Saatolog.com.tr

Saatolog.com.tr Logo

Karun Kıraç: Mücevherde Haute Couture Ustası

23 Temmuz 2024
Karun Kıraç: Mücevherde Haute Couture Ustası
Nişantaşı’ndaki butiğinden dünya jet-setine uzanan Karun Kıraç, haute couture mücevherde yaratıcı dehasıyla öne çıkıyor. 

Elton John için hazırladığı piyano yüzüğünün üzerinden yıllar geçti. Aradan geçen zamanda onun birçok tasarımını dünya jet-setinin boynunda, bileklerinde gördük. Kuşkusuz Karun Kıraç’ın bir dünya markası olduğunu kimse inkâr edemez. Üstelik bu şaşaalı başarısına rağmen uzun zamandır röportaj vermiyor, Nişantaşı’ndaki atölyesinde sessiz sedasız çalışmaya devam ediyor. Köklerinden gelen kültürel mirası, Kapalıçarşı görgüsü, bitmek bilmeyen öğrenme aşkıyla Karun Kıraç, kırmızı halının üzerinde imzasını görene kadar durmaksızın üretmeye devam edecek gibi görünüyor.

Sarraf geleneğine sahip bir aileden geliyorsunuz. Köklerinizden aldığınız kültürel miras mesleğinizi nasıl şekillendirdi?

Ben mesleğe 7-8 yaşlarında okul tatilken Kapalıçarşı’daki amcamın yanında çıraklık yaparak başladım. 10’lu yaşlarımda sektörün her alanında görev alıp işin her detayını ve inceliğini öğrenmiştim. Mücevher yapımında sadekârlık, mıhlama ve cila işlemlerinden kendimi “mıhlama” sanatına daha yakın hissettim ve bu alanda ilerledim. 20 yaşına geldiğimde askerlik görevi için mesleğe ara vermek zorunda kaldım. Askerliği bitirdikten sonra yeni bakış açılarıyla tanışmak ve kendimi daha da geliştirmek amacıyla Amerika’ya gittim. İki üç yıl dünyaca ünlü mücevher markalarına çalışma fırsatı buldum. Sonrasında Belçika’da değerli taşlar üzerine eğitim alıp Gemolog unvanına sahip oldum. Yani taşa sertifika verme yetkim var. Bunun yanında bilirkişiyim de. Bu da başka bir şey, taşın ne olduğu konusunda laboratuvar gibi görüş bildirebiliyorum. Tüm bu donanımlar ve tecrübelerden sonra markamı kurmak üzere Türkiye’ye döndüm ve Kapalıçarşı Köseoğlu Han’da kendi atölyemi kurdum.

O günün Kapalıçarşı deneyimi mesleğinizde size neler kattı?

Oradaki ticaret anlayışı benim için paha biçilmez bir eğitim oldu. Ama altını özellikle çizerek belirtmek isterim ki gençlik yıllarımdan bahsediyorum. Çünkü ilerleyen zamanlarda yapılan işçiliklerde taklitçilik ve kendini tekrar eden üretimleri gözlemledim. Benim daha orijinal fikirlerim vardı ve inovatif, yenilikçi ve daha farklı tasarımları hayata geçirmek için rotayı İstanbul’un en güzel ve en eski semtlerinden biri olan Nişantaşı’na çevirdim.

Karun Kıraç: Mücevherde Haute Couture Ustası
Karun Kıraç
Fotoğraf: Serkan Eldeleklioğlu
KAPALIÇARŞI’DAN NİŞANTAŞI’NA

Müşteri profili ve beklentiler açısından gençliğinizin Kapalıçarşı’sıyla bugünün Nişantaşı’sını karşılaştırmanızı istesek…

