İki senelik yenilenme çalışmasının ardından yeniden açılan Four Seasons Hotel Sultanahmet, bölgenin tarihi Bizans’a uzanan ikonik bir binası.
Sultanahmet Meydanı’nın doğusunda; bir yanında Sultanahmet Camii, öbür yanında ise Topkapı Sarayı kalan modern bir İstanbul oteli: Four Seasons Hotel Sultanahmet. Tarihi Yarımada’nın kalbinde konumlanan otel, iki yıl süren yenileme çalışmalarının ardından kapılarını yeniden açtı. Otel, Tarihi Yarımada’nın tek beş yıldızlı oteli. Aynı zamanda Yarımada’nın en ikonik yapılarından biri.
1996’dan bu yana Four Seasons Hotel Sultanahmet olarak hizmet veren yapı, öncesinde uzun yıllar boyunca Sultanahmet Cezaevi olarak kullanılmıştı. Hatta bir vakitler bu cezaevinde yatmış hükümlüler arasında Nâzım Hikmet, Can Yücel, Kemal Tahir, Orhan Kemal ve Vedat Türkali gibi yazarlar da var. Nâzım Hikmet’in Memleketimden İnsan Manzaraları’nı cezaevinde yazmaya başladığı Kemal Tahir’in Esir Şehrin Mahpusu romanında da bahsedilir hatta (1973 yapımı “Çaresizler” filmi ise cezaevini pek çok açıdan gösteren nadir filmlerden biridir). Yazarların yanı sıra Milli Mücadele Dönemi’nin ilk direnişçileri ve Cumhuriyet döneminin siyasileri de Sultanahmet Cezaevi’nde kalmış tutuklular arasında.
1918-19 yıllarında hapishane olarak inşasına başlanan Sultanahmet Cezaevi’nin olduğu yerde önceden Büyük Bizans Sarayı’nın kalıntıları yer alıyormuş; yani nereden bakılırsa bakılsın tarih üzerine inşa edilmiş bir otel Four Seasons Hotel Sultanahmet. Cezaevi, 1919’da açıldıktan sonra 1969’a kadar hapishane olarak kullanılmış, Bayrampaşa Cezaevi açıldıktan sonra ihtiyaç duyulmadığı için de kapatılmış. Four Seasons Hotel bünyesine geçmeden önce Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından çeşitli etkinlikler için kullanılan cezaevi, 1996’da restore edilerek otel olarak hizmet vermeye başlamış.
Mimar Yalçın Özüekrendir’in yapıyı cezaevinden otele dönüştürdüğü restorasyonda binanın bazı duvarlarında mahkûmların attıkları çentikler gibi otantik detaylar aynen korunmuş. Hapishane avlusu kazılarak otelin servis ve balo salonu bölümler inşa edilirken koğuşlar odalara dönüştürülmüş. Korunan detaylar arasında lobi asansörünün önündeki çiniler, lobi kapısının üzerindeki yazı, kış bahçesindeki mermer çeşme ve bir mahkûmun eski bir mermer sütuna kazıdığı yazılar da bulunuyor. Geçtiğimiz iki sene içerisinde yapılan yenilenmede ise aynı tasarım dili muhafaza edilmiş.
Pera Palas’ta olduğu gibi Sultanahmet Cezaevi’nin de uluslararası düzeyde tanınmasına yabancı bir yazar katkı sağlamış. Bir zamanlar mahkûm olarak cezaevinde kalan Billy Hayes, 1977’de Midnight Express isimli bir kitap yazmış. Yazarın anılarından yola çıkarak yazdığı bu kitap, bir sene sonra Oliver Stone’un senaryolaştırdığı ve Alan Parker’ın yönettiği filmle beyazperdeye de aktarılmıştı.
Billy Hayes’in yıllar sonra Four Seasons Hotel Sultanahmet’te verdiği bir röportaj: