor.

Özge Hanım’la sohbetimizde ilk olarak diyetin yanlış bilinen tanımına açıklık getirdik. Hepimiz diyet denince sıkıcı listeleri, kalori hesaplamalarını, kilo vermeyi, “yağ yeme, havuç fazla karbonhidratlı, onu tüketme,” gibi birçok klasikleşmiş cümleyi düşünüyoruz. Özge Hanım, “Diyet yaşam tarzımızın belirlenmesi, sağlıklı yaşama geçiş diyebiliriz,” şeklinde yaptığı açıklamayla yanlış anlaşılmayı çok güzel özetliyor. “Diyet, sadece yasaklar ya da şunu yiyin, bunu yemeyin değil; aslında öğün ve beslenme düzenimiz demek. Ama insanlar aç kalmak, az yemek, kalori kısıtlaması diye düşünüyorlar. Bizim yaptığımız ise normal sağlıklı beslenme düzeni oluşturmak. Herkesin diyeti yani sağlıklı beslenme düzeni farklı. Bana 10 yaşında gelen danışanım da var. İlla kilo vermek değil hayatını düzene sokmak isteyen ya da hastalıktan dolayı gelen de var. Sadece kilo kaybı olarak düşünmemek lazım. Ve diyet deyince liste olmak zorunda değil. Sözlü de olabilir, kurallar konabilir bir çerçeve şeklinde. Ama diyet çok sıkı, katı bir liste gibi değil de yaşam tarzını değiştirmek üzerine olmalı,” diyerek diyetin liste maddelerinden ibaret olmadığını açıklıyor.

Elbette sağlıklı beslenmeye geçiş bir süreç ve bu süreçte beslenmemize ekleyip çıkarmamız gereken pek çok yiyecek oluyor. Gerçi bizi asıl üzenler sanırım çıkardıklarımız. Ama bu süreçte asla yemememiz gereken şeyler nelerdir diye sorduğumda verdiği cevapla Özge Hanım, bu konudaki endişelerimi gideriyor açıkçası. “Şekersiz 21 Gün’de biliyorsunuz şekeri, yapay şekeri ve paketli ürünleri çıkarıyoruz ama normal bir beslenme düzeninde asla yemeyin diyeceğimiz bir şey yok, porsiyon kontrolü var. Daha az sıklıkla tüketilmesi gereken besinler var. Mesela alkol için haftada bir kadehi geçmeyin diyoruz ya da pizza, hamburger, makarna gibi karbonhidratlı öğünleri haftada birle sınırlayın diyoruz. Aslında porsiyon var; yasak diye bir durum yok.”

Diyetisyen Özge Bezirci Ile Sağlıklı Beslenmenin İpuçları
Diyetisyen Özge Bezirci Ile Sağlıklı Beslenmenin İpuçları

Zaten aksi sürdürülebilir olmazdı dediğimde Özge Hanım, “Evet, yani bir ay iki ay yememek şeklinde de tavsiye edenler var ama en fazla bir ay iki ay sürer, üçüncü ayda daha fazla yeme, saldırma hali olur,” diyerek aslında bir besinden uzun zaman uzak kalmanın pek de kalıcı bir çözüm olmadığını açıklıyor ve ekliyor: “Bunu açlık anında her şeyi yemek istemeye benzetiyorum. Yemeyip yemeyip bir anda görünce özlemle saldırırcasına yeme hali oluyor. Yılların alışkanlığı hemen değişmiyor tabii ki. Ama haftada bir kendimize izin verdiğimizde, bu hafta çikolata yiyeyim, pizza yiyeyim ya da alkol tüketeyim deyip yavaş yavaş sıraya koyup o şekilde bir düzen oluşturabiliriz.”

Özge Hanım’ın Instagram hesabında Şekersiz 21 Gün gruplarını sürekli görüyordum. Bu gruplara o kadar çok insan katılıyor, o kadar çok insan övgü dolu şeyler söylüyor ki mutlaka denenmesi gerekiyor diye düşünüyorum. Bir de 21 gün çok uzun bir süre değil ve gördüğüm o ki sonrasında bu sağlıklı beslenme sürecine herkes devam ediyor. Hiç kimse bırakmıyor çünkü herkes ne kadar kolay ve uygulanabilir olduğunu görüyor. Rahatlıkla güzel bir düzen oturtulabildiğini görmüş oluyorlar. Özge Hanım, Instagram hesabına ve Şekersiz 21 Gün kitabına neyin ilham verdiğini şöyle anlatıyor: “Evlendikten sonra eşimle birlikte evde atıştırmalıklar, abur cuburlar tüketmeye başladık. Patates kızartması, paketli ürünler, çikolatalar tüketiyorduk. Daha öncesinde tüketmememe rağmen eşimin alışkanlıkları beni de etkiledi. Evde olunca bir yemiyorsunuz iki yemiyorsunuz, üçüncüde dayanamıyor, yanınızdaki kişiye ayak uyduruyorsunuz. Sonra tam da yılbaşı arifesinde misafirlerin gelip gittiği, yemeklerin çokça yendiği bir dönemde eşime, ‘Eve paketli ürün almayalım. Kendimiz için,’ dedim. Alışkanlıkların değişmesi için gereken sürenin 21 gün olduğunu bildiğim için de, ‘21 gün doğal besinlerle beslenelim bakalım ne olacak, var mısın?’ diye sordum. O da, ‘Varım,’ dedi. Ondan sonra 2.000 takipçili, yeni yeni paylaşım yaptığım sayfamda bunu resmileştirmek istedim, kendimizi motive etmek adına. ‘Biz 21 gün boyunca yapay şeker tüketmiyoruz, eve paketli ürün almıyoruz, sadece meyve, kuru meyve vs. tüketiyoruz, var mısınız?’ diye bir post paylaştım. Bir anda bir sürü mesaj, yorum geldi. Normalde takipçim olmayan insanlar gördü. Beklemediğim olumlu bir tepki yağdı. Biz başladık, başka insanlar da dahil oldu, benden yediklerimi paylaşmamı istediler. Aslında böyle oluştu Şekersiz 21 Gün. Günün sonunda eşim uymadı ama ben devam ettim ve bunun ara ara sayfamda yapmaya karar verdim. İnsanların talebi de bu yönde oldu. ‘Hadi yapmıyor muyuz, tekrar yapalım tekrar başlayalım. Sizinle motive oluyoruz,’ dediler. Tabii kendileri de kuralları biliyor, paylaşıyorum ama başlarında bir kontrol mekanizması olması onlara iyi geldi. Sonra kendi hesabımdan herkes beni bu yüzden takip etmiyor olabilir, sürekli Şekersiz 21 Gün görmek istemeyebilir diye sekersiz21gun hesabını açmak istedim. İlgilenenler oraya gelsin diye. Açtım ve o hesap kendi sayfamı geçti. Takipçileri arttı. Oraya daha fazla emek vermeye başladım. Yiyip içtiklerimiz dışında günün sözü, günün şarkısı, motivasyon cümleleri koydum. Takipçilerimin çok hoşuna gitti. Konu diyetten çıktı, istediğim sağlıklı beslenme motivasyonuna dönmeye başladı. Bu da beni çok mutlu etti. Herkes sayfayı birbirine göndermeye başladı. ‘Sen de yap,’ diye birbirlerini teşvik eder oldular. Fakat sosyal medya geçici bir mecra. Instagram da kalıcı olmayabilir ve yazdıklarımın kaybolmasını istemiyordum. Bunu bir kitap, rehber haline getirmeye karar verdim. İnsanların elinde kalıcı bir şeyler olsun diye. En kötü hiç okunmazsa, satılmazsa elimde bir anı olur dedim ve kitap da böyle doğdu.”

Sağlıklı beslenmeye geçişte gerçekten motivasyona ihtiyaç oluyor. Bizimle beraber birilerinin yapıyor olması, tek hissetmemek çok önemli. Bu diyet için de, Şekersiz 21 Gün için de, glutensiz beslenme için de geçerli. O kadar yalnız hissediyor ki insan bir ara. Herkes her şeyi yiyor, sadece ben yiyemiyorum diye düşünebiliyoruz. İşyerine gidiyoruz, türlü türlü zararlı yiyecek görüyoruz. Ama biz yiyemiyoruz. Fakat birilerinin daha yaptığını bilmek, bunu bir şekilde görmek çok büyük cesaret veriyor ve devamlılığı sağlıyor aslında. Özge Hanım’ın Instagram hesabında Şekersiz 21 Gün başlıyor diye gördüğümde neleri çıkarıyorum şimdi, ne yapıyorduk, ne yemiyorduk diyorum hemen. O havaya giriyorum çünkü birliktelik motivasyon ve heyecan yaratıyor. Aynı şekilde kitaptaki günün sözü, günün şarkısı da bunda etkili oluyor. Bütün şarkıları açıp dinlemek istiyorsunuz. Günü beklemeden tüm sözleri okuduğumu da itiraf etmeliyim. Bunların hepsi sağlıklı beslenmeye teşvik eden birer araç görevi görüyor ve beslenmenizi zevkle, heyecanla değiştirmenizi sağlıyor.

Sağlıklı olmak elbette yalnızca beslenmeyi düzenlemekle mümkün değil. Hayatımızda birçok şeyi düzenlememiz gerekiyor tam bir sağlıktan söz edebilmemiz için. Özge Bezirci Dikici de bu konuda şöyle diyor: “Beslenme bir yere kadar etkili. Su, spor, stres durumu, uyku hali de çok önemli. Danışanlarımdan da görüyorum, her şeyi doğru yapıyor, yiyor ama o hafta yorgunsa ya da uykusuzsa vücudu şişebiliyor, ödem toplayabiliyor ve tartıda düşüş görmeyebiliyoruz. Çok boyutluyuz, sadece yediğimiz içtiğimiz değil her şey vücudumuzu etkiliyor. En basitinden bir uçak yolculuğuna çıkıyoruz, hiçbir şey yiyip içmesek bile vücudumuz basınçtan şişiyor. O yüzden birçok faktörü değerlendirmeliyiz.”

Özge Hanım’la bir spor merkezinde danışmanlık yaptığı sırada tanışmıştık, o zaman bana söylediği ve beni çok etkileyen, sporu hayatıma katmamı sağlayan bir şey olmuştu. Ona, “Aç karına mı yoksa tok karına mı spor yapayım?” diye sormuştum ve onun cevabı kısa ve çok netti: “Nasıl iyi hissediyorsanız o şekilde yapın.” Bu söz beni spor konusunda çok cesaretlendirdi ve açıkçası rahatlattı. Çünkü mesela ben açken spor yaptığımda şekerim yükseliyor ve kendimi çok kötü hissediyorum ama yemekten bir saat sonra yaptığımda en fazla verimi alıyorum. Özge Hanım’la konuşuncaya kadar hep suçluluk hissediyordum. Aç yapmadım, daha az kalori harcayacağım, hiçbir işe yaramayacak yaptığım spor diye düşünüyordum. Aslında öyle bir durum yokmuş. “Aslında en iyi spor yapılan spordur. Saati önemli değil. Herkes farklı saatlerde spor yaparken iyi hisseder. Mesela ben kendi kendime kaldığımda herkes uyuduktan sonra spor yapmayı seviyorum. Bu bana daha iyi hissettiriyor. Sabah hep bölünüyorum. Yapabildiğimiz kadarını hayatımıza dahil etmeliyiz. İnsanlar çok katı kurallar koyuyorlar. Haftanın her günü yapacağım, bir saat, iki saat yapacağım, diyorlar ama bu herkes için mümkün olmayabilir, özellikle çalışan kişiler için. Ama haftada 3 gün 30 dakika desek bunu herkes yapabilir ve sürdürülebilir olur. Önemli olan, benim tavsiye ettiğim de bu,” diyerek aslında spor yapmanın da ne kadar kolay ve hayatımıza dahil edilebilir olduğunu anlatıyor Özge Bezirci Dikici.