Benim çocukluğumda Garbis ustalar, Miran ustalar, Kevork ustalar gibi işini iyi yapan, dönemin gerektirdiği işçilikleriyle çeşitli firmalara çalışan ve bu firmaların müşterilerinin tadilat, bakım onarım gibi hizmetler veren küçük küçük atölyeler vardı. Sadeyi bir atölyede yaptırırken o sadenin taşlaması için başka bir atölyeye, cilası, kaplaması gibi son detayları için başka bir atölyeye giderdiniz. Çünkü bunların hepsinin bir yapının içinde olması güç gerektiren bir durumdu. Çalışanı, alet edevatı, o atölyenin sürekli çalışmasını sağlayabilecek iş gücü gibi önemli unsurlar dolayısıyla çoğu firma için bu pek mümkün değildi ki günümüzdekiler için de aynı şeyi söylemek mümkün. O dönemin alıcısı o dönemde verilen hizmete, çıkan işçiliğe mecbur bırakılıyordu çünkü herkes bunu böyle yürütüyordu. Ancak gelişen teknoloji, insanların yurt dışı seyahatlerinin artması gibi detaylarla lüks tüketim alıcısının algısı değişti. Mücevher satın almak isteyen müşteri ürünün üzerindeki taşların kalitesine, işçiliğine, ona servis sağlayan kişinin üslubuna, satın alma işlemi sonrasında markanın sağlamış olduğu olanaklara önem veriyor. Bu işini layığıyla yapan tüm mücevher firmalarının dikkat etmesi gereken bir konu. Uzun yıllardır Nişantaşı’ndaki mücevher butiğimizde buna çok önem veriyor ve daha iyiye taşıyabilmek için sürekli kendimizi geliştiriyoruz.

Bir röportajınızda ailenizin hazırladığı bazı koleksiyonların bugün özel müzelerde sergilendiğini söylemiştiniz. Sizden dinleyebilir miyiz?

Atalarım ortalama 500 yıl önce bu mesleği icra etmeye başlamışlar. O dönem gerek Osmanlı padişahlarına takdim edilen hediye merasimlerinde gerekse verdikleri hediye objelerde Kiraçyan ailesinin imzası olmuş. Bununla birlikte bazı mücevher ve objeler bugün Kremlin, Buckingham, Charlottenburg gibi saraylarda sergileniyor.   

Markamızın içeriğini “Mücevher, sanat ve daha fazlası” olarak tanımlıyoruz.

Bugün dünyaca ünlü isimlerden oluşan bir müşteri kitleniz var. Kariyerinizde dünyaya açılmanızı sağlayan dönüm noktası neresiydi?

Karun markası olarak sürekli kendimizi geliştirme ve daha iyisini yapma gibi bir mottomuz var. Ben ve ekibim işimizi çok seviyoruz. Bunun için gece gündüz çalışıyoruz. Yapmış olduğumuz tasarımları da bazen yurtdışında Karun markası olarak düzenlediğimiz özel davetlerle ve dünya markalarının katıldığı mücevher fuarlarıyla olabildiği kadar tüm dünyaya sunmaya çalışıyoruz. Emeklerimizin karşılığında almış olduğum ödüllerle uluslararası bir marka olduk. Tüm bunlar aynı zamanda markanın bilinirliğinin artmasını, hedeflediğimiz kitleler tarafından beğenilmesini ve dünyaca ünlü isimlerin tercih etmesine olanak sağladı.

Karun Kıraç: Mücevherde Haute Couture Ustası
Karun Kıraç
Fotoğraf: Serkan Eldeleklioğlu
ELTON JOHN’UN PİYANO YÜZÜĞÜ

Elton John’a bir piyano yüzük yapmıştınız. Onda hangi taşlar vardı?

Yakut, pırlanta, mine vardı. Efsane bir parçaydı. Biz hâlâ görüşüyoruz da arada.

Bugünkü değeri ne kadardır o parçanın?

35-40 bin dolar civarındadır.

O zaman çok konuşulmuştu bu yüzük. Ama bunun yanında birçok dünya yıldızının da sizin mücevherlerinizi taşıdığını biliyoruz. Kimler var bunların arasında?

Devlet büyüklerinin yanında Roberto Cavalli, Angelina Jolie, Paris Hilton, Monica Bellucci, Kevin Spacey, Tamara Ecclestone gibi birçok isim var.

Tasarımlarınızda özgünlüğün önemli kriterlerden biri olduğunu biliyoruz. Nelerden ilham alırsınız?

