fbpx

Saatolog.com.tr

Saatolog.com.tr Logo

Bir Devrin Hikâyesi: Pera Palas

17 Mart 2022
Bir Devrin Hikâyesi: Pera Palas

1895 yılının bir yaz gecesinde açılan Pera Palas, yaklaşık 150 yıllık tarihinde imparatorluğun modernleşmesinden cumhuriyetin kuruluşuna koca bir tarihe tanıklık etti. Şimdilerde Netflix dizisi “Pera Palas’ta Gece Yarısı” ile yeniden gündemimize giren Pera Palas Otel’in geçmişine misafir oluyoruz.

Bir Devrin Hikâyesi: Pera Palas
“Pera Palas’Ta Gece Yarısı” Dizisinde Gazeteci Esra, “Pera Palas’Ta Kalmak İçin En İyi 130 Sebep” Başlıklı Yazısını Yazmak Için Otele Gider. (Fotoğraf: Morteza Atabaki/Netflix © 2022)
Bir Devrin Hikâyesi: Pera Palas
Otelin Lobisi

1883 yılının bir pazar akşamı Strazburg’un tarihi istasyonlarından birinden Şark’ın incisi Konstantinopolis’e doğru giden bir tren hareket etmek üzereydi, bu tren meşhur Orient Ekspresi’ydi. Avrupa’dan doğuya yapılan demiryollarıyla birlikte artık İstanbul, Avrupa’nın yeni gözdesi haline gelmiş ve hırslı iş insanlarıyla Avrupa sosyetesi dünyanın en lüks vagon şirketi Vagon Lts.’nin ihtişamlı vagonlarıyla İstanbul’a gelir olmuştu. Ve elbette Orient Ekspres’in Avrupalı gezginleri İstanbul’a indikleri vakit aynı konforda konaklayabilecekleri bir otel aramaya başlamıştı. Bu ihtiyaç üzerine inşa edilen otel, Pera Palas olacaktı. 1895 yılının haziran ayında bir baloyla açılışı yapılan Pera Palas, Pera Caddesi’nden Asmalı Mescit sokağına dönüldüğü vakit çıktı Beyoğlu insanının karşısına. İşte bir devrin hikâyesi böyle hâsıl oldu.

Bugün “Pera Palas’ta Gece Yarısı” dizisiyle gözümüzü tekrardan Pera’nın aşağı sokaklarına çevirip bir kere daha dikkatlice baktığımız Pera Palas’ın hikâyesi bundan neredeyse 150 yıl önce, İstanbul’da konaklanacak lüks bir otelin lazım gelmesiyle başladı. “Pera Palas’ta Gece Yarısı”nı izlerken kafamda oluşan “Sahi nedir bu meşhur otelin tarihi?” soruları peşimi bırakmayınca, dizinin meraklı gazetecisi Esra gibi Pera Palas’la ilgili bir haber yapmak için kitap sayfalarını karıştırmaya başladım. Elimde Agatha Christie’nin Pera Palas’ın 411 numaralı odasında kalmış efsunlu anahtarı yoktu, bundan sebep geçmişe gitmem pek mümkün olmadı. Ne var ki, kütüphane raflarında bulduğum, Kemal Öztürk’ün hazırladığı Pera Palas: Beyoğlu’nun Batılılaşma Hikayesi (İBB Kültür, 2010) Pera Palas’ın tarihine açılan bir pencere oldu. Şimdi gelin, tekrardan başa dönelim: 1895 yılının bir haziran gecesi, modernleşme sancıları içerisindeki imparatorluğun Avrupa’ya açılan caddesi Pera’dan Asmalı Mescit sokağına döndüğümüz köşede Pera Palas’ı görüyoruz.