Diyetisyen Özge Bezirci Ile Sağlıklı Beslenmenin İpuçları

Sağlıklı beslenme ve zayıflama diyetlerinin vazgeçilmezi olan bitki çaylarından da bahsediyoruz elbette. Hem hücrelerimizi beslemeye hem de metabolizmamızı hızlandırmaya yardımcı bitki çayları konusunda Özge Hanım karışık çaylardan yana değil. Bunun sebebini ise şöyle anlatıyor: “Karışık bitki çayları tansiyon ve şekeri olumsuz etkileyebilir. Kan basıncı da olumsuz etkilenebilir bazı bitkilerden. Bütün bitkilerin farklı farklı görevleri ve etkileri var. Kimisi yağ yakıcı, kimisi ödem atıcı, kimisi nabzı yükseltici… Hepsini bir arada kullanırsak neyin, neye sebep olduğunu bilemeyiz. O yüzden tek tek tüketilmeli. Yani biliyoruz ki yeşil çay yağ yakımını ve metabolizmayı hızlandırıyor ve tek başına kullanıldığında etkisini görmek mümkün. Adaçayı, melisa, papatya gibi çaylar da ödem atımını hızlandırıyor ve onların da tek tek kullanılması gerekiyor. Tabii ki bizim yazdığımız formüllerle bir araya getirilebilirler. Ama bitkileri bir uzmanın bir araya getirmesi lazım. Piyasadaki 9 otlu, 5 otlu olan çaylar faydadan çok zarar verir. Herkese iyi gelen size iyi gelmeyebilir. Mesela limonlu su da tansiyonu düşürür. Benim tansiyonum zaten düşük, sabah içersem halsiz, yorgun hissediyorum. Ama bir başkasına çok iyi gelebilir, vücudunu canlandırabilir.”

Kendi vücudumuzu ve verdiği tepkileri iyi bilmeliyiz. Bir zamanlar herkesin dilinde olan, iştah kapatıcı özelliğiyle öne çıkan bitki hibisküs benim tansiyonumu düşürüyor ve ilk tüketmeye başladığımda sürekli kendimi bayılacak gibi hissediyordum ama bunu anlayana kadar epey zaman geçti. Halbuki her bitkinin herkese iyi gelmeyeceğini bilseydim doktoruma danışmadan ve kendi bedenimin verdiği tepkileri izlemeden asla tüketmezdim. Bu da güzel bir ders olmadı değil.

Metabolizma hızlandıran çaylara sanırım en çok yılbaşı, bayram, doğum günleri ya da özel kutlamaların yapıldığı günlerin ardından ihtiyaç duyuluyor. “Peki böyle zamanların ardından pişman olup kendi kendimizi yemek ve ucu kaçtı artık, bundan sonra yemeye devam edeyim demek yerine ne yapmalıyız?” diye sorduğumda Özge Hanım şöyle cevap veriyor: “Aslında o noktada sağlıklı beslenme devreye giriyor. Ertesi gün onu toparlayabiliriz. İki üç günde toparlanır ama battı balık deyip yemeye devam edersek o zaman kilo alırız, diyetimizi bozarız. Yoksa bir akşamdan, iki akşamdan kimse kilo almaz. Ama şimdi yedim nasılsa, bir hafta daha yiyeyim, bir hafta yedim bir ay daha yiyeyim dersek kilo artışları ve sağlığımızda bozulmalar olur.”