Her şeyden. Markamızın içeriğini “Mücevher, sanat ve daha fazlası” olarak tanımlıyoruz. Oluşturduğumuz koleksiyonlar, kendi zanaatkar ekibimizle birlikte hazırlanıyor. Son teknolojileri takip ediyor, sektörle ilgili yabancı fuarlara katılıyor, yeni üretim tekniklerini atölyemizde uyguluyoruz. Her alanda dünya markalarını takip ederek farklı sektörlerden, farklı düşünceleri ve teknolojileri bir araya getirerek yenilikçi bakış açısıyla her detaydan ilham alıyoruz. Alışılagelmişin dışında yeni bir materyali tasarımlarımla buluşturmayı seviyorum. Örneğin son zamanlarda altın, platin ve gümüşün yanı sıra ünlü markaların da kullandığı titanyumu kullanıyoruz. Titanyum, sağlık sektöründe insan vücuduna en duyarlı ve kemik yapısına uygun, antialerjik maden olarak kabul ediliyor. Hafif olmasının yanında sertliğiyle darbelere karşı da çok dayanıklı olduğu için tasarımlarımızda yer alıyor.

Karun Kıraç: Mücevherde Haute Couture Ustası
Karun Kıraç
Fotoğraf: Serkan Eldeleklioğlu

Bu noktada gemolog kimliğinizin altını çizmek isteriz. Kıymetli taşları bilmek ve bunu dünyada arayıp bulmak başlı başına bir iş. Bu anlamda işinizin ne kadarı bu kıymetli taşların arayışı, ne kadarı masa başı atölye kısmı, ne kadarı pazarlama…?

Bunu belli bir orana indirmek pek mümkün değil. Şöyle anlatayım; bundan yaklaşık 10 yıl önce İtalya’da bir mücevher fuarında harika bir zümrüt gördüm. Sıkı bir pazarlık aşamasından sonra taşı aldım. Türkiye’ye döndüm ve taş kasamda 5-6 yıl boyunca kaldı. Olmadı. Çok taşlarla bir araya getirdim, denedim ama olmadı. Bu arada mücevher fuarlarına gitmeye, araştırmaya devam ettim. En sonunda toplamış olduğum taşlarla hayalimdeki, gönlümdeki tasarımı ortaya çıkarttım. Ama bu bir ayda ya da bir yılda olmadı. Ortalama sekiz sene sürdü. Taşları bulmam, bir araya getirmem ve bir tasarımın ortaya çıkması kolay olmadı. Dolayısıyla bir yüzde vermek imkânsız.

MÜCEVHER DÜNYASI DÜNYADA TIKANDI

Siz gördüğümüz ve bildiğimiz kadarıyla işiyle yaşayan insanlardansınız. Nasıl bir çalışma stiliniz var?

Sabah 6’da çalışmaya başlıyorum, bazen geceyarılarına kadar devam ediyor. Beni kovalıyorlar buradan. Bunun yanında yurtdışındaki fuarlara gidiyorum, bütün vitrinlere yapışıyorum. En son İtalya’da bir fuara gittim mesela, orada markamla gurur duydum. gördüm ki biz çok öndeyiz. Yoksa dünyada ciddi bir tıkanıklık var.

Bundan 5 sene sonra bugün meslektekilerin yüzde 65’i olmayacak.”

Ne açıdan tıkanıklık var?

Çalışan bulamıyorsunuz, en önemlisi bu. Her sektörde olduğu gibi bizim sektörümüzde de çalışan bulmak zor. Benim kendi kadromsa işinin ehli. Bunun yanında dünyada bir bıkkınlık da var. Herkes kopya yapıyor, birbirini taklit ediyor. Bizim atölyemizse dipsiz kuyu. Tasarım lebi derya bir dünya ama öyle altı ay kurs alıp da yapılacak bir şey değil. Taşı bilmek gerekiyor. Al sat yapılıyor çokça. Ama bu kola satmak gibi bir şey değil. Bunun yanında usta da yok. İmalat çok zorlaştı. Bundan 5 sene sonra bugün meslektekilerin yüzde 65’i olmayacak. Ben tasarımda olduğum için şanslıyım ama birçok marka ya da insan kalmayacak bence.