Bir Devrin Hikâyesi: Pera Palas
Otelin Meşhur Piyano Eşliğinde Çay Saatinin Gerçekleştiği Salon
Bir Devrin Hikâyesi: Pera Palas
Kütüphane Odası’Ndan Bir Bölüm

Bir Devrin Hikâyesi: Pera Palas
Pera Palas’In Pastanesi: Patisserie De Pera

“Pera Palas Oteli’ne gitmek bir defa bizlere düşmemiştir. Tokatlıyan’a da giremezdik, Pera Palas’a da. Uzun yıllar, çok sonraları oralara gitmek nasip oldu. Yani ben Markiz’e de girmemişimdir. Pahalıydılar çok bize göre. Bunlar İmparatorluk döneminden kalmış üç oteldir: Pera Palas, Tokatlıyan ve Park Otel.”

Attila İlhan
Bir Devrin Hikâyesi: Pera Palas
Kubbeli Salon’Un Tavan Süslemeleri

O vakitler tam anlamıyla Batılı bir şehir olmasa da Pera, Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa’ya açılan kapısıydı. (Çok sonraları Attila İlhan, Pera için “küçük Avrupa” diyecekti.) Beyoğlu’nun çeşitli yerlerine konumlandırılmış Avrupa büyükelçilikleri caddenin çok kültürlü kimliğini yansıtırken, Orient Ekspresi’yle Avrupa’dan gelen iş insanları ve sosyeteden insanlar Batı’nın ruhunu şehre taşıyordu. Caddenin en ihtişamlı yapılarından biri olan otel, Osmanlı sarayları dışında şehrin ilk elektrikli asansörüne ve sıcak suyuna sahip olan binasıydı. Otel o kadar moderndi ki basınç nedeniyle otelin üst katlarına su çıkmadığı için Avrupa’dan özel olarak maşrapa ve leğenler getirtilmişti.

A’dan Z’ye her detay en lüksünden seçiliyor, o vakitler Avrupa’da moda olan Arnuvo tarzında inşa ediliyor ve iç dekorasyona Şark izlerinin serpiştirilmesi de ihmal edilmiyordu. Bu mimarinin arkasında ise şehrin Paris’te tahsil görmüş şehrin meşhur mimarı Alexandre Vallaury’nin imzası vardı.

Bir Devrin Hikâyesi: Pera Palas
Otelin Tarihi Asansörü, Türkiye’Nin Ilk Elektrikli Asansörü Olma Özelliğine Sahip.

“Valluary aslında buralı. Babası Levanten, yanılmıyorsam bir pastacı falan diye hatırlıyorum. Ama Valluary, kendisi Paris’te Fransa’da mimarlık okumuş, gelişmiş, burada Sanayii Nefise’de mimarlık hocası.”

Murat Belge

Bu Avrupai otelin mönüsü de Fransız mutfağına göre hazırlanmıştı; ilk mönü otel belgeleri içerisinde olmasa da Pera Palas: Beyoğlu’nun Batılılaşma Hikayesi’nde otelin üçüncü yıldönümü kutlaması için verilen yemek listesini görüyoruz: “Mari Luis Kosome, kaplumbağa çorbası, kadınsı buketler, Brezilya usulü somon balığı, çiçekçi kızı usulü sığır fümesi, emperyal usulü keklik, Strazburg kaz ciğeri ezmesi, vişne şerbeti, piliç kızartması, dük kızartması, soslu kuşkonmaz, kızarmış ekmek, karışık dondurma, kahve ve tatlı.”

Bir yanda Şark, bir yanda Avrupa… Pera ve Avrupa sosyetesinin kahkahaları Pera Palas’ın duvarlarını aşıp gece yarılarında Haliç’in parıldayan sularında çınladı yıllarca. Ta ki 1914 yılında Birinci Dünya Savaşı patlak verene kadar. Hikâyenin tam bu noktasında, zamanda yolculuk yapan gazeteci Esra bizi durdurup Pera Palas’ta o yıllarda da ihtişam ve eğlencenin gayet tabii devam ettiğini söyleyebilir. Nitekim haksız da sayılmaz çünkü Pera Palas, savaşlara ve türlü yokluklara rağmen ihtişamıyla o günlerde de ayakta kalmayı başarabilmişti. Ne var ki otelin kimi odalarından Haliç’in sularına kahkahalar değil, gözlerinin rengini Rumeli’nin dingin sularından alan bir Osmanlı komutanının düşünceli ve elemli bakışları yansıyordu. Takvimler 1918’i gösterirken İstanbul 465 sene sonra ilk defa işgal altına alınmıştı. Mustafa Kemal, Pera Palas’ın 101 numaralı odasının misafiriydi.