Böyle günlerin ardından yapılacak en iyi şey normal düzene dönmek aslında. Sağlıklı beslenme adımlarımıza geri dönerek vücudumuza o günü hiç yaşanmamış gibi kabul ettirebiliriz. Özge Hanım’ın böyle zamanlar için küçük bir tavsiyesi var: “Belki hemen ertesi gün, 24 saat içinde dengelemek adına daha az karbonhidrat tüketilebilir. Ekmek, makarna, meyve grubu azaltılabilir ama sıfır değil. Karbonhidratı hiç tüketmezsek vücut kıtlık bilincine girer. O zaman da kısırdöngü başlar. Ertesi gün daha çok acıkıp daha çok yersiniz. O yüzden daha az karbonhidrat içeren bir gün geçirmek yeterli olacaktır.”

Normal düzenimize yani sağlıklı beslenmeye döndüğümüzde acaba bir öğünde neler tüketmemiz gerekiyor diye merak ediyorum ki Özge Hanım imdadıma yetişiyor. “Protein grubu mutlaka tüketilmeli. Örneğin kahvaltı üzerinden gidersek yumurta mutlaka önerim, tok tuttuğu ve tam bir protein kaynağı olduğu için. Peyniri kişi sindirebiliyorsa yani laktoz ya da kazein intoleransı yoksa peynir de mutlaka öneriyorum. Mevsimine göre domates, salatalık, yeşillikler mutlaka olmalı. Bunlarda bir sınır yok. Faydalı yağ grubu olarak zeytin, avokado veya cevize yer vermeliyiz. 6-7 zeytin = yarım avokado = 2 tam ceviz gibi bir dönüşüm yapabiliriz. Mutlaka bir de karbonhidrat grubu eklemeliyiz. Bir dilim tam tahıllı ekmek ya da glutensiz ekmek olabilir. Etimek, tahıllı Wasa’lardan olabilir. Protein, karbonhidrat, yağ ve yeşillikleri bir araya getirdiğimizde hem tok tutuyor hem de göz doyurucu oluyor.”

Kahvaltıda dengeli bir tabak hazırlayıp tüketmenin ardından sıra en zorlayıcı öğün olan öğle yemeğine geliyor. Dışarıda vakit geçirdiğimizde ya da işyerinde sağlıklı seçenekler bulmakta zorlanıyoruz ya da aslında sağlıklı besinlere pek bakmıyoruz. Özge Hanım dışarıda olduğumuzda yiyebileceklerimizi saydıktan sonra aslında sağlıklı seçeneklerin hiç de uzakta olmadığını görüyoruz. “En sağlıklısı ızgara et, köfte, tavuk ya da balık olabilir. Ton balıklı ya da peynirli salata da güzel seçenekler. En iyisi protein kaynakları ve bunların yanına ayran ya da yoğurt ve bir dilim tahıllı ekmektir. Dışarıda sebze yemeyi çok tavsiye etmiyorum çünkü çok yağlı olabiliyor ya da zeytinyağı kullanılmayabiliyor. Sebze yiyelim derken daha zararlı şeyler tüketebiliyoruz. Nohut, mercimek, fasulye gibi baklagilleri tercih edebiliriz. Lokantalarda susuz olacak şekilde bunlardan tüketebiliriz. Ama hiçbir şey bulamadık diyelim, bir kâse çorba yiyebiliriz. Mercimek çorbasını her yerde bulmak mümkün. Yanına ufak bir salata, yoğurt ve bir dilim tahıllı ekmekle tükettiğimizde öğün atlamamış oluruz.”