Sizi atölyenizde izlerken burayı bir şef mutfağına benzetiyorum. Her şeyle bu kadar ince ayrıntısına kadar uğraştığınızı düşünmemiştim açıkçası. Zor değil mi bu kadar her şeyden sorumlu olmak?

Zor ama iş de oradan çıkıyor.

Karun Kıraç: Mücevherde Haute Couture Ustası
Karun Kıraç
Fotoğraf: Serkan Eldeleklioğlu

Üretim anlamında bir rakam vermeniz mümkün mü? Mesela yılda kaç koleksiyon, kaç ürün çıkıyor?

Şöyle söyleyeyim, Türkiye’deki en büyük mücevher firmasıyız. İddialı konuşuyorum ama bu böyle.

Siz hangi markaları beğeniyor ya da rakip olarak görüyorsunuz?

Türkiye’de yok. Dünyada da her markanın beğendiğim yönleri var, beğenmediğim yönleri var. Tabi hepsine saygım sonsuz. Mesela Cartier’nin işçiliğini beğenirim. Ama bir vidadır tutturdu gidiyor. Çok iyi ama herkeste aynı ürün. Ben bu anlamda farklı materyaller kullanmayı tercih ediyorum. Fiber carbon, rutenyum gibi farklı şeyler kullanmaya çalışıyorum. Buna zaman, para ve emek harcıyorum.

“Çalışması en zor taş zümrüt. Çok kolay kırılır, yağlanır. Zümrüt zor bir taş.”

Siz mücevherlerinizi satın alan kadın ya da erkeklerin bu ürünleri takarken ne hissetmesini istersiniz?

İşimi çok seviyorum. Çok taşlı bir gerdanlığı yaparken duyduğum hazla daha günlük kullanılabilecek takıları tasarlarken duyduğum haz da hep aynı. Bu o ürünün satışını yaparken de aynı hissi getiriyor. Gecemizi gündüzümüze katarak üretim yapıyoruz, istiyoruz ki kullanan kişi de ayrıcalıklı bir markanın ayrıcalıklı bir ürününü taşıdığını bilsin.

Pırlanta konusunda biraz daha bilgi sahibiyiz ancak birçok insan değerli taşlar konusunda çok da bilgi sahibi değil. Mücevher alışverişi için birkaç püf noktası söyler misiniz, bu tür değerli taşların alımında nelere dikkat edilmeli?

Dikkat edilmesi gereken en önemli konu, herkes tarafından bilinirliği olan, belli bir saygınlığa ve kimliğe ulaşmış firmalardan alışveriş yapmak. Günümüzde hem pırlantalarda hem de diğer değerli taşlarda tüketiciyi zor durumda bırakan durumlar ve olaylar duyuyoruz. Bizden örnek vereyim örneğin. Biz tüm ürünlerimizin bilgilerini iç kısımlarına lazer makinemizle işliyoruz. O ürünün seri numarası, kullanılan maddenin uluslararası değerleri, üzerinde ne kadar ağırlıkta pırlanta, ne kadar renkli taşı varsa hepsi tasarımlarda yer alıyor. Ayrıca mühürlü ve imzalı bir şekilde yine aynı bilgilerin yer aldığı evrakta faturası ile birlikte tüketiciye veriliyor.

Karun Kıraç: Mücevherde Haute Couture Ustası
Karun Kıraç
Fotoğraf: Serkan Eldeleklioğlu

Dünyadaki trendlerden bahsedebilir miyiz? Nasıl ortaya çıkıyor bunlar?

Dünyada birkaç tane büyük marka var, trendlere onlar yön veriyorlar. Chanel gibi, Gucci gibi. Bunların hepsi aynı çatı altında aslında. Bu markalar bir renk belirledilerse altı ay önceden çalışmaya başlar ve 2-3 sene boyunca o renkte ürün çıkarırlar. Alt markalar da onları takip eder. Trendler bunlara göre çıkıyor. Ben bunlara takılmıyorum. İstediğim ürünü tasarlayıp sunuyorum, müşterim de beğeniyorsa böyle gidiyor.

Şu an dünyada ne revaçta?