“Burada yabancı gazetecilerle görüşmüştür. İmparatorluğun son hakimleriyle görüşmüştür. Gerek padişahla olsun, tabi padişahla burada değil sarayda, ama şehzadelerle burada görüşmüştür. Yani çok önemli, Türkiye’nin kaderine karar verecek noktalar burada belirlenmiştir, burada şekillenmiştir, burada aydınlanmıştır. En azından kısmen öyle olmuştur demek yanlış olmaz.”

Prof. Dr. Jak Deleon
Bir Devrin Hikâyesi: Pera Palas
Dizide Işgal Komutanlarının Atatürk’Ü Masalarına Davet Ettikleri Sahne De Yer Alıyor. (Fotoğraf: Morteza Atabaki/Netflix © 2022.)

1917-1926 yılları arasında kimi zaman önemli kararlar almak, kimi zamansa misafirlerini ağırlamak için Pera Palas’ı tercih eden Mustafa Kemal, özellikle işgal yıllarında Osmanbey’deki evine taşınana kadar mütemadiyen Pera Palas’ta konaklamıştı. Hatta Mustafa Kemal’in 101 numaralı odada konakladığı günlere dair şöyle ilginç bir anekdot da bulunmakta: Anlatılana göre Mustafa Kemal’in işgal yıllarında Pera Palas’a geldiği bir gün işgal komutanları kendisini masalarına davet etmek isterler. Mustafa Kemal ise bu davete şöyle karşılık verir: “Her ne kadar şu anda İstanbul’un sahibi onlar gibi görünse de yakında gidecekler. Bu nedenle kendileri burada misafirdir. Bizde de misafirler ağırlanır. O yüzden arzu ederlerse onlar benim masama buyurabilirler!” Bu hadise gerçekten yaşanmış mıdır bilinmez, fakat İstanbul’un işgal edildiği yıllarda Pera Palas’ın yaklaşık 80 odasını tutan işgalci kuvvetler aylar sonra yalnız Pera Palas’tan değil, İstanbul’dan da geldikleri gibi gitmişlerdir.

Bir Devrin Hikâyesi: Pera Palas
Suikast Ile Ilgili 12 Mart 1941 Tarihli Bir Gazete Manşeti

İstanbul’un işgalci kuvvetlerden geri alınması ve ardından 1923’te Ankara’da yeni bir rejimin kurulmasıyla birlikte Pera Palas’ın da yüzü değişmişti. Evet, hâlâ Pera’nın Avrupa’ya açılan yüzüydü fakat artık daha milliydi. Cumhuriyetle birlikte toplumun modernleşmesi ulusal kimliğin yeniden inşasıyla gerçekleştiriliyor, Pera Palas misafirlerinin çehresi de değişiyordu. Anadolu’dan gelen fabrikatörler ve iş insanları konaklıyordu Pera Palas’ta. Orient Ekspresi’nin sırf balolar için Paris’ten taşıdığı müdavimleri artık yoktu. Savaş yılları ve sonrasının getirdiği zorluklarla birlikte otel biraz değişmiş olsa da şöhretini her daim olduğu gibi 1930’lu ve 40’lı yıllarda da korudu. Çok geçmeden İkinci Dünya Savaşı gelip çattığında ise siyaset meydanının şimşekleri bir kere daha Pera Palas’ta çaktı. 11 Mart 1941’de İngiltere’nin Sofya Elçisi Randell’a otel içerisinde bombalı bir suikast düzenlendi. 6 kişinin hayatını kaybettiği patlamayı Jak Deleon şöyle anlatıyor: “Bara doğru gittikten sonra, yani tam köşeyi döndükten sonra büyük bir gürültü ile otelin lobisi havaya uçuyor. Tabi müthiş bir patlama. 5. kata kadar kapıların camları patlıyor. Otelin ön cephesi dışa doğru şişiyor ve bir bölümü patlıyor.” Rendall patlama sırasında otelin üst katında olduğundan suikasttan kurtulur, böylece Türkiye’yi savaşa sokmaya yetecek bu suikast girişimi başarısız olur. Patlamanın izlerini ise bugün otelin duvar ve sütunlarındaki çatlaklarda görmek mümkün.

