Kim Jones, Dior Men’s 2022-23 Kış Koleksiyonu için Christian Dior’un hatıralarıyla işbirliği içinde.
12 Şubat 1947’de Christian Dior, “New Look” adını verdiği ilk koleksiyonunu tanıttığı vakit Seine Nehri üzerine kurulu Alexandre III Köprüsü, kendini bir kış sabahına hazırlıyordu. Güneş ışınlarının bulutların arasından oluşturduğu ışık huzmesi köprüden gölün sularına doğru yansırken kırılıp değişiyor, siluetler Seine sularında dalgalanıyordu; tıpkı Dior’un koleksiyonu “New Look”ta dalgalanan siluetler gibi, tıpkı “New Look”ta biçim değiştiren kumaşlar gibi. Ve bugün 75. yılını kutlayan Dior, Kim Jones’un tasarladığı Dior Men’s 2022-22 Kış Koleksiyonu’yla sınırsız düş gücünün içerisinden tasarlanan siluetleri zamansız bir biçimde yeniden hayata getirerek Christian Dior’a bir saygı duruşunda bulunuyor.
Bu sebeple de koleksiyonun tanıtımı geçtiğimiz günlerde, dekorasyonunda Alexandre III Köprüsü’nün örnek alındığı bir defileyle yapıldı. Söz konusu kreatif direktör Kim Jones olunca akıllara hemen koleksiyon için hangi sanatçıyla işbirliği içerisinde olduğu sorusu geliyor, ne var ki Jones bu sefer bir sanatçıyla el sıkışmadı. Yine de yalnız olmadığını söyleyebiliriz, çünkü bu koleksiyonda Christian Dior’un ruhu vardı. Jones, koleksiyonu yaratmak için Dior arşivinin derinliklerine inerek markanın ilk zamanlarındaki en saf ve orijinal dürtüsünü yakalamak istemiş. Bu yüzden de tasarım süreci boyunca ilk koleksiyonlar incelenmiş, fakat bildiğiniz üzere bu ilk koleksiyonlar kadın kıyafetlerinden oluşuyordu. İlk koleksiyonlarının kadın tasarımlarından alınan ilham ve estetik içgüdüsel olarak bir erkek koleksiyonuna evrilmiş.
Koleksiyonun bir noktasında ise Alexandre III Köprüsü üstünde süzülen ışıkların oyunu var. Zaman aktıkça ve değiştikçe köprünün üzerine yansıyan ışık huzmesinin oyunları da değişiyor; gölgeler çeşitleniyor, yansıyan renkler farklılaşıyor. Nasıl renkler ve gölgeler bir gündoğumundan batımına kadar değişiyorsa, Jones da koleksiyonunu 75 yıllık marka tarihinin değişen renklerinden ve biçimlerinden ilhamla tasarlıyor. Tüm bu ışık oyunlarının Alexandre III Köprüsü’nde yaşanmasının sebebi ise Christian Dior’un bu zamansız köprüye duyduğu sevgi.
Dior’un ilk koleksiyonlarında kullandığı gri – pastel tonlar ve Fransız terziliği bugünün İngiliz erkeği kıyafetlerine yansıtılmış. Çizgiler ve siluetler ise artık bu koleksiyonda artık çok daha belirgin. Christian Dior’un pek sevdiği yıldız, gül, leopar ve zambak motiflerinin kullandığı çağdaş tasarımlarla markanın geçmişine doğru bir kapı açılıyor. Markanın mücevher tasarımcısı Victoire de Castellane, pırlanta ve zümrütlerle süslü bir zinciri koleksiyona dahil ederken DIOR by BIRKENSTOCK sandaletler ise bir kontrast oluşturarak gündelik kullanımı pekiştirmiş. Bir taraftan çantalar da koleksiyonun yeni oyuncuları arasında; Saddle ve Dior Corolle Tote çantalar hem birer şık aksesuar hem de pratik bir taşıma çantası olarak rol alıyor.
Kim Jones, arşivlerden çok eski parçalar kullanıldığında dahi Dior parçalarının hâlâ çok çağdaş ve trend olduğunu söylüyor. Ki zaten markayı böylesine büyük ve zamansız yapan da bu, Jones’a göre. Christian Dior yalnız tasarımlardaki iziyle değil, podyumdaki sesiyle de karşımıza çıkıyor.