Tenis dünyası en klas şampiyonlarından birine veda ediyor. 24 yıl, sayısız kupa ve asla unutulmayacak bir kariyerin ardından…
Roger Federer’in ne kadar uzun süredir hayatlarımızın bir parçası olduğunu idrak etmek için, onunla tanıştığımız 1998 senesinde dünyanın neye benzediğini hatırlamaya çalışarak başlayabiliriz. “Titanic” kısa süre evvel vizyona girip tarihin en çok gişe yapan filmi olmuş, Britney Spears çıkış şarkısı ‘Baby One More Time’ı henüz seslendirmiş, Apple ilk iMac modelini piyasaya sürmüş, Michael Jordan aktif şekilde basketbol oynamaktaydı. Herhangi bir internet kullanıcısının bulabileceği hız, maksimum şimdiki ortalamanın altmışta biri, bulabileceği kaynak sayısı bugünden birkaç milyar daha azdı. Facebook altı, YouTube yedi, Twitter sekiz, Instagram ise tam 12 yıl sonra kurulacaktı. Galatasaray’ın UEFA kupası şampiyonluğuna iki, Milli Takım’ın dünya üçüncülüğüne dört sene vardı. Kortlarda Pete Sampras ve Andre Agassi fırtınası esiyor, Williams kardeşler kadın tenisinde geleceğin yıldızları olarak gösteriliyordu. Erkek tenisinin mevcut dünya 1 numarası Carlos Alcaraz ve kadınlarda zirvenin sahibi Iga Swiatek’in doğmasına daha seneler vardı…
Tabii Federer 1998’de profesyonel olduysa da kazanmaya büyük rakibi Rafael Nadal kadar erken başlamadı. İlk Grand Slam kupası için 2003, ilk kez dünya 1 numarası olmak için 2004’e kadar bekleyecekti. 2001’de idolü Sampras’ı Wimbledon dördüncü turunda yenerek adını herkese duyuracak, bir süre bu maçın yarattığı beklentilerle boğuşacaktı. Sampras ve Agassi’nin sona yaklaştığı buhranlı erkek tenisinin yeni yıldız adayları Lleyton Hewitt, Andy Roddick, Marat Safin gibi isimlerken, İsviçreli daha sessiz ve derinden ilerleyecekti. Bir kez zirveyi ele geçirdiğinde ise ardına asla bakmayacak, jenerasyonundaki hemen her rakibini ezerek kendi gerçekliğini oluşturacaktı. Ortaya çıkardığı zincirleme reaksiyonun sonuçları; bugün slam şampiyonluğu sayılarında onu geride bırakan Nadal ve Novak Djokovic oldu. Üstelik Federer; en iyi yıllarını geride bıraktığı dönemde dahi kendinden beş altı yaş küçük bu diğer efsanelerle mücadele etmeyi, finaller oynamayı ve kimi zaman kazanmayı sürdürecekti.
Kariyerinde tam 1526 tekler maçına çıkıp bunların 1251’ini kazanan Federer, uzun ömürlülüğünü insanüstü becerilerine borçluydu. Kortta bir balet edasıyla hareket eden, kitaptaki her vuruşu tam da kitapta yazdığı şekliyle uygulayan, inanılması zor seviyede tenis oynarken bunu en kolay şeymiş gibi gösteren birinden bahsediyoruz… Üstelik Federer’in ilk etapta oyun stilinin elegansıyla oluşturduğu aurası onu spor tarihinin en iyi pazarlanan yüzlerinden bir tanesi yapacaktı. Günümüzün en ünlü lüks saat üreticisi olan Rolex’in daha tanınan ve markayla bu denli özdeşleşmiş bir yüzü yok. Hatta Federer-Rolex ortaklığını James Bond-Omega ortaklığının önüne yazmak daha mümkün. 20 yıldır mükemmelliği satmak isteyen birçok marka tarafından kapısı çalındı. Nike, Uniqlo, Wilson, Mercedes, Barilla, Gillette, Moet & Chandon, Lindt ve Credite Suisse gibi alanında söz sahibi sponsorlar onu tenisin ilk milyarderi haline getirdi. “Ekselansları”, sadece altı defa korta çıktığı 2020 senesinde 106 milyon dolarlık gelir elde ederek yılın en çok kazanan sporcusu oldu.
Dünyanın bambaşka bir yere evrildiği 24 senede kendi dünyasını değiştiren bir ikon izledik. Hem kortta hem de kort dışında seleflerinden fazla kazanan Roger Federer, yapabildikleriyle sporunu büyüttü ve ardında unutulmayacak bir miras bıraktı. Bu nedenle, sportif anlamda ondan başarılı büyük rakipleri bile hâlâ kimi noktada gölgede kalabiliyor. 2022 Laver Kupası’nda son kez profesyonel olarak korta çıkacak efsanenin yokluğu ardında devasa bir boşluk bırakacak. Ve ondan iyileri gelse de bu boşluğu doldurabilecek bir Roger Federer daha gelmeyecek.