Bir Devrin Hikâyesi: Pera Palas
Salt Galata Arşivi’Nden Bir Kartpostal

Birinci Dünya Savaşı’ndan İkinci Dünya Savaşı’na politikanın ağır toplarını misafir ettiği kadar edebiyat dünyasını da ağırlamıştı Pera Palas. 1926’dan 1932’ye kadar aralıklarla otelde kalan Agatha Christie bu meşhur yazarlardan biridir örneğin. Hatta yazarın meşhur Doğu Ekspresi’nde Cinayeti burada yazdığı söylenir, fakat bu anekdotun doğruluğu kesin değildir. Çünkü yazar, yakın vakitlerde Tokatlıyan Oteli’nde de konaklamıştır.

Bir Devrin Hikâyesi: Pera Palas
Orient Bar

Ernest Hemingway ve Greta Garbo da otelde konaklayan sanatçılar arasındadır. Bir başka müdavimi ise İstanbul yazarı ve akademisyen Jak Deleon olmuştur. İlk defa dört yaşında babasının elinden tutup girdiği Pera Palas’ta portakal suyu için Deleon, yıllar yılı bu alışkanlığını bozmamış ve haftada üç dört kez otele gidip portakal suyu içmeye devam etmiş. 1987 yılında otelle ilgili bir kitap da kaleme alan Deleon’un şu sözleri Pera Palas’ın tarihini de özetliyor:

Haftada üç dört kere gelip en az iki saat kalıyorum. Burada beynimi günlük kaygılardan boşaltıyorum. Öbür taraftan da yaratıcı edimle dolduruyorum. Pera Palas bir İstanbul yazarının fişini sokabileceği bir priz, bir dinamodur bence. Üniversite yıllarında İngiliz Amerikan edebiyatı okurken tarihle de ilgilenmeye başladım ve çoktandır ihmal edilen yaşlı bir akrabayı görmek ister gibi Pera Palas’a geldim. 70’lerin ortalarıydı ve Pera Palas çok yorgundu. Perdeleri yırtıktı, sıvaları dökülüyordu, kahve istiyordunuz, nohut kaynatıp getiriyorlardı. Oysa açılışını 1892’de 2. Abdülhamid’in yaptığı bu otelde o kadar görkemli balolar yapılırmış ki, Orient Ekspres sırf o balolar için Paris’ten müdavim taşırmış.

Bir Devrin Hikâyesi: Pera Palas
Dizi Pera Palas’Ta Değil, Pera Palas’In Tümüyle Aynısının Yapıldığı Bir Platoda Çekildi. (Fotoğraf: Netflix © 2022)

İki dünya savaşının ardından 6-7 Eylül Olayları’nda yaşanan kanlı talanları ve sonrasında yaşanan kültür kaybıyla Beyoğlu’nun giderek gazinolarla dolup kimliğini kaybetmesine şahitlik eden Pera Palas, yaklaşık 150 senedir ihtişamını kaybetmeden Pera caddesinden Asmalı Mescit sokağına döndüğümüz köşede karşımıza çıkıyor. Beyoğlu günün birinde eski zamanlarına geri döner mi bilinmez, fakat tıpkı Jak Deleon’un yaptığı gibi Pera Palas’ta portakal suyu içmek Cadde-i Kebir’in kalbinin hâlâ attığını hissettirir belki de. İstanbul’un modernleşmesinde bir simge olan Pera Palas’a baktığımız bu yazıyı Pera Palas’ta Gece Yarısı kitabının yazarı Charles King’in kitabın önsözünü bitirdiği cümleyle bitirelim biz de: “En nihayetinde İstanbul, hoşgörü sahibi bir şehirdir.”

“Biz seninle aynı yarımadadayız diyor
 Ve yitiyor sonra Pera’nın eski bir sokağında” 
“Pera’nın Eski Bir Sokağında”, İlhan Berk