Her öğünümüze eklememiz gereken karbonhidrat kaynaklarını konuşurken aklıma son dönemdeki glutensiz, süt ürünsüz, ketojenik birçok farklı beslenme çeşidini getirmeden edemiyorum. Sürekli olarak belli bir şeyi hayatımızdan çıkarmayı, beslenmemize dahil etmemeyi söyleyen yöntemler var. Tip 1 diyabetli ve haşimato tiroid hastası olarak glutensiz ve süt ürünsüz beslenmenin çok faydasını gördüğümden, şekerimi düzene sokmamda etkili olduğundan bahsetmiştim. Bu konuda Özge Hanım’ın da fikrini almak istiyorum. “Aslında kişinin intoleransı yoksa, sindirebiliyorsa bir besini hayatından çıkarmamalı. Her besin grubu çok değerli ve beslenmemizde olmalı. Kişinin bir sağlık problemi yoksa her şeyi tüketebilir. Bazı gruplar geçici olarak beslenmeden çıkarılabilir. Ben de danışanlarıma uyguluyorum. ‘Hadi, 2-3 hafta glutensiz beslenelim,’ diyorum. Şişkinliği azalıyor, bağırsak problemleri azalıyor. Vücudu şaşırtmak için 2-3 hafta ketojenik beslenme uygulayabiliyoruz. Bunlar kısa dönemde yapılabilir ama sağlık problemi yoksa uzun dönemde yapmaya hiç gerek yok,” diyen Özge Hanım bağırsaklar onarıldıktan sonra hassasiyet devam etmiyorsa besinlerin tüketimine geri dönmekten yana. Eliminasyon programlarını bu açıdan çok faydalı buluyorum. Şişkinlik, karın ağrısı, ödem, vücutta şişlik, döküntü, yorgunluk, sabahları uyanamama gibi şikâyetlere sebep olabilecek besinleri 21 gün beslenmeden çıkarıp sonra gün gün yeniden vücuda tanıtarak neyin bize zararlı olduğunu ya da herhangi bir şeyin dokunup dokunmadığını anlayabiliyoruz. Varsa eğer suçluyu bulduktan sonra hayat çok daha kolay oluyor inanın bana. Ama suçlu besinler değilse de suçsuz birini cezalandırmanın alemi yok, değil mi?

Diyetisyen Özge Bezirci Ile Sağlıklı Beslenmenin İpuçları
Diyetisyen Özge Bezirci Ile Sağlıklı Beslenmenin İpuçları

Sağlıklı beslenme düzenine geçtik, paketli gıdalardan kurtulduk, beyaz unu, rafine şekeri hayatımızdan çıkardık, sağlıklı yağlar, tam proteinler, bakliyatlar mutfağımızda yerini aldı ve her şey harika gidiyor. Ta ki birini elindeki çıtır çıtır gofretten bir ısırık alırken görene kadar… O zaman bir anda tüm emeklerimiz çöpe gitmekle karşı karşıya kalıyor. Çünkü tatlı isteğinin önüne hiçbir şey geçemez gibi geliyor. Halbuki öyle değil. Tatlı isteği baş gösterdiğinde yiyebileceklerimizi bir de takipçilerini 21 gün şekersiz bırakıp tavsiyeleriyle hiçbirinin şikâyetçi olmamasını sağlayan Özge Hanım’dan dinleyelim: “Tatlı için kuru meyveler, taze meyveler bilindik alternatifler. Ama bunlarla yani kuru meyve, hurma, badem ve cevizle yapılan çok güzel kek, kurabiye ve tatlı tarifleri de var. Onları devreye sokmak lazım. Rafine şekerli kek, kurabiye gibi oluyorlar. Kitabımda browni, tiramisu, puding tarifi var ve yiyen herkesin beğendiği ve farkı anlamadığı tarifler bunlar. Çünkü bal, pekmez ve doğal şeker kaynaklarını kullanarak yapıyoruz.”

Aslında normal tatlılardan hiçbir farkı olmayan bu tatlılarla ilgili insanların çok önyargılı olduklarında hemfikir oluyoruz Özge Hanım’la. “Söylemeseniz anlamıyorlar ama bu diyet kurabiye ya da diyet kek dediğinizde ‘Aa, işte o kadar da güzel değil,’ diyebiliyorlar.” Maalesef sağlıklı deyince insanların kafasında bir tarifin güzel olmayacağına dair bir düşünce oluyor. Özge Hanım bunun sebebini, “Çünkü bu şekilde de çok tarif var, tatsız tuzsuz. Karbonhidrat, protein, yağ dengesi sağlanmamış, daha kuru, daha yağsız, şeker oranı düşük olduğunda tatsız gelebiliyor,” şeklinde açıklıyor.

