Saatçiliğin başkenti La Chaux-de-Fonds’un girişinde bizi artık öğrencilerin tasarladığı, zamanla / saatçilikle ilgili sanat eserleri karşılayacak.
Saatlerle ilgili sanat eserlerini ya da Londra’daki Big Ben’den başlayarak süslü saat kulelerini gördüğümüzde “Acaba asıl ilgilendiğimiz zaman(ı öğrenmek) mi, nesne olarak saatin kendisi mi?” diye düşünmeden edemiyoruz. İkinci seçenek daha geçerli olmalı ki saatlerle ilgili sanat eserleri çok ilgimizi çekiyor, bize pek çok çağrışım getiriyor.
La Chaux-de-Fonds’a üç ana yoldan giriş olduğu için öğrenciler büyük ölçekli saatler tasarlarken farklı dönemlerden ilham almışlar: Geçmiş, bugün, gelecek.
Tissot’nun 20 Ağustos’ta öğrencileri ödüllendirdiği (ödülü Tissot’nun Le Locle’daki merkezinde, Hamilton’ın eski, Tissot’nun yeni CEO’su Sylvain Dolla’nın elinden aldılar) yarışma, tam da bu niyetle düzenlenmiş. Enteresan biçimde, “saatçilik başkenti” denebilecek La Chaux-de-Fonds’un girişinde zamanı gösteren hiçbir saat olmamasından yola çıkan Tissot ve La Chaux-de-Fonds’un (EEA) Uygulamalı Sanatlar Akademisi işbirliğiyle düzenlenen yarışmada yarışmacılara birkaç şart sunulmuş: La Chaux-de-Fonds’a üç ana yoldan giriş olduğu için öğrenciler büyük ölçekli saatler tasarlarken farklı dönemlerden ilham almışlar: Geçmiş, bugün, gelecek. Eserlerinin aynı zamanda bölgenin zorlu hava koşullarına dayanıklı olması gerekiyormuş. Bildiğiniz gibi, La Chaux-de-Fonds kışın karla kapanmasıyla ünlü; hatta bu, saatçiliğin burada başlaması ve gelişmesinin de ana sebebi.
Öğrencilerin tasarladığı bu harika saat-sanat eserlerini artık La Chaux-de-Fonds’un girişinde görebileceğiz: Bu eserler, bize İsviçreli gençlerin zamanla / saatçilikle kurdukları bağı da gösteriyor.