Gemstone dediğimiz renkli taşlar çok revaçta. Türkiye’de daha yeni yeni kullanılıyor ama ben çok uzun zamandır severek kullanıyorum. Bizde çok uzun zaman safir, yakut, zümrüt kullanıldı. Osmanlı’da tablo bile yasaktı biliyorsunuz. Mücevher sektörü de 150 yıl – 200 yıl önce Ermeni ustalar tarafından bir tek padişahlara yapılan ürünlerle sınırlıydı. Dolayısıyla her şey bize biraz geç geldi. Ama dünyadaki bütün ustalar da bizden çıkmadır, bunu da bir kenara koyalım.

“Dünyadaki ustaların hepsi bizden çıkmadır.”

Türkiye’de neler rağbet görüyor?

Bizde hâlâ Arap kültüründen etkilenme var. Son senelerde bile sadece beyaz pırlantalar gidiyor. Dolayısıyla Avrupa’dan giderek uzaklaştık. Halbuki Avrupa’da pırlantayla gemstone dediğimiz taşların karışımı var. Turmaline, tanzanit, peridot var… Türkiye yeni yeni başladı bunları kullanmaya ama onların da hammaddesi kötü olanları kullanılıyor.

Bunların iyisi nereden alınıyor, kötüsünü nasıl anlarız?

Dünyada 15 tane fuar geziyoruz biz. Zaten hangi taşın hangi ülkeden alındığı belli. Brezilya’dır bunun menşei. Biz ama sadece iyi taş satmıyoruz, tasarımı da satıyoruz. Müşterimiz bir tasarımı beğendiğinde başka taşlarla, daha pahalı, daha ekonomik şekillerde yaratabiliyoruz. Bu da bizim gücümüz.

Karun Kıraç
Fotoğraf: Serkan Eldeleklioğlu
Karun Kıraç
Fotoğraf: Serkan Eldeleklioğlu
KIRMIZI HALIDA KARUN KIRAÇ İMZASI

Karun Kıraç’ta bu senenin trendi ne?

Firuze. Bu sene çok kullanıyorum. Yaz rengi bir de, bence bayağı gidecek bu.

Ürün skalanız da çok geniş. Sadece mücevher değil, ev ürünleri de görüyoruz.

Evet, bizde tek taş, su bilezik gibi klasik ürünler haricinde obje, saat gibi birçok ürün yapıyoruz.

Saatler konusuna da girmek istiyorum.

Evet, obje saatler yapıyoruz. Ama 2026-27 gibi kol saatlerine de başlayacağız. Çalışmalara başladık.

Bir de sizin alametifarikanız 7’li mücevherleriniz aksesuarlarınız var. Nedir bu 7’nin anlamı?

Hafta yedi gün, yer gök yedi kat, İstanbul yedi tepe, müzik yedi nota, dünyanın yedi harikası var. Daha ne olsun… Bir de James Bond hastasıyım. O yüzden yedi benim için çok önemli.

Markanızın pozisyonu, ürünleriniz, ekibinizle ilgili gururunuzu görebiliyoruz. Gelecek için ne gibi hayalleriniz var bundan sonrasında?

İlk röportajlarımda bile söylediğim bir şey vardı; Grammy ödüllerinde, Oscar ödüllerinde kırmızı halıda Karun Kıraç imzasını görmek istiyorum. Pandemi girdi araya. Pandemi olmasa muhtemelen bu hayalime ulaşacaktım ama işler değişti. Ben de odağıma ailemi aldım. Bundan sonrasında hayalim bu. Ama bunun yanında başka şeyler de var, onlar şimdilik bana kalsın. Birkaç senedir üretim anlamında tam gaz devam ediyoruz ama marketing anlamında bilinçli olarak biraz geri çekildik.

Siz markanızın gelecekte nasıl anılmasını istersiniz?

Klasikler arasına girdi bile. Benim bulunduğum bölgede bile dış cephemizi taklit eden onlarca marka oldu. Ama biz daha fazla şubeleşmeyeceğiz. Bundan sonra da Londra ve İsviçre’de corner’larımız olacak ama bunun dışında bir şubemiz olmayacak. Haute couture bir marka olmaya devam edeceğiz.