Diyet ve sağlıklı denen ama içinde tonlarca meyve ezmesi, pekmez, keçiboynuzu özü ya da bal olan tarifler de mevcut. Ve asıl tehlike bence bu tarifler. Çünkü sağlıklı nasılsa deyip ölçüyü kaçırmak çok kolay. Özge Hanım da bu konuda bizleri uyarıyor: “İçinde 15-20 hurma olan tarifler de amacını aşmış oluyor. O zaman da kalorisi, şekeri çok yüksek oluyor. O zaman normal kek yiyin daha iyi diyoruz.”

Sağlıklı tatlı tariflerinden bahsetmişken Özge Hanım’ın Şekersiz 21 Gün kitabından en sevdiğim tatlı tarifini sizinle de paylaşmak istedim. İçimizden bir ses tatlı, tatlı diye bizi kışkırtmaya başladığında pişirmeden, hemencecik yapabileceğiniz harika truffle’lar hayat kurtaracak cinsten. Tarifin başında Özge Hanım tatlı krizinde sizi rahatlatacak birkaç şey söylemeyi de ihmal etmemiş. Gelelim tarife:

Hurmalı Truffle

Bazen çikolata krizlerimiz oluyor, hepimizin başına geliyor tabii, çok normal bir durum ve panik olmamak lazım. Çikolata krizlerinizde, her defasında çikolata yemek yerine, çikolata tadına çok benzer farklı alternatif yakalamak isteyenlere, hurmalı kakaolu toplar yani hurmalı truffle var. Üstelik yapımı o kadar kolay ki. Hurma, kakao, süt, yulaf ezmesi ve pekmezden oluşuyor, pişirmeden yapılıyor.

Malzemeler (4 kişilik):

-1 su bardağı yulaf ezmesi

– 8 adet hurma

-1/2 çay bardağı süt

-2 yemek kaşığı ham kakao

-2 yemek kaşığı pekmez

Diyetisyen Özge Bezirci Ile Sağlıklı Beslenmenin İpuçları
Diyetisyen Özge Bezirci Ile Sağlıklı Beslenmenin İpuçları

Yapılışı:

Tamamını rondo ya da mikserden geçirin. Toplamda 22 adet minik top yapıp 6 tanesini tek ara öğünde çay/kahve yanında yiyebilirsiniz.

Afiyet olsun.

Bu güzel tarifin de yer aldığı, bilgilerle, şarkılarla, günün sözleriyle, çeşitli tavsiyelerle herkesi sağlıklı beslenmeye teşvik eden bu kitabın devamının ne zaman geleceğine şöyle cevap veriyor Özge Hanım: “Şu an için henüz küçük oğlumdan ve işimden fırsat bulamıyorum. Kafamda düşünceler var ve zaman bulur bulmaz hepsini kâğıda dökeceğim.”

Özge Bezirci Dikici hem Instagram hesaplarında hem de kitabında herkese danışanı gibi özenli yaklaşmayı amaç edinmiş bir diyetisyen. Sağlıklı beslenmenin 21 gün kadar kısa bir sürede düzenlenebileceğini, korkulacak, çekinilecek bir tarafı olmadığını görmemizi sağlayan Şekersiz 21 Gün programıyla herkes sağlıklı hayata adım atacak gibi. Tek yapmanız gereken rafine şekeri, paketli gıdaları, abur cuburları, beyaz ekmeği, tabak tabak makarna ve pilavı hayatınızdan çıkarıp yerlerine taze ve kuru meyveleri, mevsim sebzeleri ve yeşilliklerini, sağlıklı yağ ve protein kaynaklarını, tam buğday, karabuğday, kinoa gibi kompleks karbonhidrat kaynaklarını koymak. Sonrası kitabın her bölümünün sonundaki şarkılar kadar şen ve sağlıklı bir hayat.